Mahmut
Boyuneğmez
sendika.org için yazdığımız bu yazımızı blogumuzda da yayınlıyoruz. Bağlantı adresi: https://sendika.org/2024/12/turkiyede-suriyeli-siginmaci-iscilerin-durumu-715871
Türkiye kapitalizmi ve sermaye
sınıfı, Suriyeli ve diğer ülkelerden gelen göçmen emekçileri örgütsüz
olduklarından ucuz işgüçleri olarak vahşice sömürmeye devam etmektedir. Sığınmacı
işçilerin insanca yaşam ve iş koşullarına kavuşmaları, çocuklarının eğitim
alması için mücadeleye koyulmaları ve ülkemizdeki diğer emekçilerle birlikte
örgütlenmeleri gerekmektedir.
Sığınmacılarla ilgili istatistiklere
güvenmeyenler ya da bu verilere dair şüphe duyanlar şu soruları yanıtlamalıdır:
Neden sığınmacılara ilişkin resmi veriler gerçekte olan değerlerin çok üzerinde
ya da çok altında olsun? Sayılardan şüphe duymak için ya da onlara güvenmemek
için ne neden var?.. Örneğin enflasyon hesaplamasında düşük bir oran verilmesi,
kitleleri yönlendirmede işlevliyken, sığınmacılar konusunda sayılar iddia
edildiği gibi az gösteriliyorsa, bunun amacı nedir? Uluslararası göçmenlerle
ilgili kuruluşların sayıları da benzer düzeydeyken, neden sığınmacılarla ilgili
resmi verilerden şüphe duyulsun ya da bu verilere güven duyulmasın?.. Resmi
verilerden şüphe duymak ya da bunlara güvenmemek için bir neden
bulunmamaktadır. Öyleyse sığınmacı emekçilerin ne durumda olduğunun bir
panoramasını resmi verilere başvurarak, fakat bununla yetinmeyip yapılan
ampirik araştırma sonuçlarıyla ortaya koymak yararlı olacaktır.
Göçmenler gittikleri ülkelerin
yerli nüfusunun çalışmak istemediği/çalışmayı kabul etmediği ve 3D olarak
nitelenen “kirli, tehlikeli ve zor” (dirty, dangerous and difficult) işleri
yapmaktadır. Göçmenlerin emek piyasasına katılımda seçenekleri azdır, yoğun
emek gerektiren işlerde kendilerine yer bulurlar. Göçmenler daha sadık ve
güvenilir, uzun saatler boyunca çalışmaya hazır işçilerdir. Göçmenlerin
pazarlık gücünün sınırlı olması, onları emek piyasasının en mahrumiyet
içerisindeki üyeleri yapmaktadır. Göçmenler genellikle kayıt dışı ve korunmasız
olarak çalışırlar. 1990’lardan günümüze ev içi bakım hizmetleri ve turizm
sektörlerinde çalışan göçmenler bir yana bırakıldığında, Türkiye’de diğer
göçmenlerin emek yoğun sektörlerde, ücret pazarlığı yapamadan, düşük nitelikli
ve geçici işlerde (tarım, inşaat, tekstil ve hizmetlerde) çalıştığı
görülmektedir. Geçimlerini sağlamak, kira ve beslenme gibi temel ihtiyaçlarını
karşılamak için çoğunlukla Suriyeli mülteci ailelerde yaşı çalışmaya müsait
olanların tamamı çalışmak zorunda kalmaktadır.
Türkiye’de 2011 yılından beri
Suriye’deki iç savaştan kaçanlar yaşamaktadır. Suriyeli mülteciler Nisan
2014’ten bu yana Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu kapsamında geçici
koruma statüsünde bulunmaktadır. 1990’lardan bu yana kitlesel
düzensiz göçmen akışıyla karşılaşan ülkeler, göçmenlere doğrudan mülteci
statüsü sağlamak yerine geçici koruma statüsü olarak tanımlanan hukuki statüyü
kullanma eğilimindeler. Geçici koruma, ağırlayan devletlere daha dar bir
sorumluluk yüklemektedir. Türkiye’de sermaye sınıfı için ucuz işgücü arzı
oluşturduklarından, sığınmacılar kamplarda uzun süre tutulmamış, halk tabiriyle
“etinden-sütünden” yararlanmak üzere işgücü piyasasına dahil edilmişlerdir.
