Marksist Araştırmalar [MAR] | Komünizm: Tarihin Çözülen Bilmecesi

28 Kasım 2025 Cuma

Başlangıcın Sonu: Sovyetler’in Çöküşünden Dersler | Carlos Martinez

Özet

Bu yazı, Carlos Martinez'in "Başlangıcın Sonu: Sovyetler'in Çöküşünden Dersler" adlı eserinde sunulan ana temaları, kanıtları ve sonuçları sentezlemektedir. Yazı, Sovyetler Birliği'nin (SSCB) çöküşünün, Batı'daki yaygın "başarısız deneyim" anlatısının aksine, çok yönlü ve karmaşık bir süreç olduğunu ortaya koymaktadır. Çöküş, iç ekonomik durgunluk, ideolojik bozulma ve yoğun dış emperyalist baskının bir birleşiminden kaynaklanmıştır.

SSCB, feodal bir toplumdan küresel bir süper güce dönüşerek, tam istihdam, ücretsiz sağlık ve eğitim, toplumsal eşitlik ve sömürgecilik karşıtı hareketlere verdiği destek gibi tarihsel kazanımlar elde etmiştir. Ancak 1970'lerin ortalarından itibaren ekonomi, üretkenlik düşüşü, teknolojik gerileme ve merkezi planlamanın artan karmaşıklıkla başa çıkamaması gibi nedenlerle durgunluğa girmiştir. Eşzamanlı olarak, Kruşçev'in Stalin'i reddetmesiyle başlayan ideolojik bir güven aşınması, Komünist Parti'nin (SBKP) ve sosyalist projenin meşruiyetini zayıflatmıştır.

Bu iç zafiyetler, özellikle Ronald Reagan döneminde ABD'nin başlattığı "tam saha baskı" ile şiddetlenmiştir. SSCB'yi iflas ettirmeyi amaçlayan silahlanma yarışı ve Afganistan'daki yıpratma savaşı, Sovyet ekonomisi ve morali üzerinde ağır bir yük oluşturmuştur.

Nihai darbe, Mihail Gorbaçov'un perestroyka (yeniden yapılanma) ve glasnost (açıklık) politikalarıyla gelmiştir. Kötü tasarlanmış ve aceleyle uygulanan ekonomik reformlar, sistemi iyileştirmek yerine tam bir kaosa yol açmış; kıtlık, enflasyon ve yeni bir kapitalist sınıfın doğuşuna zemin hazırlamıştır. Glasnost ise sosyalist demokrasiyi geliştirmek yerine, SBKP'nin tarihine ve ideolojisine yönelik topyekûn bir saldırı aracına dönüşmüş, partinin otoritesini ve toplumun temel direğini sistematik olarak yok etmiştir.

SSCB'nin dağılması, halkın Mart 1991'deki referandumda birliğin korunması yönünde oy kullanmasına rağmen, Boris Yeltsin liderliğindeki kapitalizm yanlısı bir elit tarafından gerçekleştirilen antidemokratik bir darbeydi. Sonuç, eski Sovyet halkları için "şok tedavisi" adı altında yaşanan derin bir ekonomik çöküş, toplumsal sefalet ve kitlesel yoksulluk oldu. Küresel ölçekte ise bu çöküş, ABD emperyalizminin önündeki tek dengeleyici gücü ortadan kaldırarak tek kutuplu bir dünya ve bir dizi yıkıcı savaş dönemi başlattı. Eser, bu trajik deneyimden çıkarılacak en önemli dersin, sosyalist projelerin hayatta kalabilmesi için pragmatik ekonomik reformların, Komünist Parti'nin sarsılmaz siyasi liderliği altında yürütülmesi gerekliliği olduğunu vurgulamaktadır.

Ana Temalar ve Analiz

1. Sovyet Deneyiminin Savunusu: "Aslanın Bakış Açısı"

Ana akım Batı tarihçiliğinin, SSCB'yi totaliter ve başarısız bir girişim olarak resmeden anlatısının aksine, eser, Sovyet deneyiminin tarihsel başarılarını ve olumlu yönlerini güçlü bir şekilde savunmaktadır. Bu karşı-anlatı, Soğuk Savaş propagandasını reddederek, Sovyetler Birliği'nin insanlık tarihindeki ilerici rolünü vurgular.

