Marksist Araştırmalar [MAR] | Komünizm: Tarihin Çözülen Bilmecesi

10 Aralık 2025 Çarşamba

Emperyalizm Teorileri | Anthony Brewer

MAR

Özet

Bu yazı, Anthony Brewer'ın Marksist Emperyalizm Teorileri: Eleştirel Bir Analiz adlı eserinin bir sentezini sunmaktadır. Brewer'ın temel amacı, emperyalizm ve kapitalist dünya ekonomisinin gelişimi üzerine yazılmış Marksist eserleri, hem taraftar hem de eleştirel bir yaklaşımla incelemektir. Eser, Marksist teorilerin genellikle ya toptan kabul edildiğini ya da reddedildiğini, ancak yapıcı bir eleştiriyle bu teorilerden öğrenilecek çok şey olduğunu savunur.

Brewer, Marksist emperyalizm teorilerini iki ana eksende gruplandırır:

1. Klasik Marksist Görüş (Marx'tan Lenin'e): Kapitalizmin, sosyalizmin maddi ön koşullarını yaratan ilerici bir güç olduğu ve gelişimin temel olarak her ülkenin kendi iç yapısı tarafından belirlendiği yaklaşımı. Bu ekolde rekabet, kapitalist gelişimin itici gücüdür.

2. Bağımlılık ve Dünya Sistemi Teorileri (Frank, Wallerstein, Amin): Kapitalizmi, bir bölgenin diğerini sömürdüğü küresel bir sistem olarak gören yaklaşım. Bu görüşe göre, merkezdeki gelişme, çevrede "azgelişmişliğin gelişimine" neden olur. Analiz birimi ulus-devlet değil, dünya sisteminin kendisidir.

Yazı, Brewer'ın tarihsel çerçeve sunumunu, Marksist teorinin temel kavramlarını (tarihsel materyalizm, üretim şekli vb.) ve Marx, Luxemburg, Hobson, Hilferding, Bukharin, Lenin, Baran, Frank, Wallerstein, Amin ve Emmanuel gibi kilit düşünürlerin teorilerine yönelik analizini ayrıntılı bir şekilde ele almaktadır. Brewer, özellikle tekelin yükselişi, sermaye ihracatı, eksik tüketim, finans sermayesi ve haksız mübadele gibi temel kavramların bu düşünürler tarafından nasıl ele alındığını ve birbirleriyle nasıl ilişkilendirildiğini inceler. Yazı, Brewer'ın eserinin ana argümanlarını, teorik katkılarını ve eleştirilerini objektif ve bütüncül bir bakış açısıyla özetlemektedir.

1. Giriş ve Temel Kavramlar

Brewer'ın Amacı ve Yaklaşımı

Anthony Brewer, Marksist Emperyalizm Teorileri adlı eserinde, kapitalist dünya ekonomisinin ortaya çıkışı ve gelişimini ele alan Marksist literatürü izlemeyi amaçlar. Yazar, bu konuya hem taraftar hem de eleştirel bir perspektiften yaklaşır. Yaklaşımının eleştirel olmasının nedeni, Marksist teorilerin sıklıkla detaylı bir inceleme veya yapıcı eleştirilere tabi tutulmadan ya tamamen kabul edilmesi ya da reddedilmesidir. Taraftar olmasının sebebi ise, bu teorilerden öğrenilecek çok değerli dersler olduğuna inanmasıdır. Eserin ikinci basımına, Marksist düşünce üzerindeki derin etkisi nedeniyle Marksist olmayan J. A. Hobson üzerine bir bölüm eklenmiştir.

Modern Dünyanın Temel Gelişmeleri

Brewer'a göre son birkaç yüzyıl, dünyayı dönüştüren ve birbiriyle bağlantılı üç temel gelişime tanıklık etmiştir:

1. Üretim ve Üretkenlik Artışı: Üretim, daha önce hayal bile edilemeyecek seviyelere ulaşmış, birçok endüstri ve malın doğası kökten değişmiştir.

