Marksist Araştırmalar [MAR] | Komünizm: Tarihin Çözülen Bilmecesi

30 Kasım 2025 Pazar

CHP’nin 2025 Parti Programı Eleştirisi: Bir İllüzyon ve Aldatmaca

Mahmut Boyuneğmez

Bu yazı, Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) “Güçlü Yurttaş, Güvenli Gelecek, Kazanan Türkiye” başlığı altında sunduğu 2025 Parti Programının temel hedeflerini, ideolojik çerçevesini ve politika eksenlerini eleştirmektedir. Program, Türkiye'nin karşı karşıya olduğu çoklu krizleri aşmayı ve Cumhuriyet'in ikinci yüzyılında ülkeyi demokratik bir merkez ülke konumuna taşımayı amaçlayan kapsamlı bir vizyon belgesi ve iktidar stratejisi olarak sunulsa da bu bir illüzyon ve aldatmacadır.

Kapitalist dünyanın derin bir bunalım içerisinde olduğu gerçeği dikkate alındığında ve Türkiye kapitalizminin emperyalist-kapitalist sistem içerisindeki bağımlı ve “zayıf halka” konumu bilindiğinde, “demokratik bir merkez ülke” hedefinin gerçekleşmesi imkânsız bir hayal olduğu anlaşılmaktadır.

İdeolojik Çerçeve ve Temel Kaynaklar

Programın ideolojik temelleri, sosyal demokratik liberalizmin klasik söylem tarzı olan cilalı ve algı yöneten politik söylemlerle oluşturulmuştur. CHP'nin ideolojik kaynakları üç ana kaynaktan beslenmektedir:

1. Atatürk Devrimleri ve Altı Ok İlkeleri: Partinin düşünsel omurgası olarak kabul edilen Altı Ok ilkeleri, özgürlükçü cumhuriyetin, eşit yurttaşlığın ve kamusal vicdanın kurucu zemini olarak değerlendirilmektedir.

Eleştiri: Türkiye burjuva devriminde önemli bir siyasal sıçramayı temsil eden 1919-23 devrimci yükselişi sonrasında şekillenen Kemalist Altı Ok ve Kemalist programın doğrudan sahiplenilmesi anakronik olacağından yeniden yorumlanarak sahiplenildiği görülmektedir. Buradan bir sempati, beğeni, onay ve meşruiyet devşirilmeye çalışılmaktadır.

2. Sosyal Demokrasinin Evrensel Değerleri: CHP, kendisini emeğin, adaletin, dayanışmanın ve toplumsal eşitliğin partisi olarak tanımlamakta; sosyal devlet, katılımcı demokrasi ve sürdürülebilir kalkınmayı bu değerler üzerine inşa ettiğini belirtmektedir. Program, Altı Ok'un yanı sıra evrensel sosyal demokrat değerleri de siyasi vizyonunun merkezine yerleştirmektedir. Bu değerler arasında Eşitlik, Özgürlük, Çoğulculuk, Kapsayıcılık, Katılımcılık, Aktif Yurttaşlık, Dayanışma, Emeğin Üstünlüğü, Haysiyetli Yaşam ve Barış öne çıkmaktadır.

Eleştiri: Sosyal demokrasinin “emek”, “adalet”, “dayanışma”, “eşitlik” ve “özgürlük” gibi kavramları liberal bir içerikle anlamlandırdığı açıktır. Eşitlik, en başta sınıfsal eşitsizliği ortadan kaldırmaktır; özgürlük ise insanların toplumsal pratikleri, örgütlenmeleri ve ideolojik alemi denetimleri altına alması, yönetilen konumundan kurtularak toplumsal süreçleri yönetmesidir. Çoğulculuk, kapsayıcılık, katılımcılık ve aktif yurttaşlık, kararlar alınır ve uygulanırken farklı perspektiflerin savunulması ve tartışılmasını; söz, yetki ve karar almanın herkese açık olmasını; günümüz kapitalist demokrasilerindeki halkın edilgen konumdan çıkıp, politikalar belirlenirken ve uygulanırken aktif ve katılımcı olmasını anlatır. Dayanışma, sorunların kavranması ve çözümünde kolektif hareket etmektir. Emeğin önemi, toplumsal olarak var olan her şeyin doğa üzerine uygulanan emekle yaratıldığını bilmekten gelir ve emekçiler üzerindeki sömürü ortadan kaldırıldığında özgürlük gelişecektir. İnsancıl bir yaşam ve barış içerisinde huzurlu bir dünyanın diğer adı ise sosyalizmdir.