Temel Kazanımlar:

• Ekonomik ve Toplumsal Dönüşüm: Çarlık Rusyası'nın feodal geri kalmışlığından, sefaletinden ve yaygın açlığından yola çıkan SSCB, sadece birkaç on yıl içinde dünyanın ikinci büyük ekonomisine ve bir süper güce dönüştü. Tarihte ilk kez açlık ve kıtlık sorunu kökten çözüldü.

• Kapsamlı Refah Devleti: Sovyet halkı, dünyanın ilk kapsamlı refah devletini kurdu. Tam istihdam bir anayasal hak olarak güvence altına alındı. Eğitim (anaokulundan üniversiteye) ve sağlık hizmetleri tüm yurttaşlara ücretsiz olarak sunuldu. Barınma, ulaşım ve ilaç masrafları, aile gelirinin küçük bir kısmını oluşturacak şekilde sübvanse edildi.

• Eşitlikçi Toplum: SSCB, kapitalist ülkelere kıyasla çok daha eşitlikçi bir toplumdu. En yüksek ve en düşük gelirler arasındaki fark, ABD'deki binlerce kata karşılık yaklaşık 5'e 1 oranındaydı. Ekonomik büyümenin faydaları, bir sermayedar sınıf yerine doğrudan halka yönlendirildi.

• Kadın Hakları: Sovyetler Birliği, kadın haklarının geliştirilmesinde dünya lideriydi. 1936 Anayasası, kadınlara ekonomik, siyasi ve sosyal hayatın her alanında erkeklerle eşit haklar tanıdı. Devlet destekli kreşler, doğum izni ve eşit işe eşit ücret gibi mekanizmalarla bu haklar güvence altına alındı. 1970'te SSCB'deki kadın hekim sayısı, dünyanın geri kalanındaki toplam kadın hekim sayısından fazlaydı.

• Irkçılık ve Anti-Semitizmle Mücadele: SSCB, ırkçılığın olmadığı bir toplum inşa etme ilkesi üzerine kuruldu. Çarlık rejiminin devlet destekli anti-semitizmi, devrimden sonra yasa dışı ilan edildi. Ülke, ABD'deki ırkçılığa karşı duruş sergiledi ve W.E.B. Du Bois gibi Afrikalı-Amerikalı aydınlar tarafından ırk ve renk önyargısının olmadığı bir yer olarak tanımlandı.

• Ulusal Sorunun Çözümü: Çarlık Rusyası'nın "uluslar hapishanesi" mirasını reddeden SSCB, onlarca farklı ulusu ve etnik yapıyı karşılıklı saygı temelinde çok uluslu bir devlette bir araya getirdi. Varlıklı bölgelerden az gelişmiş bölgelere “sermaye” transferi yapılarak, tüm birlik topraklarında ücret ve sosyal haklar standartlaştırıldı ve bu bölgelerde okuryazarlık ve yaşam standartları çarpıcı biçimde yükseltildi.

• Anti-Emperyalist Duruş: SSCB'nin gelişimi, kapitalist dünyanın aksine sömürgecilik ve emperyalizme dayanmıyordu. Aksine, kendisini dünya çapındaki anti-sömürgeci ve anti-emperyalist hareketin ana destekçisi olarak konumlandırdı. Vietnam, Küba, Angola ve Güney Afrika gibi ülkelerdeki kurtuluş hareketlerine ve ilerici devletlere sağladığı destek, birçok durumda belirleyici oldu. Fidel Castro'nun belirttiği gibi, "Eğer Sovyetler Birliği var olmasaydı, emperyalistler Latin Amerika'daki herhangi bir ulusal kurtuluş devrimini boğardı."

2. Ekonomik Durgunluk ve Reform Arayışları

SSCB'nin 1970'lerin ortalarına kadar sergilediği etkileyici ekonomik büyüme, bu tarihten sonra yavaşlama eğilimine girdi. Bu durgunluk, çöküşün doğrudan nedeni olmasa da, halkın sosyalizme olan güvenini aşındıran ve dış baskılara karşı sistemi daha kırılgan hale getiren temel bir zemin oluşturdu.

• Büyümenin Yavaşlaması: 1928'den 1970'e kadar SSCB, Japonya hariç dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisiydi. Ancak 1970'lerin ortalarından itibaren büyüme oranları düştü ve plan hedefleri tutturulamadı.

• Üretkenlik Sorunu: Sovyet büyümesi, teknoloji ve “sermaye” yoğun ("entansif") üretimden çok, insan ve kaynak yoğun ("ekstansif") üretime dayanıyordu. Ekonomi karmaşıklaştıkça, emek üretkenliğini artıracak nitel bir sıçrama yapılamadı. 1975 ile 1991 arasında sınai emek üretkenliği %50 oranında düştü.

• Teknolojik Gerileme: SSCB, 1970'ler ve 80'lerdeki bilgisayar ve bilişim devrimini yakalamakta başarısız oldu. Bu durumun nedenleri arasında, sayısal kotalara odaklanan ve riskten kaçınan işletme yöneticilerinin yeni teknolojileri benimseme konusundaki isteksizliği ve ABD'nin uyguladığı teknoloji transferi ambargoları bulunmaktadır.

• Merkezi Planlamanın Zorlukları: Hızlı sanayileşme döneminde son derece başarılı olan merkezi planlama sistemi, ekonomi büyüyüp karmaşıklaştıkça daha hantal ve verimsiz hale geldi. Sistem, niceliği niteliğe tercih etme ve inovasyonu teşvik etmeme eğilimindeydi.

• İş Disiplini ve Teşvik Eksikliği: Tam istihdamın garanti edildiği bir sistemde, kapitalizmdeki işten atılma korkusu gibi bir "teşvik" mekanizması yoktu. Bu durum, özellikle devrimci coşkunun azaldığı sonraki nesillerde iş disiplininde zayıflamaya yol açtı. Ücret farklılıklarının azaltılması, daha fazla çalışma ve eğitim arzusunu da olumsuz etkilemiş olabilir.

• "İkinci Ekonomi"nin Yükselişi: Tüketim mallarındaki kıtlık ve düşük kalite, resmi ekonominin dışında işleyen, karaborsa ve spekülasyona dayalı canlı bir "ikinci ekonomi" yarattı. Bu yasadışı ekonomi, resmi ekonominin altını oydu ve kapitalist restorasyonu arzulayan yeni bir küçük burjuva katmanının doğmasına neden oldu.

• Uluslararası Yükümlülükler: SSCB'nin dünya çapındaki müttefiklerine (Küba, Vietnam, Afganistan vb.) sağladığı cömert yardım ve ABD tarafından dayatılan silahlanma yarışı, ekonomi üzerinde muazzam bir yük oluşturdu. Kaynakların askeri harcamalara ve dış yardıma yönlendirilmesi, iç tüketim ve yatırımdan feragat anlamına geliyordu.

3. İdeolojik Çözülme ve Güven Aşınması

Ekonomik sorunlara paralel olarak, Sovyet toplumunun ve küresel komünist hareketin ideolojik temelinde ciddi bir aşınma yaşandı. Bu süreç, halkın ve hatta yönetici elitin sisteme olan inancını sarstı.

• Kruşçev'in "Gizli Konuşması" (1956): Nikita Kruşçev'in, SBKP 20. Kongresi'nde Stalin'i ve "kişi tapınması"nı kınayan konuşması, bir dönüm noktası olarak görülmektedir. Stalin, SSCB'nin varlığının büyük bir bölümünde lider konumundaydı ve ona yönelik bu topyekûn saldırı, aslında sanayileşme ve faşizme karşı zafer gibi en büyük başarıların yaşandığı bütün bir dönemin meşruiyetini sorgulattı. Bu durum, hem Sovyet halkı hem de dünya komünist hareketi içinde derin bir kafa karışıklığı ve bölünme yarattı.

