Özet
Bu
yazı, Carlos Martinez'in "Başlangıcın Sonu: Sovyetler'in Çöküşünden
Dersler" adlı eserinde sunulan ana temaları, kanıtları ve sonuçları
sentezlemektedir. Yazı, Sovyetler Birliği'nin (SSCB) çöküşünün, Batı'daki
yaygın "başarısız deneyim" anlatısının aksine, çok yönlü ve karmaşık
bir süreç olduğunu ortaya koymaktadır. Çöküş, iç ekonomik durgunluk, ideolojik
bozulma ve yoğun dış emperyalist baskının bir birleşiminden kaynaklanmıştır.
SSCB,
feodal bir toplumdan küresel bir süper güce dönüşerek, tam istihdam, ücretsiz
sağlık ve eğitim, toplumsal eşitlik ve sömürgecilik karşıtı hareketlere verdiği
destek gibi tarihsel kazanımlar elde etmiştir. Ancak 1970'lerin ortalarından
itibaren ekonomi, üretkenlik düşüşü, teknolojik gerileme ve merkezi planlamanın
artan karmaşıklıkla başa çıkamaması gibi nedenlerle durgunluğa girmiştir.
Eşzamanlı olarak, Kruşçev'in Stalin'i reddetmesiyle başlayan ideolojik bir
güven aşınması, Komünist Parti'nin (SBKP) ve sosyalist projenin meşruiyetini
zayıflatmıştır.
Bu
iç zafiyetler, özellikle Ronald Reagan döneminde ABD'nin başlattığı "tam
saha baskı" ile şiddetlenmiştir. SSCB'yi iflas ettirmeyi amaçlayan
silahlanma yarışı ve Afganistan'daki yıpratma savaşı, Sovyet ekonomisi ve
morali üzerinde ağır bir yük oluşturmuştur.
Nihai
darbe, Mihail Gorbaçov'un perestroyka (yeniden yapılanma)
ve glasnost (açıklık) politikalarıyla gelmiştir. Kötü
tasarlanmış ve aceleyle uygulanan ekonomik reformlar, sistemi iyileştirmek
yerine tam bir kaosa yol açmış; kıtlık, enflasyon ve yeni bir kapitalist
sınıfın doğuşuna zemin hazırlamıştır. Glasnost ise sosyalist
demokrasiyi geliştirmek yerine, SBKP'nin tarihine ve ideolojisine yönelik topyekûn
bir saldırı aracına dönüşmüş, partinin otoritesini ve toplumun temel direğini
sistematik olarak yok etmiştir.
SSCB'nin
dağılması, halkın Mart 1991'deki referandumda birliğin korunması yönünde oy
kullanmasına rağmen, Boris Yeltsin liderliğindeki kapitalizm yanlısı bir elit
tarafından gerçekleştirilen antidemokratik bir darbeydi. Sonuç, eski Sovyet
halkları için "şok tedavisi" adı altında yaşanan derin bir ekonomik
çöküş, toplumsal sefalet ve kitlesel yoksulluk oldu. Küresel ölçekte ise bu
çöküş, ABD emperyalizminin önündeki tek dengeleyici gücü ortadan kaldırarak tek
kutuplu bir dünya ve bir dizi yıkıcı savaş dönemi başlattı. Eser, bu trajik
deneyimden çıkarılacak en önemli dersin, sosyalist projelerin hayatta
kalabilmesi için pragmatik ekonomik reformların, Komünist Parti'nin sarsılmaz
siyasi liderliği altında yürütülmesi gerekliliği olduğunu vurgulamaktadır.
Ana
Temalar ve Analiz
1.
Sovyet Deneyiminin Savunusu: "Aslanın Bakış Açısı"
Ana
akım Batı tarihçiliğinin, SSCB'yi totaliter ve başarısız bir girişim olarak
resmeden anlatısının aksine, eser, Sovyet deneyiminin tarihsel başarılarını ve
olumlu yönlerini güçlü bir şekilde savunmaktadır. Bu karşı-anlatı, Soğuk Savaş
propagandasını reddederek, Sovyetler Birliği'nin insanlık tarihindeki ilerici
rolünü vurgular.