Demografik yapıyı ne kadar
etkiliyorlar?
Türkiye’de kayıt altına
alınmış geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısı 21 Kasım 2024 tarihi itibarıyla
2 milyon 936 bin 252 kişidir. Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü’ne göreyse
Türkiye’de 3,2 milyon kayıtlı Suriyeli sığınmacı, 222 bin de diğer uyruklardan
göçmen bulunmaktadır. Toplamda 3 milyon 200 bin civarında kayıtlı göçmenin
Türkiye’de olduğu anlaşılmaktadır. Türkiye’de yabancı uyruklu olan ve kayıt
dışı bulunan kişi sayısının 300 bin ile 2 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir.
Ortalama 1 milyon düzensiz göçmen (kayıt dışı sığınmacı) olduğu kabul
edildiğinde, Türkiye’deki toplam göçmen sayısının 4,2 milyon civarında olduğu görülmektedir.
Hatırlayalım; Kemal Kılıçdaroğlu ve Ümit Özdağ gibi siyasi figürlerin göçmenler
için dile getirmiş olduğu sayılar 10 milyon, hatta 13 milyon düzeyindeydi. Bu kişiler
toplumumuzda sığınmacılar konusunda yanlış bir algı ve bakış açısı oluşturmaya
çalışanlar korosunda yer almıştır.
Suriyeli sığınmacıların Türkiye
toplumunun nüfusuna oranı sadece yüzde 3,44 düzeyindedir. Tüm göçmenlerin
nüfusa oranı ise yüzde 4,9 olarak hesaplanmaktadır. Suriyeli sığınmacılar ve
diğer göçmenlerin toplumumuzdaki oranı budur. Sığınmacılara dönük bir alerji ve
negatif hissiyat geliştirmeye neden olacak şekilde “ülkemizin göçmenlerin
işgali altında bulunması” durumu söz konusu değildir.
Veriler 2021 yılından buyana
sığınmacı Suriyelilerin sayısının azaldığını göstermektedir. Bunun nedenleri, 2016-2024
yılları arasında 715 bini aşkın Suriyelinin ülkesine geri dönmesi, AB
ülkelerine kaçak geçişler, geçici koruma statüsünü kaybeden sığınmacıların
oluşu (örneğin 6 Şubat depremi nedeniyle evleri yıkılan sığınmacılardan
statülerini sürdürmeleri için gerekli olan adres güncellemesini yapamayanlar
var), 238 bin 768 Suriyeli uyrukluya vatandaşlık verilmesidir.
Kamplarda kalan Suriyeli
sayısının toplam Suriyeli sayısına oranı yüzde 1,85 olup, Suriyelilerin yüzde
98,15’i şehirlerde yaşamaktadır. En çok Suriyeli sığınmacı barındıran
şehir 511 bin 393 kişi ile İstanbul’dur. İstanbul’da Suriyeli
sığınmacılar, kent çeperlerindeki yoksul semtlere yerleşmiştir. Semt
seçimlerinde akrabalık bağları ve sınıfsal özellikler etkilidir. Kayıtlı
Suriyeli sığınmacıların, en yoğun bulundukları ilçe nüfuslarına oranı yüzde 4-9
arasındadır. İstanbul’u 412 bin 153 kişi ile Gaziantep, 243
bin 965 kişi ile Şanlıurfa takip etmektedir. Oran olarak
Suriyelilerin en yoğun olduğu şehir ise yüzde 29 ile Kilis’tir. Kilis’te
155 bin 179 Türk vatandaşı ile kayıt altına alınmış 64 bin 105 Suriyeli bulunmaktadır.
Suriyeli yoğunluğunda Kilis’i yüzde 16 oranı ile Gaziantep takip etmektedir.
Türkiye’de hiçbir ilde Suriyeli sığınmacılar demografik olarak baskın konumda değildir.
