Mahmut Boyuneğmez
Yüksek
düzeyde eğitimli gençlerin önemli bir bölümü yurt dışına gidiyor. Yine gençler
arasında intihar oranlarında yükseliş bulunuyor. Oysa bir ihtimal daha var; o
da örgütlenmek!..
“Beyin göçü” sayıları tırmanışta
Türkiye’de son yıllarda “beyin göçü”nde artış yaşanmaktadır. Bu konudaki veriler şu şekilde özetlenebilir:
- 2012’de lisans eğitimi, lisansüstü eğitim ve iş olanakları için yurt dışına gidenler toplamda 40.000-50.000 civarındayken, 2022’de bu sayı 55.000-70.000’e çıkmıştır.
- 2012 ve 2022’de yurt dışına lisans eğitimi için gidenlerin sayısı yaklaşık 25.000-30.000 arasında değişmeden kalmıştır.
- Lisansüstü eğitim için yurt dışına gidenlerin sayısı 2012’den 2022’ye 10.000-13.000’den 15.000-20.000’e yükselmiştir. Bu artışta akademik fırsat arayışı etkili olmuştur.
- İş için yurt dışına göç eden yüksek öğretim mezunlarının sayısı 2012’de 5.000-7.000 iken, 2022’de 15.000-20.000’e çıkmıştır. Bu artışta ekonomik faktörler belirleyicidir.
2012’den 2022’ye gelindiğinde, yurt dışına giden yüksek öğretim mezunu sayısında belirgin bir artış olduğu görülmektedir. Bu durum, Türkiye’deki ekonomik zorluklar, işsizlik oranlarının yüksekliği (işçi sınıfı içerisinde gerçek işsizlik oranı %30 düzeyindedir) ve yurt dışındaki daha iyi kariyer fırsatlarının oluşturduğu cazibeyle ilişkilidir. 2012’den 2022’ye lisansüstü eğitim için gidenlerin sayısı yaklaşık iki katına çıkmış görünmektedir. Bu, Türkiye’de akademik fırsatların azalması ve yurt dışındaki eğitim kalitesine yönelimle açıklanabilir. İş amaçlı göç ise, 2022’ye gelindiğinde belirgin bir şekilde artmıştır. Ekonomik koşullar (TL’nin değer kaybı, yüksek işsizlik) ve yurt dışındaki iş fırsatları bu artışı tetiklemiştir. Eğitim ile iş için yurt dışına giden yüksek öğretim mezunu kategorilerinin her ikisinde de artış mevcuttur. Bu durum, Türkiye’deki yüksek öğretim mezunları arasında önemli ölçüde bir “beyin göçü” olgusunun varlığını göstermektedir.
2012
ve 2022’de lisans için yurt dışına gidenlerin sayısı aynı düzeydedir (~25.000-30.000).
Burada iktisadi koşulların üniversite eğitimi için yurt dışına gitme eğilimini
nasıl sınırladığı görülmektedir. Evlatlarının yurt dışında lisans eğitimi için
finansman sağlayabilecek ailelerin vasıflı ve yüksek gelirli de olsa emekçi
aileler olmadığı anlaşılmaktadır.
Lisans
üstü eğitim için yurt dışına gidişte 2012’den 2022’ye %50 civarı artış
(10.000-13.000’den 15.000-20.000’e) yaşanmıştır. Akademik kariyer ve yurt dışı
fırsat arayışı ile yurda dönüldüğünde tatminkâr işler bulma olasılığının
artırılması çabası bu gidişleri açıklamaktadır.
Yurt
dışına iş için göçen yüksek öğretim mezunları 2012’de 5.000-7.000 iken 2022’de
15.000-20.000’e yükselmiş bulunmaktadır. Ekonomik kriz ve TL’nin değer kaybı,
yüksek öğretim mezunlarını iş olanakları için yurt dışına yöneltmektedir.
CHP’nin
2021 tarihli “AKP’nin Tetiklediği Büyük Beyin Göçü” raporuna göre, 20-35 yaş
arası gençlerin yurt dışına gitme oranı 2016-2019 arasında %70 artmıştır. Bunlar
arasında yüksek öğretim mezunları önemli bir yer tutmaktadır.
