Marksist Araştırmalar [MAR] | Komünizm: Tarihin Çözülen Bilmecesi

19 Aralık 2025 Cuma

Dijital Platformlar ve Endüstri 4.0

Mahmut Boyuneğmez

Bu makalede, Google, Meta ve TikTok gibi platformları, üretim ve dolaşım süreçleri arasındaki ayrımı temel alarak analiz etmek istiyoruz. Temel tezimiz, bu platformların doğrudan "artık-değer" üreten mekanizmalar olmaktan ziyade, toplumsal müşterekleri "çitleyen" (enclosure) ve küresel artık-değer pastasından pay alan "dijital rantiye" yapıları olduğudur.

I. Giriş: Dijital Müştereklerin Çitlenmesi ve Rant Kavramı

Google ve Meta gibi yapılar, geleneksel sanayi sermayesinden farklı olarak, toplumsal etkileşimin gerçekleştiği dijital alanları mülkiyet altına almıştır. Bu süreç, Marx’ın Kapital’de (1867) tarif ettiği "ilkel birikim" ve "toprakların çitlenmesi" (enclosure) olgusunun dijital alana uyarlanmasıdır.

Platformlar, kullanıcıları bir ücret ilişkisine sokmazlar; ancak onların etkileşimlerini veri ve dikkat olarak mülkleştirirler. Bu durum, sömürünün biçim değiştirdiğini, fabrikadaki bedensel emek sömürüsünden, günlük yaşamın ve iletişimin sermaye tarafından "gaspedildiği" bir rantiye dinamiğine geçildiğini gösterir.

II. Platformun Fiyatı ve Sermayeleştirilmiş Rant

Dijital platformların 2025 Aralık itibarıyla ulaştığı trilyon dolarlık “piyasa değerleri”, eş deyişle fiyatları (Alphabet: yaklaşık 3,6 T$; Meta: yaklaşık 1,64 T$), sanayi sermayesindeki gibi "geçmiş emek" maliyetini değil, "gelecekteki kâr beklentilerini" yansıtır.

  1. Sermayeleştirilmiş Rant: Platformun “piyasa değeri” yani fiyatı, Marx’ın tarif ettiği sermaye döngüsünde (P-M-P') dolaşım aşamasının kontrolünden gelir. Platform, bir "toplumsal realizasyon aygıtı" (değerin paraya dönüşmesini sağlayan araç) olarak işlev gördüğü için bir fiyata sahiptir.
  2. Veri ve Algoritmik Tekel: “Piyasa değeri/fiyatı”, verinin ham halinden değil, TikTok veya Instagram algoritmaları aracılığıyla bu verinin "satın alma davranışını öngörme" gücüne dönüştürülmesinden gelir.

Platformun "Piyasa Değeri"/Fiyatı: Dijital Rantın Anatomisi

Dijital platformlar hakkında en büyük yanılsama, Google veya Meta gibi devlerin “piyasa değerleri”nin, sanayi fabrikalarındaki gibi bir "içsel artık-değer üretimi" sonucu oluştuğunu sanmaktır. Marksist bir analizle bu durumu şu şekilde netleştirmeliyiz:

1. Değer Değil, Sermayeleştirilmiş Rant Beklentisi (Hayali Sermaye): Platformların trilyon dolarlık “piyasa değerleri”, klasik anlamda harcanan emek zamanıyla oluşan bir "değer" değildir. Bu, Marx’ın tarif ettiği hayali sermayedir (fictitious capital). Platformun piyasa değeri/fiyatı, aslında platformun sanayi sermayesinden gelecekte koparacağı "rant paylarının" bugünkü piyasa koşullarında fiyatlanmasıdır. Yani platformun fiyatı, salt kendi değerini yansıtmaz, başkalarının ürettiği değerden ne kadar pay alabileceğine (rant toplama kapasitesine) göre oluşur.