Sosyal demokratik liberalizmin sosyalist ideolojiye ait olan ya da ait olabilecek bu kavramları çalarak kendi meşrebince anlamlandırmaya çalıştığı görülmektedir.

3.  Anadolu Aydınlanması'nın İnsancıl Mirası: Yunus Emre, Mevlâna ve Hacı Bektaş-ı Veli gibi düşünürlerin insan sevgisi, vicdan ve hoşgörüyü temel alan öğretileri, partinin halkçı ve kapsayıcı anlayışının bir parçası olarak kabul edilmektedir.

Eleştiri: Bu toprakların kültürel zenginliğinin bileşeni olan tasavvuf ve yol düşünürlerinin sahiplenilmeye çalışılması, ucuz halkçılık yaparak sosyalist solun kültürel mücadelede yeterince yer vermediği bazı motiflere el atılmasından başka bir anlama gelmemektedir. Bu sahiplenme, tıpkı hayırsever belediyecilik uygulamaları gibi popülist bir stratejinin parçasıdır.

Program, Altı Ok ilkelerini çağın gerekleriyle yeniden yorumlayarak dinamik ve yol gösterici değerler olarak sunmaktadır. Ancak bu yorumlar, kapitalist gerçekliği perdeleyen ideolojik kavramlaştırmalardır:

  • Cumhuriyetçilik: Kapitalist cumhuriyetlerde, sosyalist cumhuriyetlerin aksine egemenliğin halkta olmadığı açıktır. Kapitalist cumhuriyetler miadını doldurmuş, yaşanmış sosyalist cumhuriyetler ise gerçekleştirdiği ilerlemelerle onu fersah fersah geride bırakmıştır.
  • Milliyetçilik: Aktüel olan tüm milliyetçilik türleri, emperyalist devletlere ve uluslararası tekellere bağımlılığın derinleşmesiyle ve kamu yararının ayaklar altına alınmasıyla uyum içerisindedir. Milliyetçilik, sınıfsal ve toplumsal gerçeklerin üzerini örten demagojik bir ideolojidir. Ülkemiz emekçileri üzerindeki emperyalist sömürüye ve yeraltı/yerüstü zenginliklerimizin yağmalanmasına karşı çıkış anlamına gelen yurtseverlik, milliyetçilik zehrinin ilacıdır.
  • Halkçılık: Bir başka ideolojik hokkabazlık örneğidir. Halkçı devlet sosyalist devlettir. Kapitalist devlet, sermaye sınıfının yakın ve uzak erimli çıkarlarını kollar; işçilerin devleti değildir. Fakat kapitalist devlet, emekçilerin mücadeleleri içerisindeki istem ve taleplerini olabildiğince minimum düzeyde bir noktadan karşılamaya mecbur kalır.
  • Devletçilik: 1929 büyük bunalımının zorlamasıyla uygulanan devletçilik, günümüz benzer bunalım koşullarında yeniden denenmek üzere yardıma çağrılmaktadır. Kapitalist devletçilik, kapitalizmin toplum ve doğa üzerinde oluşturduğu sömürü, sağlıksızlık, güvencesizlik, yoksulluk, doğanın tahribi gibi “yaraları” pansuman etmeye yarayacak bir dizi sosyal demokratik liberal politikadan biridir.
  • Laiklik: Günümüzde laik devlet anlayışı ve toplumsal aydınlanmanın geliştirilmesi anlamına gelen sekülerleşme ilkesi sosyalist ideolojinin bayrağında yazmaktadır. Burada da diğer başlıklarda olduğu gibi cilalı bir imaj pazarlanmaktadır. Sosyal demokratik liberalizmin laikliğe aykırı uygulamalara karşı çıkma bahsinde hiçbir sözü ve eylemi olmamıştır.
  • Devrimcilik: Reformculuk ve restorasyon hedefi ile devrimcilik ne kadar farklıdır. Yenilenme ve değişim ile dönüşüm ve devrim arasındaki dağlar kadar farkı bilmeyen bir okur yoktur. Günümüzün çağdaşlaşma hamleleri sosyalizm programı altında toplanır.