Temel
Kazanımlar:
• Ekonomik
ve Toplumsal Dönüşüm: Çarlık Rusyası'nın feodal geri kalmışlığından,
sefaletinden ve yaygın açlığından yola çıkan SSCB, sadece birkaç on yıl içinde
dünyanın ikinci büyük ekonomisine ve bir süper güce dönüştü. Tarihte ilk kez
açlık ve kıtlık sorunu kökten çözüldü.
• Kapsamlı
Refah Devleti: Sovyet halkı, dünyanın ilk kapsamlı refah devletini
kurdu. Tam istihdam bir anayasal hak olarak güvence altına alındı. Eğitim
(anaokulundan üniversiteye) ve sağlık hizmetleri tüm yurttaşlara ücretsiz
olarak sunuldu. Barınma, ulaşım ve ilaç masrafları, aile gelirinin küçük bir
kısmını oluşturacak şekilde sübvanse edildi.
• Eşitlikçi
Toplum: SSCB, kapitalist ülkelere kıyasla çok daha eşitlikçi bir
toplumdu. En yüksek ve en düşük gelirler arasındaki fark, ABD'deki binlerce
kata karşılık yaklaşık 5'e 1 oranındaydı. Ekonomik büyümenin faydaları, bir
sermayedar sınıf yerine doğrudan halka yönlendirildi.
• Kadın
Hakları: Sovyetler Birliği, kadın haklarının geliştirilmesinde dünya
lideriydi. 1936 Anayasası, kadınlara ekonomik, siyasi ve sosyal hayatın her
alanında erkeklerle eşit haklar tanıdı. Devlet destekli kreşler, doğum izni ve
eşit işe eşit ücret gibi mekanizmalarla bu haklar güvence altına alındı.
1970'te SSCB'deki kadın hekim sayısı, dünyanın geri kalanındaki toplam kadın
hekim sayısından fazlaydı.
• Irkçılık
ve Anti-Semitizmle Mücadele: SSCB, ırkçılığın olmadığı bir toplum inşa
etme ilkesi üzerine kuruldu. Çarlık rejiminin devlet destekli anti-semitizmi,
devrimden sonra yasa dışı ilan edildi. Ülke, ABD'deki ırkçılığa karşı duruş
sergiledi ve W.E.B. Du Bois gibi Afrikalı-Amerikalı aydınlar tarafından ırk ve
renk önyargısının olmadığı bir yer olarak tanımlandı.
• Ulusal
Sorunun Çözümü: Çarlık Rusyası'nın "uluslar hapishanesi"
mirasını reddeden SSCB, onlarca farklı ulusu ve etnik yapıyı karşılıklı saygı
temelinde çok uluslu bir devlette bir araya getirdi. Varlıklı bölgelerden az
gelişmiş bölgelere “sermaye” transferi yapılarak, tüm birlik topraklarında
ücret ve sosyal haklar standartlaştırıldı ve bu bölgelerde okuryazarlık ve
yaşam standartları çarpıcı biçimde yükseltildi.
• Anti-Emperyalist
Duruş: SSCB'nin gelişimi, kapitalist dünyanın aksine sömürgecilik ve
emperyalizme dayanmıyordu. Aksine, kendisini dünya çapındaki anti-sömürgeci ve
anti-emperyalist hareketin ana destekçisi olarak konumlandırdı. Vietnam, Küba,
Angola ve Güney Afrika gibi ülkelerdeki kurtuluş hareketlerine ve ilerici
devletlere sağladığı destek, birçok durumda belirleyici oldu. Fidel Castro'nun
belirttiği gibi, "Eğer Sovyetler Birliği var olmasaydı, emperyalistler
Latin Amerika'daki herhangi bir ulusal kurtuluş devrimini boğardı."
2.
Ekonomik Durgunluk ve Reform Arayışları
SSCB'nin
1970'lerin ortalarına kadar sergilediği etkileyici ekonomik büyüme, bu tarihten
sonra yavaşlama eğilimine girdi. Bu durgunluk, çöküşün doğrudan nedeni olmasa
da, halkın sosyalizme olan güvenini aşındıran ve dış baskılara karşı sistemi
daha kırılgan hale getiren temel bir zemin oluşturdu.
