Marksist Araştırmalar [MAR] | Komünizm tarihin çözülen bilmecesidir.

4 Temmuz 2025 Cuma

Cemal Yıldırım | 100 Soruda Bilim Felsefesi

Bu metin, Cemal Yıldırım'ın "100 Soruda Bilim Felsefesi" adlı eserindeki önemli temaların ve fikirlerin özetidir.

Cemal Yıldırım-100 Soruda Bilim Felsefesi

Giriş: Cemal Yıldırım'ın "100 Soruda Bilim Felsefesi" adlı eseri, bilimi felsefi ve mantıksal bir perspektiften inceleyen kapsamlı bir çalışmadır. Kitap, bilimin tanımı, doğası, yöntemleri, ölçme süreçleri, nedensellik ilkesi ve bilimsel teorilerin yapısı gibi temel konuları ele alırken, bilimin ortak duyu, din, felsefe gibi diğer bilgi alanlarıyla ilişkisini de sorgular. Eser, bilimin sınırlarını ve bilim insanlarının topluma karşı sorumluluklarını da tartışmaktadır.

Ana Temalar ve Önemli Fikirler/Olgular:

1. Bilimin Tanımı ve Doğası:

  • Bilim Hem Süreç Hem Sonuçtur: "Bu açıdan bilim hem bir süreç hem de bir sonuçtur. Sonuç olarak bilim düzenli ya da organize bir bilgi bütünüdür." Bilim, önermeler biçiminde ifade edilen bilgilerin incelenmesi, eleştirilmesi ve analiz edilmesidir. Bilim felsefesi, bilimin dilsel yapısını aydınlatma çabasıdır.
  • Bilimi Tanımlamanın Güçlüğü: Bilim, sürekli gelişen, değişen, çok yönlü ve sınırları belirsiz karmaşık bir oluşumdur. Bu nedenle herkesin üzerinde anlaştığı kesin bir tanımı yapmak zordur.
  • Bilimin Konusu Olgulardır, Dilsel İfadeler Değil: Yazar, bilim insanının "üzerinde herkesin birleşebileceği yargıları konu alan bir çalışma" tanımını eleştirir. "Bilimin doğrudan olguları değil, fakat bunların ifadesi olan birtakım dilsel nesneleri konu aldığını söylemek pek akla yakın görünmüyor. Dil bir anlatım ve bildirim aracıdır; bilim dilden yararlanarak incelediği olguları ve ulaştığı sonuçları saptar. Ama gene de bilimin konusu olguların kendisidir, yoksa bunları ifade eden önermeler değildir."
  • Bilim Mantıksaldır: Bilim, sonuçlarının çelişkiden uzak ve tutarlı olmasını ister. Hipotez ve teorileri doğrulama sürecinde mantıksal düşünme ve çıkarsama kurallarından yararlanır. Teorilerden gözlenebilir sonuçlar (ön deyiler) çıkarılması dedüktif mantığa dayanır.
  • Bilim Seçicidir: Evrendeki sonsuz olgu arasından, bilim yalnızca incelenen probleme veya bir hipotezin test edilmesine ilişkin olanları seçer. "Bilgin olgu istifi yapan bir koleksiyoncu değildir, o ancak araştırma amacına uyan, cevabını aradığı sorulara ilişkin olguları saptamaya çalışır."
  • Niceliksel İfade ve Ölçümün Önemi: Bilim "var olan her şeyin bir miktarla var olduğu" ilkesine bağlıdır ve bulguların nicelik cinsinden ifade edilmesine büyük önem verir. Ölçme, bilimde giderek önem kazanan bir gelişmedir.