Dört Temel Politika Ekseni Eleştirisi

Program, "Güçlü Yurttaş, Güvenli Gelecek ve Kazanan Türkiye" hedefine ulaşmak için dört ana politika ekseni belirlemiştir. Bu eksenler, kapitalist sistemin restorasyonu ve sosyal demokratik liberalizmin güncel bunalımlara uyarlanması çabasıdır.

1. Demokrasi, Yönetim ve Adalet

Bu eksenin temel amacı, kısmen değiştirilmiş olan siyasal rejimi fabrika ayarlarına döndürmek ve eski devlet yapısının restorasyonunu sağlamaktır.

  • Parlamenter Sisteme Geri Dönüş: Güçlü meclise dayalı, kuvvetler ayrılığını esas alan parlamenter sisteme geçiş, başkanlık modelinden bir geriye dönüşü ve eski devlet yapısının restorasyonunu amaçlamaktadır.
  • Yargı Bağımsızlığı ve Hukukun Üstünlüğü: Hukukun kapitalist iktidar ilişkilerinin bir boyutunu oluşturduğu bilindiğinde “hukukun üstünlüğü” kavramlaştırmasının ideolojik bir illüzyon olduğu görülmektedir. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, siyasal rejimi kısmen değişen ülkemizde devlet organizasyonunda bir restorasyona işaret etmektedir.
  • Ayrımcılıkla Mücadele: Sosyal demokratik liberalizm, Kürt sorununun çözümü ve Alevi yurttaşların taleplerinin karşılanması konusunda mevcut yönetimin politikalarına benzer bir anlayışa sahiptir. Günümüzde yapılanlar aslında bu programda ifade edilenlerle benzer özellikler göstermektedir. Özünde bu politikaların amacı şudur: Kürt siyasi hareketini düzenle uyumlu bir rotaya sokup, “kafeslemek”; Alevi emekçilerin ilerici sol damarlarla buluşma potansiyelini ortadan tamamen kaldırmak ve sahip oldukları düzenle uyumsuz kültürel motifleri egemen ideoloji potasında eriterek sisteme kaynaştırmak.
  • Yolsuzlukla Mücadele, Şeffaflık, Hesap Verebilirlik, Aktif Yurttaşlık: Kapitalist toplumsal koşullarda az veya çok yaygınlıkta yolsuzluğun her daim var olduğu gerçeği kavrandığında, “yolsuzlukla mücadele”nin halkı aldatma ve gerçeklerin üzerini örtme işlevine sahip sahtekâr bir söylem olduğu görülür. Parasal ilişkilerin ve cemaat türünden kişisel çıkar örgütlerinin olduğu bir toplumda, yolsuzluk önlenemez, hesap verme tam olarak sağlanamaz. Sosyal demokratik liberalizmin de nepotizme başvurduğu, yolsuzluklarla anıldığı zaten bilinmektedir. “Şeffaflık” da kapalı kapılar ardında dolaplar çevirmeyi perdeleyen manipülatif bir kavramdır. Halkın yönetime katılımının sağlanmasının içi boşalmış kuru kabuk halindeki kapitalist demokrasiler için gerçekleşmesi imkânsız bir ilkeyi temsil ettiği görüldüğünde, programda yer alan “aktif yurttaşlık” kavramının sosyal demokratik liberalizmin karakteristik ve klasik özellikte, cilalı ve algı oluşturmaya dönük politik söylemlerinden biri olduğu anlaşılacaktır. Bu tür söylemlerle CHP, durumu idare etmekte ve günü kurtarmaya çalışmaktadır.
  • Yerel Yönetimlerin Güçlendirilmesi: Yerel yönetimlerin seçimlerle belirlenmesinin miadı dolmuştur. Sosyalizmde halkın devlet yönetimine katılımı sağlanırken ve toplumsal süreçler planlanıp, akılcı politikalar geliştirilirken, belediyeler şeklinde örgütlenen ayrı bir yerel iktidar organizasyonuna ihtiyaç yoktur; yerel yönetim organizasyonları merkezi devlet yapılanmasının bir bileşeni olarak var edilir. İşlerin idaresinde sorumluluk üstlenenlerin halk tarafından görevden alınması da sosyalist bir sistemde uygulanacaklar arasındadır.

2. Kalkınma ve Ekonomi

Bu eksen, tipik bir sosyal demokratik anlayışı yansıtır: karma ekonomi, kapitalist devletin sermaye birikimi için planlama ve düzenlemelerle rota çizmesi, istihdamın artırılması ve vergide “adalet” gibi unsurlar.

  • Kalkınmacı Devlet Anlayışı: Kapitalizm dairesi içerisinde kalınarak devletin iktisadi süreçleri planlaması ve bazı sektörlerde bizzat yatırımcı olarak bulunması mümkündür. Bu, içerisinde bulunduğumuz büyük depresyon koşullarında neo-liberal politikalardan bu yöne doğru bir geçiştir.
  • “Eşitlikçi” ve “Adil” Kalkınma Modeli: Bunlar, cafcaflı sözler ve ideolojik illüzyonlar oluşturmanın bir örneğidir. Emperyalist-kapitalist dünya sistemi içerisinde bağımlı konumda olan bir ülkede “üretim odaklı” olmanın sınırları vardır.
  • Dönüşüm Politikaları (Yeşil, Dijital, Mor, İstihdam): Dünya kapitalizminde “yeşil” ve “dijital” dönüşüm olarak adlandırılması mümkün bir genel eğilim olduğu ortadadır ve CHP bu eğilimi içselleştirmiştir. “Toplumun birlikte zenginleşeceği” ve “kamu yararı” gibi laflar ise ideolojik yönlendirmeye ve cilalı bir imaj oluşturmaya yarayan, gerçeklikte karşılığı olmayan söylemlerdir. “Yüksek katma değer” hedefi ve “KOBİ’lere finansman desteği”, sermaye yanlısı olan programın iktisadi politikalarda bu yandaşlığı iyiden iyiye açık ettiği yerleri oluşturur.
  • Güvenceli İstihdam ve Kadın Emeği: Kayıt dışı sektörün ekonominin 3’te 1’ini oluşturduğu ve kadın emekçilerin gelirlerinin erkek emekçilerinkine oranla geride olduğu, emperyalist sisteme bağımlı Türkiye kapitalizmi için her emekçiye sosyal güvencenin sağlanması, kadın emekçilerin erkek emekçilerle aynı haklara sahip kılınması fantastik hayallerdir.

3. Sosyal Devlet

Kapitalist sosyal devlet politikaları bir “ip cambazlığı”na benzetilebilir. Bu cambazlık, sermaye egemenliğinin devamını sağlayacak şekilde emekçilerin özlem ve taleplerinin dikkate alınarak dengede kalınmasını, haklarının iyileştirilmesini anlatır. “Eşitlik ve özgürlük” ilkelerini ağızlarında çiğnedikleri bir sakız gibi kullanan bu sosyalist ilke hırsızlarının, gerçekten de kapitalist işletmelere dokunmadan, tekelleri kamulaştırmadan karma ekonomik bir modeli bazı sosyal devlet uygulamalarıyla pratikleştirmeleri olanaklıdır. Sosyal demokratik liberalizmin temsilcisi CHP’nin içerisinde bulunduğumuz dünya kapitalizminin bunalımının emekçilerde yarattığı hoşnutsuzlukların örgütlü ve alternatif bir güce dönüşmesinin önünü alma işlevi görecek bir şekilde sosyal devletçi bir yönelime sahip olduğu anlaşılmaktadır.

  • Temel Vatandaşlık Geliri (TVG): TVG, insanları yoksullaştıran mevcut sistemi dengede tutmaya yarayacak bir uygulama olarak burjuva politik aktörlerin gündeminde bulunmaktadır. Oysa insanlara balık vermek yerine balık tutulmasını öğretmek gerekir. Yoksulluk, işsizlik ve sömürü bir yazgı değildir, yok edilebilir.
  • Eğitim Hakkı (Ücretsiz Yemek, YÖK): Okullarda ücretsiz yemek ve içme suyu verilmesi talebi doğrultusunda mücadele edenler sosyalistlerdir, ancak bu politikanın okullarda yemekhaneler oluşturularak kamu eliyle verilmesini talep eden de yine sosyalistlerdir. Taşeron firmaların üretip servis ettiği yemeklerin gıda güvenliği açısından sakıncaları olduğu gibi, ilkesel olarak çocukların beslenmesinin şirketler için kar ve kazanç kapısı yapılmasına karşı olmak gerekir. YÖK'ün kaldırılması değil, sosyalist bir işçi iktidarında yükseköğretim alanında planlamaların ve standardizasyonun oluşturulması için bir devlet kurumunun oluşturulması gerekmektedir.
  • Sosyal Devletin İşlevi: Kitlelerden oy devşirebilmek için gerekli olan sosyal devlet söylemi, aynı zamanda içerisinde bulunduğumuz iktisadi bunalım koşullarında emekçilerin sosyalist fikirlere hayırhah bakmasını önlemenin, kitlelerde biriken hoşnutsuzluk ve öfkenin kapitalizme alternatif arayışlara ve devrimci yönelişlere akmasını engellemenin bir yoludur. Bize göre günümüzde ve gelecekte tek “sosyal devlet” biçimi, sosyalist devlettir. Kapitalist sömürü ilişkilerinin varlığında uygulanacak sosyal devlet politikaları yetersiz, güdük ve yarım yamalak kalır. Güçlü sosyalist ülkelerin yokluğunda ve kapitalist ülkelerdeki emekçilerin gözünde sosyalizmin bir cazibe merkezi oluşturmadığı günümüz koşullarında bu durum daha fazla geçerlidir.