• Küresel Komünist Hareketteki Çatlaklar: Çin-Sovyet ayrılığı, sosyalist kampı ikiye böldü ve SSCB'nin hareketin tartışmasız lideri konumunu sarstı. Sovyetler'in Macaristan (1956) ve Çekoslovakya'daki (1968) müdahaleleri, Batı'daki komünist partiler de dahil olmak üzere sol içinde ciddi anlaşmazlıklara yol açtı.

• Beklentilerin Karşılanamaması: Sovyet liderliği, sosyalizmin ekonomik olarak kapitalizmi "yakalayıp geçeceği" yönünde yüksek beklentiler yaratmıştı. Ancak savaş sonrası dönemde kapitalizmin "genel kriz"e girmek yerine altın çağını yaşaması ve Batı'daki yaşam standartlarının Sovyetler'in gerisinde kalmaması, sosyalist sistemin üstünlüğüne dair inancı zayıflattı.

• Propagandanın Zayıflaması: Parti ideolojisi giderek dogmatik, gerçeklikten kopuk ve şekilci bir hal aldı. Batı propagandası ise daha sofistike hale geldi ve radyo yayınları, kültürel ürünler aracılığıyla Sovyet toplumuna daha fazla nüfuz etti. Bu durum, özellikle Batı'daki meslektaşlarının maddi refahını kıskanan yönetici elit ve aydınlar arasında bir yabancılaşma yarattı.

4. Emperyalist Baskı ve İstikrarsızlaştırma

İç zafiyetler, 1970'lerin sonlarından itibaren Batılı güçlerin, özellikle de ABD'nin SSCB'ye yönelik saldırgan politikalarıyla birleşti. Bu dış baskı, Sovyet sisteminin çöküşünde kritik bir rol oynadı.

• Reagan'ın "Tam Saha Baskısı": 1981'de göreve gelen Ronald Reagan yönetimi, SSCB'yi ekonomik olarak iflas ettirmeyi ve askeri olarak kuşatmayı hedefleyen kapsamlı bir strateji başlattı.

• Silahlanma Yarışı: ABD, askeri harcamalarını muazzam ölçüde artırdı. Özellikle "Yıldız Savaşları" (Stratejik Savunma Girişimi - SDI) projesi, SSCB'yi karşılık vermeye zorlayarak kısıtlı ekonomik kaynaklarını tüketmeyi amaçladı. Silahlanma, kapitalist bir ekonomi için kârlı bir teşvikken, sosyalist bir ekonomi için sivil üretimden çalınan bir yüktü.

• Ekonomik Savaş: ABD, teknoloji transferini engellemek için sıkı ambargolar uyguladı ve Suudi Arabistan'ı petrol üretimini artırmaya teşvik ederek dünya petrol fiyatlarını düşürdü. Bu, döviz gelirinin büyük bir kısmını petrolden elde eden Sovyet ekonomisine ağır bir darbe vurdu.

• Afganistan Savaşı (1979-1989): ABD'nin, Sovyetler'i Afganistan'a çekerek onlara kendi "Vietnam"larını yaşatma stratejisi, çöküş sürecindeki en önemli dış etkenlerden biriydi. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Zbigniew Brzezinski'nin itiraf ettiği gibi, CIA, Sovyet müdahalesinden önce İslamcı mücahitleri desteklemeye başlamıştı. Savaş, SSCB için büyük bir askeri, ekonomik ve insani maliyete yol açtı. Ayrıca, Sovyet halkının hükümete olan güvenini sarstı ve ülkenin uluslararası itibarını zedeledi.

5. Gorbaçov Dönemi: Perestroyka ve Glasnost'un Yıkıcı Etkileri

Mihail Gorbaçov'un 1985'te başlattığı reformlar, sosyalizmi güçlendirmek yerine, onun yıkımını hızlandıran ölümcül bir darbe oldu.

• Perestroyka (Yeniden Yapılanma): Gorbaçov'un ekonomik reformları, Çin'in "taşları hissederek nehri geçme" şeklindeki pragmatik ve kademeli yaklaşımının tam tersiydi. Aceleci, kötü planlanmış ve yukarıdan aşağıya dayatılan reformlar ekonomiyi kaosa sürükledi:

    ◦ İşletmelere kendi üretim seviyelerini belirleme özerkliği verilmesi, kâr marjı düşük temel tüketim mallarının (sabun, şeker, tuz) üretiminin durmasına ve kitlesel kıtlıklara yol açtı.