2. Küresel Eşitsizlik: Dünyanın farklı bölgeleri arasındaki zenginlik ve güç eşitsizlikleri benzeri görülmemiş boyutlara ulaşmıştır. Gelişmiş ülkelerdeki refah ile azgelişmiş bölgelerdeki kıtlık arasındaki uçurum, modern dünyanın karakterini belirlemektedir.

3. Kapitalist Üretim İlişkilerinin Yayılması: Üretimin serbest ücretli emekçiler çalıştıran ve kâr amacıyla faaliyet gösteren özel sermayedarlar tarafından gerçekleştirildiği kapitalist sistem, gelişmiş ülkelerde önceki tüm üretim biçimlerinin yerini almış ve azgelişmiş bölgeleri de dünya pazarına entegre ederek geleneksel yapıları aşındırmıştır.

Bu gelişmeler, Avrupa ve Amerikan askeri-politik baskınlığının ve sömürge imparatorluklarının temelini oluşturan ekonomik üstünlüğü de beraberinde getirmiştir. Emperyalist genişlemenin temel güdüleri ekonomik olmuştur; amaç zenginleşmek, ucuz hammadde ve emek kaynaklarına erişmek ve tekelleştirilmiş pazarlar yaratmaktır.

Tarihsel Çerçeve

Brewer, emperyalizm teorilerini anlamak için tarihsel bir bağlam sunar. Bu çerçeve, dünya ekonomisinin evrimini birkaç ana döneme ayırır:

• "Ticari" Dönem (yaklaşık 1500-1800): Bu dönem İspanyol ve Portekiz imparatorluklarının deniz yoluyla genişlemesiyle başlar. İspanyol İmparatorluğu Amerika'dan getirilen değerli metallere, Portekiz İmparatorluğu ise baharat ve köle ticaretine dayanıyordu. 17. yüzyılda önem, Karayipler'deki köle plantasyonlarında şeker üretimine kaymış ve "Atlantik Üçgeni" (Avrupa'dan Afrika'ya mamul mal, Afrika'dan Amerika'ya köle, Amerika'dan Avrupa'ya şeker) ticareti ortaya çıkmıştır. Bu dönemde Avrupa etkisi, Amerika'da üretim sistemlerini zorla değiştirirken, Asya ve Afrika'da genellikle yüzeysel veya yıkıcı (köle ticareti, Hindistan'ın talanı) olmuştur.

• Klasik Kapitalist Gelişim Çağı (yaklaşık 1800 sonrası): Britanya merkezli Sanayi Devrimi, bu dönemin başlangıcıdır. Britanya, rekabetçi ve esnek şirketlere dayalı yapısıyla dünya pazarlarını domine etmiştir. 19. yüzyıl sonuna doğru Almanya ve ABD, Britanya'nın en büyük rakipleri olarak ortaya çıkmış, Japonya ise Avrupa dışında tam kapitalist gelişmeyi başaran tek örnek olmuştur. Bu dönemde dünya, "gelişmiş" (imalat ürünleri ihraç eden) ve "azgelişmiş" (gıda ve hammadde ihraç eden) bölgeler olarak keskin bir şekilde bölünmüştür.

• "Emperyalist Aşama" (19. Yüzyıl Sonu): Lenin'in terminolojisiyle bu dönem, tekelci sermayenin (karteller, ortaklıklar) yükselişiyle karakterize edilir. Sermaye ihracatı, mal ticaretini tamamlayarak önem kazanmıştır. Bu dönemde, özellikle Afrika'da, sömürge kontrolü altına alınmamış son bölgeleri paylaşmak için büyük bir rekabet yaşanmış ve bu durum, Almanya gibi yükselen güçlerle Britanya gibi yerleşik imparatorluklar arasında gerilimi artırarak iki dünya savaşına yol açmıştır.

