MAR
Özet
Bu yazı, Anthony Brewer'ın Marksist
Emperyalizm Teorileri: Eleştirel Bir Analiz adlı eserinin bir sentezini
sunmaktadır. Brewer'ın temel amacı, emperyalizm ve kapitalist dünya
ekonomisinin gelişimi üzerine yazılmış Marksist eserleri, hem taraftar hem de
eleştirel bir yaklaşımla incelemektir. Eser, Marksist teorilerin genellikle ya
toptan kabul edildiğini ya da reddedildiğini, ancak yapıcı bir eleştiriyle bu
teorilerden öğrenilecek çok şey olduğunu savunur.
Brewer, Marksist emperyalizm
teorilerini iki ana eksende gruplandırır:
1. Klasik Marksist Görüş
(Marx'tan Lenin'e): Kapitalizmin, sosyalizmin maddi ön koşullarını
yaratan ilerici bir güç olduğu ve gelişimin temel olarak her ülkenin kendi iç
yapısı tarafından belirlendiği yaklaşımı. Bu ekolde rekabet, kapitalist
gelişimin itici gücüdür.
2. Bağımlılık ve Dünya
Sistemi Teorileri (Frank, Wallerstein, Amin): Kapitalizmi, bir
bölgenin diğerini sömürdüğü küresel bir sistem olarak gören yaklaşım. Bu görüşe
göre, merkezdeki gelişme, çevrede "azgelişmişliğin gelişimine" neden
olur. Analiz birimi ulus-devlet değil, dünya sisteminin kendisidir.
Yazı, Brewer'ın tarihsel çerçeve
sunumunu, Marksist teorinin temel kavramlarını (tarihsel materyalizm, üretim
şekli vb.) ve Marx, Luxemburg, Hobson, Hilferding, Bukharin, Lenin, Baran,
Frank, Wallerstein, Amin ve Emmanuel gibi kilit düşünürlerin teorilerine yönelik
analizini ayrıntılı bir şekilde ele almaktadır. Brewer, özellikle tekelin
yükselişi, sermaye ihracatı, eksik tüketim, finans sermayesi ve haksız mübadele
gibi temel kavramların bu düşünürler tarafından nasıl ele alındığını ve
birbirleriyle nasıl ilişkilendirildiğini inceler. Yazı, Brewer'ın eserinin ana
argümanlarını, teorik katkılarını ve eleştirilerini objektif ve bütüncül bir
bakış açısıyla özetlemektedir.
1. Giriş ve Temel Kavramlar
Brewer'ın Amacı ve Yaklaşımı
Anthony Brewer, Marksist
Emperyalizm Teorileri adlı eserinde, kapitalist dünya ekonomisinin ortaya
çıkışı ve gelişimini ele alan Marksist literatürü izlemeyi amaçlar. Yazar, bu
konuya hem taraftar hem de eleştirel bir perspektiften yaklaşır. Yaklaşımının
eleştirel olmasının nedeni, Marksist teorilerin sıklıkla detaylı bir inceleme
veya yapıcı eleştirilere tabi tutulmadan ya tamamen kabul edilmesi ya da
reddedilmesidir. Taraftar olmasının sebebi ise, bu teorilerden öğrenilecek çok
değerli dersler olduğuna inanmasıdır. Eserin ikinci basımına, Marksist düşünce
üzerindeki derin etkisi nedeniyle Marksist olmayan J. A. Hobson üzerine bir
bölüm eklenmiştir.
Modern Dünyanın Temel
Gelişmeleri
Brewer'a göre son birkaç yüzyıl,
dünyayı dönüştüren ve birbiriyle bağlantılı üç temel gelişime tanıklık
etmiştir:
1. Üretim ve Üretkenlik
Artışı: Üretim, daha önce hayal bile edilemeyecek seviyelere ulaşmış,
birçok endüstri ve malın doğası kökten değişmiştir.
