Mahmut Boyuneğmez
Bu
makalede, Google, Meta ve TikTok gibi platformları, üretim ve dolaşım süreçleri
arasındaki ayrımı temel alarak analiz etmek istiyoruz. Temel tezimiz, bu
platformların doğrudan "artık-değer" üreten mekanizmalar olmaktan
ziyade, toplumsal müşterekleri "çitleyen" (enclosure) ve küresel artık-değer
pastasından pay alan "dijital rantiye" yapıları olduğudur.
I.
Giriş: Dijital Müştereklerin Çitlenmesi ve Rant Kavramı
Google
ve Meta gibi yapılar, geleneksel sanayi sermayesinden farklı olarak, toplumsal
etkileşimin gerçekleştiği dijital alanları mülkiyet altına almıştır. Bu süreç,
Marx’ın Kapital’de (1867) tarif ettiği "ilkel birikim" ve
"toprakların çitlenmesi" (enclosure) olgusunun dijital alana
uyarlanmasıdır.
Platformlar,
kullanıcıları bir ücret ilişkisine sokmazlar; ancak onların etkileşimlerini
veri ve dikkat olarak mülkleştirirler. Bu durum, sömürünün biçim
değiştirdiğini, fabrikadaki bedensel emek sömürüsünden, günlük yaşamın ve
iletişimin sermaye tarafından "gaspedildiği" bir rantiye dinamiğine
geçildiğini gösterir.
II.
Platformun Fiyatı ve Sermayeleştirilmiş Rant
Dijital
platformların 2025 Aralık itibarıyla ulaştığı trilyon dolarlık “piyasa
değerleri”, eş deyişle fiyatları (Alphabet: yaklaşık 3,6 T$; Meta: yaklaşık
1,64 T$), sanayi sermayesindeki gibi "geçmiş emek" maliyetini değil,
"gelecekteki kâr beklentilerini" yansıtır.
- Sermayeleştirilmiş
Rant: Platformun “piyasa
değeri” yani fiyatı, Marx’ın tarif ettiği sermaye döngüsünde (P-M-P')
dolaşım aşamasının kontrolünden gelir. Platform, bir "toplumsal
realizasyon aygıtı" (değerin paraya dönüşmesini sağlayan araç) olarak
işlev gördüğü için bir fiyata sahiptir.
- Veri
ve Algoritmik Tekel:
“Piyasa değeri/fiyatı”, verinin ham halinden değil, TikTok veya Instagram
algoritmaları aracılığıyla bu verinin "satın alma davranışını
öngörme" gücüne dönüştürülmesinden gelir.
Platformun
"Piyasa Değeri"/Fiyatı: Dijital Rantın Anatomisi
Dijital
platformlar hakkında en büyük yanılsama, Google veya Meta gibi devlerin “piyasa
değerleri”nin, sanayi fabrikalarındaki gibi bir "içsel artık-değer
üretimi" sonucu oluştuğunu sanmaktır. Marksist bir analizle bu durumu şu
şekilde netleştirmeliyiz:
1.
Değer Değil, Sermayeleştirilmiş Rant Beklentisi (Hayali Sermaye): Platformların trilyon dolarlık “piyasa
değerleri”, klasik anlamda harcanan emek zamanıyla oluşan bir "değer"
değildir. Bu, Marx’ın tarif ettiği hayali sermayedir (fictitious capital).
Platformun piyasa değeri/fiyatı, aslında platformun sanayi sermayesinden
gelecekte koparacağı "rant paylarının" bugünkü piyasa koşullarında
fiyatlanmasıdır. Yani platformun fiyatı, salt kendi değerini yansıtmaz,
başkalarının ürettiği değerden ne kadar pay alabileceğine (rant toplama
kapasitesine) göre oluşur.
2.
Meta Satışı mı, Erişim Hakkı mı?
Platform, reklamverene (sanayici kapitaliste) fiziksel bir meta satmaz.
Platformun yaptığı şey, mülkiyetinde tuttuğu ve kullanıcı etkileşimiyle sürekli
genişleyen "dijital meydana" erişim hakkı satmaktır.