• 20. Yüzyıl ve Sonrası: Bu yüzyıl, kapitalist sistemin alanının daralması (Rusya, Çin devrimleri), çokuluslu şirketlerin yükselişiyle küresel entegrasyonun artması ve gelişmiş "merkez" ile azgelişmiş "çevre" arasındaki ayrımın netleşmesiyle tanımlanır. Merkez ülkeler yüksek sanayileşme, yüksek ücretler ve demokratik kurumlarla nitelenirken, çevre ülkeler düşük sanayileşme, düşük ücretler, tarıma bağımlılık ve ana ürün ihracatına dayalı bir ekonomik yapı sergiler.

2. Marksist Teorinin Temelleri

Tarihsel Materyalizm

Brewer, incelenen tüm teorilerin Marx'ın tarihsel materyalist yaklaşımından esinlendiğini belirtir. Bu yaklaşımın temel özellikleri şunlardır:

• Ekonomik Temel ve Üstyapı: Toplum analizi, bireylerden değil, sosyal ilişkilerin yapısından başlamalıdır. İnsanların varlıklarını üretirken girdikleri üretim ilişkileri, toplumun ekonomik temelini oluşturur. Bu temel, yasal ve politik üstyapıyı ve toplumsal bilinci belirler.

• Üretim Tarzı (Mode of Production): Tarihin belirli bir aşamasını analiz etmek için kullanılan soyut bir kavramdır. Her üretim tarzı (ilkel-komünal ve komünist hariç), bir sömüren ve bir sömürülen sınıftan oluşan karşıt sınıfları tanımlar. Marx'ın analiz ettiği başlıca üretim biçimleri Asyatik, antik (köleci), feodal ve kapitalisttir.

• Tarihsel İlerleme: Tarih, üretici güçlerin gelişmesiyle mevcut üretim ilişkilerinin çatışmaya girmesi ve sosyal devrimlerle yeni bir üretim şekline geçilmesi olarak görülür.

İki Ana Teori Ekolü

Brewer, kapitalizmin küresel gelişimine yönelik Marksist teorileri iki ana gruba ayırır:

1. Klasik Marksist Yaklaşım:

    ◦ Temel Fikir: Kapitalizm, daha üstün bir sosyalist toplum için gerekli maddi koşulları ve sınıf güçlerini yaratan, tarihsel olarak ilerici bir roldedir.

    ◦ Gelişimin Motoru: Her ülkenin gelişimi, öncelikle kendi iç yapısı, özellikle de hâkim üretim biçimi tarafından belirlenir. Rekabet, kapitalistleri sürekli olarak üretkenliği artırmaya zorlar.

    ◦ Uluslararası İlişkiler: Kapitalizm birkaç merkezde ortaya çıkmış ve dünyaya yayılmıştır. Farklı bölgeler aynı yarışa farklı zamanlarda başlamışlardır. Bir bölgenin diğerinin zararına avantaj sağlaması tesadüfidir.

    ◦ Temsilcileri: Marx, Lenin ve çağdaşları.

2. Bağımlılık ve Dünya Sistemi Yaklaşımı:

    ◦ Temel Fikir: Kapitalizm, bir bölgenin (merkez) diğerini (çevre) sömürdüğü küresel bir sistemdir. Birkaç yerdeki gelişme, dünyanın geri kalanındaki "azgelişmişliğin gelişimi" pahasına gerçekleşir.

    ◦ Analiz Birimi: Bireysel ulus-devletler değil, bir bütün olarak dünya sistemidir. Bir bölgenin sistemdeki yeri, onun iç sınıf yapısını belirler.

    ◦ Sömürü Mekanizması: Sermaye akışı, kaynakların çevreden merkeze aktarılmasıdır. Azgelişmişlik, bir geri kalmışlık durumu değil, çevrenin dünya sistemine bağımlı bir şekilde entegre edilmesinin aktif bir sonucudur.

    ◦ Temsilcileri: Andre Gunder Frank, Immanuel Wallerstein.