4. Dış Politika, Güvenlik ve Dirençlilik

Bu eksen, AB, NATO gibi emperyalist örgütlere karşı olunmadığını açıkça göstermektedir. Buna rağmen bir demagoji olarak bağımsızlıktan bahsedilmektedir.

  • AB'ye Tam Üyelik ve Batı İttifakı: Avrupa Birliği'ne tam üyelik stratejik bir hedef olarak korunurken, Batı İttifakı içindeki konumun güçlendirilmesi amaçlanmaktadır. Türkiye kapitalizmi, AB’ye üyelikle Gümrük Birliği ile başlayan bu emperyalist örgüte bağımlı konumunu pekiştirecektir. Almanya ve Fransa kapitalizmine ve bu devletlerin politikalarına bağımlı olma anlamına gelen AB üyeliği, ülkemizin bağımsızlığını isteyen emekçiler tarafından kabul edilemez.
  • “Ulusal Çıkarlar”: Burjuva politikacıların kullandığı “ulusal çıkarlar”la kastedilen, emekçi halklarımızın çıkarı değildir. Türkiye kapitalizminin uluslararası tekellerle daha fazla entegrasyonu ve sermaye sınıfının çıkarları kastedilmektedir.
  • Afet Dirençliliği: Kapitalist toplumsal ilişkiler, Türkiye gibi gelişmişliği görece az ya da orta düzeyde olan kapitalist ülkelerde kentlerin afetlere dirençli hale getirilmesini engellemektedir. Afet değil, para/kar ekseninde yapılanan kapitalist hırsızlık, plansızlık, denetimsizlik ve akıl-dışılık öldürmektedir.
  • Göç Yönetimi: Göç yönetimi politikaları, sınır güvenliğini artırmayı ve düzensiz göçe karşı sıfır toleransı benimsemeyi hedeflerken, patronların kaçak olsun ya da olmasın göçmen emekçileri vahşice sömürmek için el ovuşturduğu bir gerçek olduğundan, bu düzenlemenin makyaj ve görüntüyü kurtarma amaçlı olduğu açıktır.

Sonuç: Bir Kapan

Sosyal demokratik liberalizmin temsilcisi CHP’nin, içerisinde bulunduğumuz dünya kapitalizminin bunalımının emekçilerde yarattığı hoşnutsuzlukların örgütlü ve alternatif bir güce dönüşmesinin önünü alma işlevi görecek bir şekilde sosyal devletçi bir yönelime sahip olduğu anlaşılmaktadır.

Sosyalist ideolojinin kapsamındaki bazı ilke ve politikaların görünüşte ve sulandırılmış olarak CHP programında yer alması, şaşırtıcı veya sevindirici değildir. Emekçiler ve sosyalistler için CHP’nin “sosyal devlet” söylemleri bir “kapan”dır. Bunların ne oranda vaat olmaktan çıkıp kapitalist demokrasi içerisinde uygulanabileceği de ayrıca şüphelidir. Sosyal demokratik liberalizm, programında yer alan sosyalist solun ilke ve değerleri ile söylemlerinin sosuna batırılmış politikalarla Türkiye sosyalist hareketini yedeklemeye çalışmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.

[MAR] YOUTUBE KANALI

LİDER

Karl Marx - Kapital

Kısa Sovyet Film ve Belgeseller [Türkçe]