- Dijital
Rant: Sanayici
kapitalist, ürettiği metaları (ayakkabı, otomobil vb.) realize edebilmek
(satabilmek) için platformun çitlediği bu alana girmek zorundadır. Ödediği
"reklam ücreti", aslında bir dijital rantiye ödemesidir.
- Artık-Değer
Transferi: Burada
platform, bir "meta üreticisi" değil, sanayide üretilmiş olan
toplam artı-değerin bir kısmına el koyan bir aracı/rantiyedir.
3.
Kullanıcının Rolü: Değer Üreticisi mi, Rant Besleyicisi mi? Kullanıcıların "artık-değer"
üretmediği tespiti burada kritikleşir:
- Kullanıcı
bir ücret karşılığı çalışmadığı için sömürülen "üretken işçi"
konumunda değildir.
- Ancak
kullanıcı, etkileşimiyle platformun sabit sermayesini (algoritmasını) daha
verimli kılar. Kullanıcının varlığı, platformun "reklam isabet
oranını" artırır.
- Bu
durum, platformun sanayici kapitalistle pazarlık masasına oturduğunda
elini güçlendirir. Yani kullanıcı değer üretmez; platformun sanayi
sermayesinden değer transfer etme (rant toplama) gücünü üretir.
Özetle
platformlar, toplumsal yaşamın en mahrem alanlarını mülkiyet altına alarak,
buraları sanayi sermayesinin ürünlerini satmak için kullandığı birer
"geçiş ücreti noktasına" (tollgate) dönüştürmüştür. Platform, üretim
sürecinin değil, realizasyon (paraya dönüşme) ve dolaşım sürecinin yeni
hakimidir.
III.
Metcalfe Yasası ve Ağ Etkileri: Değerin Üstel Artışı
Platformların
monopol (tekel) eğilimi, Metcalfe Yasası ile açıklanabilir. İletişim ağlarında
ağın fiyatı, kullanıcı sayısının karesiyle (n²) orantılıdır.
Marksist
bir okumayla; her yeni kullanıcı ağın toplumsal kullanım değerini artırırken,
sermaye bu kolektif gücü reklamverenler için bir değişim değerine (reklam
geliri) tahvil eder. Kullanıcı burada değişim değeri üretmez; ancak platformun
"artık-değer transferi" yapabilme kapasitesini (pazarlık gücünü)
üstel olarak artırır. Örneğin, Meta'nın aile uygulamaları (Facebook, Instagram,
WhatsApp) 2025'te yaklaşık 3,98 milyar aylık aktif kullanıcıya ulaşmıştır; bu
üstel büyüme, platformların hakimiyetini pekiştirmektedir.
IV.
Kullanıcı Sömürülüyor mu? "Dijital Emek" Tartışması
Kullanıcının
"sömürülüp sömürülmediği" sorusu, sömürünün tanımına göre iki ana
eksende tartışılmaktadır:
A.
Christian Fuchs ve "Sınırsız Sömürü" Tezi
Fuchs,
kullanıcıların platformda geçirdiği her anın bir "emek süreci"
olduğunu savunur. Kullanıcı bir ücret almadığı için, sömürü oranı (s/v) teorik
olarak sonsuzdur. Ona göre, boş zaman ile iş zamanı arasındaki sınır
yıkılmıştır ve kullanıcılar "dijital proletarya"nın parçasıdır.
B.
Ursula Huws ve "Realizasyon" Eleştirisi
Görüşüne
katıldığımız Huws’a göre ise, kullanıcılar sömürülmektedir ancak bu üretken bir
sömürü değildir.
•
Kullanım Değeri Tüketimi: Kullanıcı, platformun sunduğu hizmeti tüketir.
•
Artık-Değer Transferi: Reklamveren şirket, ayakkabı fabrikasındaki
işçiden elde ettiği artık-değerin bir kısmını, malını satabilmek (realize
etmek) için platforma "transfer" eder.
•
Sömürünün Mahiyeti: Kullanıcı, platformda değer yaratmaz; ancak
kullanıcının varlığı, platformun sanayi sermayesinden pay koparmasını sağlar.
Bu anlamda kullanıcı, sömürünün "kaynağı" değil, sömürülmüş olan
değerin el değiştirme aracıdır. Kullanıcı platformda "değer" üretmeyip
platformun "sabit sermayesinin" (algoritmalar ve veri tabanları)
etkinliğini artırır. Yani kullanıcı, platformun rantiye gücünü besleyen bedava
bir "hammadde sağlayıcısı" gibidir. Elbette veri işleyen
mühendislerin ve algoritma yöneticilerinin (“veri işçilerinin”) "üretken
emeği" üzerinden değer yaratıldığı ve bunların sömürüldüğü de
unutulmamalıdır.
V.
Karşılaştırmalı Analiz: Fabrika vs. Platform
|
Özellik |
Endüstriyel
Sermaye (Fabrika) |
Dijital
Platform Sermayesi (Meta/Google) |
|
Emek
Biçimi |
Ücretli
Emek (Değişim Değeri Üretir) |
Kullanıcı
Etkinliği (Kullanım Değeri Tüketir) |
|
Değer
Kaynağı |
Doğrudan
Artık-Değer Üretimi |
Diğer
Sektörlerden Artık-Değer Transferi |
|
Sermayenin
Rolü |
Üretken
Sermaye |
Ticari/Dolaşım
Sermayesi (Dijital Rantiye) |
|
Kâr
Mekanizması |
Emek-Gücü
Sömürüsü |
Veri
Metalaştırması ve Reklam Payı |
|
Yapay
Zekâ (YZ) |
Emek
Yoğunluğunu Artırır |
Veri
Toplama ve Sömürü Otomasyonu |
VI.
Sınıf Analizi: Proletarya mı, Tüketici mi?
"Dijital
proletarya" kavramı reddedilmelidir. Çünkü sınıf konumunu belirleyen şey,
bireyin üretim araçlarıyla kurduğu nesnel ilişkidir. Sosyal medya kullanımı
sınıfsal bir eylem değil, toplumsal bir tüketim pratiğidir. Bir CEO ile bir
işçinin aynı platformu kullanıyor olması, onları aynı sınıfın bileşeni yapmaz;
sadece her ikisinin de "dikkat verisinin" sermaye tarafından
metalaştırıldığını gösterir.
VII.
Verinin Metalaşma Süreci: Hammaddeden Tahmin Ürününe
Dijital
platformlarda "meta" (commodity) kavramını analiz ederken,
kullanıcının yaptığı her paylaşımın veya her etkileşimin doğrudan bir meta
olduğu yanılgısına düşülmemelidir. Marksist perspektiften bu süreç üç aşamalı
bir dönüşümü ifade eder:
1.
Etkileşim: Bedelsiz Hammadde (Gasp Aşaması) Kullanıcının paylaştığı bir fotoğraf, bir beğeni veya bir
konum bilgisi bizzat meta değildir. Bunlar, kullanıcının kendi ihtiyacı için
gerçekleştirdiği birer kullanım değeri üretimidir. Ancak platform, bu
etkileşimleri "çitlenmiş" alanında toplar. Bu aşamada etkileşim,
platformun algoritma fabrikasına giren bedelsiz hammaddedir. Burada bir değişim
(satış) yoktur; toplumsal faaliyetin sermaye tarafından bedelsizce gasp
edilmesi söz konusudur.
2.
Algoritmik İşleme: Tahmin Ürünlerinin Üretimi Platform, elindeki bu devasa hammadde yığınını (big data),
veri bilimcilerinin ve mühendislerin üretken emeği ile işler.
- Tahmin
Paketleri: Ham
veri, algoritmik süzgeçten geçerek "bu kullanıcı yarın ne satın
alacak?" sorusuna yanıt veren davranışsal tahmin paketlerine
dönüştürülür.
- Meta
Burada Doğar: İşte
bu tahmin paketleri birer metadır. Çünkü hem bir kullanım değerine
(reklamın başarısı) sahiptir hem de üretiminde (algoritma yazımı ve sunucu
bakımı) toplumsal emek harcanmıştır.
3.
Satış: Erişim Hakkının Kiralanması
Platform reklamverene (sanayici kapitaliste) doğrudan sizin verinizi
"paketleyip kargolamaz". Sattığı şey, bu tahmin ürünlerini kullanarak
reklamverenin kendi metasını satabileceği o kritik ana (kullanıcının dikkatine)
dair erişim hakkıdır.
- Reklamveren,
platformun elindeki bu rafine bilgiye erişmek için ödeme yapar.
- Bu
ödeme, platformun sunduğu "tahmin hizmeti" (meta satışı) ile o
dijital alanı kullanma bedelinin (rant) birleşimidir.
Özetle,
kullanıcı etkileşimleri bizzat meta değildir; onlar platformun rantiye gücünü
besleyen bedelsiz ham maddelerdir. Meta olan şey, bu ham maddelerin algoritmik
işleme tabi tutularak reklamverene satılan "davranışsal tahmin
paketleri" ve bu paketler aracılığıyla sağlanan "erişim
hakkı"dır.
VIII.
Tersine Çevrilmiş Meta Fetişizmi: İnsanın Nesneleşmesi, Verinin Canlanması
Geleneksel
meta fetişizminde, üretim sürecindeki toplumsal ilişkiler metaların arkasına
gizlenir. Ancak dijital platformlarda bu süreç "tersine çevrilmiş"
bir karakter kazanır. Bu yeni evreyi şu üç boyutta açıklayabiliriz:
- İnsan
Etkileşiminin Veriye İndirgenmesi:
Klasik fetişizmde işçinin emeği bir üründe (ayakkabı, masa) donup
kalırken; dijital platformda kullanıcının sevinçleri, öfkeleri, siyasi
görüşleri ve arkadaşlıkları (yani saf insan etkileşimi) doğrudan birer
veri paketine indirgenir. İnsani olan her şey, sermaye için işlenebilir
birer nesne (meta/commodity) haline gelir. İnsanlar arasındaki toplumsal
ilişki, ekran üzerindeki veri akışlarının arkasına gizlenmekle kalmaz;
bizzat o veri akışının "hammaddesi" olur.
- Algoritmanın
Özneleşmesi (Algoritmik Fetişizm): Dijital platformlarda asıl fetiş nesnesi
algoritmadır. Kullanıcılar, platformun arkasındaki mühendislik emeğini ve
sermaye stratejisini görmezler; bunun yerine algoritmayı sanki kendi
kendine düşünen, ne isteyeceğimizi bilen, "canlı" ve
"tanrısal" bir otorite olarak algılarlar. Cansız kod dizileri
"akıllı" özneler olarak fetişleştirilirken, bu kodları besleyen
milyonlarca kullanıcının canlı faaliyeti pasif bir veri kaynağına
(nesneye) dönüştürülür.
- "Tersine"
Sömürünün Gizlenmesi:
Tersine çevrilmiş meta fetişizmi, sömürüyü bir "hizmet"
ambalajıyla gizler. Klasik fetişizmde meta, kendisini bir
"fiyat" olarak sunarken; dijital platformda meta (veri),
kendisini kullanıcıya "bedava bir kullanım değeri" (ücretsiz
eğlence, bedava arama motoru) olarak sunar.
Kullanıcı,
platformu kullandığını sanırken aslında platform tarafından
"kullanılmaktadır". İnsani etkileşim ne kadar "doğal" ve
"özgür" görünürse, sermaye için üretilen veri o kadar "saf"
ve "değerli" olur. Bu, sömürünün en yüksek ve en gizli aşamasıdır:
Sermaye, insanın sadece emeğine değil, bizzat insan olma biçimine ve
toplumsallığına el koymaktadır.
Özetle,
dijital platformlarda meta fetişizmi tersine döner:
- İnsan
etkileşimi sermaye için işlenebilir birer nesneye (meta/commodity)
indirgenir.
- Cansız
algoritma, "akıllı ve canlı" bir özne gibi fetişleştirilir.
- Sömürü,
kullanıcıya "bedava hizmet" maskesiyle sunulur; kullanıcı
kullandığını sanırken aslında "kullanılmaktadır".
IX.
Endüstri 4.0: Bugünün Prangası, Yarının Özgürlüğü
Endüstri
4.0; nesnelerin interneti (IoT), yapay zekâ ve otonom sistemlerin üretim
sürecine tam entegrasyonudur.
•
Bugünün Çelişkisi (Sömürünün Artışı): Mevcut kapitalist düzen içinde
Endüstri 4.0, "mutlak artık-değer" artışına (çalışma süresinin
uzamasına) ve “göreli artık-değer” artışına (çalışma yoğunluğunun artmasına)
hizmet eder. Dijital gözetim işçinin üzerindeki denetimi sıkılaştırır, çalışma
sürelerini esnekleştirerek (Home-office vb.) fiilen uzatır ve sömürü oranını
(s/v) maksimize eder.
•
Geleceğin Potansiyeli (Boş Zamanın Artışı): Ancak aynı zamanda
teknolojik gelişme, "gerekli emek zamanını" (insanın hayatta kalması
için gereken çalışma süresi) minimuma indirme potansiyelini oluşturur.
•
Zenginliğin Yeni Tanımı: Gelecekte, üretim araçlarının
toplumsallaşmasıyla birlikte Endüstri 4.0; çalışma saatlerini radikal biçimde
düşürecektir. Gerçek zenginlik, Marx’ın belirttiği gibi artık "çalışılan
süre" değil, insanın kendisini gerçekleştirebileceği "boş zaman"
olacaktır.
X.
Yapay Zekâ ve Verinin "Çelikleşmesi"
Yapay
Zekâ (YZ), verinin metalaşma sürecini radikal bir biçimde hızlandırarak verinin
ticari değerini devasa boyutlara çıkarmıştır. Eskiden kullanıcıların
paylaşımları, beğenileri ve konum bilgileri devasa bir yığın halindeydi ve
bunları işlemek zordu. YZ sayesinde süreç şu şekilde dönüşmüştür:
- Hız
ve Otomasyon:
Milyarlarca insanın verisi saniyeler içinde analiz edilmekte; bir sonraki
adımda ne satın alacağınız veya hangi reklama tıklayacağınız artık çok
daha yüksek bir isabetle tahmin edilmektedir.
- Verinin
Değerlenmesi:
İşlenmemiş veri "demir cevheri" gibiyse, YZ onu işleyerek "çeliğe"
dönüştürmektedir. YZ geliştikçe, platformun elindeki veriler
reklamverenler için çok daha pahalı ve etkili bir silaha dönüşmekte; bu da
platformun toplumsal kârdan aldığı payı (rantı) her geçen gün
büyütmektedir.
XI. Bilişsel Gasp: Genel Zekâ'nın (General Intellect)
Esareti
Dijital platformlardaki sömürü tartışması, sadece bir
"zaman" sorunu değil, aynı zamanda toplumsallaşmış olan bilginin
(general intellect) özel mülkiyet tarafından gasp edilmesi sorunudur. Marx'ın
öngördüğü bu "genel zekâ", insanlığın kolektif bilimsel, kültürel ve
dilsel birikimidir. Dijital kapitalizm, tüm insanlığın ortak mirası olan
kolektif zekâyı alır, algoritmik bir "kara kutu" içine hapseder ve
onu sadece özel şirketlerin kâr etmesi için bir sömürü aracına dönüştürür.
Şirketler, bize ait olan kolektif zekâyı bize karşı bir manipülasyon ürünü
olarak geri satmaktadır. Başka bir ifadeyle; kendi ellerimizle ve zihnimizle
oluşturduğumuz devasa bilgi havuzunu, şirketler önce bizden bedavaya alıyor;
sonra bu bilgiyi kullanarak bizim kararlarınızı etkileyecek, bizi yönlendirecek
araçlar geliştiriyor ve sonunda bu yönlendirme gücünü (reklamlar veya
algoritmalar aracılığıyla) yine bize karşı bir kazanç kapısı olarak
kullanıyorlar. Şirketler, işledikleri rafine bilgiyi bize "kişiselleştirilmiş
hizmet" ambalajıyla sunar; ancak arka planda gerçekleşen şey, toplumsal
birikimimizin bize karşı bir manipülasyon aracına dönüştürülmesidir.
- Algoritmik Dürtme (Nudging): Kolektif
zekâdan süzülen zaaflarımız, korkularımız ve arzularımız, algoritmalar
tarafından tam da o an satın almak isteyeceğimiz bir ürünü veya inanmak
isteyeceğimiz bir fikri önümüze çıkarmak için kullanılır.
- İhtiyaç Yaratma ve Yönlendirme: Şirketler,
milyarlarca insanın verisinden öğrendikleri "davranışsal
tahminleri" kullanarak, kararlarımızı sanki kendi özgür irademizmiş
gibi hissettirerek yönlendirirler.
Dijital kapitalizmde bizler; hem veriyi üreten “emek
sarf edenleriz”, hem bu verinin kendisi olarak hammaddeyiz, hem de bu
hammaddeyle üretilen algoritmik manipülasyonun birer tüketici hedefiyiz.
XII.
Sonuç
Dijital
platformlar, toplumsal yaşamın kişilere özel alanlarını hammadde olarak
kullanan devasa dijital realizasyon araçlarıdır. Sömürü burada "rıza
odaklı" ve "görünmez" hale gelmiştir; çünkü sermaye artık sadece
fabrikadaki iş zamanımıza değil, evimizdeki boş zamanımıza da el koymaktadır. YZ
bu süreci otomatikleştirerek verinin değerini artırırken,
"müşterekler" (commons) temelli alternatiflerin inşası bir zorunluluk
olarak karşımıza çıkmaktadır. 2025'te küresel dijital reklam harcamalarının 750
milyar doları aşması, bu transfer mekanizmasının ölçeğini göstermektedir.
İnterneti
tekrar şirketlerin mülkü olmaktan çıkarıp, herkesin ortaklaşa yönettiği ve kâr
gütmeyen bir "müşterek alan" (commons) haline getirecek yeni
sistemler kurmak gerekmektedir. Müşterekler (commons), kimsenin özel mülkü
olmayan, topluma ait ortak alanlar demektir. Mevcut durumda dijital alanlarımız
(Facebook, Google vb.) özel şirketlerin tapulu malı gibidir. Eğer biz
verilerimizin YZ ile bu kadar acımasızca metalaştırılmasını istemiyorsak; kâr
amacı gütmeyen, verinin reklam için satılmadığı, kullanıcıların yönettiği
ortak/kamusal dijital platformlar (Wikipedia gibi veya kooperatif tabanlı
sosyal ağlar) inşa etmeliyiz. Sosyalizm mücadelesi, siyasal, ideolojik ve
kültürel mücadelenin, toplumsal mücadelelerle desteklenmiş ve onunla birlikte
yürüyen parlamenter mücadelenin, alternatif iktidar nüveleri/organizasyonları
oluşturmanın yanı sıra, böylesi karşı-hegemonya yapılarına da ihtiyaç
duymaktadır.
Not: Bu makalenin hazırlanış sürecinde; verilerin derlenmesi, teorik kavramların yapılandırılması ve dilsel denetim aşamalarında YZ teknolojilerinden bir düşünce ortağı olarak yararlanılmıştır. Yazar, bu teknolojiyi sadece bir araç olarak değil, bizzat metinde tartıştığı "General Intellect" (Genel Zekâ) kavramının yaşayan bir örneği ve insan zihni ile kolektif dijital birikimin bir sentezi olarak sürece dahil etmiştir. Metnin nihai kavramsal çerçevesi ve özgün analizleri yazarın sorumluluğundadır.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.