MAR
Özet
Bu
yazı, Christian Fuchs'un Dijital Kapitalizm Çağında Marx'ı Yeniden Okumak
adlı eserindeki temel argümanları ve ana temaları sentezlemektedir. Eserin ana
tezi, Marx'ın çalışmalarının, özellikle dijital ve iletişimsel kapitalizmin hâkim
olduğu 21. yüzyılda, geçerliliğini ve önemini koruduğudur. Marx'ı "yeniden
okumak", onun fikirlerini mekanik bir şekilde uygulamak değil; analizini
ve radikal siyasetini günümüz koşullarına uyarlayan yaratıcı, diyalektik bir
yenileme sürecidir. Bu süreç, 2008 ekonomik krizi, neoliberalizmin ve yeni
otoriter kapitalizmlerin yükselişiyle daha da aciliyet kazanmıştır.
Kitap,
Marx'ın meta, emek, artı değer, sınıf ve sömürü gibi temel kategorilerini
enformasyon ekonomisi, dijital emek, otomasyon (Endüstri 4.0) ve çevrimiçi
ideoloji gibi çağdaş fenomenlere uygulamaktadır. İletişimin, geleneksel
Marksist kuramda genellikle ihmal edilen bir "kör nokta" olduğu
vurgulanarak, Marx'ın eleştirel bir teknoloji sosyoloğu ve iletişim kuramcısı
olarak yeniden konumlandırılması gerektiği savunulmaktadır. Eser, Endüstri
4.0'ı sermayenin emek maliyetlerini düşürme ve kâr oranını artırma amacı güden
bir "dijital Alman ideolojisi" olarak analiz eder. Siyasi bir
strateji olarak, Hardt ve Negri'nin çalışmalarından esinlenerek, yatay
hareketler ile örgütsel yapıları, reform ve devrimi birleştiren diyalektik bir
mücadele biçimini tartışır. Nihayetinde, eserin amacı, Marx'ın düşüncesinin
sadece eleştirel bir analiz aracı olmadığını, aynı zamanda "iletişimsel
sosyalizm" ve "dijital müşterekleşme" için verilen mücadelelere
ilham veren entelektüel bir temel olduğunu göstermektir.
1.
Marx'ı Yeniden Okuma Tezi
Christian
Fuchs'un eseri, Marx'ın düşüncesinin günümüz dünyasındaki kalıcı önemini ortaya
koyma misyonuyla yola çıkmaktadır. 2008 küresel ekonomik krizi, neoliberalizmin
derinleşen çelişkileri ve otoriter kapitalizmlerin yükselişi, Marx'ın sınıf,
kapitalizm ve kriz analizlerine olan ilgiyi yeniden canlandırmıştır.
• Yeniden
Okumanın Anlamı: Marx'ı yeniden okumak, onun metinlerini kutsal
metinler gibi tekrarlamak ya da düşüncesini 21. yüzyıla mekanik olarak
uygulamak değildir. Bu, Marx'ın çalışmalarını hatırlamayı, fikirlerini yeniden
dile getirmeyi, eleştirisini bugünün koşullarında yeniden yapmayı ve
kapitalizme karşı sosyalizm mücadelesini tekrarlamayı içeren "yaratıcı bir
diyalektik aşma sürecidir".
• Eleştirel
Kategorilerin Güncelliği: Eser, Marx'ın geliştirdiği temel
kategorilerin (meta, emek, artı değer, sınıf, sömürü, yabancılaşma, birikim,
ideoloji, genel zekâ, iletişim araçları vb.) dijital ve iletişimsel kapitalizmi
analiz etmek için vazgeçilmez olduğunu savunur.
• Tarihsel
ve Diyalektik Yaklaşım: Marx hem tarihsel hem de diyalektik bir
düşünürdü. Bu nedenle onu yeniden okumak, kapitalizmin krizler yoluyla nasıl
değiştiğini ancak temel sömürü ilişkilerini nasıl sürdürdüğünü anlamayı
gerektirir. Bu, süreklilik ve değişim diyalektiğine dayalı bir analizdir.
• Üç
Temel Görev: Bugün Marx'ı yeniden okumak üç temel görevi içerir:
1.
21. yüzyılda sınıf ve kapitalizmi tarihsel ve diyalektik olarak analiz
etmek.