2. Meta Satışı mı, Erişim Hakkı mı? Platform, reklamverene (sanayici kapitaliste) fiziksel bir meta satmaz. Platformun yaptığı şey, mülkiyetinde tuttuğu ve kullanıcı etkileşimiyle sürekli genişleyen "dijital meydana" erişim hakkı satmaktır.

  • Dijital Rant: Sanayici kapitalist, ürettiği metaları (ayakkabı, otomobil vb.) realize edebilmek (satabilmek) için platformun çitlediği bu alana girmek zorundadır. Ödediği "reklam ücreti", aslında bir dijital rantiye ödemesidir.
  • Artık-Değer Transferi: Burada platform, bir "meta üreticisi" değil, sanayide üretilmiş olan toplam artı-değerin bir kısmına el koyan bir aracı/rantiyedir.

3. Kullanıcının Rolü: Değer Üreticisi mi, Rant Besleyicisi mi? Kullanıcıların "artık-değer" üretmediği tespiti burada kritikleşir:

  • Kullanıcı bir ücret karşılığı çalışmadığı için sömürülen "üretken işçi" konumunda değildir.
  • Ancak kullanıcı, etkileşimiyle platformun sabit sermayesini (algoritmasını) daha verimli kılar. Kullanıcının varlığı, platformun "reklam isabet oranını" artırır.
  • Bu durum, platformun sanayici kapitalistle pazarlık masasına oturduğunda elini güçlendirir. Yani kullanıcı değer üretmez; platformun sanayi sermayesinden değer transfer etme (rant toplama) gücünü üretir.

Özetle platformlar, toplumsal yaşamın en mahrem alanlarını mülkiyet altına alarak, buraları sanayi sermayesinin ürünlerini satmak için kullandığı birer "geçiş ücreti noktasına" (tollgate) dönüştürmüştür. Platform, üretim sürecinin değil, realizasyon (paraya dönüşme) ve dolaşım sürecinin yeni hakimidir.

III. Metcalfe Yasası ve Ağ Etkileri: Değerin Üstel Artışı

Platformların monopol (tekel) eğilimi, Metcalfe Yasası ile açıklanabilir. İletişim ağlarında ağın fiyatı, kullanıcı sayısının karesiyle (n²) orantılıdır.

Marksist bir okumayla; her yeni kullanıcı ağın toplumsal kullanım değerini artırırken, sermaye bu kolektif gücü reklamverenler için bir değişim değerine (reklam geliri) tahvil eder. Kullanıcı burada değişim değeri üretmez; ancak platformun "artık-değer transferi" yapabilme kapasitesini (pazarlık gücünü) üstel olarak artırır. Örneğin, Meta'nın aile uygulamaları (Facebook, Instagram, WhatsApp) 2025'te yaklaşık 3,98 milyar aylık aktif kullanıcıya ulaşmıştır; bu üstel büyüme, platformların hakimiyetini pekiştirmektedir.

IV. Kullanıcı Sömürülüyor mu? "Dijital Emek" Tartışması

Kullanıcının "sömürülüp sömürülmediği" sorusu, sömürünün tanımına göre iki ana eksende tartışılmaktadır:

A. Christian Fuchs ve "Sınırsız Sömürü" Tezi

Fuchs, kullanıcıların platformda geçirdiği her anın bir "emek süreci" olduğunu savunur. Kullanıcı bir ücret almadığı için, sömürü oranı (s/v) teorik olarak sonsuzdur. Ona göre, boş zaman ile iş zamanı arasındaki sınır yıkılmıştır ve kullanıcılar "dijital proletarya"nın parçasıdır.

B. Ursula Huws ve "Realizasyon" Eleştirisi

Görüşüne katıldığımız Huws’a göre ise, kullanıcılar sömürülmektedir ancak bu üretken bir sömürü değildir.

Kullanım Değeri Tüketimi: Kullanıcı, platformun sunduğu hizmeti tüketir.

Artık-Değer Transferi: Reklamveren şirket, ayakkabı fabrikasındaki işçiden elde ettiği artık-değerin bir kısmını, malını satabilmek (realize etmek) için platforma "transfer" eder.

