Marksist Araştırmalar [MAR] | Komünizm: Tarihin Çözülen Bilmecesi

10 Ekim 2025 Cuma

Hamas’ın İflası

Mahmut Boyuneğmez

Filistin’in özgürlük mücadelesinin başarısı, Ortadoğu’daki kapitalist ve emperyalist devletlerin ve politikaların başarısızlığı anlamına gelmektedir. Hamas, bir siyasi örgüt olarak, İsrail devletine karşı gerçek bir devrimci tehdit oluşturabilecek anti-kapitalist ve anti-emperyalist bir perspektife sahip değildir. Aksine, muhafazakâr burjuva milliyetçiliği, kapitalizm ve piyasa yanlısı politikaları, bölgesel gerici güçlerle bağlantıları ve geçmişte İsrail tarafından Filistin direnişini bölmek için desteklenmiş olması, onu nehirden denize Filistin topraklarının özgürleşmesini sağlayabilecek bir hareket olmaktan alıkoymaktadır. Filistin’in özgürleşmesi, o topraklarda bir iktidar dönüşümüne, eş deyişle sosyalist toplumsal ilişkilere geçişi sağlayacak bir siyasal devrime bağlıdır.

Hamas’ın Burjuva Milliyetçiliği ve Kapitalizm Yanlısı Vizyonu

Hamas, Müslüman Kardeşler’in ideolojisine dayanan burjuva milliyetçiliğini benimsemiş bir örgüttür ve kapitalist ile emperyalist yapıları ve mekanizmaları sorgulayan devrimci bir güç olmaktan uzaktır. Hamas liderliği, emlak ve İslami finans işleri üzerinden, ayrıca Gazze’ye yönelik uluslararası yardımlardan pay alarak büyük servetler biriktirmiştir. Türkiye ve Körfez ülkelerinde zengin yatırım portföyleri bulunmaktadır. Gazzeli burjuva Filistinlilerle yakın bağları vardır. Bunlar örgütün pro-kapitalist (kapitalizm yanlısı) yönelimini açıkça göstermektedir. Hamas, Gazze’yi yönetirken tünel ağını bir tür kamu-özel ortaklığı olarak işletmiş, vergiler ve rüşvet yoluyla gelir elde etmiştir. Hamas iktidarı ve izlediği politikalar, nüfusun %50’sinden fazlasının işsiz olduğu ve %80’inin uluslararası yardıma bağımlı olduğu Gazze’deki yoksul çoğunluğun çıkarlarına ve ihtiyaçlarına ters düşmektedir.

Hamas’ın yönetimi, işçi sınıfı ve yoksul Filistinlilere ihanet etmiştir. 2019’daki “Yaşamak İstiyoruz” protestoları, yüksek işsizlik ve temel gıda maddelerine getirilen vergilere karşı bir tepki olarak ortaya çıkmış, ancak Hamas bu hareketi sert bir şekilde bastırmıştır. 1.000’den fazla protestocu, ayrıca gazeteciler ve insan hakları gözlemcileri tutuklanmış ve askeri mahkemelere sevk edilmiştir. Hamas, bu hareketi İsrail veya Filistin Otoritesi ajanı olarak karalayarak baskıyı meşrulaştırmıştır.

Hamas’ın kadınlara başörtüsü dayatması ve LGBTQ bireyleri hedef alması gibi gerici-muhafazakâr politikaları, sosyalist bir hareketin özgürleştirici potansiyelinin tam karşıtıdır.

Anti-Emperyalist Duruş Eksikliği

Hamas İran, Katar ve zaman zaman Suriye’deki devrik Esad rejimi gibi kapitalist iktidarlarla pragmatik ittifaklar kurmuştur. Hamas, “Arap Baharı” sırasında Esad karşıtı protestoları desteklerken, İran ve Rusya’nın müdahalesiyle Esad’ın bir süre daha ayakta kalacağı anlaşılınca rejimin tarafına geçmiştir. Benzer şekilde, Mısır’daki neoliberal Müslüman Kardeşler hükümetiyle yakın ittifak içerisinde bulunmuştur. Bu ilişkiler ağındaki konumlanışı, Hamas’ın bölgesel devletler ve güç yapılarına meydan okumaktan uzak olduğunu gösterir.

Hamas’ın İran ve Hizbullah’la ilişkilerinin olması, onun bağımsız ve kendi öz-gücüyle var olan bir kurtuluş hareketi olmadığını kanıtlar. Hamas’ın Aksa Tufanı’nda sivilleri hedef alması ve örneğin daha önceleri “intihar bombalamaları” gibi eylemleri, “bireysel terörizm eylemleri”dir. Hamas’ın roketli saldırılarının ise İsrail devleti için ciddi bir tehdit oluşturmadığı yılların ortaya koyduğu bir gerçektir.

Hamas, anti-emperyalist bir stratejiye sahip değildir. Bölgedeki işçi sınıfı ve yoksulları, İsrail’in emperyalist devletler destekli egemenliğine karşı harekete geçirebilecek tek güç sosyalist bir harekettir.