Gençlerde
intihar oranı artıyor
2012-2022 arasında hem lise hem de yüksek öğretim mezunu sayısı önemli ölçüde artmıştır. On yıllık zaman kesitinde yüksek öğretim mezunlarının sayısında %71,6’lık artışın yaşanmasının temel nedeni, mekânsal, öğretim üyesi ve kampüs olanakları açısından yetersiz birçok üniversitenin açılması ve bu üniversitelerin sağladığı kontenjanlardır. Yüksek öğretim mezunlarının sayısındaki %71,6’lık artışın diğer nedenleri arasında lise mezunu sayısındaki artış (aday havuzunun büyümesi), iş olanaklarını artırmak için üniversite diplomasına olan talepteki artış, açık öğretim ve uzaktan eğitim olanakları, kadınların eğitime katılımındaki yükseliş sayılabilir.
Lise
ve yüksek öğretim mezunları arasında intihar sayıları artarken, yüksek öğretim
mezunlarında artış oranı (%44,8) lise mezunlarından (%29,5) daha yüksektir.
Peki lise ve yüksek öğretim mezunları arasındaki intihar oranlarında belirgin
artışın nedeni/nedenleri nelerdir?.. Bu artışın en büyük nedeninin
geleceksizlik kaygısı/geleceğe dönük umutsuzluk ve işsizlik olduğu
düşünülebilir. Bu nedenler intihar riskini artırmaktadır.
Gençlerin
açığa çıkan öfkesi
24-25-26
Mart 2025 tarihlerinde 19:00-23:00 saatleri arasında Ankara’nın Kızılay
meydanında toplanan ve 19 Mart 2025’te Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla
tetiklenen sokak protestolarına katılan 208 eylemciyle, eylemler sırasında, yüz
yüze görüşmelerin sonucunda bir rapor oluşturulmuştur. Yağmur Uzunırmak’ın
Toplumsal Çalışmalar Enstitüsü adına yaptığı bu araştırma “Kim bu gençler?”
(Ankara örneği) adıyla yayınlanmıştır.
Bu
rapora göre, eylemcilerin içerisinde 18-24 yaş aralığında olanların oranı
%70,2’dir. Buna 25-34 yaş aralığında olanların oranı %24 de eklendiğinde %94,2
oranında genç-genç yetişkinlerden oluşmuş bir toplam elde edilmektedir.
Eylemlere katılım oranıyla ve dinamizmiyle gençler damgasını vurmuştur. Eylemlere
katılanların %76,5’ini üniversite öğrencileri ve üniversiteden mezun olanlar oluşturmaktadır.
Eylemciler büyük oranda öğrencilerden oluşmaktadır.
Eylemlere
Kürt emekçilerden katılım olmuşsa da bu oldukça sınırlı kalmış, DEM Parti’nin
bu konuda bir çağrısı olmamıştır.
Eylemciler
ekonomik durumlarını genel olarak tatmin edici bulmamaktadır. “Türkiye’nin
mevcut iktidarla yakın gelecekte ekonomik olarak nasıl bir gelişme
göstereceğini düşünüyorsunuz” diye sorulduğunda eyleme katılanların %63,5’i
“çok daha kötü olacak” yanıtını vermiştir.
Protestolarda
yer alan kitle, “Türkiye’nin yönetimi bu şekilde devam ettiği sürece ben ne
yaparsam yapayım bu ülkede iyi bir geleceğim olmayacak” ifadesine tamamen
ya da kısmen katılmaktadır.
Eylemcilerin 2023 seçimlerinde oy verdikleri ve gelecek seçimlerde oy verecekleri partilerin dağılımı şöyledir:
- CHP’ye oy verdiğini ya da vereceğini belirtenlerin toplamı %52,9 oranındadır.
- Zafer Parti’sine oy verenler ya da verecek olanlar %23,8’lük bir kesimi oluşturmaktadır.
- İYİP %5,3 oranında desteklenmektedir.
- TİP eylemciler arasında %4,4 oranında bir hegemonyaya sahiptir.
Bu
oranlar eylemlere katılan ve yoksul, ekonomik durumu kötü olan gençlerin faşist
söylemlerin cazibesine kapıldığını ve kapılabileceğini, fakat sosyalist solun
yaygın ve yoğun politik faaliyetleriyle bu gençleri etkileyebileceğini,
üzerlerinde bir aidiyet hissi-sevgi-saygı oluşturabileceğini göstermektedir. Farklı
partilere yakınlık duyan eylemci gençler-genç yetişkinler, toplumsal konum,
ekonomik tatmin seviyesi ve mevcut iktidarla gelecek beklentisi açısından çok
önemli bir farklılaşma göstermemektedir.
Türkiye’nin
çözülmesi gereken en önemli sorunu olarak; %54,3’ünün adaleti, %13,9’unun
ekonomik durumu işaret etmesi, son günlerdeki belediyelere ve politik figürlere
dönük baskıların, gözaltı ve tutuklamaların oluşturduğu tepkiyle birlikte
okunduğunda anlaşılır olmaktadır. Türkiye’deki siyasal rejimin otoriter
karakteri ve iktisadi krizle gelen yoksullaşma birlikte, protestoların temel
itici nedeni olarak değerlendirilebilir.