Başka bir deyişle sığınmacıların, hiçbir ilde nüfus yapısını değiştirecek
boyutta bir ağırlığı bulunmamaktadır. Sığınmacılara karşı sınır illerindeki
bazı yerelliklerde sığınmacı nüfusun yoğunluğundan kaynaklı hoşnutsuzlukları,
tüm ülke genelinde de varmış gibi göstermek bir manipülasyon ve çarpıtmadır.
Nüfus piramidindeki verilerden
hareketle yapılan analizlere göre Suriyeli sığınmacıların yıllık ortalama
nüfus artış hızı binde 8 civarındadır. Bu artış Türkiye ortalamasının binde
13,9 altındadır. Yeni doğumlarla Suriyeli sığınmacıların nüfusundaki artışın,
örneğin 10 yıl sonrasında ülkemizi istila edecek boyutlara ulaşması mümkün
görünmemektedir.
Suriyeli sığınmacılar arasında
2017 yılı için yapılan bir çalışmada Türkiye’ye gelmeden önce ülkelerinde aylık
geliri 75 dolar ve bunun altında olanların oranı yüzde 83 olarak hesaplanmıştır.
Bu oran Suriye’den Türkiye’ye sığınanların önemli ölçüde yoksullar olduğunu
göstermektedir.
Sağlık Bakanlığı, AFAD ve DSÖ’nün
araştırmasına göre Türkiye’deki 18-69 yaş arasındaki Suriyelilerin ortalama
eğitim yılı 8,7’dir. Türkiye’deki Suriyeli nüfus genel olarak lise ve altında
eğitime sahiptir.
Türkiye’de 18-69 yaş
aralığındaki 5.760 Suriyeli göçmenin örneklemini oluşturduğu bir araştırma
kapsamında, Suriyeli erkeklerin yüzde 44,3’ü işçi, yüzde 2,7’si memur olarak
çalışmakta, çalışmalarına herhangi bir engel olmamasına ve çalışma isteğinde olmasına
rağmen işsiz olan erkeklerin oranı ise yüzde 32 düzeyinde bulunmaktadır. Bu
işçiler ağırlıkla vasıfsız işgücüdür. Üstelik Suriye’de aldığı eğitimle ilgili
diploması olmasına rağmen Türkiye’de bu diplomaya denklik verilmemesi, vasıflı
sığınmacı emekçilerin kendi vasıflarından daha düşük vasıf gerektiren işlerde
çalışmaları sonucunu doğurmaktadır. Suriyeli kadınların büyük çoğunluğunu
oluşturan yüzde 84,4’lük bir kesimi ev işleriyle uğraşmaktadır/ev kadınıdır. Suriyeli
kadınlar çoğunlukla emek yoğun üretim yapan tekstil, hazır giyim ve hizmet
sektöründe ya da tarımda kayıt dışı olarak çalışmaktadır. Çalışan ya da iş
arayan Suriyeli kadınların önemli bir bölümünü, ülkelerindeki iç savaşta eşini
kaybetmiş ve hanenin geçiminden sorumlu olanlar oluşturmaktadır. Bazı illerde
evlerinde parça başı dikiş işleri yaparak çalışan kadınlara da rastlanmaktadır.
Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların
yüzde 85’inin temel gelir kaynağı çalışarak elde ettikleri ücretlerdir.
Suriyeli sığınmacıların çoğunluğu işçi ailelerinden oluşmakta, bir kurum
tarafından verilen ayni veya nakdi destek ile geçinmemektedir. Suriyeli sığınmacılara
çalışma izni 2016 yılında çıkarılan Yabancıların Çalışma İzinlerine Dair
Yönetmelik ile verilmeye başlanmış olup, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı’nın verilerine göre 2023 yılında çalışma izni olan Suriyeli
sayısı 108 bin 520’dir. Suriyeli sığınmacı işçilerin çok büyük bir bölümünün
kayıt dışı olarak düşük nitelikli işlerde (özellikle tekstil, inşaat ve tarım
sektörlerinde) çalıştığı bilinmektedir. 2017 yılında yapılan bir araştırmaya
göre yaklaşık 650 bin Suriyeli sığınmacı işçinin kayıt dışı çalıştığı
belirtilmektedir. Türkiye’de reel ücretler zaten yüksek enflasyon ile azalmakta
ve tüm ücretlerde asgari ücrete doğru bir gerileme yaşanmaktadır. Bunun sığınmacılarla
hiçbir ilintisi bulunmamaktadır. Fakat tekstil, inşaat ve tarım sektörlerinde
kayıt dışı çalışan sığınmacıların, düşük ücretlerle/yevmiyelerle çalışıp, yerli
işçilerle rekabete girdiği görülmektedir.