2. Bilim ve Diğer Bilgi Alanları:

  • Bilim ve Ortak Duyu: Bilim, bazı noktalarda ortak duyu ile çelişebilir. Örneğin, dünyanın yuvarlaklığı veya hareket halindeki cisimlerin davranışı konusunda bilimsel bulgular, ortak duyunun sezgisel anlayışından farklıdır.
  • Bilim ve Din: "Din, inançlar sisteminde, bilimin tam tersine düzeltme, gelişme veya herhangi bir değişiklik kabul etmez." Din, yanılma ihtimaline yer vermediği için kendini eleştiri yoluyla düzeltme olanağına sahip değildir. Bilim ise hiçbir teorinin kesinlik iddiası gütmediği, değişme veya reddedilme ihtimalini barındırdığı bir alandır. Bilimle dinin çatışması, dinin olgulara dayanmaksızın ortaya attığı metafizik iddialardan vazgeçmediği sürece devam edecektir.
  • Bilim ve Mantık: Mantık, bilimsel düşünmenin vazgeçilmez bir aracıdır. Bilim, olguları saptar ve açıklar; saptanan olguların açıklanması mantıksal bir işlemdir. Açıklama, ön-deme (prediction) ve doğrulama gibi bilimsel metodun temel unsurlarında mantık hayati bir rol oynar.
  • Bilim ve Dil: "Bir tür dil olmaksızın bilim düşünülemez." Bilimsel bilgilerin temel özelliklerinden biri, bir ya da daha fazla dilde anlatılabilir olmalarıdır. Bilimsel bilgiler, ortak anlaşma aracı olan bir dilde ifade edildiğinde bilimsel nitelik kazanır.
  • Betimleyici Kelimeler ve Mantıksal Kelimeler: Kelimeler, somut nesneleri, özellikleri, ilişkileri veya soyutlamaları temsil edebilir. Gramerdeki isimler, sıfatlar, fiiller betimleyici kelimelerdir. "Bütün", "bazı", "değil", "ve", "veya", "ise" gibi kelimeler ise kendiliğinden bir anlamı olmamasına rağmen dilin yapısında önemli görevleri olan "mantıksal kelimeler" veya "mantıksal değişmezler" olarak adlandırılır.
  • Kelimelerin Anlamı: Bir kelimenin anlamı, onun temsil ettiği "şeyler" veya "şeylere" ait özelliklerdir. "Ev" kelimesi belirli türden nesneleri belirler (kaplamsal anlam). Kelimenin anlamını, kaplamını teşkil eden nesnelerin ortak özelliklerine göre de belirleyebiliriz (içlemsel anlam).
  • Günlük Dilin Belirsizliği: Günlük dildeki kelimelerin anlamları genellikle belirsizdir ve bu, yanlış anlaşılmalara yol açabilir. Bilim, bu belirsizliği ortadan kaldırmaya çalışır.

3. Tanımlama ve Bilimsel Terimler:

  • Tanımlama Süreci: Tanımlama, kullanılan kelimelerin anlamlarını açıklama ve kesinlikle belirleme sürecidir. Geleneksel görüşe göre tanım, konunun özsel niteliğini belirler.
  • Güncel Görüş: Günümüzde kelimelerin adlandırdığı nesne veya kavramların değil, kelimelerin tanımlamaya konu olabileceği görüşü hâkimdir. Bir tanım, bir kelimenin anlamının ne olduğunu veya nasıl kullanılması gerektiğini belirtir.
  • Bilimsel Terimlerin Tanımlanması: Klasik mantığın yakın cins ve türel ayırımına dayanan tanımlama yöntemi, bilimdeki ilişki ve fonksiyon belirten terimler için yetersizdir. Bilimde sıklıkla işlemsel (operational) tanımlama kullanılır. Örneğin: "x minerali y mineralinden daha serttir = birbirine sürtüldüğünde x, y’yi çizer, fakat y, x’i çizmez."