• Büyümenin
Yavaşlaması: 1928'den 1970'e kadar SSCB, Japonya hariç dünyanın en
hızlı büyüyen ekonomisiydi. Ancak 1970'lerin ortalarından itibaren büyüme
oranları düştü ve plan hedefleri tutturulamadı.
• Üretkenlik
Sorunu: Sovyet büyümesi, teknoloji ve “sermaye” yoğun
("entansif") üretimden çok, insan ve kaynak yoğun
("ekstansif") üretime dayanıyordu. Ekonomi karmaşıklaştıkça, emek
üretkenliğini artıracak nitel bir sıçrama yapılamadı. 1975 ile 1991 arasında
sınai emek üretkenliği %50 oranında düştü.
• Teknolojik
Gerileme: SSCB, 1970'ler ve 80'lerdeki bilgisayar ve bilişim devrimini
yakalamakta başarısız oldu. Bu durumun nedenleri arasında, sayısal kotalara
odaklanan ve riskten kaçınan işletme yöneticilerinin yeni teknolojileri
benimseme konusundaki isteksizliği ve ABD'nin uyguladığı teknoloji transferi
ambargoları bulunmaktadır.
• Merkezi
Planlamanın Zorlukları: Hızlı sanayileşme döneminde son derece
başarılı olan merkezi planlama sistemi, ekonomi büyüyüp karmaşıklaştıkça daha
hantal ve verimsiz hale geldi. Sistem, niceliği niteliğe tercih etme ve
inovasyonu teşvik etmeme eğilimindeydi.
• İş
Disiplini ve Teşvik Eksikliği: Tam istihdamın garanti edildiği bir
sistemde, kapitalizmdeki işten atılma korkusu gibi bir "teşvik"
mekanizması yoktu. Bu durum, özellikle devrimci coşkunun azaldığı sonraki
nesillerde iş disiplininde zayıflamaya yol açtı. Ücret farklılıklarının
azaltılması, daha fazla çalışma ve eğitim arzusunu da olumsuz etkilemiş
olabilir.
• "İkinci
Ekonomi"nin Yükselişi: Tüketim mallarındaki kıtlık ve düşük
kalite, resmi ekonominin dışında işleyen, karaborsa ve spekülasyona dayalı
canlı bir "ikinci ekonomi" yarattı. Bu yasadışı ekonomi, resmi
ekonominin altını oydu ve kapitalist restorasyonu arzulayan yeni bir küçük
burjuva katmanının doğmasına neden oldu.
• Uluslararası
Yükümlülükler: SSCB'nin dünya çapındaki müttefiklerine (Küba, Vietnam,
Afganistan vb.) sağladığı cömert yardım ve ABD tarafından dayatılan silahlanma
yarışı, ekonomi üzerinde muazzam bir yük oluşturdu. Kaynakların askeri
harcamalara ve dış yardıma yönlendirilmesi, iç tüketim ve yatırımdan feragat
anlamına geliyordu.
3.
İdeolojik Çözülme ve Güven Aşınması
Ekonomik
sorunlara paralel olarak, Sovyet toplumunun ve küresel komünist hareketin
ideolojik temelinde ciddi bir aşınma yaşandı. Bu süreç, halkın ve hatta
yönetici elitin sisteme olan inancını sarstı.
• Kruşçev'in
"Gizli Konuşması" (1956): Nikita Kruşçev'in, SBKP 20.
Kongresi'nde Stalin'i ve "kişi tapınması"nı kınayan konuşması, bir
dönüm noktası olarak görülmektedir. Stalin, SSCB'nin varlığının büyük bir
bölümünde lider konumundaydı ve ona yönelik bu topyekûn saldırı, aslında
sanayileşme ve faşizme karşı zafer gibi en büyük başarıların yaşandığı bütün
bir dönemin meşruiyetini sorgulattı. Bu durum, hem Sovyet halkı hem de dünya
komünist hareketi içinde derin bir kafa karışıklığı ve bölünme yarattı.
• Küresel
Komünist Hareketteki Çatlaklar: Çin-Sovyet ayrılığı, sosyalist kampı
ikiye böldü ve SSCB'nin hareketin tartışmasız lideri konumunu sarstı.