Yapılan çalışmalarda Suriyeli
sığınmacıların oranının nispeten yüksek olduğu illerde, yerli kayıt dışı
çalışanların yerini aldıkları yönünde bulgular vardır. Sığınmacıların yoğun
olduğu bölgelerde yerli kayıt dışı istihdamın azaldığı, yerli kayıtlı
istihdamın fazla etkilenmediği, hatta kısmen arttığı, yerli çalışanların
ücretlerinde ise anlamlı bir değişiklik olmadığı bulunmuştur. Fakat bu konu
tartışmalıdır. Düşük nitelikli işlerde Türkiyeli ve Suriyeli işçiler arasında
rekabetin arttığı, bunun da zaten düşük olan ücretleri baskıladığı yönünde
değerlendirmeler bulunmaktadır.
Ortalama gelirleri asgari ücretin altında
Suriyelilerin 2017 yılında
Türkiye’deki aylık ortalama kazançlarının 908 TL (229,39 dolar) olduğu tespit
edilmiştir. Bu tarih itibari ile Türkiye’deki asgari ücret 354,70 dolara
karşılık geldiğinden, Suriyeli işçilerin Türkiye’de asgari ücretin altında
ücretlerle çalışmasına rağmen Suriye’deki kazançlarına kıyasla daha fazla gelir
elde etmekte oldukları anlaşılmaktadır. Fakat satın alma gücü açısından
değerlendirildiğinde ülkelerindekine göre Türkiye’deki artan kazançlarına
rağmen Suriyeli ailelerin yüzde 77’sinin temel ihtiyaçlarını karşılayamadığı saptanmıştır.
Sığınmacı kadın işçiler genellikle istihdam edildikleri sektörlerde hem yerli
kadın işçiler hem de göçmen erkek işçilere göre düşük ücretle
çalıştırılmaktadır.
Türkiye işçi sınıfının bir
bileşeni olan Suriyeli sığınmacı işçiler, vasıfsızlık, çalışma izinlerinin
olmaması ve Türkçe dilinde yetersizlik nedeniyle ağırlıkla kayıt dışı
sektörlerde, düzensiz işlerde, kolayca işten çıkarılma tehdidi altında, uzun
süreler boyunca, asgari ücretten düşük ücretlerle, kimi durumlarda ücretleri
ödenmeyerek ya da patronlarla yaptıkları anlaşmadan daha düşük ücretler
ödenerek, en kötü/ölüm ve yaralanma riskine en açık koşullarda (iş güvenliği ve
sağlığı tedbirlerinin olmadığı koşullarda), sosyal güvenceden yoksun (sigortalanmadan),
sendikaları ve örgütlülükleri olmadan çalışmakta ve yoksulluk içerisinde yaşamaktadır.
Yapılan araştırmalar Suriyeli göçmenlerin yerli işçilere göre düşük ücretlerle
çalıştırılmasının farklı sektörlerde yaygın bir uygulama olduğunu
göstermektedir. Bu çalışma koşullarına sahip işçi sınıfı bölmesine “prekarya”
denmektedir. Suriyeli sığınmacı işçiler, Türkiye işçi sınıfının yeni prekaryasını
oluşturmaktadır. Ve elbette çalışma koşullarındaki olumsuzluklardan
sığınmacılar değil, kapitalistler ile bu koşulların hukuksal ve politik
düzenleyicileri sorumludur.
