Mahmut Boyuneğmez
Hayırseverlik, yoksulluğu,
olanaklara ulaşmada eşitsizlikleri ortadan kaldırmayan, geçici ve derde derman
olmayan (palyatif) bir pratiktir. Bu eşitsizliklerin, yoksunlukların ve
yoksulluğun toplumsal oluşum mekanizmalarına müdahale edilmesi ve koşulların
değiştirilmesi mümkün ve gerekli olduğu halde, hayırseverlik davranışı ve
fikri, bu konuda bir bilinç geliştirmenin önüne geçer.
Hayırseverlik,
eşitsizliklerin, yoksunlukların olduğu bu dünyada bireylerin bir vicdan
meselesi olarak maneviyat alanında kendine yer bulur. Bireylerin vicdanının
sesiyle “gönülden ne kopuyorsa” anlayışıyla davranmasına ve iyiliği göstermeden
yapma ahlakına diyecek bir şey yoktur. Fakat günümüzde, sadaka verme ve
hayırseverlik pratikleri, başka işlevlerle donatılmış durumdadır.
Hayırseverlik davranışı,
herkes için ve her durumda “yardım etme” şeklinde gerçekleşir. Hayırseverlik,
patron sınıfı, politikacılar ve sosyeteye dâhil pop-yıldızlar vd. için vicdan
rahatlatmanın, nesnel toplumsal rollerinin onlara yüklediği vicdansızlıktan
arınmanın, olumsuz toplumsal koşulların oluşumundaki sorumluluklarından
sıyrılmanın, vergiden kaçırmanın, oy avcılığının, kendilerini aklama ve meşru
kılmaya çalışmanın yoludur. Emekçiler içinse hayırseverlik davranışı, merhamet
ve acıma duygularının ürünüdür. Toplumsal dayanışmadan farklı olarak hayırseverlik
pratikleri ve fikriyle hareket eden emekçiler, eşitsizlikleri, yoksulluğu ve
yoksunlukları bir yazgıymış, değiştirilemez bir kadermiş gibi görür ve
algılarlar.
Hayırseverlik pratikleri, çoğu
durumda bir şov olayına dönüşmüştür. Artık yapılan yardımlar göstere göstere
yapılmakta, karşılığında bağlılık, oy, övgü, destek, onay istenmektedir.
Toplumsal dayanışma,
hayırseverlik davranışı gibi ayrı ayrı gerçekleşen ve vicdan rahatlatan tek tek
“olaylar” değil, insanların/topluluğun aktif etkileşimini, emeğini,
yardımlaşmayı ve kolektif çalışmayı barındıran bir “süreç”tir.
Dayanışma, zor durumun,
yoksunluğun ortadan kaldırılması yönünde ortaklaşmış bir mücadeleyi anlatır. Bu
mücadele sırasında, etkilenen ya da zor durumdaki insanlarda, içinde
bulundukları durumun oluşum mekanizmalarını kavramaya dönük bir bilinç gelişimi
mümkündür.
Toplumsal dayanışma bir
süreç içerisinde birçok insanın özverili faaliyetleriyle gerçekleştiğinden, şov
yapmaya dönüştürülemez.
Kapitalist sınıf, dayanışma
örneklerine sahip değilken, emekçilerin çalışma ve yaşam mekânlarında birçok
konuda dayanışma içerisinde olduğu gözlenir.
Bu yazılanlar ışığında ve bunlara
ek olarak, 15.02.2023 akşamı TV ekranlarında/radyolarda bir şovla toplanan
115,1 milyar liralık bağış hakkında şunlar belirtilebilir:
i) Halkın parasıyla halka hayırseverlik
şovu yapılmıştır. Çünkü bu paraların kaynağı, emekçiler için düşük ücret yüksek
sömürü gerçeği, kamu ihaleleriyle patronlara transfer edilen paralar,
patronların kaçırdığı, ödemediği, affedilen vergileri, halkın bankalardaki
tasarrufları, emekçilerin alın teriyle yarattığı değerlerdir.
ii) AFAD/Kızılay özelinde
kamunun kapasitesi o kadar zayıflatılmıştır ki, Merkez Bankası ve kamu
bankaları adındaki devlet kuruluşlarından, anılan bu iki diğer devlet
kuruluşuna para aktarılmıştır. Devletin bir cebindeki para, diğer cebine
geçmiştir.
iii) Şirketlerin ve para
babaları/patronların yaptıkları bağışlar, gelirden dolayısıyla vergi ödemelerinden (zaten pek de
ödemedikleri vergilerden) düşülecektir.
iv) Emekçilerin ve Türkiye solunun deprem bölgesinde yürüttükleri dayanışma mücadelesi, değerlidir ve desteklenmelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.