Sömürünün Mahiyeti: Kullanıcı, platformda değer yaratmaz; ancak kullanıcının varlığı, platformun sanayi sermayesinden pay koparmasını sağlar. Bu anlamda kullanıcı, sömürünün "kaynağı" değil, sömürülmüş olan değerin el değiştirme aracıdır. Kullanıcı platformda "değer" üretmeyip platformun "sabit sermayesinin" (algoritmalar ve veri tabanları) etkinliğini artırır. Yani kullanıcı, platformun rantiye gücünü besleyen bedava bir "hammadde sağlayıcısı" gibidir. Elbette veri işleyen mühendislerin ve algoritma yöneticilerinin (“veri işçilerinin”) "üretken emeği" üzerinden değer yaratıldığı ve bunların sömürüldüğü de unutulmamalıdır.

V. Karşılaştırmalı Analiz: Fabrika vs. Platform

Özellik

Endüstriyel Sermaye (Fabrika)

Dijital Platform Sermayesi (Meta/Google)

Emek Biçimi

Ücretli Emek (Değişim Değeri Üretir)

Kullanıcı Etkinliği (Kullanım Değeri Tüketir)

Değer Kaynağı

Doğrudan Artık-Değer Üretimi

Diğer Sektörlerden Artık-Değer Transferi

Sermayenin Rolü

Üretken Sermaye

Ticari/Dolaşım Sermayesi (Dijital Rantiye)

Kâr Mekanizması

Emek-Gücü Sömürüsü

Veri Metalaştırması ve Reklam Payı

Yapay Zekâ (YZ)

Emek Yoğunluğunu Artırır

Veri Toplama ve Sömürü Otomasyonu

VI. Sınıf Analizi: Proletarya mı, Tüketici mi?

"Dijital proletarya" kavramı reddedilmelidir. Çünkü sınıf konumunu belirleyen şey, bireyin üretim araçlarıyla kurduğu nesnel ilişkidir. Sosyal medya kullanımı sınıfsal bir eylem değil, toplumsal bir tüketim pratiğidir. Bir CEO ile bir işçinin aynı platformu kullanıyor olması, onları aynı sınıfın bileşeni yapmaz; sadece her ikisinin de "dikkat verisinin" sermaye tarafından metalaştırıldığını gösterir.

VII. Verinin Metalaşma Süreci: Hammaddeden Tahmin Ürününe

Dijital platformlarda "meta" (commodity) kavramını analiz ederken, kullanıcının yaptığı her paylaşımın veya her etkileşimin doğrudan bir meta olduğu yanılgısına düşülmemelidir. Marksist perspektiften bu süreç üç aşamalı bir dönüşümü ifade eder:

1. Etkileşim: Bedelsiz Hammadde (Gasp Aşaması) Kullanıcının paylaştığı bir fotoğraf, bir beğeni veya bir konum bilgisi bizzat meta değildir. Bunlar, kullanıcının kendi ihtiyacı için gerçekleştirdiği birer kullanım değeri üretimidir. Ancak platform, bu etkileşimleri "çitlenmiş" alanında toplar. Bu aşamada etkileşim, platformun algoritma fabrikasına giren bedelsiz hammaddedir. Burada bir değişim (satış) yoktur; toplumsal faaliyetin sermaye tarafından bedelsizce gasp edilmesi söz konusudur.

2. Algoritmik İşleme: Tahmin Ürünlerinin Üretimi Platform, elindeki bu devasa hammadde yığınını (big data), veri bilimcilerinin ve mühendislerin üretken emeği ile işler.

  • Tahmin Paketleri: Ham veri, algoritmik süzgeçten geçerek "bu kullanıcı yarın ne satın alacak?" sorusuna yanıt veren davranışsal tahmin paketlerine dönüştürülür.
  • Meta Burada Doğar: İşte bu tahmin paketleri birer metadır. Çünkü hem bir kullanım değerine (reklamın başarısı) sahiptir hem de üretiminde (algoritma yazımı ve sunucu bakımı) toplumsal emek harcanmıştır.