Doğu, Güneydoğu ve Akdeniz
bölgelerindeki illerde yaşayan kent yoksulları ve mülksüz halk yanı sıra
Suriyeli sığınmacılar, mevsimlik tarım işçiliğinde başat konumdadır. Mevsimlik
tarım işçileri çoğu durumda günde 10-12 saat, zor koşullarda çalışmaktadır. Çocuklar
ve kadınlar tarımsal ücretli işçiliğin temel aktörleridir. Tarım işçiliği yapan
Suriyeli sığınmacılar meslekleri olmadığı ve başka iş bulamadığından bu işleri
yapmaktadır. Düşük günlük ücretlerin olduğu tarım sektöründe kazançlarını
artırmanın ve kalabalık aileleri geçindirmenin yolu, aile ve akrabaların
çocuklarla birlikte çalışmasıdır. Suriyeli sığınmacılar özellikle Adana-Mersin-Şanlıurfa-Gaziantep
bölgesinde tarımda yaygın olarak çalışmaktadır.
Kayıt dışılığın yaygın olduğu
tekstil sektöründe düşük ücretler, güvencesizlik ve yüksek çalışma saatleri
bulunmaktadır. Küçük ve orta ölçekli tekstil firmaları, uluslararası büyük
tekellerin tedarikçisidir ve kendilerinin de fason alt tedarikçileri
bulunmaktadır. Böylelikle bu uluslararası tekeller tedarikçi firmalarda kayıt
dışı çalışan ucuz işgücünün aşırı sömürüsü üzerinden emperyalist payını
almaktadır. İstanbul’daki tekstil işçileri arasında yapılan bir araştırmaya
göre, işçilerin ancak yüzde 2,3’ü haftada yasal çalışma süresi olan 45 saat
çalıştığını ifade etmiştir. İşçilerin yüzde 14,26’sı haftada 46-50 saat, yüzde
32,17’si haftada 51-55 saat, yüzde 19,73’ü haftada 56-60 saat, yüzde 16,58’i
haftada 61-65 saat, yüzde 14,93’ü ise haftada 65 saatten fazla çalışmaktadır. Yerli
ve sığınmacı tüm İşçilerin 3’te 1’inin ücreti asgari ücretin altındayken, Suriyeli
tüm işçilerin yaklaşık yarısı, Suriyeli sığınmacı kadın işçilerinse tamamı
asgari ücretin altında çalışmaktadır. Yerli işçiler arasında asgari ücretin
altındaki bir ücretle çalışan işçiler yaklaşık yüzde 20’lik bir orandadır. Sigortasız
ve kayıt dışı çalışmanın yaygın olduğu sektörde işçiler hem cinsiyet hem de
Türkiyeli/Suriyeli olmak bakımından ayrışmakta ve emek piyasasının en üstünde
Türkiyeli erkek işçiler, ikinci seviyede Türkiyeli kadın işçiler, üçüncü
seviyede Suriyeli erkek işçiler, ücret skalasının en altında ise Suriyeli kadın
işçiler yer almaktadır. İstanbul’da tekstil sektöründeki Suriyeli işçilerin
yüzde 98,6’sı kirada oturmakta, bu konutlarda işçilerin yüzde 54’ü 7’den fazla
kişiyle birlikte yaşamaktadır, öyle ki 10’den fazla kişiyle birlikte yaşayan
işçilerin oranının yaklaşık yüzde 26 düzeyinde olduğu saptanmıştır.
Gelişmekte olan ülkelerde
inşaat işçilerinin önemli bir kısmı kırdan kente göç eden birinci kuşak işçilerden
oluşmaktadır. Türkiye’de inşaat işgücü piyasasının sayısal olarak önemli bir
kısmını Kürt kökenli işçilerin oluşturduğu tahmin edilmektedir. Taşeronlaşma
düşük ücret karşılığında çalışmaya razı, daha hızlı çalışabilecek, iş güvenliği
önlemlerinin alınmadığı ortamlarda çalışmaya itiraz etmeyecek işçileri inşaat
sektörüne dahil etmektedir. Suriyeli işçilerin daha düşük ücretle
çalışmaları, daha uzun saatler boyunca çalıştırılmaları, sosyal güvencelerinin
olmaması gibi etkenler taşeronların yerli işçiler yerine Suriyeli göçmen
işçileri çalıştırmayı tercih edebilmelerine neden olmaktadır. Amaçlanan sömürü
oranını artırmaktır. Suriyeli sığınmacı işçiler inşaat sektörüne dahil
oldukları yerlerde işçiler arasındaki rekabeti artırmıştır.