3. Ana Düşünürlerin İncelenmesi

Brewer, eserinin büyük bölümünü bu iki ana ekol içindeki kilit düşünürlerin teorilerini kronolojik olarak incelemeye ayırmıştır.

Karl Marx (1818-1883)

Marx, "emperyalizm" kelimesini kullanmamış olsa da, sonraki teoriler için temel analitik çerçeveyi sunmuştur.

• Kapitalizm Analizi: Kapital eserinde, kapalı ve homojen bir kapitalist ekonomiyi analiz eder. Bu sistemde artı-değer, işçinin ürettiği değer ile yaşamını sürdürmesi için gereken (emek-gücü) değeri arasındaki farktan kaynaklanır. Rekabet, kapitalistleri sürekli sermaye birikimine ve teknolojik yeniliğe zorlar.

• Kapitalizmin Kökenleri ("İlkel Birikim"): Kapitalizm, Avrupa'daki feodal sistemin çözülmesiyle ortaya çıkmıştır. Köylülerin topraklarından zorla koparılması, hem mülksüz bir işçi sınıfı (proletarya) hem de endüstriyel ürünler için bir iç pazar yaratmıştır.

• Kapitalizmin Genişlemesi: Rekabet, kapitalistleri ucuz hammadde, yeni pazarlar ve taze işgücü arayışına iterek coğrafi olarak genişlemeye zorlar. Modern endüstrinin (Sanayi Devrimi) ortaya çıkışı, kapitalist üretimin maliyet avantajını muazzam ölçüde artırmış ve kapitalizm öncesi üretim biçimlerinin yok edilmesini hızlandırmıştır.

• Sömürgecilik Üzerine: Hindistan üzerine yazdığı makalelerde, Britanya hakimiyetinin yol açtığı büyük sefalete rağmen, eski, durgun Asyatik toplumu yıkarak ve modern bir ulus-devletin ön koşullarını (demiryolları, özel mülkiyet, eğitimli sınıf) yaratarak nihayetinde "ilerici" bir rol oynadığını savunmuştur.

Rosa Luxemburg (1871-1919)

Luxemburg, kapitalizmin varlığını sürdürebilmek için kapitalist olmayan bir çevreye ihtiyaç duyduğunu savunur.

• Artı-Değerin Gerçekleşmesi Sorunu: Luxemburg'un ana teorik argümanı, kapalı bir kapitalist sistemin kendi içinde birikim için ayrılan artı-değeri "gerçekleştiremeyeceği" yani satamayacağıdır. Bu nedenle, kapitalist olmayan dış pazarlara ihtiyaç duyar. Brewer, bu argümanın Marksist yeniden üretim şemalarının yanlış anlaşılmasına dayandığını ve hatalı olduğunu belirtir.

• Genişlemenin Gerçek Nedenleri: Daha geçerli olan argümanı, kapitalistlerin rekabetçi baskılarla hammadde ve ucuz işgücü arayışına girmeleridir. "Doğal" (pazar dışı) ekonomiler pazar rekabetine kapalı oldukları için, bu ekonomilerin zorla açılması gerekir.

• Kapitalizmin Sonu: Kapitalizm, tüm dünyayı yutup kapitalist olmayan çevreyi ortadan kaldırdığında, kendi varlık koşullarını da yok edeceği için çökmeye mahkumdur.

J. A. Hobson (1858-1940)

Marksist olmamasına rağmen, özellikle Lenin üzerindeki etkisiyle Marksist teori için merkezi bir figürdür.

• Eksik Tüketim Teorisi: Tekellerin yükselişi, gelirin küçük bir azınlığın elinde toplanmasına ve eşitsizliğin artmasına neden olur. Bu durum, zenginlerin tasarruf eğiliminin yüksek, kitlelerin tüketim gücünün ise düşük olması nedeniyle kronik bir "eksik tüketime" (veya aşırı birikime) yol açar.

