Mahmut Boyuneğmez
1980’li
yıllardan günümüze sağlık ve sosyal güvenlik sisteminde bir dönüşüm yaşanıyor. Bu
dönüşüm çerçevesinde sağlık hizmetinin sunumu ile finansmanı birbirinden
ayrılmış durumda bulunuyor. Sağlık hizmetinin sunumu ve finansmanının tek elden,
tek bir devlet kuruluşu üzerinden gerçekleştirilmesi yerine, Sosyal Güvenlik
Kurumu (SGK)’nun sağlık hizmetini devlet hastanelerinden ve özel hastanelerden
satın alması söz konusu. Sağlık hizmeti sunumundan kâr elde edebilmek için özel
hastane işletmeleri yıllar içerisinde çoğaltılmışken, kamunun/toplumun
primlerle oluşan bir kaynağı, bu işletmelere yönlendiriliyor. Üstelik özel
hastane işletmelerinin çıkardığı faturaların bedelinin sadece bir kısmı SGK
tarafından karşılandığından, müşteri yerine konulan hastaların elini ceplerine
atması da gerekiyor. Bir yandan SGK’nın karşılamadığı hizmet bedelleri için tamamlayıcı
sağlık sigortalarının yaygınlaştırılması murat edilerek, sigorta şirketlerinin
fonlarında değerlendirecekleri meblağların oluşmasına çalışılıyor, diğer yandan
kesilen SGK primleri yetmezmiş gibi, tüm emekçilerden eczaneler üzerinden
tahsil edilerek gözlerden gizlenen sağlık katkı payları alınıyor.
DİSK-AR’ın 05.11.2024 tarihinde yayınladığı bir rapordaki veriler, özel hastanelerin toplumun sırtında nasıl bir kamburu oluşturduğunu gösteriyor. Bu raporun verilerine ve ne anlama geldiklerine bakalım:
- 2012 yılında özel hastanelere SGK kapsamında 87,9 milyon hasta başvurmuşken, 2023 yılına gelindiğinde bu sayı 68,5 milyona gerilemiş bulunuyor. Özel hastanelere başvuran hastaların sayısı yıllar içerisinde azalmış durumda. Özel hastanelere başvuran hastaların tüm hastanelere başvuranlar arasındaki oranı 2012 yılında %22,7’yken, bu oran 2023 yılında %11’e düşmüştür. Peki neden?.. Özel hastanelere başvuran hastaların sayısında ve tüm hastanelere başvuran hastalar içerisindeki oranında gerilemenin nedeni, bu hastanelerin faturaları şişirmesi, bu hastanelerde tıbben ihtiyaç olmadığı halde gereksiz tetkik ve tahlillerin yapılması ve fahiş fiyatlarla sağlık hizmet sunumunda bulunmaları yüzünden, hastaların bu hastanelerden zorunlu olmadıkça uzak durmaya çalışmaları yönündeki eğilimdir. Sağlığı alınır satılır bir meta olarak sunan özel hastane işletmelerinde hastalar için işlemler yapılırken kârı artırma amacı, tıbbi gerekliliklerin önüne geçmektedir. Oysa sağlıklı olmak ve sağlık hizmeti almak bir haktır ve parayla satılmamalı, devlet tarafından topluma ücretsiz sunulmalıdır.
- 2012 yılından bugüne SGK’nın hasta başına devlet hastanelerine yaptığı ödeme 4,7 kat artmışken, hasta başına özel hastanelere yaptığı ödeme 9,4 kat artmıştır. Özel hastanelerin aç gözlülüğü, kaynakların israfı anlamına gelmektedir. Emekçilerden kesilen primler devlet (SGK) aracılığıyla, özel hastane adı verilen işletmelerin daha çok kazanması için bu işletmelere yönlendirilmektedir.
- 2012 yılında SGK’nın özel hastanelere başvuranlar için hasta başına yaptığı ödeme, Türkiye geneli ortalama hasta başına ödemenin %5 fazlasıyken, 2024 yılının ilk 6 ayında %53 fazlasına ulaşmıştır. Başka bir ifadeyle, özel hastane adı altında çalıştırılan bu kâr amaçlı işletmelerin kasasındaki para miktarları artarken, kamunun/toplumun kaynakları bu işletmeleri daha varsıl kılma uğrunda harcanmaktadır.
Grafik: SGK Tarafından Devlet İkinci Basamak Hastaneleri ile Özel Hastanelere Hasta Başına Yapılan Ödemenin Ortalama Ödemeye Oranı (Yüzde) (2010-2024)
- SGK, 2024 yılında devlet ikinci basamak hastanelerine hasta başına 282 TL öderken özel hastanelere 801 TL ödemiştir. Başka bir ifadeyle, 2024 yılının ilk 6 ayında SGK’nın özel hastanelere hasta başına ödediği tutar, devlet ikinci basamak hastanelere hasta başına ödenen tutarın yaklaşık 3 katıdır. Özcesi, toplumsal zenginliğin, kamusal kaynakların bir bölümü, sırf kar etsinler diye özel hastane işletmelerine aktarılmaktadır.
- 2012-2024 yılları arasında SGK’nın devlet/üniversite hastanelerine hasta başına ödemelerinde ortalama %545 artış olurken, özel hastanelere hasta başına ödemede %940 artış yaşanmıştır. Azalan hasta sayıları ve aralarındaki rekabet yüzünden kârlarındaki azalma eğilimini dengelemek için bu işletmeler, tıbben gereksiz olan işlemlerle faturaları şişirmektedir.
Peki özel hastanelerde çalışan emekçilerin durumu nasıl?.. Çalıştırılan personele ücretlerinin zamanında verilmemesi, işten çıkarılacaklarsa hiç verilmemesi, aylık ücretlerin her seferinde banka faiz geliri elde etme amacıyla 2 ay sonrasında gecikmeli olarak ödenmesi, hasta ya da tetkik başına ücretlendirme, sınırlı bir zamanda nitelikli bir şekilde yapılamayacak kadar çok sayıda tetkikin/incelemenin yapılması gibi uygulamalar özel hastane işletmelerinde rutin durumdadır. Cumartesi çalışma ve akşam geç saatlere kadar işgününün devam etmesiyse bir kuraldır.
Umarım anlaşılmıştır. Geçtiğimiz günlerde SGK’dan daha fazla para alma, SGK’yı dolayısıyla halkımızı dolandırma amacıyla yenidoğanların öldürülmesinde açığa ne mi çıkmıştır?.. Özel hastanelerin işleyişindeki temel düstur, “paraya para katmak” ve “kârı artırmak”tır. Ve aslında bu buzdağının görünen ve açığa çıkan kısmıdır.
Özel hastane kamburundan kurtulmanın yolu ise açıktır. Sağlık hizmeti sunumunun sadece devlet eliyle gerçekleştirilmesi, finansmanının yine devlet tarafından prim/vergi yoluyla sağlanması. Nitelikli, ulaşılabilir, parasız… Kamusal sosyalist bir sağlık sistemi, dertlerimize derman olacaktır.