400 bin Suriyeli çocuk okula
gitmiyor
Geçici koruma altındaki
Suriyelilerin yaklaşık 1 milyon 124 bin 353’ü zorunlu eğitim çağındaki çocuklardır.
2021’in Kasım ayı itibariyle okul çağındaki Suriyeli çocukların yüzde 65’i
devlet okullarına devam etmektedir. Yaklaşık olarak 400.000 Suriyeli çocuk okul
dışındadır. 2020-21 eğitim yılı için ilk ve ortaokul düzeyinde okullaşma neredeyse
yüzde 80 iken, lise düzeyinde okula gitme oranı yüzde 39 düzeyindedir
(yerlilerde yaklaşık yüzde 85). Okula gitmeyen sığınmacı çocuklar ya ev içi
işlerde çalışmakta (özellikle kız çocuklar) ya da ailelerinin yoksul olması
yüzünden gelir sağlamak amacıyla çocuk işçi olarak çalışmak zorunda kalmaktadır.
Suriyeli çocuk ve gençlerin ailelerinin gelirini artırmak amacıyla düşük
ücretler karşılığında yevmiye usulü çalışmak zorunda oldukları bilinmektedir. Sığınmacı
çocukların çalışma yaşının 6’ya kadar düştüğü saptanmıştır. 15-17 yaşındaki Suriyeli
sığınmacı erkek çocukların yüzde 48’i ücretli bir işte çalışmaktadır. Bu oran,
savaş öncesi Suriye’deki orandan (yüzde 29) çok daha yüksektir. Sığınmacı
çocukların hakkı olan eğitimden mahrum kalmaları ve çocuk işçi olmaları, büyük
bir sorundur. Tıpkı zorunlu eğitim çağında olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
çocukların yüzde 3,9’unun, yani yaklaşık 612 bin 814 çocuğun eğitim dışında
bulunması gibi.
Sığınmacı çocuk işçiler sanayide
tekstil ya da ayakkabı atölyelerinde, araba tamirhanelerinde, hizmet sektöründe
ya da sokaklarda çok düşük ücretlerle/kazançlarla, 12 saate varan çalışma
süreleri boyunca çalışmaktadır. Yerli küçük atölyelerde olduğu kadar, dünyaca
ünlü markaların/uluslararası firmaların tedarikçilerine ait fabrikalarda da bu
çocuklar, erişkin Suriyeli sığınmacılarla birlikte iliğine kadar vampir
sermayedarlar tarafından sömürülmektedir. Suriyeli sığınmacı çocukların işçilik
yapmasının temel nedeni ailelerinin yoksulluğudur.
İstanbul’da 12-24 yaş arası
Suriyeli genç ve çocuklar arasında yapılan bir araştırmada, bu insanların
karşılaştıkları sorunların eğitime devam edememe, çalışacak iş bulamama, Türkçe
konuşamama, yoksulluk, sömürü, ayrımcılık ve sosyal hizmetlere sınırlı erişim
olduğu saptanmıştır.
Suriyeliler suç oranını
artırıyor mu?
Emperyalist ülkelerin vekil
savaşından/ülkelerindeki iç savaştan kaçıp, ülkemize sığınmış Suriyelilerin yüzde
74’ünü (2 milyon 291 bin 126 kişi) kadın ve çocuklar oluşturmaktadır. 18 yaş altında
olanların/çocukların Suriyeli sığınmacılar içerisindeki payı yüzde 50’dir. Kadınlarda
ve çocuklardaki suç oranlarının, erkeklerdekine göre düşük olduğu
bilinmektedir. Resmi rakamlara göre sığınmacıların suç oranı 2014 yılından
itibaren 2022 yılına kadar yüzde 1,32 düzeyindedir. Buna göre Suriyeli
sığınmacılar arasında 100 binde 1320 kişi suç işlemektedir. 2021 yılında Türkiye’de
3 milyon 290 bin 195 ceza davası açılmış, bunların 2 milyon 529 bin 492'sinde (yüzde
50,6) mahkûmiyet kararı verilmiştir. Dolayısıyla Türkiye’de 100 bin kişiden
2984 kişinin mahkûmiyetle sonuçlanmış suçu bulunmaktadır. Öyleyse sığınmacıların
suç oranlarını artırdığı ve daha çok suç işledikleri düşüncesi, yanlıştır. 2022
yılında yayınlanan bir araştırma da Suriyelilerin suç istatistiklerine anlamlı
bir etkisi olmadığını göstermiştir. Ayrıca bir çalışmada “son 5 yıl içinde
bir Suriyeliden zarar gördünüz mü?” şeklinde sorulmuş, katılımcılardan yüzde 11,4’ü
bizzat kendisinin, yüzde 6,8’si ailesinin zarar gördüğünü belirtirken, yüzde 30,8’i
duyumlara dayalı olarak çevresindekilerin zarar gördüğünü ifade etmiştir.