2. Küresel Eşitsizlik: Dünyanın
farklı bölgeleri arasındaki zenginlik ve güç eşitsizlikleri benzeri görülmemiş
boyutlara ulaşmıştır. Gelişmiş ülkelerdeki refah ile azgelişmiş bölgelerdeki
kıtlık arasındaki uçurum, modern dünyanın karakterini belirlemektedir.
3. Kapitalist Üretim
İlişkilerinin Yayılması: Üretimin serbest ücretli emekçiler çalıştıran
ve kâr amacıyla faaliyet gösteren özel sermayedarlar tarafından
gerçekleştirildiği kapitalist sistem, gelişmiş ülkelerde önceki tüm üretim
biçimlerinin yerini almış ve azgelişmiş bölgeleri de dünya pazarına entegre
ederek geleneksel yapıları aşındırmıştır.
Bu gelişmeler, Avrupa ve Amerikan
askeri-politik baskınlığının ve sömürge imparatorluklarının temelini oluşturan
ekonomik üstünlüğü de beraberinde getirmiştir. Emperyalist genişlemenin temel
güdüleri ekonomik olmuştur; amaç zenginleşmek, ucuz hammadde ve emek
kaynaklarına erişmek ve tekelleştirilmiş pazarlar yaratmaktır.
Tarihsel Çerçeve
Brewer, emperyalizm teorilerini
anlamak için tarihsel bir bağlam sunar. Bu çerçeve, dünya ekonomisinin evrimini
birkaç ana döneme ayırır:
• "Ticari"
Dönem (yaklaşık 1500-1800): Bu dönem İspanyol ve Portekiz
imparatorluklarının deniz yoluyla genişlemesiyle başlar. İspanyol İmparatorluğu
Amerika'dan getirilen değerli metallere, Portekiz İmparatorluğu ise baharat ve
köle ticaretine dayanıyordu. 17. yüzyılda önem, Karayipler'deki köle
plantasyonlarında şeker üretimine kaymış ve "Atlantik Üçgeni"
(Avrupa'dan Afrika'ya mamul mal, Afrika'dan Amerika'ya köle, Amerika'dan
Avrupa'ya şeker) ticareti ortaya çıkmıştır. Bu dönemde Avrupa etkisi,
Amerika'da üretim sistemlerini zorla değiştirirken, Asya ve Afrika'da
genellikle yüzeysel veya yıkıcı (köle ticareti, Hindistan'ın talanı) olmuştur.
• Klasik Kapitalist
Gelişim Çağı (yaklaşık 1800 sonrası): Britanya merkezli Sanayi
Devrimi, bu dönemin başlangıcıdır. Britanya, rekabetçi ve esnek şirketlere
dayalı yapısıyla dünya pazarlarını domine etmiştir. 19. yüzyıl sonuna doğru
Almanya ve ABD, Britanya'nın en büyük rakipleri olarak ortaya çıkmış, Japonya
ise Avrupa dışında tam kapitalist gelişmeyi başaran tek örnek olmuştur. Bu
dönemde dünya, "gelişmiş" (imalat ürünleri ihraç eden) ve
"azgelişmiş" (gıda ve hammadde ihraç eden) bölgeler olarak keskin bir
şekilde bölünmüştür.
• "Emperyalist
Aşama" (19. Yüzyıl Sonu): Lenin'in terminolojisiyle bu dönem,
tekelci sermayenin (karteller, ortaklıklar) yükselişiyle karakterize edilir.
Sermaye ihracatı, mal ticaretini tamamlayarak önem kazanmıştır. Bu dönemde,
özellikle Afrika'da, sömürge kontrolü altına alınmamış son bölgeleri paylaşmak
için büyük bir rekabet yaşanmış ve bu durum, Almanya gibi yükselen güçlerle
Britanya gibi yerleşik imparatorluklar arasında gerilimi artırarak iki dünya
savaşına yol açmıştır.
