Mahmut Boyuneğmez
Filistin’in
özgürlük mücadelesinin başarısı, Ortadoğu’daki kapitalist ve emperyalist devletlerin
ve politikaların başarısızlığı anlamına gelmektedir. Hamas, bir siyasi örgüt
olarak, İsrail devletine karşı gerçek bir devrimci tehdit oluşturabilecek
anti-kapitalist ve anti-emperyalist bir perspektife sahip değildir. Aksine,
muhafazakâr burjuva milliyetçiliği, kapitalizm ve piyasa yanlısı politikaları,
bölgesel gerici güçlerle bağlantıları ve geçmişte İsrail tarafından Filistin
direnişini bölmek için desteklenmiş olması, onu nehirden denize Filistin
topraklarının özgürleşmesini sağlayabilecek bir hareket olmaktan alıkoymaktadır.
Filistin’in özgürleşmesi, o topraklarda bir iktidar dönüşümüne, eş deyişle
sosyalist toplumsal ilişkilere geçişi sağlayacak bir siyasal devrime bağlıdır.
Hamas’ın
Burjuva Milliyetçiliği ve Kapitalizm Yanlısı Vizyonu
Hamas,
Müslüman Kardeşler’in ideolojisine dayanan burjuva milliyetçiliğini benimsemiş
bir örgüttür ve kapitalist ile emperyalist yapıları ve mekanizmaları sorgulayan
devrimci bir güç olmaktan uzaktır. Hamas liderliği, emlak ve İslami finans işleri
üzerinden, ayrıca Gazze’ye yönelik uluslararası yardımlardan pay alarak büyük
servetler biriktirmiştir. Türkiye ve Körfez ülkelerinde zengin yatırım
portföyleri bulunmaktadır. Gazzeli burjuva Filistinlilerle yakın bağları
vardır. Bunlar örgütün pro-kapitalist (kapitalizm yanlısı) yönelimini açıkça
göstermektedir. Hamas, Gazze’yi yönetirken tünel ağını bir tür kamu-özel
ortaklığı olarak işletmiş, vergiler ve rüşvet yoluyla gelir elde etmiştir. Hamas
iktidarı ve izlediği politikalar, nüfusun %50’sinden fazlasının işsiz olduğu ve
%80’inin uluslararası yardıma bağımlı olduğu Gazze’deki yoksul çoğunluğun çıkarlarına
ve ihtiyaçlarına ters düşmektedir.
Hamas’ın
yönetimi, işçi sınıfı ve yoksul Filistinlilere ihanet etmiştir. 2019’daki
“Yaşamak İstiyoruz” protestoları, yüksek işsizlik ve temel gıda maddelerine
getirilen vergilere karşı bir tepki olarak ortaya çıkmış, ancak Hamas bu
hareketi sert bir şekilde bastırmıştır. 1.000’den fazla protestocu, ayrıca gazeteciler
ve insan hakları gözlemcileri tutuklanmış ve askeri mahkemelere sevk
edilmiştir. Hamas, bu hareketi İsrail veya Filistin Otoritesi ajanı olarak
karalayarak baskıyı meşrulaştırmıştır.
Hamas’ın
kadınlara başörtüsü dayatması ve LGBTQ bireyleri hedef alması gibi gerici-muhafazakâr
politikaları, sosyalist bir hareketin özgürleştirici potansiyelinin tam
karşıtıdır.
Anti-Emperyalist
Duruş Eksikliği
Hamas
İran, Katar ve zaman zaman Suriye’deki devrik Esad rejimi gibi kapitalist iktidarlarla
pragmatik ittifaklar kurmuştur. Hamas, “Arap Baharı” sırasında Esad karşıtı
protestoları desteklerken, İran ve Rusya’nın müdahalesiyle Esad’ın bir süre
daha ayakta kalacağı anlaşılınca rejimin tarafına geçmiştir. Benzer şekilde,
Mısır’daki neoliberal Müslüman Kardeşler hükümetiyle yakın ittifak içerisinde
bulunmuştur. Bu ilişkiler ağındaki konumlanışı, Hamas’ın bölgesel devletler ve güç
yapılarına meydan okumaktan uzak olduğunu gösterir.
Hamas’ın
İran ve Hizbullah’la ilişkilerinin olması, onun bağımsız ve kendi öz-gücüyle
var olan bir kurtuluş hareketi olmadığını kanıtlar. Hamas’ın Aksa Tufanı’nda
sivilleri hedef alması ve örneğin daha önceleri “intihar bombalamaları” gibi
eylemleri, “bireysel terörizm eylemleri”dir. Hamas’ın roketli saldırılarının
ise İsrail devleti için ciddi bir tehdit oluşturmadığı yılların ortaya koyduğu
bir gerçektir.
Hamas,
anti-emperyalist bir stratejiye sahip değildir. Bölgedeki işçi sınıfı ve
yoksulları, İsrail’in emperyalist devletler destekli egemenliğine karşı
harekete geçirebilecek tek güç sosyalist bir harekettir.