3. Satış: Erişim Hakkının Kiralanması Platform reklamverene (sanayici kapitaliste) doğrudan sizin verinizi "paketleyip kargolamaz". Sattığı şey, bu tahmin ürünlerini kullanarak reklamverenin kendi metasını satabileceği o kritik ana (kullanıcının dikkatine) dair erişim hakkıdır.

  • Reklamveren, platformun elindeki bu rafine bilgiye erişmek için ödeme yapar.
  • Bu ödeme, platformun sunduğu "tahmin hizmeti" (meta satışı) ile o dijital alanı kullanma bedelinin (rant) birleşimidir.

Özetle, kullanıcı etkileşimleri bizzat meta değildir; onlar platformun rantiye gücünü besleyen bedelsiz ham maddelerdir. Meta olan şey, bu ham maddelerin algoritmik işleme tabi tutularak reklamverene satılan "davranışsal tahmin paketleri" ve bu paketler aracılığıyla sağlanan "erişim hakkı"dır.

VIII. Tersine Çevrilmiş Meta Fetişizmi: İnsanın Nesneleşmesi, Verinin Canlanması

Geleneksel meta fetişizminde, üretim sürecindeki toplumsal ilişkiler metaların arkasına gizlenir. Ancak dijital platformlarda bu süreç "tersine çevrilmiş" bir karakter kazanır. Bu yeni evreyi şu üç boyutta açıklayabiliriz:

  1. İnsan Etkileşiminin Veriye İndirgenmesi: Klasik fetişizmde işçinin emeği bir üründe (ayakkabı, masa) donup kalırken; dijital platformda kullanıcının sevinçleri, öfkeleri, siyasi görüşleri ve arkadaşlıkları (yani saf insan etkileşimi) doğrudan birer veri paketine indirgenir. İnsani olan her şey, sermaye için işlenebilir birer nesne (meta/commodity) haline gelir. İnsanlar arasındaki toplumsal ilişki, ekran üzerindeki veri akışlarının arkasına gizlenmekle kalmaz; bizzat o veri akışının "hammaddesi" olur.
  2. Algoritmanın Özneleşmesi (Algoritmik Fetişizm): Dijital platformlarda asıl fetiş nesnesi algoritmadır. Kullanıcılar, platformun arkasındaki mühendislik emeğini ve sermaye stratejisini görmezler; bunun yerine algoritmayı sanki kendi kendine düşünen, ne isteyeceğimizi bilen, "canlı" ve "tanrısal" bir otorite olarak algılarlar. Cansız kod dizileri "akıllı" özneler olarak fetişleştirilirken, bu kodları besleyen milyonlarca kullanıcının canlı faaliyeti pasif bir veri kaynağına (nesneye) dönüştürülür.
  3. "Tersine" Sömürünün Gizlenmesi: Tersine çevrilmiş meta fetişizmi, sömürüyü bir "hizmet" ambalajıyla gizler. Klasik fetişizmde meta, kendisini bir "fiyat" olarak sunarken; dijital platformda meta (veri), kendisini kullanıcıya "bedava bir kullanım değeri" (ücretsiz eğlence, bedava arama motoru) olarak sunar.

Kullanıcı, platformu kullandığını sanırken aslında platform tarafından "kullanılmaktadır". İnsani etkileşim ne kadar "doğal" ve "özgür" görünürse, sermaye için üretilen veri o kadar "saf" ve "değerli" olur. Bu, sömürünün en yüksek ve en gizli aşamasıdır: Sermaye, insanın sadece emeğine değil, bizzat insan olma biçimine ve toplumsallığına el koymaktadır.

Özetle, dijital platformlarda meta fetişizmi tersine döner:

  1. İnsan etkileşimi sermaye için işlenebilir birer nesneye (meta/commodity) indirgenir.
  2. Cansız algoritma, "akıllı ve canlı" bir özne gibi fetişleştirilir.
  3. Sömürü, kullanıcıya "bedava hizmet" maskesiyle sunulur; kullanıcı kullandığını sanırken aslında "kullanılmaktadır".

IX. Endüstri 4.0: Bugünün Prangası, Yarının Özgürlüğü

Endüstri 4.0; nesnelerin interneti (IoT), yapay zekâ ve otonom sistemlerin üretim sürecine tam entegrasyonudur.

Bugünün Çelişkisi (Sömürünün Artışı): Mevcut kapitalist düzen içinde Endüstri 4.0, "mutlak artık-değer" artışına (çalışma süresinin uzamasına) ve “göreli artık-değer” artışına (çalışma yoğunluğunun artmasına) hizmet eder. Dijital gözetim işçinin üzerindeki denetimi sıkılaştırır, çalışma sürelerini esnekleştirerek (Home-office vb.) fiilen uzatır ve sömürü oranını (s/v) maksimize eder.

Geleceğin Potansiyeli (Boş Zamanın Artışı): Ancak aynı zamanda teknolojik gelişme, "gerekli emek zamanını" (insanın hayatta kalması için gereken çalışma süresi) minimuma indirme potansiyelini oluşturur.

Zenginliğin Yeni Tanımı: Gelecekte, üretim araçlarının toplumsallaşmasıyla birlikte Endüstri 4.0; çalışma saatlerini radikal biçimde düşürecektir. Gerçek zenginlik, Marx’ın belirttiği gibi artık "çalışılan süre" değil, insanın kendisini gerçekleştirebileceği "boş zaman" olacaktır.

X. Yapay Zekâ ve Verinin "Çelikleşmesi"

Yapay Zekâ (YZ), verinin metalaşma sürecini radikal bir biçimde hızlandırarak verinin ticari değerini devasa boyutlara çıkarmıştır. Eskiden kullanıcıların paylaşımları, beğenileri ve konum bilgileri devasa bir yığın halindeydi ve bunları işlemek zordu. YZ sayesinde süreç şu şekilde dönüşmüştür:

  • Hız ve Otomasyon: Milyarlarca insanın verisi saniyeler içinde analiz edilmekte; bir sonraki adımda ne satın alacağınız veya hangi reklama tıklayacağınız artık çok daha yüksek bir isabetle tahmin edilmektedir.
  • Verinin Değerlenmesi: İşlenmemiş veri "demir cevheri" gibiyse, YZ onu işleyerek "çeliğe" dönüştürmektedir. YZ geliştikçe, platformun elindeki veriler reklamverenler için çok daha pahalı ve etkili bir silaha dönüşmekte; bu da platformun toplumsal kârdan aldığı payı (rantı) her geçen gün büyütmektedir.

XI. Bilişsel Gasp: Genel Zekâ'nın (General Intellect) Esareti

Dijital platformlardaki sömürü tartışması, sadece bir "zaman" sorunu değil, aynı zamanda toplumsallaşmış olan bilginin (general intellect) özel mülkiyet tarafından gasp edilmesi sorunudur. Marx'ın öngördüğü bu "genel zekâ", insanlığın kolektif bilimsel, kültürel ve dilsel birikimidir. Dijital kapitalizm, tüm insanlığın ortak mirası olan kolektif zekâyı alır, algoritmik bir "kara kutu" içine hapseder ve onu sadece özel şirketlerin kâr etmesi için bir sömürü aracına dönüştürür. Şirketler, bize ait olan kolektif zekâyı bize karşı bir manipülasyon ürünü olarak geri satmaktadır. Başka bir ifadeyle; kendi ellerimizle ve zihnimizle oluşturduğumuz devasa bilgi havuzunu, şirketler önce bizden bedavaya alıyor; sonra bu bilgiyi kullanarak bizim kararlarınızı etkileyecek, bizi yönlendirecek araçlar geliştiriyor ve sonunda bu yönlendirme gücünü (reklamlar veya algoritmalar aracılığıyla) yine bize karşı bir kazanç kapısı olarak kullanıyorlar. Şirketler, işledikleri rafine bilgiyi bize "kişiselleştirilmiş hizmet" ambalajıyla sunar; ancak arka planda gerçekleşen şey, toplumsal birikimimizin bize karşı bir manipülasyon aracına dönüştürülmesidir.

  • Algoritmik Dürtme (Nudging): Kolektif zekâdan süzülen zaaflarımız, korkularımız ve arzularımız, algoritmalar tarafından tam da o an satın almak isteyeceğimiz bir ürünü veya inanmak isteyeceğimiz bir fikri önümüze çıkarmak için kullanılır.
  • İhtiyaç Yaratma ve Yönlendirme: Şirketler, milyarlarca insanın verisinden öğrendikleri "davranışsal tahminleri" kullanarak, kararlarımızı sanki kendi özgür irademizmiş gibi hissettirerek yönlendirirler.

Dijital kapitalizmde bizler; hem veriyi üreten “emek sarf edenleriz”, hem bu verinin kendisi olarak hammaddeyiz, hem de bu hammaddeyle üretilen algoritmik manipülasyonun birer tüketici hedefiyiz.

XII. Sonuç

Dijital platformlar, toplumsal yaşamın kişilere özel alanlarını hammadde olarak kullanan devasa dijital realizasyon araçlarıdır. Sömürü burada "rıza odaklı" ve "görünmez" hale gelmiştir; çünkü sermaye artık sadece fabrikadaki iş zamanımıza değil, evimizdeki boş zamanımıza da el koymaktadır. YZ bu süreci otomatikleştirerek verinin değerini artırırken, "müşterekler" (commons) temelli alternatiflerin inşası bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. 2025'te küresel dijital reklam harcamalarının 750 milyar doları aşması, bu transfer mekanizmasının ölçeğini göstermektedir.

İnterneti tekrar şirketlerin mülkü olmaktan çıkarıp, herkesin ortaklaşa yönettiği ve kâr gütmeyen bir "müşterek alan" (commons) haline getirecek yeni sistemler kurmak gerekmektedir. Müşterekler (commons), kimsenin özel mülkü olmayan, topluma ait ortak alanlar demektir. Mevcut durumda dijital alanlarımız (Facebook, Google vb.) özel şirketlerin tapulu malı gibidir. Eğer biz verilerimizin YZ ile bu kadar acımasızca metalaştırılmasını istemiyorsak; kâr amacı gütmeyen, verinin reklam için satılmadığı, kullanıcıların yönettiği ortak/kamusal dijital platformlar (Wikipedia gibi veya kooperatif tabanlı sosyal ağlar) inşa etmeliyiz. Sosyalizm mücadelesi, siyasal, ideolojik ve kültürel mücadelenin, toplumsal mücadelelerle desteklenmiş ve onunla birlikte yürüyen parlamenter mücadelenin, alternatif iktidar nüveleri/organizasyonları oluşturmanın yanı sıra, böylesi karşı-hegemonya yapılarına da ihtiyaç duymaktadır.

Not: Bu makalenin hazırlanış sürecinde; verilerin derlenmesi, teorik kavramların yapılandırılması ve dilsel denetim aşamalarında YZ teknolojilerinden bir düşünce ortağı olarak yararlanılmıştır. Yazar, bu teknolojiyi sadece bir araç olarak değil, bizzat metinde tartıştığı "General Intellect" (Genel Zekâ) kavramının yaşayan bir örneği ve insan zihni ile kolektif dijital birikimin bir sentezi olarak sürece dahil etmiştir. Metnin nihai kavramsal çerçevesi ve özgün analizleri yazarın sorumluluğundadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.

[MAR] YOUTUBE KANALI

LİDER

Karl Marx - Kapital

Kısa Sovyet Film ve Belgeseller [Türkçe]