İsrail’in Hamas’ı Direnişi Bölmek İçin Kullanması

Hamas, devrimci bir tehdit olmaktan çok, İsrail tarafından Filistin direnişini bölmek için kullanılmıştır. İsrail ve Mısır, Müslüman Kardeşler’in Gazze’deki bu kolunun büyümesini, seküler milliyetçi ve sol güçleri, özellikle FKÖ’yü zayıflatmak için teşvik etmiştir. Geçmişte İsrail, Katar üzerinden Hamas’ı finanse etmiştir. İsrail devletinin politikası, Gazze’deki Hamas ile Batı Şeria’daki Filistin Otoritesi arasındaki bölünmeyi sürdürerek iki devletli bir çözümü engellemek olmuştur. Bu durum, Hamas’ın İsrail’in varlığına temel bir tehdit oluşturmadığını göstermektedir. Geçmişte Hamas’ın silahlı direniş olarak lanse ettiği sembolik roket saldırıları ve ara sıra yapılan baskınlar da İsrail’in askeri üstünlüğüne karşı etkili olmamıştır.

7 Ekim 2023’teki Aksa Tufanı operasyonu, İsrail’in baskısına bir yanıt olmasına rağmen, Gazze’ye yönelik soykırımcı bir saldırıyı tetikleyerek felakete yol açmıştır. 1948 Nakba’sıyla kıyaslanabilecek bu yıkım, Hamas’ın yaklaşımının stratejik başarısızlığını ortaya koymuştur.

Hamas’ın Silahlı Mücadelesinin Etkisizliği

Hamas’ın silahlı mücadele anlayışı, özellikle 1990’larda sivilleri hedef alması ve devam eden roket saldırıları, İsrail’in ezici askeri gücüne karşı etkisiz kalmıştır. 2000-2013 yılları arasında Hamas roketleri sadece 21 İsrailliyi öldürmüştür. Karşılaştırma amacıyla bakıldığında, örneğin 2018’de Gazze sınırındaki barışçıl protestolarda 183 Filistinli İsrail devleti tarafından katledilmiştir.

Hamas’ın sivilleri hedef alan eylemleri meşruiyet açısından ve stratejik olarak sorunludur. Teknik olarak “terörist” sıfatını hak eden bu eylemler, Filistin özgürlük mücadelesinin meşruiyetini zedelemektedir.

Mücadele taktikleri özgürlük mücadelesine katkıları ve devrimci bir stratejiyle uyumlarına göre değerlendirilir ve değerlendirilmelidir. Hamas’ın askeri yaklaşımı, Birinci İntifada veya 2018-19 Büyük Geri Dönüş Yürüyüşü’nde görülen kitlesel seferberlikten ne kadar da farklıdır!..

Sosyalist Bir Alternatif Mümkündür

Filistin mücadelesi, Hamas ve Fetih’in burjuva milliyetçiliğinin sınırlarını aşan devrimci bir alternatife ihtiyaç duymaktadır. Filistinli ve İsrailli emekçiler ve yoksullar, İsrail devletini ve arkasındaki emperyalist desteği yıkarak demokratik, eşitlikçi bir sosyalist devlet kurmak için birlikte hareket etmenin yollarını bulmalıdır. İşçi sınıfının ve ezilen emekçi halkların bölgesel bir sosyalist hareket oluşturmak için iletişim kurmaları zorunludur.

İsrail işçi sınıfının, üzerindeki milliyetçi ideolojik hegemonya nedeniyle kısa vadede bu mücadelede yer alması olası değildir. Fakat İsrail Komünist Partisi’nin, seküler direniş gruplarıyla ilişkiler kurarak Filistin topraklarında sosyalist tek devletli bir çözüm için, eş deyişle sosyalist bir iktidarın kurulması için mücadele etmesi gerekmektedir. Filistin işçi sınıfı, tek başına kaldığında İsrail devletini sarsacak bir güce sahip olmadığından, Tel Aviv, Kahire, Bağdat, Şam ve Tahran’daki işçilerin mücadeleleriyle bağlantılı bir bölgesel sosyalist devrim stratejisi geliştirilmelidir.

Sonuç

Hamas’ın burjuva milliyetçiliği, kapitalizm ve piyasa yanlısı politikaları ile gerici rejimlerle ittifakları, onun anti-kapitalist ve anti-emperyalist bir hareket olmadığını göstermektedir. Geçmişte İsrail devleti tarafından Filistin direnişini bölmek için desteklenmesi, devrimci bir tehdit oluşturmadığını kanıtlamaktadır. Aksa Tufanı, İsrail’in baskılarına bir yanıt olsa da Filistin özgürlük mücadelesini ilerletmek yerine yıkıcı sonuçlar doğurmuştur. Filistinli ve bölgedeki diğer işçileri birleştirmeyi hedefleyen, kitlelerin enerjisini temel alan ve devrimci hedeflere yönelten bir sosyalist hareket, İsrail’in egemenliğine, Ortadoğu’daki kapitalist ve emperyalist düzene ve düzenlemelere meydan okuyabilecek tek gerçekçi alternatiftir. Sosyalistler, Hamas ve Fetih’in iflas eden yaklaşımlarına alternatif bir devrimci hareket inşa etmelidir.

Yararlanılan kaynak: https://marxistleftreview.org/articles/hamas-from-resistance-to-containment/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.

[MAR] YOUTUBE KANALI

LİDER

Karl Marx - Kapital

Kısa Sovyet Film ve Belgeseller [Türkçe]