• Sermaye İhracatı ve Emperyalizm: Ülke içinde kârlı yatırım alanları bulamayan fazla sermaye, yurtdışına yönelir. Emperyalizm, bu yurtdışı yatırımlarını güvence altına almak için yürütülen politikadır.

• Emperyalizmin Motoru: Emperyalizm bir bütün olarak ulus için "kötü bir iş" olmasına rağmen, bu politikadan kâr sağlayan küçük ama nüfuzlu bir "finansörler" grubu tarafından yönlendirilir.

Klasik Marksist Emperyalizm Teorisi: Hilferding, Bukharin ve Lenin

Bu üç düşünür, emperyalizmi kapitalizmin rekabetçi aşamasından tekelci aşamasına geçişiyle ilişkilendirir.

Rudolf Hilferding (1877-1941)

• Finans Sermayesi Kavramı: Hilferding'in ana katkısı, endüstriyel sermaye ile banka sermayesinin iç içe geçerek oluşturduğu "finans sermayesi" (mali sermaye) kavramıdır. Bu dev sermaye grupları, ekonomiyi bankalar aracılığıyla kontrol eder.

• Korumacılık ve Ekonomik Bölge: Tekeller, ulusal pazarlarını yabancı rekabetten korumak için devletten korumacı gümrük vergileri talep eder. Bu durum, finans sermayesinin kendi "ulusal ekonomi bölgesini" genişletme ve bu bölgeyi sömürme arayışına yol açar. Bu politika, emperyalist genişlemenin temelini oluşturur.

Nikolay Buharin (1888-1938)

• Dünya Ekonomisi Analizi: Buharin, Hilferding'in analizini bir dünya ekonomisi çerçevesine oturtmuştur. İki karşıt eğilim tespit eder: sermayenin "uluslararasılaşması" (küresel pazarın büyümesi) ve "ulusallaşması" (sermayenin ulusal temelli bloklar halinde örgütlenmesi).

• Devletçi Kapitalist Kuruluşlar: Finans sermayesi blokları, devletle bütünleşerek "devletçi kapitalist kuruluşlar" (state capitalist trusts) haline gelir. Rekabet artık şirketler arasında değil, bu ulusal bloklar arasında askeri ve siyasi yollarla yürütülür. Bu durum emperyalistler arası savaşı kaçınılmaz kılar.

Vladimir Lenin (1870-1924)

• Emperyalizm: Kapitalizmin Tekelci Aşaması: Lenin, emperyalizmi bir politika değil, kapitalizmin ulaştığı en yüksek ve son "tekelci aşama" olarak tanımlar. Bu aşamanın beş temel özelliği vardır: tekellerin hakimiyeti, finans sermayesinin oluşumu, sermaye ihracatının önemi, dünyanın uluslararası karteller arasında paylaşılması ve dünyanın büyük kapitalist güçler arasında bölgesel olarak paylaşımının tamamlanması.

• Asalaklık ve Çürüme: Lenin, sermaye ihracatının zengin ülkelerdeki gelişmeyi yavaşlatarak bir "asalaklık" ve "çürüme" yarattığını savunur. Emperyalist ülkeler, sömürgelerden elde ettikleri "süper kârlar" ile kendi işçi sınıflarının bir üst tabakası olan "emek aristokrasisine" rüşvet vererek onları devrimden uzaklaştırır.

• Ultra-Emperyalizm Eleştirisi: Kautsky'nin, emperyalist güçlerin savaşmak yerine dünyayı barışçıl bir şekilde ortaklaşa sömürecekleri ("ultra-emperyalizm") teorisini şiddetle reddeder. Lenin'e göre, güç dengelerindeki eşitsiz gelişim nedeniyle emperyalistler arası savaş kaçınılmazdır.

Paul Baran (1910-1964)

Baran'ın eseri, klasik Marksist görüşten bağımlılık teorilerine geçişte bir dönüm noktasıdır.