Suriyeli sığınmacılardan kendisinin ya da ailesinin zarar görmediğini belirtenlerin
oranı kabaca 10’da 9’düzeyinde olup, Suriyelilerin suçlara daha fazla
karıştıkları iddiası bir “şehir efsanesi”dir.
Suriyeli göçmenlerin ekonomik
etkisi sonucu Türkiye Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH)’sının kısa dönemde yüzde
2, uzun dönemde yüzde 4 artması beklenmektedir. Bu oranların oldukça düşük
olması, Suriyeli sığınmacıların sömürüsü üzerinden ortaya çıkan değer
büyüklüğünün çok fazla olmadığını göstermektedir. Fakat kayıt dışı sektörde
sığınmacılar üzerindeki sömürü derecesinin (artık-değer oranının) yüksek
olması, patronların iştahını kabartmakta, ellerini ovuşturmaktadır.
Suriyeli sığınmacıların
çoğunluğunun ülkemize geliş nedeninin zorunluluktan kaynaklandığı, emperyalist
ülke devletlerinin Suriye’de yürüttükleri vekalet savaşı nedeniyle ülkelerini
terk etmek zorunda kaldıkları bilinmektedir. Türk-İş’in 2020 yılı başlarında
yayınlanan araştırmasına göre, savaş nedeniyle sığınmacılar arasında her iki
evden birinde bir kişi ölmüş ve Suriyelilerin yüzde 76,5’i can güvenliği
nedeniyle Türkiye’ye gelmiştir. Suriye’de iç savaşın son bulması ve Suriyeli sığınmacıların
büyük çoğunluğunun ülkelerine dönmesi yakın-orta vadede mümkün görünmemektedir.
Türkiye kapitalizmi ve sermaye sınıfı, Suriyeli ve diğer ülkelerden gelen
göçmen emekçileri örgütsüz olduklarından ucuz işgüçleri olarak vahşice
sömürmeye devam etmektedir. Sığınmacı işçilerin insanca yaşam ve iş koşullarına
kavuşmaları, çocuklarının eğitim alması için mücadeleye koyulmaları ve ülkemizdeki
diğer emekçilerle birlikte örgütlenmeleri gerekmektedir.
Notlar:
i. Ocak 2016 tarihinde geçici koruma altındaki
Suriyelilere çalışma izni hakkı tanınmıştır. Yasal düzenlemeye göre çalışma
izni başvurusunu patron yapmakta ve yıllık çalışma izni harcını yatırmaktadır.
Çalışma izni olan Suriyelilerin en az asgari ücret alması gerekir. Çalışma
iznine sahip olabilmek için geçici koruma altındaki Suriyelinin en az 6 ay
kayıtlı olması gereklidir ve işçiler ancak kayıtlı olduğu ilde çalışma hakkına
sahiptir. Bir işyerinde çalışan Suriyeli sayısı toplam çalışanın yüzde 10’unu
geçmemelidir (Çalışma İzni Yönetmeliği, 2016). Bu düzenleme ve patronların kârlarını
artırma isteği, sığınmacıların kayıt dışı, eş deyişle yasal olmayan çalışmasını
getirmektedir. Sigortasız, düşük ücretlerle ve uzun saatler boyunca…
ii. Prekarya, işçi sınıfının en alttaki bölmesi
olup, çalışma hayatında istihdam güvencesi, iş güvencesi, çalışma güvenliği,
vasıfların yeniden üretiminin güvencesi, gelir güvencesi gibi çeşitli
güvencelerden yoksun olanlardan oluşmaktadır.
iii.