    ◦ Fiyatlar sabit kalırken ücretlerin artması, bastırılmış enflasyona ve karaborsanın patlamasına neden oldu.

    ◦ 1988'deki kooperatifler yasası, yasal kisve altında özel kapitalist işletmelerin doğmasını sağladı ve geleceğin oligarkları için bir zemin oluşturdu.

    ◦ Bu politikalar sonucunda, Sovyet ekonomisi 1990'da tarihinde ilk kez küçülme yaşadı ve 1991'de serbest düşüşe geçti.

• Glasnost (Açıklık): Başlangıçta sosyalist demokrasiyi derinleştirme amacı taşıdığı söylenen bu politika, kısa sürede SBKP'ye, Sovyet tarihine ve sosyalizmin temellerine yönelik topyekûn bir saldırı aracına dönüştü.

    ◦ Gorbaçov ve baş danışmanı Aleksandr Yakovlev, medyayı ve propaganda aygıtını, Stalin dönemi başta olmak üzere tüm Sovyet tarihini karalayan liberal ve antikomünist aydınlara teslim etti.

    ◦ Bu süreç, Komünist Parti'nin toplumdaki öncü rolünü ve meşruiyetini sistematik olarak yok etti.

    ◦ Gorbaçov, ekonomik reformlarına direndiği gerekçesiyle SBKP'yi günah keçisi ilan etti ve partiyi baypas ederek gücü kendi etrafında ve yeni oluşturulan, Batı tarzı yasama organlarında toplamaya çalıştı. Bu durum, partiyi yabancılaştırırken, sosyalizm karşıtı güçlerin örgütlenmesi için bir siyasi boşluk yarattı.

6. Çöküş Süreci (1989-1991)

Gorbaçov'un politikalarının yarattığı kaos, 1989'dan itibaren kontrol edilemez bir çöküş sürecini tetikledi.

• Doğu Avrupa'nın Düşüşü: 1989'da Polonya, Macaristan, Demokratik Alman Cumhuriyeti ve diğer Doğu Avrupa sosyalist hükümetleri birbiri ardına çöktü. Gorbaçov'un müdahale etmeyeceğini açıklaması bu süreci hızlandırdı. Bu durum, SSCB'nin ticaret ortaklarını kaybetmesine ve ekonomik krizi derinleştirmesine neden oldu.

• Milliyetçi Ayrılıkçılık: Glasnost'un yarattığı ortamda, özellikle Baltık cumhuriyetlerinde ve Rusya'da milliyetçi hareketler güç kazandı. Boris Yeltsin, Rus milliyetçiliğini kullanarak kendisini Gorbaçov'a bir alternatif olarak konumlandırdı.

• Mart 1991 Referandumu: Çöküş tehlikesi karşısında yapılan referandumda, halkın %78'i ezici bir çoğunlukla SSCB'nin "yenilenmiş bir federasyon" olarak korunması yönünde oy kullandı.

• Ağustos 1991 Darbe Girişimi: Ülkenin dağılmasını engellemek isteyen üst düzey komünist yetkililer (Devlet Olağanüstü Hal Komitesi), Gorbaçov tatildeyken yönetime el koymaya çalıştı. Ancak bu girişim, kararsızlık ve kötü organizasyon nedeniyle başarısız oldu.

• Yeltsin'in İktidarı Ele Geçirmesi: Yeltsin, darbe girişimini bir fırsat olarak kullanarak kahraman rolüne büründü. Darbenin başarısız olmasının hemen ardından Komünist Parti'yi yasakladı, parti mal varlıklarına el koydu ve iktidarı fiilen ele geçirdi.

• Belavezha Anlaşması (Aralık 1991): Yeltsin, Ukrayna ve Belarus liderleriyle bir araya gelerek, halkın referandumdaki iradesini ve tüm anayasal süreçleri hiçe sayarak, SSCB'nin varlığına son veren anlaşmayı imzaladı. 25 Aralık 1991'de Gorbaçov istifa etti ve Sovyetler Birliği resmen dağıldı.