• 20. Yüzyıl ve Sonrası: Bu
yüzyıl, kapitalist sistemin alanının daralması (Rusya, Çin devrimleri),
çokuluslu şirketlerin yükselişiyle küresel entegrasyonun artması ve gelişmiş
"merkez" ile azgelişmiş "çevre" arasındaki ayrımın
netleşmesiyle tanımlanır. Merkez ülkeler yüksek sanayileşme, yüksek ücretler ve
demokratik kurumlarla nitelenirken, çevre ülkeler düşük sanayileşme, düşük
ücretler, tarıma bağımlılık ve ana ürün ihracatına dayalı bir ekonomik yapı
sergiler.
2. Marksist Teorinin Temelleri
Tarihsel Materyalizm
Brewer, incelenen tüm teorilerin
Marx'ın tarihsel materyalist yaklaşımından esinlendiğini belirtir. Bu yaklaşımın
temel özellikleri şunlardır:
• Ekonomik Temel ve
Üstyapı: Toplum analizi, bireylerden değil, sosyal ilişkilerin
yapısından başlamalıdır. İnsanların varlıklarını üretirken girdikleri üretim
ilişkileri, toplumun ekonomik temelini oluşturur. Bu temel, yasal ve politik
üstyapıyı ve toplumsal bilinci belirler.
• Üretim Tarzı (Mode of
Production): Tarihin belirli bir aşamasını analiz etmek için
kullanılan soyut bir kavramdır. Her üretim tarzı (ilkel-komünal ve komünist
hariç), bir sömüren ve bir sömürülen sınıftan oluşan karşıt sınıfları tanımlar.
Marx'ın analiz ettiği başlıca üretim biçimleri Asyatik, antik (köleci), feodal
ve kapitalisttir.
• Tarihsel İlerleme: Tarih,
üretici güçlerin gelişmesiyle mevcut üretim ilişkilerinin çatışmaya girmesi ve
sosyal devrimlerle yeni bir üretim şekline geçilmesi olarak görülür.
İki Ana Teori Ekolü
Brewer, kapitalizmin küresel
gelişimine yönelik Marksist teorileri iki ana gruba ayırır:
1. Klasik Marksist
Yaklaşım:
◦ Temel
Fikir: Kapitalizm, daha üstün bir sosyalist toplum için gerekli maddi
koşulları ve sınıf güçlerini yaratan, tarihsel olarak ilerici bir roldedir.
◦ Gelişimin
Motoru: Her ülkenin gelişimi, öncelikle kendi iç yapısı, özellikle de hâkim
üretim biçimi tarafından belirlenir. Rekabet, kapitalistleri sürekli olarak
üretkenliği artırmaya zorlar.
◦ Uluslararası
İlişkiler: Kapitalizm birkaç merkezde ortaya çıkmış ve dünyaya
yayılmıştır. Farklı bölgeler aynı yarışa farklı zamanlarda başlamışlardır. Bir
bölgenin diğerinin zararına avantaj sağlaması tesadüfidir.
◦ Temsilcileri: Marx,
Lenin ve çağdaşları.
2. Bağımlılık ve Dünya
Sistemi Yaklaşımı:
◦ Temel
Fikir: Kapitalizm, bir bölgenin (merkez) diğerini (çevre) sömürdüğü
küresel bir sistemdir. Birkaç yerdeki gelişme, dünyanın geri kalanındaki
"azgelişmişliğin gelişimi" pahasına gerçekleşir.
◦ Analiz
Birimi: Bireysel ulus-devletler değil, bir bütün olarak dünya
sistemidir. Bir bölgenin sistemdeki yeri, onun iç sınıf yapısını belirler.
◦ Sömürü
Mekanizması: Sermaye akışı, kaynakların çevreden merkeze
aktarılmasıdır. Azgelişmişlik, bir geri kalmışlık durumu değil, çevrenin dünya
sistemine bağımlı bir şekilde entegre edilmesinin aktif bir sonucudur.
◦ Temsilcileri: Andre
Gunder Frank, Immanuel Wallerstein.