Protestocuları
eylemlere katılmaya motive eden en önemli iki unsur sorulduğunda ‘’gelecek
kaygısı’’ %60,6 ile en çok tercih edilen seçenektir. Bunu %52,9 ile ‘’hükümetin
anti-demokratik uygulamaları’’ seçeneği takip etmiştir. %31,7 ile “mevcut
siyasi sistemin taleplerime cevap vermemesi” en çok tercih edilen üçüncü
seçenek olmuştur. ‘’Ekrem İmamoğlu’nun şahsında muhalefete yönelik tutum’’
seçeneği katılımcıların yalnızca %11,1’i tarafından işaretlenmiş, eylemciler
için İmamoğlu’nun tutuklanması belirgin bir sokağa çıkış nedeni olmamıştır.
“Sizce
Türkiye gelecekte daha iyi bir ülke olacak mı?” diye sorulduğunda eyleme
katılanların %58,9’u ‘’halk olarak bizim tutumumuza bağlı’’ demiştir. Bu oran,
gençlerde mutlak bir umutsuzluğun ya da çıkışsız olma hissinin egemen
olmadığını gösterir, fakat örgütsüz bireyler olarak kaldıkları sürece bireysel
kurtuluş yolunda çabalara giriştikleri yönündeki eğilimle birlikte
değerlendirmeye alınmalıdır.
Eyleme
katılanların %55,6’sı kendisini Atatürkçü olarak tanımlamakta, bunu sırasıyla milliyetçi
(%16,9), sosyalist (%10,1) ve sosyal demokrat (%9,7) seçenekleri takip
etmektedir. Bu oranların gösterdiği, bir ortak değer olarak Atatürk sevgisinin
eylemci gençlerde-genç erişkinlerde yaygın olarak bulunduğu, fakat sokaktaki
kitlelerin büyük bölümünün bir ideolojik bağlanmaya/angajmana sahip olmadan
sokakta politize olduklarıdır.
Protestocuların
%40’ı imkânı olsa dahi yurt dışına yerleşme fikrini reddetmekteyse de yurt
dışına yerleşirim diyenlerin oranı da yüksek olup %37’dir. Bu son veri, daha
önce sunduğumuz istatistiksel bulgularla uyumludur.
Örgütlülük
içerisinde dayanışma bir ihtiyaç
Türkiye’de
son yıllarda gençler ve genç yetişkinler arasında ekonomik zorluklar, “geleceksizlik”
gerçeği ve hissiyatı yüzünden yurt dışına göçme (“beyin göçü”) ya da bireysel
çıkış bulamamanın sonucu olarak intihar etme giderek artmaktadır. Oysa bir
ihtimal daha var: Memlekete ve hayata sahip çıkıp, örgütlenmek. Örgütlülük
içerisinde dayanışmak.
Bireysel
“yırtma” olanaklarının iyice daraldığı bir tarihsel kesitte, ömre anlam,
derinlik, sahicilik ve güzellik katan, hayatı robot ya da zombi gibi geçirmekten
kurtaran bilimsel düşüncelere, insanlığın ortak mirası ilerici değer ve
ilkelere bağlanmak, bunlara tutulmak. Cemaatlerdeki gibi bireylerin çıkarını
kollamak üzere bir araya gelişi değil, sosyalist fikriyatta ve duygularda, yani
bilimsel sosyalist dünya görüşünde ortaklaşıp, bir kolektivite oluşturmak. Kendiliğinden
gelişip sokağa çıkan toplumsal öfke ve tepkiler, bir süre sonra
sönümleneceğinden, yaşanan süreçlerden geriye kalan örgütlenmede kazanımlar
olacak. Bilinmektedir ki örgütsüz güç, tam olarak etkin bir güç değildir.
Sosyalistler
azami bilinç, enerji ve örgütlülükle sokağa çıkan bu insanlara ulaşmalıdır.
Yoksa açığa çıkan enerji, toplumsal hareketlenme yatıştığında büyük oranda CHP
ve Zafer Partisi’ne kanalize olacak. Kitleler sosyalistleri kendilerini örgütlemeye
çağırıyor. Toplumsal hareketlenmenin örgütlülük içerisinde dayanışmaya ihtiyacı
bulunuyor.
Not:
Bu yazının hazırlanması sırasında yapay zekâdan (YZ)’den yararlanılmıştır.
Yararlanılan
kaynaklar: