Marksist Araştırmalar [MAR] | Komünizm: Tarihin Çözülen Bilmecesi

13 Aralık 2025 Cumartesi

Lenin'in Felsefe Defterleri

MAR

insan yüzü, giyim, kişi, şahıs, adam, insan içeren bir resim

Yapay zeka tarafından oluşturulmuş içerik yanlış olabilir.

Özet

Bu yazı, V. İ. Lenin'in Felsefe Defterleri adlı eserindeki temel temaları, argümanları ve eleştirel analizleri sentezlemektedir. Lenin'in bu dönemdeki felsefi çalışmaları, Birinci Dünya Savaşı'nın emperyalist karakterini çözümlemek, İkinci Enternasyonal'in oportünizmini ortaya koymak ve proletaryanın devrimci stratejisini geliştirmek gibi acil siyasi hedeflere hizmet eden teorik bir temel arayışının ürünüdür.

Ana bulgular şunlardır:

1. Diyalektik Materyalizmin Merkezi Rolü: Lenin, diyalektiği "nesnel dünyanın gelişiminin ve bilgisinin en genel yasalarının bilimi" olarak tanımlar. Felsefi çalışmalarının özünü, Hegel'in idealist kabuğundan arındırılmış materyalist diyalektiğin incelenmesi ve geliştirilmesi oluşturur.

2. Hegel'in Eleştirel Sahiplenilmesi: Lenin, Hegel'in idealizmini ve "ideler mistiğini" sert bir dille eleştirirken, diyalektik mantığının devrimci özünü ortaya çıkarır. Diyalektiğin, mantığın ve bilgi teorisinin özdeşliği hakkındaki tezi, bu eleştirel analizin temel taşlarından biridir.

3. Felsefe Tarihine Sınıfsal Yaklaşım: Herakleitos'tan Feuerbach'a uzanan felsefe tarihini, materyalist ve diyalektik düşüncenin gelişim süreci olarak inceler. Düşünürleri, kendi tarihsel ve sınıfsal bağlamları içinde değerlendirerek, Plehanov gibi çağdaşlarının teorik hatalarını (örneğin liberal ile demokrat arasındaki sınıf farkını görememe) ortaya koyar.

4. Pratiğin Önceliği: Lenin, Hegel'den hareketle pratiğin teoriden üstün olduğunu vurgular. Pratik etkinlik, insanın nesnel dünyayı değiştirmesini ve teorik bilginin doğruluğunu sınamasını sağlayan temel unsurdur. İnsanın erekleri nesnel dünya tarafından doğurulur ve bu dünyayı değiştirme potansiyeli taşır.

5. Marx ve Engels'in Erken Dönem Eserlerinin Analizi: Lenin, Marx ve Engels'in Kutsal Aile gibi erken dönem eserlerini derinlemesine inceleyerek, Marx'ın Hegelci felsefeden sosyalizme geçişini, proletaryanın devrimci rolüne ilişkin görüşlerinin oluşumunu ve Fransız materyalizminin tarihsel önemini analiz eder.

Sonuç olarak, Felsefe Defterleri, Lenin'in devrimci teori ve pratiği felsefi bir temel üzerine oturtma çabasının en yoğun ifadesidir. Bu metinler, Marksist diyalektiğin, dönemin tarihsel koşullarının derinlemesine bilimsel bir analizi yapılırken ve devrimci bir strateji geliştirilirken yakalanan bir düşünce biçimi olduğunu gösterir.

Felsefi Çalışmaların Bağlamı ve Amacı

Lenin'in Felsefe Defterleri’nde yer alan metinlerin büyük bir kısmı, Birinci Dünya Savaşı'nın sürdüğü 1914-1916 dönemine aittir. Bu dönem, kapitalizmin tüm çelişkilerinin en uç noktaya ulaştığı ve devrimci bir bunalımın olgunlaştığı bir tarihsel kesittir. Lenin'in bu kritik dönemde felsefeye, özellikle de Marksist diyalektiğe yoğun bir dikkat göstermesi tesadüfi değildir. Bu çalışmaların temel amacı, dönemin siyasi ve teorik sorunlarını incelerken materyalist diyalektik tarzı ve düşünme biçimini üretebilmektir.

Bu çalışmaların temel hedefleri şunlardır:

• Emperyalizmin Analizi: Emperyalizmin çelişkilerini Marksist yaklaşımla çözümlemek.

• Savaşın Karakterinin Teşhiri: Birinci Dünya Savaşı'nın emperyalist karakterini açığa vurmak.

• Oportünizmin Eleştirisi: İkinci Enternasyonal liderlerinin oportünizmini ve sosyal-şovenizmini ortaya koymak.

• Strateji ve Taktik Geliştirme: Proletaryanın devrimci strateji ve taktiklerini bilimsel bir temelde işlemek.

Lenin'in bu dönemde yazdığı ve klasikleşmiş olan Kapitalizmin Son Evresi EmperyalizmSosyalizm ve SavaşAvrupa Birleşik Devletleri Parolası Üzerine gibi temel eserler, Felsefe Defterleri’ndeki felsefi çalışmalarla sıkı bir bağ içindedir. Lenin, yeni tarihsel dönemin derinlemesine bir analizini yaparak ve önemli siyasi keşiflerde bulunarak, Marksist felsefeyi ve diyalektik perspektifi yaratıcı bir şekilde yeniden üretmiştir.

Felsefe Defterleri Cildinin Kapsamı

İncelenen cilt, Lenin'in felsefe ve doğa bilimleri üzerine daha önce yayınlanmamış notlarını da içermektedir. Bu notlar arasında şunlar bulunmaktadır:

Yazar

Eser

Lenin'in Çalışması

G. Plehanov

Marksizmin Temel Sorunları

Notlar ve haşiyeler

V. Şulyatikov

Batı Avrupa Felsefesinde Kapitalizmin Justifikasyonu

Notlar ve haşiyeler

A. Deborin

Diyalektik Maddecilik

Haşiyeler ve altı çizili yerler

G. Plehanov

N. G. Çernişevski

Gözlem ve uyarılar

E. Haeckel

Hayatın Mucizeleri ve Evrenin Muammaları

Kontrandü (özet) hakkında notlar

Aristoteles

Metafizik

Özet ve notlar

Feuerbach

Leibniz'in Felsefesinin Açıklanması... ve Dinin Özü Üzerine Dersler

Özetler ve notlar

Hegel

Mantık BilimiFelsefe Tarihi DersleriTarih Felsefesi Dersleri

Özetler ve notlar

Diyalektik Materyalizmin Esasları

Lenin'in felsefi çalışmalarının merkezinde diyalektik materyalizm yer alır. Diyalektiği, nesnel dünyanın ve bu dünyanın bilgisinin en genel yasalarının bilimi olarak tanımlar. Bu bağlamda, diyalektiğin, mantığın ve bilgi teorisinin özdeşliği hakkındaki tezi merkezi bir önem taşır. Lenin'e göre, metafizik maddeciliğin temel kusuru, diyalektiği bilgi sürecinde işleyememiş olmasıdır.

Hegel'in Felsefi Mirasının Eleştirel İncelenmesi

Lenin, diyalektik üzerine teorik çalışmalarında Hegel'in felsefi mirasının incelenmesine özel bir önem verir. Hegel'in Mantık BilimiFelsefe Tarihi Dersleri ve Tarih Felsefesi Dersleri üzerine aldığı notlar, Felsefe Defterleri’nde en önemli yeri tutar.

• İdealizmin Eleştirisi: Lenin, Hegel'in idealizmini ve "ideler mistiğini" (Ideenmystik) sert bir dille eleştirir. Hegel felsefesinin doğrudan benimsenemeyeceğini ve bir veri olarak alınamayacağını belirtir.

• Diyalektik Mantığın Değeri: Aynı zamanda, Hegelci diyalektiğin devrimci önemini ortaya çıkarır ve bu mantığın materyalist bir tarzda nasıl değerlendirilmesi gerektiğini gösterir. Lenin'in yaklaşımı şu sözlerle özetlenebilir: "Bu haliyle uygulanamaz Hegel'in mantığı, bir veri olarak da alınamaz. Ideenmystik'ten sıyırıp arıttıktan sonra, mantıksal (gnozeolojik, bilgi teorisine değgin) nüanslarını çıkarmak gerekiyor..." (s. 217).

• Hegel'in Sınırlılıkları: Marx'ın notlarına dayanarak Lenin, Hegel'in iki temel yetersizliğini vurgular: 1) Felsefeyi mutlak Zihin'in varoluşu olarak kabul etmesi ama bu Zihin için felsefi bir birey sunmaması; 2) Mutlak Zihin'i sadece görünüşte, post festum (olaydan sonra) tarihin yaratıcısı yapması.

Felsefe Tarihine Materyalist Yaklaşım

Lenin, felsefe tarihini, materyalist diyalektiğin gelişim süreci olarak inceler.

• Herakleitos: Lassalle'in Herakleitos üzerine kitabını eleştirirken, Lassalle'in Herakleitos'u Hegel içinde boğduğunu belirtir. Filon'dan yapılan bir alıntı, Herakleitos'un ilkesini "bir, iki karşıttan oluşan'dır" şeklinde tanımlar.

• Aristoteles: Metafizik üzerine notlarında, Aristoteles'in diyalektik sorununu kaçınılmaz olarak her adımda ortaya koyduğunu belirtir. Aristoteles'in mantığının "talep, arayış, Hegel'in mantığına yaklaşma" olduğunu vurgular ve skolastiklerin bu canlı yanı ölü bir forma dönüştürdüğünü söyler.

• Feuerbach: Lenin, Feuerbach'ın idealizme ve dine karşı mücadelesini takdir ederken, onun 1848 devrimini anlamadığını ve felsefesinin derinlikten yoksun olduğunu belirtir. Feuerbach'ın "antropolojik ilke"sinin, materyalizmin "uygun düşmeyen ve güçsüz birer tasviri" olduğunu ifade eder.

Marx ve Engels'in Kutsal Aile Eserinin Lenin Tarafından Değerlendirilmesi

Lenin'in Kutsal Aile üzerine özeti, Marx'ın düşünsel gelişiminin erken bir aşamasını ve materyalist tarih anlayışının temellerini anlamak için kilit bir metindir.

Proletaryanın Devrimci Rolü ve Yabancılaşma

Lenin, Marx'ın bu eserde proletaryanın devrimci rolüne ilişkin görüşlerini neredeyse tam olarak oluşturduğunu vurgular.

• Karşıtların Birliği: Marx'a göre proletarya ve zenginlik karşıtlardır ve bir bütünlük oluştururlar. Her ikisi de özel mülkiyet dünyasının ürünüdür. Özel mülkiyet olumlu yanı, proletarya ise olumsuz, "kendi kendini yok eden" yanı temsil eder.

• Yabancılaşma: "Mülkiyet sahibi sınıfla proleter sınıf, aynı insan yabancılaşmasını temsil ederler. Ama birincisi, kendini kendi yerinde duymaktadır bu yabancılaşmanın içinde... İkincisi ise, kendini yok edilmiş duyar bu yabancılaşmada; bu yabancılaşmada, kendi güçsüzlüğünü ve insan dışı bir varoluşun gerçekliğini görür."

• Tarihsel Misyon: Proletaryanın tarihsel görevi, teorik bir kurgu değil, kendi varoluş koşullarının ve burjuva toplumunun örgütlenmesinin bir sonucudur. Proletarya, zaferini ancak "kendi kendini ve kendi kendisiyle birlikte kendi karşıtını da yok ederek" kazanabilir.

Proudhon Eleştirisi ve Marx'ın Gelişen Düşüncesi

Lenin'in notları, Marx'ın Proudhon'a yönelik başlangıçtaki övgü dolu tavrını ve sonrasındaki eleştirilerini gözler önüne serer.

• Proudhon'un Katkısı: Marx, Proudhon'un ekonomik ilişkilerin "insani görüntüsü"nü ciddiye alıp bu ilişkilerin "insan dışı gerçekliği"ne karşı koyarak önemli bir adım attığını belirtir.

• Proudhon'un Sınırlılığı: Ancak Marx, Proudhon'un eleştirisinin "daha henüz ekonomi politiğin ön varsayımlarının mahpusu olmakta devam ettiğini" de vurgular. Proudhon, ekonomik yabancılaşmayı, yine ekonomik yabancılaşmanın çerçevesi içinde ortadan kaldırmaya çalışır.

• Sosyal İlişkiler Fikri: Lenin, Marx'ın Proudhon eleştirisinden yola çıkarak "sosyal üretim ilişkileri" fikrine nasıl ulaştığını gösteren şu pasajı "son derece karakteristik" olarak niteler: "...insanın nesnel varlığı olarak nesne, aynı zamanda, insanın öbür insan için varoluşudur, insanın başkasına olan insani bağlantısıdır, insanın insana oranla sosyal davranışıdır."

Fransız Materyalizminin Tarihsel Önemi

Lenin, Marx'ın Kutsal Aile’deki Fransız materyalizmi analizini, eserin en değerli bölümlerinden biri olarak görür.

• İki Eğilim: Marx, Fransız maddeciliğinde iki ana eğilim tespit eder:

    1. Descartes'tan Gelen (Mekanikçi Maddecilik): Bu eğilim, Fransız doğa bilimine temel oluşturmuştur. La Mettrie ve Cabanis bu okulun önemli temsilcileridir.

    2. Locke'tan Gelen (Duyumculuk): Bu eğilim ise doğrudan doğruya sosyalizme ve komünizme açılır. Condillac ve Helvetius bu geleneğin parçasıdır.

• Sosyalizmin Kaynağı: Lenin'in özetine göre Marx, sosyalizmin materyalizmin öncüllerinden türetilmesinin kolaylığını vurgular. Fourier'nin doğrudan Fransız materyalistlerinden hareket ettiğini, Owen'ın ise Bentham'ın (Helvetius'un ahlakı üzerine kurulu) sisteminden yola çıkarak İngiliz komünizmini kurduğunu belirtir.

Çağdaş Felsefi Akımlara ve Düşünürlere Yönelik Eleştiriler

Lenin'in defterleri, sadece klasik filozofları değil, aynı zamanda kendi dönemindeki düşünürleri ve felsefi akımları da eleştirel bir süzgeçten geçirdiğini gösterir.

Plehanov'un Sınıfsal Körlüğü

Lenin, Plehanov'un Çernişevski üzerine yazdığı kitabı, Rus sosyal düşüncesinin ilerici-maddeci geleneklerini değerlendirmesi açısından önemli bulur. Ancak Plehanov'un ciddi bir kusuruna işaret eder:

• Liberal ve Demokrat Farkı: "İdealist ve maddeci tarih görüşleri arasındaki teorik farktan dolayı Plehanov da, liberal ile demokrat arasındaki pratik ve siyasal farkı, sınıf farkını görememiştir." Lenin'e göre bu, Plehanov'un Çernişevski'nin etkinliğindeki sınıf muhtevasını anlayamamasına yol açmıştır.

Şulyatikov'un Vulgarizasyonu

Lenin, V. Şulyatikov'un Batı Avrupa Felsefesinde Kapitalizmin Justifikasyonu adlı eserine ilişkin notlarında, yazarın felsefe tarihini kaba bir ekonomik indirgemeciliğe tabi tutmasını sert bir dille eleştirir. Şulyatikov'a göre felsefi sistemler, manüfaktürdeki örgütleyici ve örgütlenen rollerinin doğrudan bir yansımasıdır.

• Örnekler:

    ◦ Descartes: "Dünya, bir manüfaktür işletmesi gibi örgütlenmiştir."

    ◦ Spinoza: "Zaferden zafere koşan, her şeyi yutan, her şeyi merkezileştiren sermayenin övgüsüne adanmış bir türküdür."

• Lenin'in Eleştirisi: Lenin bu yaklaşımı "saçma", "yanlış", "vulgarizasyon" ve "Loria'vari bir açıklama" olarak nitelendirir. Şulyatikov'un burjuvazinin feodalizme ve kiliseye karşı mücadelesini tamamen göz ardı ettiğini ve tüm felsefi akımları (idealizm, materyalizm, şüphecilik) aynı mekanik formüle indirgediğini belirtir.

Rey'in Utangaç Materyalizmi ve Kafa Karışıklığı

Lenin, Abel Rey'in Modern Felsefe adlı eserini incelerken, yazarın idealizme ve pragmatizme karşı materyalist eğilimler göstermesine rağmen, tutarsız ve "utangaç" bir pozisyonda kaldığını tespit eder.

• Bilimin Nesnelliği: Rey, bilimin ulaştığı sonuçların nesnelliğinin, sayı, uzam gibi kavramların "şeylerin özelikleri olarak, yani gerçek bağlantılar olarak" görülmesi için bir kanıt olduğunu belirtir.

• Hakikat ve Başarı: Rey, pragmatizmin "başarı kazandıkları için mi hakikidirler; yoksa hakiki oldukları için mi başarı kazanmaktadırlar" sorusunu yanlış yönde çözdüğünü, ancak "hakikat-kopya teorisi"nin de "kabaca yüzeysel" olduğunu söyler.

• Maddecilikten Kaçış: Lenin, Rey'in "dış dünyanın gerçekliğini tartışmak... modası geçen ve verimsizleşen bir oyun olarak görünüyor" şeklindeki ifadelerini ve materyalizmi "kör tesadüf" ve "beyin salgısı" gibi kaba formüllere indirgemesini, felsefi sorunlardan bir kaçış olarak değerlendirir.

Plenge'nin Marksizm Karşıtı Bayağılığı

Dr. Johann Plenge'nin Marx ve Hegel adlı kitabını ele alırken Lenin, burjuva akademisinin Marksizmin teorik temellerini nasıl basitleştirip tahrif ettiğine dair çarpıcı bir örnek sunar.

• Marx'ı Anlayamama: Plenge, Marx'ı "saf ideoloji" ile suçlar ve "gerçek proleteri" sınıfın temsilcisi olarak anladığını iddia eder. Marx'ın tarihsel materyalizminin "derin temelinde idealist bir toplum görüşü olan... bir teoriden başka bir şey olmadığını" ileri sürer.

• Bayağı İthamlar: Lenin, Plenge'nin "Marx - bizim büyük felsefemizden ödünç aldığı giysiyi kendi erekleri için yeni baştan biçmiş olan XIX. yüzyıl Yahudi devrimcisi" gibi ifadelerini "tam bir alçaklık" ve "bayağının da bayağısı" olarak nitelendirir ve kitabın bilimsel değerinin sıfır olduğunu belirtir.

Türkiye Solu (1960-1980) | Ergun Aydınoğlu

MAR

Özet

Ergun Aydınoğlu'nun Türkiye Solu (1960-1980) adlı çalışması, bu yirmi yıllık dönemi Türkiye tarihinde çalışanların ve emekçilerin ilk ve son kez kitlesel olarak siyasal özneler haline gelme çabası olarak tanımlamaktadır. Analiz, solun bugünkü parçalı ve etkisiz durumunun kökenlerinin yalnızca 12 Eylül 1980 darbesi gibi dışsal faktörlerde değil, büyük ölçüde hareketin kendi içsel örgütsel, siyasal ve ideolojik evriminde yattığını savunmaktadır.

Çalışmanın ana tezi şu şekilde özetlenebilir:

1. Yükseliş (1960-1968): 27 Mayıs 1960 darbesi, darbecilerin niyetlerinden bağımsız olarak, solun ve sosyal hareketlerin gelişebileceği bir siyasal alanı istemeden açmıştır. Bu dönem, sendikacılar tarafından kurulan ve daha sonra aydınların katılımıyla kitleselleşen Türkiye İşçi Partisi'nin (TİP) yükselişine ve Yön dergisi gibi aydın hareketlerinin ortaya çıkışına tanıklık etmiştir. TİP, bu dönemde siyasal bir işçi hareketi oluşturma potansiyelinin zirvesini temsil etmiştir.

2. Dekompozisyon (Ayrışma) (1968-1972): Solun bütünlüğünün bozulması, 1966-1967 yıllarında eski Türkiye Komünist Partisi (TKP) kadrolarının oluşturduğu Milli Demokratik Devrim (MDD) hareketinin TİP'e yönelik ideolojik müdahalesiyle başlamıştır. Bu müdahale, solu parlamenter ve parlamento dışı yollar arasında keskin bir ayrıma itmiştir. 1968 Çekoslovakya işgali bu ayrımı derinleştirmiş, TİP içindeki kriz ve MDD'nin genç kuşaklar üzerindeki etkisi, Dev-Genç gibi yeni aktörlerin ve nihayetinde THKO ve THKP-C gibi silahlı mücadele örgütlerinin doğuşuna zemin hazırlamıştır.

3. Yeniden Oluşum ve Parçalanma (1974-1980): 12 Mart 1971 ara rejiminden sonra sol, niceliksel olarak muazzam bir kitleselleşme yaşamıştır. Ancak bu büyüme, aşırı bir örgütsel ve ideolojik parçalanma eşliğinde gerçekleşmiştir. Bu döneme damgasını vuran temel dinamikler; uluslararası akımların (Sovyet, Çin ve Arnavutluk yanlısı) belirleyiciliği, Kürt solunun bağımsız bir güç olarak ortaya çıkışı, teorik gerilik ve sol içi şiddetli çatışmalardır. Bu süreçte, TKP gibi formel "örgütler" ile Devrimci Yol ve Halkın Kurtuluşu gibi yapısal olarak zayıf ama kitlesel "hareketler" arasında temel bir ayrım ortaya çıkmıştır.

4. Sonuç (12 Eylül 1980): Solun içsel parçalanmışlığı, stratejik vizyon eksikliği ve kitlesel yorgunluk, onu 1980'e gelindiğinde ülkedeki siyasal ve ekonomik krize bir çözüm sunamaz hale getirmiştir. Bu durum, uluslararası konjonktürün de desteğiyle, solu ve tüm sosyal muhalefeti ezmeyi hedefleyen 12 Eylül darbesini "kaçınılmaz" kılmış ve darbenin zaferini kolaylaştırmıştır.

Giriş: Türkiye Solunun Mevcut Durumunun Tarihsel Kökenleri

Çalışma, günümüz Türkiye solunun aşırı parçalanmış ve siyasal gündemi etkilemekten uzak yapısını analiz ederek başlar. Bu durumun kökenlerini anlamak için dört temel faktör öne sürülür:

1. 12 Eylül 1980 Darbesi: Solu ve işçi hareketini ezmeyi hedefleyen, baskıcı bir anayasa ve siyasal kültür yaratan yıkıcı bir askeri müdahaledir. Darbe, sonuçları itibarıyla Endonezya (1965) ve Şili (1973) darbeleriyle benzerlikler taşır.

2. Solun Dünya Çapında Gerilemesi: 1980'lerden itibaren sosyalizmin bir gelecek projesi olarak çekiciliğini yitirmesi ve "Sosyalist Dünya"nın çöküşü.

3. Neo-Liberal Ekonomi Politikaları: 1980'ler ve 1990'larda uygulanan özelleştirme, esnekleştirme ve taşeronlaşma gibi politikaların sendikal hareketi ve işçi sınıfını zayıflatması.

4. Solun Kendi İçsel Evrimi (1960-1980): Çalışmanın ana odak noktasını oluşturan bu faktör, solun 1960-1980 arasındaki örgütsel, siyasal ve ideolojik evriminin, bugünkü yapısal açmazlarının temel kaynağını nasıl oluşturduğunu inceler.

Siyasal İşçi Hareketi Kavramı

Analizin merkezinde "siyasal işçi hareketi" kavramı yer alır. Bu kavram, işçi sınıfının sadece sendikal ve ekonomik taleplerle sınırlı kalmayıp, kendi örgütsel-siyasal araçlarıyla (partiler vb.) kitlesel olarak siyasal yaşama bir özne olarak girmesini ifade eder. 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başı Avrupa'sında kitlesel işçi partilerinin kurulması bu olgunun en belirgin örneğidir. Çalışmaya göre, Türkiye tarihinde bu nitelikte bir hareketin oluşma potansiyeli taşıdığı tek dönem 1960-1980 arasıdır.

Yükseliş Dönemi (1960-1968): 27 Mayıs ve Yeni Aktörler

27 Mayıs 1960 Darbesi: Düzeni Amaçlarken Düzensizliği Kışkırtan Süreç

27 Mayıs 1960 darbesi, sıradan bir askeri darbe olmanın ötesinde, Türkiye'nin egemen siyaset tarzında bir kopuşa yol açan tarihsel bir olaydır.

• "Hükümet Darbesi" ve "Ordu Müdahalesi" Ayrımı: Yazar, 27 Mayıs'ı hiyerarşi dışı bir subay grubunun gerçekleştirdiği bir "hükümet darbesi" olarak tanımlarken; 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1997'yi ordunun komuta kademesinin bir bütün olarak hareket ettiği "ordu müdahalesi" olarak sınıflandırır.

• İstenmeyen Sonuçlar: Darbeci subaylar, Soğuk Savaş ideolojisiyle hareket eden anti-komünistler olmalarına rağmen, eylemleri ülkenin siyasal-sosyal "Pandora Kutusu"nu açmıştır. Darbe sonrası ortaya çıkan göreceli özgürlük ortamı, o güne dek siyaset dışı bırakılmış emekçilerin ve aydınların siyasete yönelmesini sağlamıştır.

• İki Yeni Siyasal Özne: 27 Mayıs sonrası Türkiye siyasetine iki yeni özne girmiştir: subaylar ve emekçiler. Subayların siyasete müdahale eğilimi 9 Mart 1971'e kadar süren bir dizi başarısız darbe girişimiyle son bulurken, emekçilerin siyasal hareketi 1980'e kadar yükselişini sürdürmüştür.

Yön Dergisi: Aydınların Siyasal Arenaya Girişi

1961-1967 yılları arasında yayınlanan Yön dergisi, bir aydın hareketi olarak ülke gündemini etkilemiş ve sol kadroların siyasal eğitiminde önemli bir rol oynamıştır.

• İdeolojik Çerçeve: Yön, 1930'ların Kadro dergisinin bir devamı olarak görülebilse de, ondan farklı olarak mevcut iktidarı desteklemek yerine muhalif bir konumda yer almıştır. Kemalist devrimi yüceltme ve kapitalizm ile sosyalizm arasında üçüncü bir yol arayışı temel ideolojik unsurlarıdır.

• "Tepeden İnme" Devrimcilik: Yön Bildirisi, devleti ve orduyu temel bir devrimci güç olarak gören "tepeden inmeci" bir anlayışı yansıtır. Bildirinin ilk imzacılarının ezici çoğunluğu memur, akademisyen ve serbest meslek sahibi aydınlardan oluşur. Hikmet Kıvıclımlı bu yapıyı "kapıkulu atmosferi" olarak tanımlar.

• Yeni Sosyal Hareketlerin Habercisi: Yön, "tepeden inmeci" ana çizgisine rağmen, Türkiye'de ilk defa işçi sınıfı, Kürt sorunu ve kadın sorunu gibi konuları gündeme getiren bir platform olmuştur. Bu çeşitliliği sayesinde, kendisiyle birlikte yükselen TİP'in düşünsel evrimine de katkıda bulunmuştur.

Türkiye İşçi Partisi (TİP)

12 Şubat 1961'de 12 sendikacı tarafından kurulan TİP, Türkiye sol tarihinde hem sendikacılar tarafından kurulan yegâne sosyalist parti olması hem de 1965 seçimlerinde parlamentoya girerek meşru bir siyasal aktör haline gelmesiyle özgün bir yere sahiptir.

• Kuruluş ve Evrim: Parti, başlangıçta sendikacıların siyasal bir arayışına cevap olarak kurulmuş, ancak Mehmet Ali Aybar'ın 1962'de genel başkan olması ve solcu aydınların katılımıyla hızla bir kitle partisine dönüşmüştür.

• Program ve Tüzük: 1964 programı, Marksist birikimden ziyade dönemin sol aydınlarının tartıştığı konuları içeren bir talepler bütünü niteliğindedir. Tüzüğündeki ünlü 53. Madde, parti organlarının yarısının "işyeri listeleri"ne kayıtlı üyelerden oluşmasını öngörerek, işçi sınıfının partideki ağırlığını güvence altına almayı amaçlamış ancak pratikte sendika bürokrasisine imtiyaz sağlayan bir mekanizmaya dönüşmüştür.

• 1965 Seçim Başarısı ve "Parlamentarizm" Rüyası: TİP'in 1965 seçimlerinde %3 oy alarak 15 milletvekili çıkarması, parti yönetiminde siyasal mücadelenin merkezine parlamentoyu koyan ve başarıyı sadece seçim sonuçlarıyla ölçen "parlamentarizm" olarak adlandırılan bir stratejinin egemen olmasına yol açmıştır. Bu strateji, partinin toplumsal hareketlerden kopmasına ve ülkenin çalkantılı siyasal geleceğini öngörememesine neden olmuştur.

Kırılma ve Ayrışma (1966-1972): MDD, Dev-Genç ve Dekompozisyon

1966 yılı, siyasal bir işçi sınıfı hareketi oluşturma sürecinde bir yol ayrımını ifade eder. Bu tarihten itibaren sol, parçalanma ve iç çatışma sürecine girmiştir.

Milli Demokratik Devrim (MDD) Hareketi ve TİP Eleştirisi

1965 seçimlerinde TİP'in başarısının ardından, Mihri Belli'nin öncülüğündeki eski TKP'li kadrolar, TİP'e yönelik aktif bir ideolojik müdahale başlatmıştır.

• Teorik Çerçeve: "Aşamalı Devrim": MDD'nin teorik temeli, "aşamalı devrim" anlayışına dayanır. Buna göre, Türkiye gibi geri kalmış ülkelerin öncelikli görevi sosyalist bir devrim değil, "milli burjuvazi" veya bu durumda "asker-sivil aydın zümre" öncülüğünde gerçekleştirilecek bir "Milli Demokratik Devrim"dir. Bu tez, dönemin Mısır, Suriye, Endonezya gibi ülkelerindeki komünist partilerin radikal subay hareketleriyle ittifak politikalarıyla paralellik taşır.

• TİP'in Eleştirisi: MDD'ciler, TİP'i sosyalist devrim sloganını erken öne çıkararak "milli güçleri" (özellikle ordu içindeki radikal unsurları) ürkütmekle, parlamentarizme sapmakla ve sınıf mücadelesini dar bir alana hapsetmekle eleştirmişlerdir.

• Sol Siyasal Kültüre Etkileri: Bu tartışmalar, solun Marksizmle tanışmasında önemli bir rol oynamış ancak aynı zamanda "ajan" suçlamaları, sekterlik ve dogmatizm gibi solun siyasal kültürünü uzun yıllar zehirleyecek olumsuz unsurları da güçlendirmiştir.

1968 Çekoslovakya İşgali ve Ayrışmanın Derinleşmesi

Varşova Paktı ordularının Ağustos 1968'de Çekoslovakya'ya müdahalesi, Türkiye solundaki ayrışmayı geri dönülemez bir noktaya taşımıştır.

• TİP ve Yön'ün Tavrı: TİP yönetimi ve Yön çevresi, müdahaleyi "ulusal bağımsızlık" ilkesinin ihlali olarak görmüş ve şiddetle kınamıştır. Mehmet Ali Aybar, bu olayı "vatanı olan bir sosyalizm" tezini geliştirmek için bir fırsat olarak kullanmış ve uluslararası komünist hareketin klasik enternasyonalizm anlayışını eleştirmiştir.

• MDD'nin Tavrı: MDD hareketi, müdahaleyi "sosyalist kampı emperyalist tehdide karşı savunma" ve "enternasyonalist dayanışma" adına desteklemiştir. Bu tutum, MDD'nin Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin çizgisini ne kadar sadık bir şekilde takip ettiğini göstermiştir.

• TİP İçindeki Bölünme: Müdahale, TİP içinde de büyük bir krize yol açmıştır. Aybar'ın geliştirdiği "Türkiye'ye özgü sosyalizm" tezi, Behice Boran ve Sadun Aren liderliğindeki kanat tarafından partinin Marksist çizgisinden sapma olarak görülmüştür. Bu tartışma, TİP'in partiden bir sekte dönüşüm sürecini başlatmıştır.

Dev-Genç'in Yükselişi ve Gerilla Hareketleri

TİP ve MDD içindeki krizler, gençlik hareketinin özerkleşmesine ve radikalleşmesine yol açmıştır.

• Dev-Genç'in Doğuşu: TİP'li gençlerin Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF), MDD'ci gençlerin etkisi altına girerek Ekim 1969'da Türkiye Devrimci Gençlik Federasyonu'na (Dev-Genç) dönüşmüştür. Dev-Genç, 1968-1971 arasında yükselen öğrenci, işçi ve köylü hareketlerine öncülük eden ana güç haline gelmiştir.

• Silahlı Mücadeleye Yöneliş: TİP'in ve ardından MDD'nin çöküşü, Dev-Genç kadrolarını siyasal bir boşluk ve yalnızlık hissine itmiştir. Yükselen sosyal hareketlere öncülük etme göreviyle karşı karşıya kalan ancak bunu taşıyacak olgun bir siyasal örgütten yoksun olan bu kadrolar, bir "ileri kaçış" olarak silahlı mücadeleye yönelmişlerdir.

• THKO ve THKP-C: Bu süreçte, THKO (Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu) ve THKP-C (Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi) gibi örgütler ortaya çıkmıştır. Bu silahlı mücadele deneyi, yasal siyaset olanaklarının tükendiği için değil, solun iç krizinin bir sonucu olarak doğmuştur ve 12 Mart rejimine solu ezmek için bir gerekçe sunmuştur.

Yeniden Oluşum ve Kitleselleşme (1974-1980): Parçalı Büyüme

1974 affı sonrası dönem, solun niceliksel olarak en kitlesel olduğu, ancak aynı zamanda en parçalı olduğu dönemdir.

1974 Sonrası Solun Özgünlükleri

1. Uluslararası Komünist Akımların Belirleyiciliği: Solun ana gövdesi, uluslararası komünist hareketin bölünmelerini yansıtmıştır:

    ◦ Sovyet Yanlısı Akım: TKP, ikinci TİP ve TSİP.

    ◦ Çin Yanlısı (Maocu) Akım: TİİKP geleneğinden gelen çeşitli gruplar.

    ◦ Arnavutluk Yanlısı Akım: 1977'den sonra Halkın Kurtuluşu gibi gruplar.

2. Kürt Solunun Bağımsızlaşması: 1960'larda TİP içinde siyasallaşan Kürt aydınları, 1974 sonrasında kendi bağımsız örgütlerini (DDKD, Rızgari, Ala Rızgari, KUK vb.) kurarak ayrı bir siyasal güç olarak ortaya çıkmıştır.

3. Aydın Kıtlığı ve Teorik Gerilik: 1960'ların aksine, aydınlar aktif siyasetten çekilmiş, teorik üretim yerini dar grup içi eğitimlere ve dogmatik tekrarlara bırakmıştır.

4. Sol İçi Çatışmalarda Yeni Boyutlar: İdeolojik ayrılıklar, şiddet içeren fiziksel çatışmalara dönüşmüştür. Gruplar birbirlerini "sosyal faşist", "Maocu faşist", "ajan" gibi terimlerle suçlamıştır.

"Örgüt" ve "Hareket" İkilemi

Bu dönemde sol, iki temel örgütsel biçimde yapılanmıştır:

• "Örgüt": Tüzüğü, programı ve net üyelik kriterleri olan, hiyerarşik ve disiplinli yapılar. Bu modelin en tipik örneği yasadışı TKP'dir.

• "Hareket": Belirgin bir tüzük ve programdan yoksun, merkez ile çevre arasındaki sınırların belirsiz olduğu, önder otoritesi ile kendiliğindenciliğin birleştiği gevşek yapılar. Bu modelin en büyük örnekleri Devrimci YolHalkın Kurtuluşu ve Kurtuluş'tur. Türkiye solunun ana kitlesi bu "hareketler" içinde yer almıştır.

Hareket/Parti

Sosyal Taban ve Stratejik Odak

Örgütsel Evrim

Devrimci Yol

Ağırlıklı olarak üniversite ve taşra gençliği, memurlar. "Direniş Komiteleri" aracılığıyla yerel düzeyde anti-faşist bir güç olma stratejisi.

Örgütlenmeye evrilmedi, 1980'e kadar "hareket" olarak kaldı.

Halkın Kurtuluşu

THKO geleneğinden. Başlangıçta "köylü devrimi" ve "halk savaşı" stratejisine odaklandı.

Yavaş bir evrimle 1978'de TDKP-İÖ'ye, 1980'de ise TDKP'ye dönüştü.

Kurtuluş

THKP-C geleneğinden. Teorik netliğe daha fazla önem verdi.

Yavaş bir evrimle 1978'de TKKKÖ'yü kurdu.

TKP

İşçi partisi modeli. Ağırlıklı olarak büyük şehirlerdeki sanayi işçileri ve sendikalar içinde örgütlendi.

1974'teki "Atılım" hamlesiyle yavaş başladı, 1978'den sonra hızla kitlesel bir yeraltı örgütüne dönüştü.

Sosyal Hareketin Merkezi Gücü Olarak DİSK

1967'de kurulan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), özellikle 1974 sonrasında işçi sınıfı muhalefetinin merkezi haline gelmiştir. Bu dönemde üye sayısı 300 bini aşmıştır. DİSK içindeki siyasal mücadele, sol gruplar arasındaki rekabetin de ana sahalarından biri olmuştur. 1975-1977 arasında TKP'nin konfederasyon üzerindeki etkisi belirgin olmuş, ancak 1977'deki 6. Kongre'den sonra Abdullah Baştürk liderliğindeki CHP'ye yakın kanat yönetimi ele geçirmiştir.

Sonuç: 12 Eylül 1980: Kaçınılmaz Darbe

Çalışma, 12 Eylül 1980 darbesini "kaçınılmaz" olarak nitelendirir. Darbenin zaferini sağlayan temel etkenler şunlardır:

1. Ekonomik Kriz ve Sınıf Mücadelesi: 24 Ocak kararlarıyla dayatılan neo-liberal modele karşı işçi sınıfının güçlü direnişi, egemen sınıflar için askeri bir çözümü zorunlu kılmıştır.

2. Uluslararası Konjonktür: İran Devrimi (1979) ve Sovyetler'in Afganistan'ı işgali (1980) sonrası dönemde Türkiye'nin Batı için stratejik öneminin artması, darbeye uluslararası meşruiyet ve destek sağlamıştır.

3. Ordunun Bütünlüğü: 12 Mart'ın ordu içindeki radikal unsurları tasfiye etmesi sayesinde, 12 Eylül darbesi tam bir komuta birliği içinde gerçekleştirilmiştir.

4. Solun ve Sosyal Hareketin Yorgunluğu: Yıllardır süren aşırı sağcı saldırılar, sol içi çatışmalar ve siyasal bir alternatif yaratılamaması, solun tabanında ve genel olarak toplumda bir yorgunluk ve moralsizlik yaratmıştır. Bu durum, darbe karşısında kitlesel bir direnişin ortaya çıkmasını engellemiştir.

Sonuç olarak, 12 Eylül darbesi, 1960'larda başlayan ve Türkiye tarihinde biricik olan siyasal işçi hareketi inşa etme sürecini kesin olarak sona erdirmiş ve solu uzun sürecek bir gerileme dönemine sokmuştur.

12 Aralık 2025 Cuma

V. İ. Lenin Biyografisi

MAR

Özet

Bu yazı, V. İ. Lenin Biyografisi adlı eserde sunulan bilgileri sentezleyerek, Vladimir İlyiç Lenin'in yaşamını, ideolojik evrimini ve tarihsel önemini incelemektedir. Belge, Lenin'i yalnızca Marksist bir teorisyen olarak değil, aynı zamanda Bolşevik Parti'nin ve dünyanın ilk sosyalist devleti olan Sovyetler Birliği'nin kurucusu ve lideri olarak konumlandırmaktadır. Analizin temelini, Lenin'in Marksizmi emperyalizm çağına uyarlayan teorik katkıları, "öncü parti" doktrini, proletarya hegemonyası stratejisi ve 1917 Ekim Devrimi'ndeki pratik liderliği oluşturmaktadır.

Yazı, Lenin'in devrimci kişiliğinin şekillenmesinde ailevi trajedilerin (özellikle ağabeyi Aleksandr'ın idamı) ve erken dönem siyasi faaliyetlerinin rolünü vurgulamaktadır. Popülizm, "Legal Marksizm", Menşevizm ve II. Enternasyonal'in oportünizmine karşı yürüttüğü amansız ideolojik mücadeleler, onun teorik ve politik çizgisinin netleşmesindeki kilit dönemeçler olarak sunulmaktadır. Ne Yapmalı?Rusya'da Kapitalizmin GelişmesiDemokratik-Devrimde Sosyal-demokratların İki TaktiğiEmperyalizm-Kapitalizmin En Yüksek Aşaması ve Devlet ve Devrim gibi temel eserleri, bu mücadelenin ve teorik gelişiminin temel taşları olarak incelenmektedir.

Ekim Devrimi'nin zaferinden sonra Lenin'in Sovyet devletinin başındaki liderliği, özellikle Brest-Litovsk Antlaşması'nın zorlu koşullarında barışı sağlama, İç Savaş ve dış müdahaleye karşı cumhuriyeti savunma ve Yeni Ekonomi Politikası'nı (NEP) uygulamaya koyma gibi kritik kararlar üzerinden ele alınmaktadır. Son olarak, hastalığı sırasında kaleme aldığı ve "politik vasiyeti" olarak kabul edilen yazılarında parti, devlet aygıtı, ulusal sorun ve dünya devriminin geleceğine dair sunduğu perspektifler detaylandırılmaktadır. Yazı, kaynak metnin ruhuna sadık kalarak, Lenin'i dünya tarihindeki kalıcı etkileriyle, hem sevilen bir lider hem de burjuvazinin nefret ettiği bir devrimci olarak resmetmektedir.

1. Erken Yaşam ve Devrimci Kişiliğin Oluşumu (1870-1893)

Aile ve Eğitim

Vladimir İlyiç Ulyanov (Lenin), 10 (22) Nisan 1870'te Simbirsk'te (bugünkü Ulyanovsk) aydın bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Kişiliğinin ve devrimci görüşlerinin şekillenmesinde ailesinin önemli bir rolü oldu.

• Babası, İlya Nikolayeviç Ulyanov: Halk okullarında müfettiş ve müdür olarak görev yapan, 19. yüzyıl Rus aydınlanmacılarının ilerici fikirlerini benimsemiş bir eğitimciydi. Halkın, özellikle de Rus olmayan halkların (Çuvaşlar, Mordvinler, Tatarlar) eğitimine büyük önem veren gerçek bir demokrattı. Çalışkanlığı, halka hizmet tutkusu ve mütevazılığı ile çocukları için bir rol modeldi.

• Annesi, Maria Aleksandrovna: Bir doktor kızı olan, evde eğitim almış, çok bilgili ve birden fazla dil bilen bir kadındı. Çocuklarının devrimci mücadelesini her zaman destekledi ve onların devrimci olmalarıyla gurur duydu.

• Kardeşleri: Ulyanov ailesinin altı çocuğunun tamamı (Anna, Aleksandr, Vladimir, Olga, Dmitri, Maria) devrimci oldu. Bu durum, aile içinde hâkim olan dürüstlük, çalışkanlık ve halkın sorunlarına duyarlılık atmosferinin bir sonucuydu.

• Ağabeyi Aleksandr'ın İdamı: Lenin'in hayatındaki en sarsıcı olaylardan biri, ağabeyi Aleksandr'ın (Saşa), Çar III. Aleksandr'a suikast hazırlığına katıldığı için 8 Mayıs 1887'de idam edilmesiydi. Bu olay, Lenin'i derinden sarsmakla kalmadı, aynı zamanda devrimci görüşlerini pekiştirdi ve onu daha kararlı bir mücadele yoluna yöneltti.

Devrimci Faaliyetin Başlangıcı

Lenin'in gençlik yılları, Rusya'daki toplumsal çalkantılar ve kendi kişisel deneyimleriyle şekillendi.

• Üniversite ve Sürgün: Kazan Üniversitesi'ne girdikten kısa bir süre sonra öğrenci hareketlerine katıldığı için okuldan atıldı ve sürgüne gönderildi. Üniversiteye geri dönme veya yurtdışında eğitim görme talepleri, "ahlakî ve siyasî açıdan güvenilir olmadığı" gerekçesiyle reddedildi. Bu engeller, onu devrimci mücadeleye daha da yaklaştırdı.

• Marksizmle Tanışma: Kazan'da, N.Y. Fedosseyev'in liderliğindeki gizli bir Marksist çevreye katıldı. Bu çevrede Karl Marx ve Friedrich Engels'in eserlerini sistematik olarak incelemeye başladı. N.K. Krupskaya'nın belirttiği gibi, Lenin Marksizme, emekçilerin kurtuluşunun yolunu arayan bir devrimci olarak yaklaştı ve aradığı yanıtları Marx'ta buldu.

• Samara Dönemi: Samara'da yaşadığı dönemde Marksist bilgisini derinleştirdi, yerel devrimci çevrelerle ilişki kurdu ve Popülizme (Narodnizm) karşı ilk büyük ideolojik mücadelesine başladı. Bu dönemde Popülizmin teorik ve politik olarak iflas ettiğini savunan makaleler ve konuşmalar yaptı. Samara, Volga bölgesinde Marksist fikirlerin yayılmasında bir merkez haline geldi.

2. Marksist Teorinin Gelişimi ve Popülizmin Yenilgisi (1893-1900)

Petersburg Dönemi ve İdeolojik Mücadeleler

1893'te Petersburg'a taşınmasıyla Lenin'in faaliyeti yeni bir aşamaya girdi. Burada, Rus Marksist hareketinin tanınan lideri haline geldi.

• İşçi Çevreleri: Petersburg'da ileri görüşlü işçilerle (V.A. Şelgunov, İ.V. Babuşkin gibi) doğrudan bağ kurarak Marksist propaganda ve örgütlenme faaliyetlerini yönetti. Dersleri, işçileri bağımsız politik çalışma yapmaya ve kendi mücadelelerini yönetmeye teşvik eden canlı tartışmalar şeklindeydi.

• Popülizme Karşı Mücadele: Liberal Popülistlerin "Russkoye Bogatsvo" dergisindeki Marksizm karşıtı saldırılarına karşı "Halkın Dostları Kimlerdir ve Sosyal-demokratlara Karşı Nasıl Savaşırlar?" adlı eseriyle yanıt verdi. Bu çalışmasında Popülizmin idealist tarih anlayışını çürüttü ve Rusya'da devrimin öncü gücünün proletarya olduğunu bilimsel olarak temellendirdi.

• "Legal Marksizm"in Eleştirisi: Marksizmi burjuva çıkarlarına göre yorumlayan "Legal Marksistlere" karşı da mücadele etti. Onların devrimci özü boşaltılmış Marksizm yorumlarının burjuva niteliğini ortaya koydu.

Sibirya Sürgünü ve Temel Eserler

1895'te tutuklandı ve 1897'de Sibirya'daki Şuşenskoye köyüne üç yıllığına sürgüne gönderildi. Bu dönem, yoğun bir teorik çalışma ve geleceğe yönelik planlama dönemi oldu.

• Sürgün Hayatı: Sürgünde N.K. Krupskaya kendisine katıldı ve orada evlendiler. Mütevazı koşullara rağmen Lenin, düzenli bir çalışma programı yürüttü, çeviriler yaptı, diğer sürgünlerle temas kurdu ve devrimci faaliyetlerini sürdürdü.

• Rusya'da Kapitalizmin Gelişmesi: Üç yıldan uzun bir süre üzerinde çalıştığı bu anıtsal eserini sürgünde tamamladı. Yüzlerce kaynağa ve istatistiksel veriye dayanarak, Rusya'da kapitalizmin gelişimini ve bunun sonucunda iç pazarın oluşumunu analiz etti. Bu kitap, Rusya'nın kapitalist olmayan bir yoldan gelişebileceğini savunan Popülist teoriyi ideolojik olarak çökerten bir darbe vurdu.

• "Ekonomizm"e Karşı Mücadele: Sürgündeyken, işçi hareketini yalnızca ekonomik taleplerle sınırlamak isteyen "Ekonomizm" akımına karşı çıktı. 17 sürgün sosyal-demokratla birlikte imzaladığı "Rusya Sosyal-demokratlarının Protestosu"nda, ekonomik mücadelenin siyasi mücadeleyle birleştirilmesi gerektiğini savundu. Bu, devrimci Marksist bir parti kurma planının önemli bir adımıydı.

3. Yeni Tipte Proleter Partinin İnşası (1900-1912)

Iskra ve Örgütsel Temeller

Sürgünün ardından Lenin, Rusya'daki dağınık devrimci grupları birleştirecek merkezi bir örgüt yaratma görevine odaklandı.

• Iskra Gazetesi: 1900'de yurtdışında Iskra (Kıvılcım) gazetesini kurdu. Gazete, tüm Rusya için ideolojik ve örgütsel bir merkez işlevi gördü.

• Ne Yapmalı? (1902): Bu eserinde, partinin örgütsel ilkelerini formüle etti. "Ekonomistlerin" savunduğu kendiliğindenciliğe karşı, işçi sınıfına sosyalist bilincin dışarıdan, profesyonel devrimcilerden oluşan disiplinli ve merkezi bir öncü parti tarafından götürülmesi gerektiğini savundu.

Bolşevik-Menşevik Ayrışması

1903'te Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi'nin (RSDİP) II. Kongresi'nde, Lenin'in ilkeleri temelinde partiyi birleştirme çabası, partinin iki kanada ayrılmasıyla sonuçlandı.

• Parti Tüzüğü Tartışması: Ayrılığın temel nedeni, parti üyeliği tanımı üzerineydi. Lenin, parti programını kabul eden, maddi destek sağlayan ve parti örgütlerinden birinde bizzat çalışan herkesin üye olmasını savunurken, Martov daha gevşek bir tanımı savundu.

• Çoğunluk (Bolşevikler) ve Azınlık (Menşevikler): Kongrede Lenin'in tarafı merkezi organların seçiminde çoğunluğu kazandı ve bu nedenle "Bolşevikler" adını aldı; muhalifler ise "Menşevikler" olarak anıldı.

• Bir Adım İleri İki Adım Geri (1904): Lenin bu kitabında, kongredeki mücadeleyi analiz ederek Menşeviklerin örgütsel ilkelerdeki oportünizmini, merkeziyetçiliğe ve proleter disipline karşı küçük burjuva anarşizmini temsil ettiklerini ortaya koydu.

1905 Devrimi ve Taktiksel Gelişim

1905 devrimi, Bolşeviklerin ve Menşeviklerin taktiksel farklılıklarını keskinleştirdi.

• Devrimdeki Taktikler: Menşevikler, burjuva-demokratik devrimde liderliğin liberal burjuvaziye bırakılması gerektiğini savunurken, Lenin proletaryanın hegemonyası fikrini geliştirdi. Buna göre proletarya, köylülüğü kendi yanına çekerek devrime önderlik etmeliydi.

• Demokratik-Devrimde Sosyal-demokratların İki Taktiği (1905): Bu eserinde Lenin, Bolşeviklerin stratejik planını teorik olarak temellendirdi ve Menşeviklerin oportünist taktiğini eleştirdi.

Gerileme Yılları ve Felsefi Savunma

1905 devriminin yenilgisinin ardından gelen gericilik döneminde, parti içinde ideolojik krizler baş gösterdi.

• Likidatörlük ve Otzovizm: Lenin, partinin illegal yapısını tasfiye etmek isteyen sağcı "Likidatörler"e ve legal mücadele biçimlerini reddeden "solcu" Otzovistlere karşı mücadele etti.

• Materyalizm ve Ampiriokritisizm (1909): Bu dönemde bazı Bolşevikler arasında yayılan ve Marksist felsefeyi reddeden idealist Machçılık akımına karşı bu felsefi eserini kaleme aldı. Kitap, diyalektik materyalizmi savunan ve partinin teorik temellerini koruyan önemli bir çalışma oldu.

• Prag Parti Konferansı (1912): Lenin'in önderliğinde toplanan bu konferans, Likidatörleri partiden ihraç etti ve Bolşevikleri fiilen bağımsız bir parti olarak örgütledi.

4. Devrimci Yükseliş ve I. Dünya Savaşı (1912-1917)

Pravda ve Legal Çalışma

1912'den itibaren Rusya'da yeni bir devrimci yükseliş başladı. Bolşevikler bu dönemde legal ve illegal çalışma biçimlerini birleştirdiler.

• Pravda Gazetesi: 1912'de Petersburg'da legal günlük gazete Pravda (Gerçek) yayınlanmaya başladı. Lenin, yurtdışından (Krakov ve Poronin) gazeteyi yönetti, 250'den fazla makale yazdı ve gazeteyi kitleleri örgütlemek için bir araç olarak kullandı.

• Duma Grubu: Lenin, RSDİP'in IV. Duma'daki Bolşevik milletvekillerinin faaliyetlerini de yönetti. Duma'yı, Çarlık rejimini ve liberal partileri teşhir etmek ve Bolşevik programını yaymak için bir kürsü olarak kullanmaları yönünde talimatlar verdi.

Ulusal Sorun

Lenin, bu dönemde partinin ulusal soruna ilişkin teorik ve politik temelini oluşturdu.

• Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı: Büyük Rus şovenizmine ve burjuva milliyetçiliğine karşı çıkarak, ezilen ulusların ayrılma hakkı da dahil olmak üzere kendi kaderlerini tayin etme hakkını savundu. Bu ilkenin tanınmasının, farklı uluslardan proleterlerin enternasyonal birliğini güçlendireceğini belirtti.

• Ulusal Sorun Üzerine Eleştirel Notlar ve Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı Üzerine: Bu klasik eserlerinde, proletarya enternasyonalizminin temel ilkelerini formüle etti.

Emperyalizm ve Savaş

I. Dünya Savaşı'nın başlaması, uluslararası sosyalist hareket için bir dönüm noktası oldu.

• II. Enternasyonal'in İflası: Avrupa'daki sosyal-demokrat partilerin büyük çoğunluğunun kendi emperyalist hükümetlerini destekleyerek "sosyal-şovenist" bir tutum almasıyla II. Enternasyonal çöktü.

• Devrimci Enternasyonalizm: Lenin, bu ihanete karşı çıkarak, emperyalist savaşın bir iç savaşa dönüştürülmesi sloganını ortaya attı. Zimmerwald (1915) ve Kienthal (1916) konferanslarında, savaşa karşı çıkan sol enternasyonalist güçleri bir araya getirdi.

• Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması (1916): Savaş sırasında yazdığı bu eserinde, kapitalizmin tekelci aşaması olan emperyalizmin ekonomik özünü analiz etti. Savaşların emperyalizm koşullarında kaçınılmaz olduğunu gösterdi.

• Sosyalizmin Tek Ülkede Zaferi Teorisi: Kapitalizmin eşitsiz gelişimi yasasına dayanarak, sosyalist devrimin tüm ülkelerde aynı anda değil, önce tek bir veya birkaç ülkede zafere ulaşabileceği teorisini geliştirdi.

5. 1917: Ekim Devrimi'nin Liderliği

Rusya'ya Dönüş ve Nisan Tezleri

1917 Şubat Devrimi'yle Çarlık rejimi yıkıldığında Lenin İsviçre'de sürgündeydi.

• Mühürlü Tren: Almanya üzerinden geçen meşhur "mühürlü tren" yolculuğuyla Nisan 1917'de Petrograd'a döndü.

• Nisan Tezleri: Varışının hemen ertesi günü sunduğu bu tezlerle, partinin stratejisini kökten değiştirdi. Burjuva-demokratik devrim aşamasının tamamlandığını ve "Tüm İktidar Sovyetlere!" sloganıyla sosyalist devrime geçiş için hazırlanılması gerektiğini ilan etti. Bu tezler, devrimin barışçıl gelişiminin mümkün olduğu bir dönemde iktidarın Sovyetlere devredilmesini öngörüyordu.

İktidar Mücadelesi

Nisan ve Ekim ayları arasında Bolşevikler, Lenin'in liderliğinde kitleleri kendi taraflarına çekmek için yoğun bir mücadele yürüttüler.

• Temmuz Günleri: Temmuz ayındaki erken bir ayaklanma girişiminin bastırılmasının ardından, Geçici Hükümet Bolşeviklere karşı bir saldırı başlattı. Lenin hakkında "Alman ajanı" olduğu iftirasıyla tutuklama kararı çıkarıldı. Lenin, Razliv'de ve ardından Finlandiya'da illegaliteye çekildi.

• Devlet ve Devrim: Illegalite koşullarında, Marks ve Engels'in devlet teorisini geliştirdiği bu temel eserini yazdı. Proletarya diktatörlüğünün özünü ve burjuva devlet aygıtının parçalanması gerektiğini teorik olarak açıkladı.