3. Ana Düşünürlerin
İncelenmesi
Brewer, eserinin büyük bölümünü
bu iki ana ekol içindeki kilit düşünürlerin teorilerini kronolojik olarak
incelemeye ayırmıştır.
Karl Marx (1818-1883)
Marx, "emperyalizm"
kelimesini kullanmamış olsa da, sonraki teoriler için temel analitik çerçeveyi
sunmuştur.
• Kapitalizm Analizi: Kapital eserinde,
kapalı ve homojen bir kapitalist ekonomiyi analiz eder. Bu sistemde artı-değer,
işçinin ürettiği değer ile yaşamını sürdürmesi için gereken (emek-gücü) değeri
arasındaki farktan kaynaklanır. Rekabet, kapitalistleri sürekli sermaye birikimine
ve teknolojik yeniliğe zorlar.
• Kapitalizmin Kökenleri
("İlkel Birikim"): Kapitalizm, Avrupa'daki feodal sistemin
çözülmesiyle ortaya çıkmıştır. Köylülerin topraklarından zorla koparılması, hem
mülksüz bir işçi sınıfı (proletarya) hem de endüstriyel ürünler için bir iç
pazar yaratmıştır.
• Kapitalizmin
Genişlemesi: Rekabet, kapitalistleri ucuz hammadde, yeni pazarlar ve
taze işgücü arayışına iterek coğrafi olarak genişlemeye zorlar. Modern
endüstrinin (Sanayi Devrimi) ortaya çıkışı, kapitalist üretimin maliyet
avantajını muazzam ölçüde artırmış ve kapitalizm öncesi üretim biçimlerinin yok
edilmesini hızlandırmıştır.
• Sömürgecilik Üzerine: Hindistan
üzerine yazdığı makalelerde, Britanya hakimiyetinin yol açtığı büyük sefalete
rağmen, eski, durgun Asyatik toplumu yıkarak ve modern bir ulus-devletin ön
koşullarını (demiryolları, özel mülkiyet, eğitimli sınıf) yaratarak nihayetinde
"ilerici" bir rol oynadığını savunmuştur.
Rosa Luxemburg (1871-1919)
Luxemburg, kapitalizmin varlığını
sürdürebilmek için kapitalist olmayan bir çevreye ihtiyaç duyduğunu savunur.
• Artı-Değerin
Gerçekleşmesi Sorunu: Luxemburg'un ana teorik argümanı, kapalı bir
kapitalist sistemin kendi içinde birikim için ayrılan artı-değeri
"gerçekleştiremeyeceği" yani satamayacağıdır. Bu nedenle, kapitalist
olmayan dış pazarlara ihtiyaç duyar. Brewer, bu argümanın Marksist yeniden
üretim şemalarının yanlış anlaşılmasına dayandığını ve hatalı olduğunu
belirtir.
• Genişlemenin Gerçek
Nedenleri: Daha geçerli olan argümanı, kapitalistlerin rekabetçi
baskılarla hammadde ve ucuz işgücü arayışına girmeleridir. "Doğal"
(pazar dışı) ekonomiler pazar rekabetine kapalı oldukları için, bu ekonomilerin
zorla açılması gerekir.
• Kapitalizmin Sonu: Kapitalizm,
tüm dünyayı yutup kapitalist olmayan çevreyi ortadan kaldırdığında, kendi
varlık koşullarını da yok edeceği için çökmeye mahkumdur.
J. A. Hobson (1858-1940)
Marksist olmamasına rağmen,
özellikle Lenin üzerindeki etkisiyle Marksist teori için merkezi bir figürdür.
• Eksik Tüketim Teorisi: Tekellerin
yükselişi, gelirin küçük bir azınlığın elinde toplanmasına ve eşitsizliğin
artmasına neden olur. Bu durum, zenginlerin tasarruf eğiliminin yüksek,
kitlelerin tüketim gücünün ise düşük olması nedeniyle kronik bir "eksik
tüketime" (veya aşırı birikime) yol açar.
• Sermaye İhracatı ve
Emperyalizm: Ülke içinde kârlı yatırım alanları bulamayan fazla
sermaye, yurtdışına yönelir. Emperyalizm, bu yurtdışı yatırımlarını güvence
altına almak için yürütülen politikadır.
• Emperyalizmin Motoru: Emperyalizm
bir bütün olarak ulus için "kötü bir iş" olmasına rağmen, bu
politikadan kâr sağlayan küçük ama nüfuzlu bir "finansörler" grubu
tarafından yönlendirilir.
Klasik Marksist Emperyalizm
Teorisi: Hilferding, Bukharin ve Lenin
Bu üç düşünür, emperyalizmi
kapitalizmin rekabetçi aşamasından tekelci aşamasına geçişiyle ilişkilendirir.
Rudolf Hilferding (1877-1941)
• Finans Sermayesi
Kavramı: Hilferding'in ana katkısı, endüstriyel sermaye ile banka
sermayesinin iç içe geçerek oluşturduğu "finans sermayesi" (mali
sermaye) kavramıdır. Bu dev sermaye grupları, ekonomiyi bankalar aracılığıyla
kontrol eder.
• Korumacılık ve Ekonomik
Bölge: Tekeller, ulusal pazarlarını yabancı rekabetten korumak için
devletten korumacı gümrük vergileri talep eder. Bu durum, finans sermayesinin
kendi "ulusal ekonomi bölgesini" genişletme ve bu bölgeyi sömürme
arayışına yol açar. Bu politika, emperyalist genişlemenin temelini oluşturur.
Nikolay Buharin (1888-1938)
• Dünya Ekonomisi
Analizi: Buharin, Hilferding'in analizini bir dünya ekonomisi
çerçevesine oturtmuştur. İki karşıt eğilim tespit eder: sermayenin
"uluslararasılaşması" (küresel pazarın büyümesi) ve
"ulusallaşması" (sermayenin ulusal temelli bloklar halinde
örgütlenmesi).
• Devletçi Kapitalist
Kuruluşlar: Finans sermayesi blokları, devletle bütünleşerek
"devletçi kapitalist kuruluşlar" (state capitalist trusts) haline
gelir. Rekabet artık şirketler arasında değil, bu ulusal bloklar arasında
askeri ve siyasi yollarla yürütülür. Bu durum emperyalistler arası savaşı
kaçınılmaz kılar.
Vladimir Lenin (1870-1924)
• Emperyalizm:
Kapitalizmin Tekelci Aşaması: Lenin, emperyalizmi bir politika değil,
kapitalizmin ulaştığı en yüksek ve son "tekelci aşama" olarak
tanımlar. Bu aşamanın beş temel özelliği vardır: tekellerin hakimiyeti, finans
sermayesinin oluşumu, sermaye ihracatının önemi, dünyanın uluslararası
karteller arasında paylaşılması ve dünyanın büyük kapitalist güçler arasında
bölgesel olarak paylaşımının tamamlanması.
• Asalaklık ve Çürüme: Lenin,
sermaye ihracatının zengin ülkelerdeki gelişmeyi yavaşlatarak bir
"asalaklık" ve "çürüme" yarattığını savunur. Emperyalist
ülkeler, sömürgelerden elde ettikleri "süper kârlar" ile kendi işçi
sınıflarının bir üst tabakası olan "emek aristokrasisine" rüşvet
vererek onları devrimden uzaklaştırır.
• Ultra-Emperyalizm
Eleştirisi: Kautsky'nin, emperyalist güçlerin savaşmak yerine dünyayı
barışçıl bir şekilde ortaklaşa sömürecekleri ("ultra-emperyalizm")
teorisini şiddetle reddeder. Lenin'e göre, güç dengelerindeki eşitsiz gelişim
nedeniyle emperyalistler arası savaş kaçınılmazdır.
Paul Baran (1910-1964)
Baran'ın eseri, klasik Marksist
görüşten bağımlılık teorilerine geçişte bir dönüm noktasıdır.