Kayıt dışı ekonomi yasal ürün ve hizmetlerin
kamu otoritesinin bilgisi dışında üretilmesidir. Ya işyeri kayıt dışıdır,
devlete kaydı yapılmamıştır ya da işyeri ve işyerindeki bazı çalışanlar
kayıtlıyken diğer çalışanların kaydı yapılmamıştır. Patronların bir hilesi
olarak “elden ödemeler” de kayıt dışıdır. Bu durumda işçilerin yasal, kayıtlı
ücreti gerçek ücretlerinin altında gösterilmekte ve patronlar bu sayede daha az
prim ödemektedir. Türkiye’de ekonominin yaklaşık 1/3’ü kayıt dışıdır.
Kaynaklar:
1.
https://www.goc.gov.tr/gecici-koruma5638
2.
https://www.unhcr.org/tr/turkiyedeki-multeciler-ve-siginmacilar
3.
https://teyit.org/dosya/turkiyedeki-siginmaci-sayisi-veriler-ne-soyluyor
4.
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1129860
5.
https://www.calismatoplum.org/wp-content/uploads/2024/05/cvt_2018_56-2.pdf
6.
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1439333
7.
https://www.csgb.gov.tr/istatistikler/calisma-hayati-istatistikleri/resmi-istatistik-programi/calisma-izin-istatistikleri/
8.
https://users.metu.edu.tr/etaymaz/gocun_ekonomisi.html
9. https://www.unicef.org/turkiye/media/15891/file/TyüzdeC3yüzde9CRKyüzdeC4yüzdeB0YEyüzdeE2yüzde80yüzde99DEyüzde20GEyüzdeC3yüzde87yüzdeC4yüzdeB0CyüzdeC4yüzdeB0yüzde20KORUMAyüzde20ALTINDAyüzde20OLANyüzde20SURyüzdeC4yüzdeB0YELyüzdeC4yüzdeB0yüzde20yüzdeC3yüzde87OCUKLARAyüzde20YyüzdeC3yüzde96NELyüzdeC4yüzdeB0Kyüzde20EyüzdeC4yüzde9EyüzdeC4yüzdeB0TyüzdeC4yüzdeB0Myüzde20MyüzdeC3yüzde9CDAHALESyüzdeC4yüzdeB0NyüzdeC4yüzdeB0Nyüzde20BELGELENDyüzdeC4yüzdeB0RyüzdeC4yüzdeB0LMESyüzdeC4yüzdeB0yüzde20yüzdeE2yüzde80yüzde93yüzde20NyüzdeC4yüzdeB0HAyüzdeC4yüzdeB0yüzde20RAPOR.pdf
10.
https://www.egitimreformugirisimi.org/egitim-izleme-raporu-2024/
11.
https://multeciler.org.tr/turkiyedeki-suriyeli-sayisi/
12.
https://t24.com.tr/haber/turkiye-de-suc-oranlari-artiyor,1057612
13.
https://archive.md/ADHql
14.
Suriyeliler
Barometresi 2020
15.
http://kutuphane.turkis.org.tr/cgi-bin/koha/opac-retrieve-file.pl?id=be422972aeb357a219acec109d0bae20
16.
https://www.bbc.com/turkce/articles/cn9dqn9eldpo#:~:text=Suriyelilerinyüzde20belirliyüzde20yerlereyüzde20yoyüzdeC4yüzde9FunlayüzdeC5yüzde9FmasyüzdeC4yüzdeB1nyüzdeC4yüzdeB1yüzde20engellemeye,sonucuyüzde20olarakyüzde20Suriyelilerinyüzde20sayyüzdeC4yüzdeB1syüzdeC4yüzdeB1yüzde20azalyüzdeC4yüzdeB1yor.
17.
https://calismaortami.fisek.org.tr/icerik/gocmen-isciler-neden-orgutlenmeli-nasil-orgutlenmeli/