7. Kapitalizme Dönüşün Sonuçları

SSCB'nin çöküşü, hem eski Sovyet coğrafyasındaki halklar hem de dünya için felaketle sonuçlandı.

• Ekonomik ve Toplumsal Yıkım: Yeltsin'in, ABD'li danışmanlar eşliğinde uyguladığı neoliberal "şok tedavisi" (fiyatların serbest bırakılması, kitlesel özelleştirme), tam bir felakete yol açtı.

    ◦ GSYİH ve sanayi üretimi birkaç yıl içinde %40'tan fazla düştü (ABD'nin Büyük Buhran'daki kaybından daha fazla).

    ◦ Erkeklerin ortalama yaşam süresi 65'ten 57'ye indi.

    ◦ Milyonlarca insan yoksulluk sınırının altına düştü. Evsizlik, uyuşturucu bağımlılığı, suç ve salgın hastalıklar patladı.

    ◦ Devlet varlıkları, "özelleştirme" adı altında bir avuç oligarka yok pahasına peşkeş çekildi.

• Demokrasinin Sonu: Yeltsin, kendisini "demokrasinin babası" olarak pazarlasa da, 1993'te kendisine muhalefet eden seçilmiş parlamentoyu tanklarla bombalatacak kadar otoriter bir yönetim kurdu.

• Küresel Etkiler: SSCB'nin bir dengeleyici güç olarak ortadan kalkması, ABD'yi tek süper güç haline getirdi. Bunu, 1991 Körfez Savaşı, Yugoslavya'nın parçalanması ve NATO'nun doğuya doğru genişlemesi gibi bir dizi emperyalist müdahale izledi. Küba gibi geriye kalan sosyalist ülkeler, en büyük ticaret ortaklarını ve destekçilerini kaybederek ağır ekonomik krizlere sürüklendi. Bu, küresel işçi sınıfı için tarihi bir yenilgi oldu.

8. Çıkarılan Dersler ve İleriye Bakış

Sovyet deneyimi bir bütün olarak başarısız değildir, ancak çöküşünden mevcut ve gelecekteki sosyalist hareketler için hayati dersler çıkarılması gerekmektedir.

• Ekonomik Reformun Doğası: Ekonomik reformlar gereklidir, ancak Gorbaçov'un aceleci ve dogmatik yaklaşımının aksine, Çin ve Vietnam'ın uyguladığı gibi kademeli, pragmatik ve deneysel olmalıdır. (Yazar Çin’in kapitalistleştiğini ve emperyalist bir güç olduğunu kavramıyor; ayrıca Vietnam da kapitalistleşmiş durumdadır -MAR)

• Partinin Rolü: Sosyalist bir devletin inşası ve korunmasında Komünist Parti'nin öncü rolü vazgeçilmezdir. Gorbaçov'un partiye saldırması ve onu zayıflatması, sistemin çöküşündeki en ölümcül süreçti. İşçi sınıfının devleti, kendi siyasi aracını korumalıdır.

• Tarihsel Mirasın Korunması: Hruşçov ve Gorbaçov'un yaptığı gibi, devrimin ve sosyalist inşanın tarihini inkâr etmek veya karalamak, projenin ideolojik temelini yıkar ve halkın zihninde kafa karışıklığı yaratır.

• Emperyalizme Karşı Uyanıklık: Sosyalist devletler, kendilerini yıkmaya kararlı güçlü bir emperyalist düşmanla karşı karşıya olduklarını asla unutmamalıdır. Dış baskı ve istikrarsızlaştırma çabaları her zaman var olacaktır.

Sonuç olarak, Sovyetler Birliği'nin mirasının onurlandırılması, onun büyük başarılarından ve trajik sonundan dersler çıkararak ve bu dersleri küresel bir sosyalist geleceği inşa etmek için kullanarak mümkün olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.

[MAR] YOUTUBE KANALI

LİDER

Karl Marx - Kapital

Kısa Sovyet Film ve Belgeseller [Türkçe]