Sovyetler'in Macaristan (1956) ve Çekoslovakya'daki (1968) müdahaleleri,
Batı'daki komünist partiler de dahil olmak üzere sol içinde ciddi anlaşmazlıklara
yol açtı.
• Beklentilerin
Karşılanamaması: Sovyet liderliği, sosyalizmin ekonomik olarak
kapitalizmi "yakalayıp geçeceği" yönünde yüksek beklentiler
yaratmıştı. Ancak savaş sonrası dönemde kapitalizmin "genel kriz"e
girmek yerine altın çağını yaşaması ve Batı'daki yaşam standartlarının
Sovyetler'in gerisinde kalmaması, sosyalist sistemin üstünlüğüne dair inancı
zayıflattı.
• Propagandanın
Zayıflaması: Parti ideolojisi giderek dogmatik, gerçeklikten kopuk ve
şekilci bir hal aldı. Batı propagandası ise daha sofistike hale geldi ve radyo
yayınları, kültürel ürünler aracılığıyla Sovyet toplumuna daha fazla nüfuz
etti. Bu durum, özellikle Batı'daki meslektaşlarının maddi refahını kıskanan
yönetici elit ve aydınlar arasında bir yabancılaşma yarattı.
4.
Emperyalist Baskı ve İstikrarsızlaştırma
İç
zafiyetler, 1970'lerin sonlarından itibaren Batılı güçlerin, özellikle de
ABD'nin SSCB'ye yönelik saldırgan politikalarıyla birleşti. Bu dış baskı,
Sovyet sisteminin çöküşünde kritik bir rol oynadı.
• Reagan'ın
"Tam Saha Baskısı": 1981'de göreve gelen Ronald Reagan
yönetimi, SSCB'yi ekonomik olarak iflas ettirmeyi ve askeri olarak kuşatmayı
hedefleyen kapsamlı bir strateji başlattı.
• Silahlanma
Yarışı: ABD, askeri harcamalarını muazzam ölçüde artırdı. Özellikle
"Yıldız Savaşları" (Stratejik Savunma Girişimi - SDI) projesi,
SSCB'yi karşılık vermeye zorlayarak kısıtlı ekonomik kaynaklarını tüketmeyi
amaçladı. Silahlanma, kapitalist bir ekonomi için kârlı bir teşvikken,
sosyalist bir ekonomi için sivil üretimden çalınan bir yüktü.
• Ekonomik
Savaş: ABD, teknoloji transferini engellemek için sıkı ambargolar
uyguladı ve Suudi Arabistan'ı petrol üretimini artırmaya teşvik ederek dünya
petrol fiyatlarını düşürdü. Bu, döviz gelirinin büyük bir kısmını petrolden
elde eden Sovyet ekonomisine ağır bir darbe vurdu.
• Afganistan
Savaşı (1979-1989): ABD'nin, Sovyetler'i Afganistan'a çekerek onlara
kendi "Vietnam"larını yaşatma stratejisi, çöküş sürecindeki en önemli
dış etkenlerden biriydi. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Zbigniew Brzezinski'nin
itiraf ettiği gibi, CIA, Sovyet müdahalesinden önce İslamcı
mücahitleri desteklemeye başlamıştı. Savaş, SSCB için büyük bir askeri,
ekonomik ve insani maliyete yol açtı. Ayrıca, Sovyet halkının hükümete olan
güvenini sarstı ve ülkenin uluslararası itibarını zedeledi.
5.
Gorbaçov Dönemi: Perestroyka ve Glasnost'un Yıkıcı Etkileri
Mihail
Gorbaçov'un 1985'te başlattığı reformlar, sosyalizmi güçlendirmek yerine, onun
yıkımını hızlandıran ölümcül bir darbe oldu.
• Perestroyka (Yeniden
Yapılanma): Gorbaçov'un ekonomik reformları, Çin'in "taşları
hissederek nehri geçme" şeklindeki pragmatik ve kademeli yaklaşımının tam
tersiydi. Aceleci, kötü planlanmış ve yukarıdan aşağıya dayatılan reformlar
ekonomiyi kaosa sürükledi:
◦ İşletmelere
kendi üretim seviyelerini belirleme özerkliği verilmesi, kâr marjı düşük temel
tüketim mallarının (sabun, şeker, tuz) üretiminin durmasına ve kitlesel
kıtlıklara yol açtı.