4. Bilimsel Metot:

  • Betimleme ve Açıklama: Bilimsel metot, olguları betimleme (saptama, sınıflama, kaydetme) ve açıklama (olguları ve ilişkilerini teorik kavramlarla anlaşılır kılma) yollarını kapsayan eylemsel ve zihinsel bir süreçtir.
  • Deneysel Genellemeler ve Kuramsal Genellemeler (Hipotezler): Betimleme aşamasında elde edilen olgusal genellemeler doğrudan gözleme konu olup endüktif yoldan elde edilirken, kuramsal genellemelerin (hipotezler) nasıl elde edildiği bilinmemektedir ve doğrudan gözleme konu olmazlar.
  • Buluş ve Doğrulama Bağlamı: Bilimsel araştırmada hipotez ve teorinin nasıl ortaya çıktığı (buluş bağlamı) ile olgular tarafından nasıl desteklendiği (doğrulama bağlamı) arasında bir ayrım vardır. Bilim için önemli olan teorinin nasıl ortaya atıldığından çok, olgular tarafından desteklenip desteklenmediğidir.
  • Bilimsel Çözümün Ölçütleri: Bir çözümün bilimsel olması için üç ölçüt gereklidir:
  1. Mantıksal Yönden Kabul Edilebilirlik: Tutarlı düşünme kurallarına uygunluk, daha önce saptanmış bilgilerle çelişmeme ve probleme ilişkin olma.
  2. Doğruluk: Çözümü ifade eden önermelerin güvenilir gözlem veya deney sonuçlarına uyması.
  3. Olgusal Yoldan Test Edilebilirlik: Önermelerin olgusal içeriğe sahip olması.
  • Doğrulanabilirlik ve Yanlışlanabilirlik: "Olgusal yoldan doğrulanabilirlik" bilimsel metodun kapsamını belirleyen bir ölçüt olarak öne sürülmüştür ancak tartışmalıdır. Bir önermenin doğrulanabilir sayılması için, mümkün bir gözlem sonucunun o önerme için kanıt teşkil etmesi gerekir. Popper'ın "yanlışlanabilirlik" ilkesi ise bir teorinin bilimsel olması için yanlışlanabilir olması gerektiğini savunur. Tümel önermeler yanlışlanabilirken, varlıksal önermeler (örneğin "Beyaz cüce yıldızlardan hiç değilse bir tane ikili sistem vardır.") gözlemlerle kesinlikle yanlışlanamaz.
  • Bilimsel Metod Endüktif midir?: Endüksiyon, sonlu veya sonsuz bir sınıf teşkil eden münferit nesne veya olguların gözleminden hareketle, o sınıfın tümünü kapsayan bir genelleme çıkarma metodudur. Ancak endüksiyon, gözlem sayısı ne kadar büyük olursa olsun kesin ve tam güvenilir bir yargıya ulaştıramaz. Bilimsel metodun işleyişi şu adımları içerir: (1) Olguları toplamak ve kaydetmek, (2) Toplanan olguları sınıflamak, tahlil etmek ve yorumlamak, (3) Endüksiyon yoluyla genellemelere ulaşmak, (4) Elde edilen genellemeleri yeni gözlem veya deney sonuçlarıyla karşılaştırarak doğrulamak veya reddetmek.
  • Hipotez Kurma: Hipotez kurmada sezgi, yaratıcı muhayyile gibi irrasyonel faktörler rol oynasa da, hipotezin problemin tabiatına uygun olması, akla yakın görünmesi ve doğrulanmış bilgi ve kanunlara aykırı düşmemesi gerekir. Araştırıcının problemi iyi tahlil etmesi, gerekli verileri toplaması ve bilgi birikimi önemlidir.

5. Gözlem, Deney ve Ölçme:

  • Gözlem: Gözlem, olgu toplama değil, "olgu bulma" işlemidir. Gözlenen olgu, yorumlanmış bir algı kümesidir. Her gözlemde algı verileri ve yorumlama olmak üzere iki unsur vardır. Geçmiş yaşantılarımız, kavramlarımız, inançlarımız ve teorilerimiz gözlemdeki seçme ve yorumlamanın temel koşullarıdır. Saf, teoriden arınmış bir gözlemden söz etmek zordur.
  • Deney: Deney bir gözlem biçimidir. Gözlemden temel farkı, doğanın akışına müdahale içermesidir. Deneyci, olguların kendi akışları içinde ortaya çıkmasını beklemeksizin, belli koşullar altında suni olarak onları üretir.
  • Ölçmenin Önemi: Ölçme, gözlem veya deney yoluyla sağlanan verilerin kantitatif olarak ifadesi için başvurulan bir işlemdir. Lord Kelvin'e göre "Üzerinde konuştuğunuz şeyi ölçebilir ve sayısal olarak ifade edebilirseniz, o şey hakkında bir şey biliyorsunuz demektir." Ölçme, bilimsel sonuçların kesinliğini ve açıklığını artırır, matematiksel ifade ve çıkarım kalıplarından yararlanmayı sağlar. Bilimlerin gelişmişlik düzeyi, kavramların kantitatif olma derecesi ile ölçülür.
  • Ölçme Tanımı: Dar anlamda ölçme, bir niteliğin miktarını sayısal olarak belirtme işlemidir. Geniş anlamda ise, belli kurallara göre nesnelere rakam verme işlemidir. Ölçülen şey nesnenin kendisi değil, nesneye ait bir niteliktir.
  • Sayma: Sayma da bir ölçme biçimidir. Sayma, bir nesnel kümenin sayısını (çokluk niteliğini) saptamaktır.
  • Ölçek Türleri:

Nominal Ölçek: Nesneleri birbirinden ayırt edici işaret olarak rakamlar kullanılır (örn: futbolcu numaraları). Nesnelerin benzerlik ve farklılıklarına dayanır.