• Tekel ve Ekonomik Durgunluk: Klasik Marksistlerin aksine Baran, tekelin gelişimi hızlandırmadığını, aksine hem gelişmiş hem de azgelişmiş ülkelerde ekonomik durgunluğa yol açtığını savunur. Tekeller, kârlarını korumak için üretimi ve yatırımı kısıtlarlar.

• Ekonomik İhtiyaç Fazlası (Economic Surplus): Baran, analizi için "ekonomik ihtiyaç fazlası" kavramını kullanır. Azgelişmiş ülkelerdeki sorun, ihtiyaç fazlasının azlığı değil, bu fazlanın ya yabancı sermaye tarafından ülke dışına çıkarılması ya da yerel elitler tarafından verimsiz (lüks tüketim, spekülasyon vb.) bir şekilde kullanılmasıdır.

• Azgelişmişliğin Sürekliliği: Azgelişmiş ülkelerdeki hâkim sınıflar (toprak sahipleri, işbirlikçi-komprador burjuvazi ve yabancı sermaye), mevcut düzenin devamından çıkar sağladıkları için gerçek bir ekonomik gelişmeyi engellerler.

Bağımlılık Teorileri: Frank, Wallerstein ve Amin

Bu ekol, azgelişmişliğin geri kalmışlıktan değil, kapitalist dünya sistemine bağımlı bir şekilde entegre olmaktan kaynaklandığını savunur.

Andre Gunder Frank (1929-2005)

• Azgelişmişliğin Gelişimi: Frank, "azgelişmişliğin gelişimi" (development of underdevelopment) kavramını popülerleştirmiştir. Kapitalizm, 16. yüzyıldan beri var olan tek bir dünya sistemidir ve bu sistem, bir "büyükşehir-uydu şehir" (metropolis-satellite) zinciri aracılığıyla çevreden (uydu) merkeze (büyükşehir) sürekli olarak ihtiyaç fazlası aktarır.

• Kapitalizm Tanımı: Kapitalizmi pazar için üretim ve mübadele olarak tanımlar. Bu nedenle Latin Amerika, fethinden beri kapitalisttir ve feodal bir geçmişi yoktur. Bu tanım, üretimi merkeze alan Marksist anlayıştan koptuğu için eleştirilmiştir.

Immanuel Wallerstein (1930-2019)

• Modern Dünya Sistemi: Analiz birimini "dünya sistemi" olarak alır. Modern dünya sistemi, 16. yüzyılda ortaya çıkan kapitalist bir "dünya ekonomisidir". Bu sistem üç katmanlı bir yapıya sahiptir: merkezçevre ve yarı-çevre.

• Sömürü Mekanizması: Merkezdeki güçlü devletler, çevredeki zayıf devletleri sömürerek ihtiyaç fazlasını kendilerine aktarır. Emek kontrol biçimleri (merkezde serbest ücretli emek, çevrede zoraki emek) sistemdeki konuma göre belirlenir. Yarı-çevre, sistemi istikrarlı kılan bir ara katman işlevi görür.

Samir Amin (1931-2018)

• Eşitsiz Gelişme ve Uzmanlaşma: Dünya çapındaki birikim sürecinin "eşitsiz gelişme" yarattığını savunur. Merkezin üretkenlikteki üstünlüğü, "haksız bir uzmanlaşmaya" yol açar. Çevre, sadece kaynak-tabanlı etkinliklerde rekabet edebilirken, merkez sanayileşmiş ve kendi iç dinamikleriyle büyüyen ("otosentrik") bir yapıya sahiptir.

• Merkez ve Çevre Kapitalizmi: Merkezdeki kapitalizm, kapitalizm öncesi yapıları tasfiye edip homojen bir yapı oluştururken; çevredeki kapitalizm, kapitalizm öncesi şekillerle bir arada var olur ve ekonomide sektörler arası bir "kopukluğa" (disarticulation) neden olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.

[MAR] YOUTUBE KANALI

LİDER

Karl Marx - Kapital

Kısa Sovyet Film ve Belgeseller [Türkçe]