İsrail’in
Hamas’ı Direnişi Bölmek İçin Kullanması
Hamas,
devrimci bir tehdit olmaktan çok, İsrail tarafından Filistin direnişini bölmek
için kullanılmıştır. İsrail ve Mısır, Müslüman Kardeşler’in Gazze’deki bu
kolunun büyümesini, seküler milliyetçi ve sol güçleri, özellikle FKÖ’yü
zayıflatmak için teşvik etmiştir. Geçmişte İsrail, Katar üzerinden Hamas’ı
finanse etmiştir. İsrail devletinin politikası, Gazze’deki Hamas ile Batı
Şeria’daki Filistin Otoritesi arasındaki bölünmeyi sürdürerek iki devletli bir
çözümü engellemek olmuştur. Bu durum, Hamas’ın İsrail’in varlığına temel bir
tehdit oluşturmadığını göstermektedir. Geçmişte Hamas’ın silahlı direniş olarak
lanse ettiği sembolik roket saldırıları ve ara sıra yapılan baskınlar da İsrail’in
askeri üstünlüğüne karşı etkili olmamıştır.
7
Ekim 2023’teki Aksa Tufanı operasyonu, İsrail’in baskısına bir yanıt olmasına
rağmen, Gazze’ye yönelik soykırımcı bir saldırıyı tetikleyerek felakete yol açmıştır.
1948 Nakba’sıyla kıyaslanabilecek bu yıkım, Hamas’ın yaklaşımının stratejik
başarısızlığını ortaya koymuştur.
Hamas’ın
Silahlı Mücadelesinin Etkisizliği
Hamas’ın
silahlı mücadele anlayışı, özellikle 1990’larda sivilleri hedef alması ve devam
eden roket saldırıları, İsrail’in ezici askeri gücüne karşı etkisiz kalmıştır. 2000-2013
yılları arasında Hamas roketleri sadece 21 İsrailliyi öldürmüştür.
Karşılaştırma amacıyla bakıldığında, örneğin 2018’de Gazze sınırındaki barışçıl
protestolarda 183 Filistinli İsrail devleti tarafından katledilmiştir.
Hamas’ın
sivilleri hedef alan eylemleri meşruiyet açısından ve stratejik olarak sorunludur.
Teknik olarak “terörist” sıfatını hak eden bu eylemler, Filistin özgürlük
mücadelesinin meşruiyetini zedelemektedir.
Mücadele
taktikleri özgürlük mücadelesine katkıları ve devrimci bir stratejiyle
uyumlarına göre değerlendirilir ve değerlendirilmelidir. Hamas’ın askeri
yaklaşımı, Birinci İntifada veya 2018-19 Büyük Geri Dönüş Yürüyüşü’nde görülen
kitlesel seferberlikten ne kadar da farklıdır!..
Sosyalist
Bir Alternatif Mümkündür
Filistin
mücadelesi, Hamas ve Fetih’in burjuva milliyetçiliğinin sınırlarını aşan
devrimci bir alternatife ihtiyaç duymaktadır. Filistinli ve İsrailli emekçiler
ve yoksullar, İsrail devletini ve arkasındaki emperyalist desteği yıkarak
demokratik, eşitlikçi bir sosyalist devlet kurmak için birlikte hareket etmenin
yollarını bulmalıdır. İşçi sınıfının ve ezilen emekçi halkların bölgesel bir
sosyalist hareket oluşturmak için iletişim kurmaları zorunludur.
İsrail
işçi sınıfının, üzerindeki milliyetçi ideolojik hegemonya nedeniyle kısa vadede
bu mücadelede yer alması olası değildir. Fakat İsrail Komünist Partisi’nin, seküler
direniş gruplarıyla ilişkiler kurarak Filistin topraklarında sosyalist tek devletli
bir çözüm için, eş deyişle sosyalist bir iktidarın kurulması için mücadele
etmesi gerekmektedir. Filistin işçi sınıfı, tek başına kaldığında İsrail devletini
sarsacak bir güce sahip olmadığından, Tel Aviv, Kahire, Bağdat, Şam ve Tahran’daki
işçilerin mücadeleleriyle bağlantılı bir bölgesel sosyalist devrim stratejisi geliştirilmelidir.
Sonuç
Hamas’ın
burjuva milliyetçiliği, kapitalizm ve piyasa yanlısı politikaları ile gerici
rejimlerle ittifakları, onun anti-kapitalist ve anti-emperyalist bir hareket
olmadığını göstermektedir. Geçmişte İsrail devleti tarafından Filistin
direnişini bölmek için desteklenmesi, devrimci bir tehdit oluşturmadığını
kanıtlamaktadır. Aksa Tufanı, İsrail’in baskılarına bir yanıt olsa da Filistin özgürlük
mücadelesini ilerletmek yerine yıkıcı sonuçlar doğurmuştur. Filistinli ve bölgedeki
diğer işçileri birleştirmeyi hedefleyen, kitlelerin enerjisini temel alan ve
devrimci hedeflere yönelten bir sosyalist hareket, İsrail’in egemenliğine, Ortadoğu’daki
kapitalist ve emperyalist düzene ve düzenlemelere meydan okuyabilecek tek
gerçekçi alternatiftir. Sosyalistler, Hamas ve Fetih’in iflas eden
yaklaşımlarına alternatif bir devrimci hareket inşa etmelidir.
Yararlanılan
kaynak: https://marxistleftreview.org/articles/hamas-from-resistance-to-containment/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.