Ordinal Ölçek: Nesnelerin belirli bir nitelik yönünden sıralanmasını gösterir (örn: güzellik yarışması sıralaması). Nesnelerin farklı miktar veya derecelerde nitelik taşıdığı varsayımına dayanır.

Interval Ölçek ve Rasyo Ölçek: Nominal ölçekten rasyo ölçeğine doğru gidildikçe, ölçeğin kuvveti ve karşılanması gereken koşullar artar. Rasyo ölçek, "gerçek" sıfır noktasına sahip olup aritmetik işlemlere olanak tanır.

  • Ölçmede Hata: Ölçme işlemleri asla tam ve kusursuz olmadığı için, ölçme verileri daima hatalı olacaktır. Hatasız ölçme imkansız bir idealdir.

6. Bilimsel Açıklama ve Kanunlar:

  • Açıklama İhtiyacı: Açıklama ihtiyacı, beklenmeyen bir gözlem karşısında şaşkınlığa düşmekten ve çevre ile beklentiler arasında uygunluk sağlamak istemesinden doğar.
  • Bilimsel Açıklamada Genellemeler: Bilimsel açıklamalarda hem evrensel (tüm nesne veya olguları kapsayan) hem de istatistiksel (bir kısmını kapsayan) genellemeler kullanılır.
  • Ön-deyi ve Açıklama: Ön-deyi (prediction), henüz olmamış bir olguyu önceden kestirmedir. Açıklamada amaç anlamak, ön-deyide ise doğa kuvvetlerini kontrol altına almaktır.
  • Bilimsel Kanun: "Şimdiye kadar tüm gözlem veya deney sonuçları tarafından doğrulanmış, olgusal muhtevalı genelleme" olarak tanımlanır. Evrensel ve istatistiksel, gözlemsel ve teorik olmak üzere farklı tipleri vardır.
  • Kanunlara Ulaşma Yolları: Endüktif (gözlem/deney verilerinden genelleme), dedüktif (daha genel yasalardan özel durumları çıkarma) ve retrodüktif (gözlemlerden en iyi açıklamaya ulaşma) olmak üzere üç yolla bilimsel kanunlara ulaşılabilir.
  • Bilimsel Kanunların İfade Biçimleri: Bilimsel genellemeler, iki veya daha fazla değişken arasındaki değişmez bir ilişkiyi dile getiren önermelerdir. Matematiksel olarak ifade edilebilirler.
  • Koşullara Bağlılık: Doğa kanunları, birtakım koşullara bağlıdır. Koşullara bağlı olmaksızın mutlak ve evrensel doğa kanunları bulmak pek mümkün görünmemektedir.
  • Kanunların Önemi: Kanunlar, olgular arasındaki ilişkileri bulmayı ve açıklamayı sağlar. Olgusal ve teorik kanunlar, bilimin temelini oluşturur ve bilginin ilerlemesi için hayati öneme sahiptir.

7. Hipotezler ve Teoriler:

  • Hipotez: Doğruluğu bilinmeyen ve doğrudan test edilemeyen bir önermedir. Doğrulandığı ölçüde bilimsel bir gerçek veya kanun niteliği kazanır.
  • İyi Bir Hipotezin Özellikleri:Mantıksal tutarlılık ve mevcut bilgilerle çelişmeme.
  • Test edilebilir sonuçlar içerme.
  • Açıklama ve ön-deme gücünün yüksek olması. Hipotezin, gözlenmiş olgulardan ne kadarını kapsadığı ve henüz gözlenmemiş olgulardan ne kadarını içerdiği önemlidir.
  • Teori: Bir bilimsel teori, birtakım olguları veya olgusal ilişkileri açıklayan kavramsal bir sistemdir. Kısmen doğrulanmış ancak henüz tümüyle kesinleşmemiş bir sistemdir. Bir teori, bir dünya görüşü kadar kapsamlı olamaz, belirli bir olgu türünü kapsar.
  • Teorinin Kaynağı: Einstein'a göre, bilimsel teorilerin kaynağı olgular değil, insan kafasının yaratıcı gücüdür. Teori, olgulardan çıkarılamaz; olgu dünyası ile kavram dünyası arasında mantıksal olarak bağlanması imkânsız bir açıklık vardır.