◦ Fiyatlar
sabit kalırken ücretlerin artması, bastırılmış enflasyona ve karaborsanın
patlamasına neden oldu.
◦ 1988'deki
kooperatifler yasası, yasal kisve altında özel kapitalist işletmelerin
doğmasını sağladı ve geleceğin oligarkları için bir zemin oluşturdu.
◦ Bu
politikalar sonucunda, Sovyet ekonomisi 1990'da tarihinde ilk kez küçülme
yaşadı ve 1991'de serbest düşüşe geçti.
• Glasnost (Açıklık): Başlangıçta
sosyalist demokrasiyi derinleştirme amacı taşıdığı söylenen bu politika, kısa
sürede SBKP'ye, Sovyet tarihine ve sosyalizmin temellerine yönelik topyekûn bir
saldırı aracına dönüştü.
◦ Gorbaçov
ve baş danışmanı Aleksandr Yakovlev, medyayı ve propaganda aygıtını, Stalin
dönemi başta olmak üzere tüm Sovyet tarihini karalayan liberal ve antikomünist
aydınlara teslim etti.
◦ Bu
süreç, Komünist Parti'nin toplumdaki öncü rolünü ve meşruiyetini sistematik
olarak yok etti.
◦ Gorbaçov,
ekonomik reformlarına direndiği gerekçesiyle SBKP'yi günah keçisi ilan etti ve
partiyi baypas ederek gücü kendi etrafında ve yeni oluşturulan, Batı tarzı
yasama organlarında toplamaya çalıştı. Bu durum, partiyi yabancılaştırırken,
sosyalizm karşıtı güçlerin örgütlenmesi için bir siyasi boşluk yarattı.
6.
Çöküş Süreci (1989-1991)
Gorbaçov'un
politikalarının yarattığı kaos, 1989'dan itibaren kontrol edilemez bir çöküş
sürecini tetikledi.
• Doğu
Avrupa'nın Düşüşü: 1989'da Polonya, Macaristan, Demokratik Alman
Cumhuriyeti ve diğer Doğu Avrupa sosyalist hükümetleri birbiri ardına çöktü.
Gorbaçov'un müdahale etmeyeceğini açıklaması bu süreci hızlandırdı. Bu durum,
SSCB'nin ticaret ortaklarını kaybetmesine ve ekonomik krizi derinleştirmesine
neden oldu.
• Milliyetçi
Ayrılıkçılık: Glasnost'un yarattığı ortamda, özellikle Baltık
cumhuriyetlerinde ve Rusya'da milliyetçi hareketler güç kazandı. Boris Yeltsin,
Rus milliyetçiliğini kullanarak kendisini Gorbaçov'a bir alternatif olarak
konumlandırdı.
• Mart
1991 Referandumu: Çöküş tehlikesi karşısında yapılan referandumda,
halkın %78'i ezici bir çoğunlukla SSCB'nin "yenilenmiş bir
federasyon" olarak korunması yönünde oy kullandı.
• Ağustos
1991 Darbe Girişimi: Ülkenin dağılmasını engellemek isteyen üst düzey
komünist yetkililer (Devlet Olağanüstü Hal Komitesi), Gorbaçov tatildeyken
yönetime el koymaya çalıştı. Ancak bu girişim, kararsızlık ve kötü organizasyon
nedeniyle başarısız oldu.
• Yeltsin'in
İktidarı Ele Geçirmesi: Yeltsin, darbe girişimini bir fırsat olarak
kullanarak kahraman rolüne büründü. Darbenin başarısız olmasının hemen ardından
Komünist Parti'yi yasakladı, parti mal varlıklarına el koydu ve iktidarı fiilen
ele geçirdi.