• Tekel ve Ekonomik
Durgunluk: Klasik Marksistlerin aksine Baran, tekelin gelişimi
hızlandırmadığını, aksine hem gelişmiş hem de azgelişmiş ülkelerde ekonomik
durgunluğa yol açtığını savunur. Tekeller, kârlarını korumak için üretimi ve
yatırımı kısıtlarlar.
• Ekonomik İhtiyaç
Fazlası (Economic Surplus): Baran, analizi için "ekonomik ihtiyaç
fazlası" kavramını kullanır. Azgelişmiş ülkelerdeki sorun, ihtiyaç
fazlasının azlığı değil, bu fazlanın ya yabancı sermaye tarafından ülke dışına
çıkarılması ya da yerel elitler tarafından verimsiz (lüks tüketim, spekülasyon
vb.) bir şekilde kullanılmasıdır.
• Azgelişmişliğin
Sürekliliği: Azgelişmiş ülkelerdeki hâkim sınıflar (toprak sahipleri,
işbirlikçi-komprador burjuvazi ve yabancı sermaye), mevcut düzenin devamından
çıkar sağladıkları için gerçek bir ekonomik gelişmeyi engellerler.
Bağımlılık Teorileri: Frank,
Wallerstein ve Amin
Bu ekol, azgelişmişliğin geri
kalmışlıktan değil, kapitalist dünya sistemine bağımlı bir şekilde entegre
olmaktan kaynaklandığını savunur.
Andre Gunder Frank (1929-2005)
• Azgelişmişliğin
Gelişimi: Frank, "azgelişmişliğin gelişimi" (development of
underdevelopment) kavramını popülerleştirmiştir. Kapitalizm, 16. yüzyıldan beri
var olan tek bir dünya sistemidir ve bu sistem, bir "büyükşehir-uydu
şehir" (metropolis-satellite) zinciri aracılığıyla çevreden (uydu) merkeze
(büyükşehir) sürekli olarak ihtiyaç fazlası aktarır.
• Kapitalizm Tanımı: Kapitalizmi
pazar için üretim ve mübadele olarak tanımlar. Bu nedenle Latin Amerika,
fethinden beri kapitalisttir ve feodal bir geçmişi yoktur. Bu tanım, üretimi
merkeze alan Marksist anlayıştan koptuğu için eleştirilmiştir.
Immanuel Wallerstein
(1930-2019)
• Modern Dünya Sistemi: Analiz
birimini "dünya sistemi" olarak alır. Modern dünya sistemi, 16.
yüzyılda ortaya çıkan kapitalist bir "dünya ekonomisidir". Bu sistem
üç katmanlı bir yapıya sahiptir: merkez, çevre ve yarı-çevre.
• Sömürü Mekanizması: Merkezdeki
güçlü devletler, çevredeki zayıf devletleri sömürerek ihtiyaç fazlasını
kendilerine aktarır. Emek kontrol biçimleri (merkezde serbest ücretli emek,
çevrede zoraki emek) sistemdeki konuma göre belirlenir. Yarı-çevre, sistemi
istikrarlı kılan bir ara katman işlevi görür.
Samir Amin (1931-2018)
• Eşitsiz Gelişme ve
Uzmanlaşma: Dünya çapındaki birikim sürecinin "eşitsiz
gelişme" yarattığını savunur. Merkezin üretkenlikteki üstünlüğü,
"haksız bir uzmanlaşmaya" yol açar. Çevre, sadece kaynak-tabanlı
etkinliklerde rekabet edebilirken, merkez sanayileşmiş ve kendi iç
dinamikleriyle büyüyen ("otosentrik") bir yapıya sahiptir.
• Merkez ve Çevre
Kapitalizmi: Merkezdeki kapitalizm, kapitalizm öncesi yapıları tasfiye
edip homojen bir yapı oluştururken; çevredeki kapitalizm, kapitalizm öncesi
şekillerle bir arada var olur ve ekonomide sektörler arası bir
"kopukluğa" (disarticulation) neden olur.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.