8. Nedensellik İlkesi:

  • Olgular Arasındaki İlişkiler: Bilimde olgular tek tek değil, birbirleriyle olan ilişkileri içinde incelenir. İlişkiler gözlemsel veya teorik, değişmez/evrensel veya istatistiksel olabilir.
  • Ampirist ve Rasyonalist Görüşler:

Ampirist: "X, Y'nin nedenidir," yargısı X ve Y arasında gözlenen olgusal bir ilişkiyi (birlikte gitmeyi) betimler.

Rasyonalist: Nedensel ilişki, gözlem konusu bir birlikte gitme ile gözlemi aşan "zorunlu bir bağıntı" içerir.

  • Nedenselliği Koşul Olarak Niteleme: "X, Y'nin nedenidir" önermesi X'in Y için yeterli bir koşul (X varsa Y de vardır) veya gerekli bir koşul (X olmazsa Y de olmaz) olabileceğini gösterir. Bir neden birden fazla koşulun bir araya gelmesiyle oluşabilir.
  • Nedensellik İlkesinin Çöküşü (Determinizm): Newton mekaniği ile doruk noktasına ulaşan determinizm (geçmişi bilerek geleceği kesinlikle kestirme), kuantum fiziğindeki belirsizlik ilkesi (Heisenberg) ile sarsılmıştır. Atom altı düzeyde, ölçümün belirsizlikle sonuçlanma zorunluluğu determinizmi yıkmıştır. (Aslında gerçekliğin mikrokosmoz katmanında indeterminizm değil, olasılıksal bir determinizm vardır -MB).
  • Probabilistik Nedensellik: Suppes, nedensellik kavramını olasılık üzerinden açıklar: "Y gibi bir olgunun ortaya çıkışı X gibi başka bir olgunun ortaya çıkışını yüksek bir olasılıkla etkiliyorsa ve bu ilişkiye sorumlu üçüncü bir olgu yoksa, X, Y’nin nedenidir."

9. Bilime Yönelik Eleştiriler ve Bilim Adamının Sorumluluğu:

  • Bilimin Toplumsal Etkisi: Bilimin sağladığı teknik olanaklar, insanlığın refahı ve mutluluğu için kullanılabileceği gibi, yıkım için de kullanılabilir. Russell, "bilgelik (hikmet)'le birleşmeyen kudretin tehlikeli olduğunu" belirtir.
  • Bilim Adamının Eleştirisi ("Bilen Cahil"): Ortega y Gasset, bilim insanını "yığın-adamı" veya "modern bir barbar" olarak niteler. Deneysel bilimin ilerlemesi, sıradan insanların mekanik türden işler yaparak anlam ve temelleri üzerinde derinlemesine bir kavramaya sahip olmaksızın bile başarılı sonuçlar elde edebildiği bir alandır. Bilim insanının kendi dar alanı dışında başka hiçbir şey bilmemesi eleştirilir. "Ona belki 'bilen cahil' demek en yakışanıdır."
  • Bilim İnsanının Sorumluluğu: Bilim insanları, bilimi halka indirme ve anlamlı kılma konusunda yeterli çaba göstermemekle eleştirilir. Bilimi "insan üstü bir zekâ, bir deha işi gibi gösterip, küçük bir 'seçkinler' grubu"nun alanı olarak sunma eğilimi, bilime karşı tepkinin ortaya çıkmasında ve büyümesinde bilim insanlarının sorumluluğuna işaret eder.

Sonuç: Cemal Yıldırım'ın bu eseri, bilimi sadece bir bilgi alanı olarak değil, aynı zamanda felsefi, mantıksal ve toplumsal boyutlarıyla ele alarak okura derinlemesine bir bakış açısı sunmaktadır. Bilimin tanımından metodolojisine, diğer bilgi alanlarıyla ilişkisinden toplumsal etkilerine kadar geniş bir yelpazede ele aldığı konular, bilim felsefesi alanında önemli bir kaynak teşkil etmektedir. Özellikle bilimin dinamik doğası, ölçmenin önemi, nedensellik kavramının evrimi ve bilim insanlarının topluma karşı sorumluluğu gibi noktalar eserin vurguladığı temel mesajlardır.

[MAR] YOUTUBE KANALI

LİDER

Karl Marx - Kapital

Kısa Sovyet Film ve Belgeseller [Türkçe]