• Belavezha
Anlaşması (Aralık 1991): Yeltsin, Ukrayna ve Belarus liderleriyle bir
araya gelerek, halkın referandumdaki iradesini ve tüm anayasal süreçleri hiçe
sayarak, SSCB'nin varlığına son veren anlaşmayı imzaladı. 25 Aralık 1991'de
Gorbaçov istifa etti ve Sovyetler Birliği resmen dağıldı.
7.
Kapitalizme Dönüşün Sonuçları
SSCB'nin
çöküşü, hem eski Sovyet coğrafyasındaki halklar hem de dünya için felaketle
sonuçlandı.
• Ekonomik
ve Toplumsal Yıkım: Yeltsin'in, ABD'li danışmanlar eşliğinde
uyguladığı neoliberal "şok tedavisi" (fiyatların serbest bırakılması,
kitlesel özelleştirme), tam bir felakete yol açtı.
◦ GSYİH
ve sanayi üretimi birkaç yıl içinde %40'tan fazla düştü (ABD'nin Büyük
Buhran'daki kaybından daha fazla).
◦ Erkeklerin
ortalama yaşam süresi 65'ten 57'ye indi.
◦ Milyonlarca
insan yoksulluk sınırının altına düştü. Evsizlik, uyuşturucu bağımlılığı, suç
ve salgın hastalıklar patladı.
◦ Devlet
varlıkları, "özelleştirme" adı altında bir avuç oligarka yok pahasına
peşkeş çekildi.
• Demokrasinin
Sonu: Yeltsin, kendisini "demokrasinin babası" olarak
pazarlasa da, 1993'te kendisine muhalefet eden seçilmiş parlamentoyu tanklarla
bombalatacak kadar otoriter bir yönetim kurdu.
• Küresel
Etkiler: SSCB'nin bir dengeleyici güç olarak ortadan kalkması, ABD'yi
tek süper güç haline getirdi. Bunu, 1991 Körfez Savaşı, Yugoslavya'nın
parçalanması ve NATO'nun doğuya doğru genişlemesi gibi bir dizi emperyalist
müdahale izledi. Küba gibi geriye kalan sosyalist ülkeler, en büyük ticaret
ortaklarını ve destekçilerini kaybederek ağır ekonomik krizlere sürüklendi. Bu,
küresel işçi sınıfı için tarihi bir yenilgi oldu.
8.
Çıkarılan Dersler ve İleriye Bakış
Sovyet
deneyimi bir bütün olarak başarısız değildir, ancak çöküşünden mevcut ve
gelecekteki sosyalist hareketler için hayati dersler çıkarılması gerekmektedir.
• Ekonomik
Reformun Doğası: Ekonomik reformlar gereklidir, ancak Gorbaçov'un
aceleci ve dogmatik yaklaşımının aksine, Çin ve Vietnam'ın uyguladığı gibi
kademeli, pragmatik ve deneysel olmalıdır. (Yazar Çin’in kapitalistleştiğini
ve emperyalist bir güç olduğunu kavramıyor; ayrıca Vietnam da kapitalistleşmiş durumdadır -MAR)
• Partinin
Rolü: Sosyalist bir devletin inşası ve korunmasında Komünist Parti'nin
öncü rolü vazgeçilmezdir. Gorbaçov'un partiye saldırması ve onu zayıflatması,
sistemin çöküşündeki en ölümcül süreçti. İşçi sınıfının devleti, kendi siyasi
aracını korumalıdır.
• Tarihsel
Mirasın Korunması: Hruşçov ve Gorbaçov'un yaptığı gibi, devrimin ve
sosyalist inşanın tarihini inkâr etmek veya karalamak, projenin ideolojik
temelini yıkar ve halkın zihninde kafa karışıklığı yaratır.
• Emperyalizme
Karşı Uyanıklık: Sosyalist devletler, kendilerini yıkmaya kararlı
güçlü bir emperyalist düşmanla karşı karşıya olduklarını asla unutmamalıdır.
Dış baskı ve istikrarsızlaştırma çabaları her zaman var olacaktır.
Sonuç
olarak, Sovyetler Birliği'nin mirasının onurlandırılması, onun büyük
başarılarından ve trajik sonundan dersler çıkararak ve bu dersleri küresel bir
sosyalist geleceği inşa etmek için kullanarak mümkün olacaktır.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.