• Kornilov Darbesinin Püskürtülmesi: General Kornilov'un karşı-devrimci darbe girişiminin Bolşeviklerin önderliğindeki işçiler ve askerler tarafından püskürtülmesi, partinin kitleler nezdindeki prestijini muazzam derecede artırdı.

Silahlı Ayaklanma

Eylül ayından itibaren Bolşevikler Petrograd ve Moskova Sovyetlerinde çoğunluğu elde ettiler. Lenin, iktidarı ele geçirmek için zamanın geldiğine karar verdi.

• Ayaklanma Çağrısı: Finlandiya'dan yazdığı mektuplarla Merkez Komitesi'ni derhal bir silahlı ayaklanma hazırlamaya çağırdı. Kamenev ve Zinovyev gibi bazı liderlerin tereddütlerine ve karşı çıkışlarına rağmen, ısrarıyla bu kararı kabul ettirdi.

• Ayaklanmanın Yönetimi: 24 Ekim (6 Kasım) akşamı gizlice Smolni Enstitüsü'ndeki devrim karargahına gelerek silahlı ayaklanmayı bizzat yönetti. 25 Ekim'de Kışlık Saray'ın ele geçirilmesi ve Geçici Hükümet'in devrilmesiyle devrim zafere ulaştı.

• İlk Kararnameler: Aynı akşam toplanan II. Tüm Rusya Sovyetler Kongresi'nde, barış ve toprak üzerine tarihi kararnameleri sundu ve ilk Sovyet hükümeti olan Halk Komiserleri Konseyi'nin başkanı seçildi.

6. Sovyet Devletinin Kurucusu ve Lideri (1917-1924)

Brest-Litovsk Barışı

Sovyet iktidarının ilk ve en zorlu sınavlarından biri, I. Dünya Savaşı'ndan çıkmaktı.

• Barış Mücadelesi: Lenin, devrimi korumak ve bir "soluklanma süresi" kazanmak için Almanya ile derhal barış yapılmasında ısrar etti.

• Parti İçi Muhalefet: Bu görüş, Almanya'ya karşı "devrimci savaş" çağrısı yapan "Sol Komünistler" (Buharin liderliğinde) ve "ne savaş ne barış" formülünü savunan Troçki tarafından şiddetle reddedildi. Lenin, bu tutumların genç Sovyet Cumhuriyeti için bir felaket olacağını savunarak, uzun ve çetin bir mücadele sonucunda kendi çizgisini partiye kabul ettirdi ve Mart 1918'de ağır koşullar içeren Brest-Litovsk Antlaşması imzalandı.

İç Savaş ve Savaş Komünizmi

1918-1920 yılları arasında Sovyet Cumhuriyeti, Beyaz Muhafız orduları ve 14 yabancı devletin askeri müdahalesine karşı bir ölüm-kalım savaşı verdi.

• Cumhuriyetin Savunması: Lenin, Savunma Konseyi'nin başkanı olarak ülkenin savunmasını yönetti. Kızıl Ordu'nun kurulmasında, stratejik planların hazırlanmasında ve cephe gerisinin örgütlenmesinde merkezi bir rol oynadı.

• Kızıl Terör: Beyaz teröre ve karşı-devrimci komplolara yanıt olarak, Sovyet iktidarının devrimci şiddet yöntemlerine başvurmasını savundu.

• Savaş Komünizmi: Savaşın zorunlu kıldığı bu ekonomik politika, tarım ürünlerine el konulması (zorunlu gıda teslimatı), sanayinin tamamen devletleştirilmesi ve özel ticaretin yasaklanması gibi sert önlemleri içeriyordu.

Yeni Ekonomi Politikası (NEP)

İç Savaş'ın kazanılmasının ardından ülke ekonomik olarak yıkılmış durumdaydı ve köylüler arasında hoşnutsuzluk artmıştı.

• Stratejik Geri Çekilme: 1921'de Lenin, Savaş Komünizmi'nden Yeni Ekonomi Politikası'na (NEP) geçişi başlattı. NEP, zorunlu gıda teslimatının ayni vergiyle değiştirilmesini, özel ticaretin serbest bırakılmasını ve küçük çaplı özel işletmelere izin verilmesini içeriyordu.

• İttifakın Güçlendirilmesi: NEP'in temel amacı, işçi sınıfı ile köylülük arasındaki ekonomik ve siyasi ittifakı yeniden kurmak ve sosyalizmin ekonomik temelini atmak için bir geçiş dönemi sağlamaktı.

• GOELRO Planı: Lenin, ülkenin elektrifikasyonunu sosyalizmin maddi-teknik temeli olarak gördü ve Rusya'nın Elektrifikasyonu Devlet Komisyonu'nun (GOELRO) planını güçlü bir şekilde destekledi. Bu planı "Partinin ikinci programı" olarak nitelendirdi.

SSCB'nin Kuruluşu

Lenin, ulusal sorunun çözümüne büyük önem verdi ve farklı Sovyet cumhuriyetleri arasında yeni tipte bir ilişki kurulmasını savundu.

• Federasyon İlkesi: "Otonomizasyon" planına (Stalin'in önerdiği, diğer cumhuriyetlerin Rusya Federasyonu'na otonom olarak katılması) karşı çıkarak, eşit ve egemen cumhuriyetlerin gönüllü birliğine dayalı bir federasyon kurulmasını savundu.

• Sovyetler Birliği: Lenin'in ilkeleri temelinde, Aralık 1922'de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) kuruldu.

7. Son Yılları ve Politik Vasiyeti

Hastalık ve Son Eserleri

1918'deki suikast girişiminde aldığı yaraların ve aşırı çalışmanın bir sonucu olarak Lenin'in sağlığı 1921'den itibaren bozulmaya başladı. Mayıs 1922'de ilk felç krizini geçirdi.

• Çalışmaya Devam: Hastalığına rağmen, gücü yettiğince parti ve devlet işlerini yönetmeye devam etti.

• Politik Vasiyet: Aralık 1922 - Mart 1923 arasında, "Parti Kongresine Mektup", "İşçi ve Köylü Denetimini Yeniden Nasıl Düzenleriz?", "Daha Az, Ama Daha İyi" ve "Kooperatifçilik Üzerine" gibi son makalelerini ve notlarını dikte ettirdi. Bu yazılar topluca onun "politik vasiyeti" olarak kabul edilir.

Temel Uyarılar ve Perspektifler

Lenin, son yazılarında Sovyetler Birliği'nin geleceğine dair temel görüşlerini ve endişelerini dile getirdi.

• Parti Liderliği: Merkez Komitesi üyelerinin (Stalin, Troçki, Zinovyev, Kamenev, Buharin, Pyatakov) kişisel özelliklerini analiz etti. Stalin'in genel sekreterlik görevinde aşırı güç topladığını ve bu gücü dikkatli kullanmayabileceğini belirterek, onun bu görevden alınmasını önerdi. Troçki'nin ise aşırı kendine güveni ve işin idari yönüne fazla kapılması gibi olumsuz özelliklerine dikkat çekti.

• Bürokrasiyle Mücadele: Devlet aygıtındaki bürokratizme ve yozlaşmaya karşı sert bir mücadele çağrısı yaptı. İşçi ve Köylü Denetimi'nin yeniden örgütlenmesini önerdi.

• Ulusal Sorun: Özellikle Gürcistan olayları bağlamında, Büyük Rus şovenizminin tehlikelerine karşı uyardı ve ulusların eşitliğinin pratikte titizlikle sağlanması gerektiğini vurguladı.

• Sosyalizmin İnşası: Rusya'da sosyalizmi inşa etmek için gerekli tüm önkoşulların (proletarya diktatörlüğü, işçi-köylü ittifakı, büyük sanayi) mevcut olduğunu belirtti. Köylülüğün kooperatifler aracılığıyla sosyalizme kazanılmasının ve ülkenin sanayileştirilmesiyle birlikte bir kültürel devrimin gerçekleştirilmesinin temel görevler olduğunu vurguladı.

Vladimir İlyiç Lenin, 21 Ocak 1924'te Gorki'de hayatını kaybetti. Onun mirası olan Leninizm, dünya devrimci hareketi için sayılamayacak kadar çok konuda teorik ve politik tavır alışın nasıl olması gerektiği hakkında dogmatikleştirilmemesi gereken ipuçları sunmaktadır.

[MAR] YOUTUBE KANALI

LİDER

Karl Marx - Kapital

Kısa Sovyet Film ve Belgeseller [Türkçe]