2. Meta
fetişizmi ve yeni siyasi milliyetçilikler gibi günümüzün yoğun ideolojik
biçimlerini eleştirmek.
3. Kapitalizme
karşı alternatifler düşünmek ve bunlar için mücadele etmek.
2.
Medya ve İletişim Perspektifinden Marx
Eser,
geleneksel Marksist kuramın iletişim, medya ve kültürü genellikle ikincil bir
"üstyapı" fenomeni olarak görmesini eleştirir. Bu yaklaşımın,
enformasyonun ve dijital teknolojilerin günümüz kapitalizmindeki merkezi rolünü
anlamada yetersiz kaldığı iddia edilir.
• Marksizmin
"Kör Noktası": Dallas Smythe'ın 1977'de ortaya attığı
"iletişim medyasının Marksizmde bir kör nokta" olduğu tezi, esere
göre bugün de büyük ölçüde geçerliliğini korumaktadır. Raymond Williams'ın
iletişimin "maddi" bir pratik olduğu yönündeki ısrarı, Marksist
kuramda yeterince benimsenmemiştir.
• Enformasyonel
Kapitalizmin Önemi: Enformasyon ekonomisi (reklamcılık, yazılım,
telekomünikasyon vb.), küresel kapitalizmin marjinal bir parçası değil, finans
kapitalizmi gibi diğer boyutlarla iç içe geçmiş önemli bir bileşenidir.
Bilgisayar, hayatın her alanını etkileyen "evrensel bir makinedir".
• Marx
ve İletişim: Marx'ın eserleri, eleştirel bir iletişim analizi için
zengin bir temel sunar:
◦ Diyalektik
Mantık: Dijital medyanın çelişkilerini (örneğin, dosya paylaşımı ve
fikri mülkiyet arasındaki çatışma) anlamak için bir araçtır.
◦ Meta
Analizi: Enformasyonun tuhaf bir meta olarak (tükenmeyen, kolay
kopyalanan) nasıl metalaştırıldığını (abonelikler, hedefli reklamcılık vb.)
anlamayı sağlar.
◦ Sınıf
ve Dijital Emek: Sınıf kategorisi, ücretsiz stajyerlerden Foxconn
işçilerine, prekaryadan Google kullanıcılarına kadar uzanan "uluslararası
dijital iş bölümünü" analiz etmek için güncellenmelidir.
◦ İdeoloji
ve Fetişizm: Reklamcılık, meta fetişizminin bıraktığı boşluğu dolduran
"sihirli bir iletişim sistemidir". Facebook gibi platformlarda sosyal
ilişkiler meta formunu örterek fetişizmi tersine çevirir.
◦ Genel
Zekâ ve Küreselleşme: Marx, bilginin doğrudan üretici güç haline
geldiği bir enformasyon ekonomisinin ortaya çıkışını ve iletişim araçlarının
küreselleşmedeki rolünü öngörmüştür.
3.
Eleştirel Teknoloji Sosyoloğu Olarak Marx
Eser,
Marx'ın teknolojiye yaklaşımının tek boyutlu bir eleştiri olmadığını, aksine
derinlikli ve diyalektik bir sosyoloji olduğunu savunur. Marx, teknolojik
belirlenimcilik ve tekno-iyimserlik/kötümserlik ikilemlerini aşan bir analiz
sunar.
• Teknolojinin
Diyalektik Karakteri: Marx'a göre teknoloji, kapitalizmde çelişkili
bir role sahiptir. Bir yandan sömürü ve denetim aracıdır; diğer yandan, üretici
güçleri geliştirerek komünist bir toplumun maddi temelini oluşturma potansiyeli
taşır.
• Kavramların
Gelişimi: Marx'ın teknoloji analizi, ilk yazılarından (Felsefenin
Sefaleti) olgunluk dönemi eserlerine (Grundrisse, Kapital)
doğru evrilmiştir.
◦ Grundrisse ve
"Makineler Üzerine Fragman": Burada "genel zekâ"
kavramı ortaya atılır ve teknolojinin "yararlanılabilir zaman"
yaratarak komünizmin temelini nasıl oluşturabileceği vurgulanır.
◦ Kapital Cilt
1, Bölüm 15: Bu bölüm, teknolojinin göreli artı değer üretimi ve
denetim aracı olarak kapitalist üretim sürecindeki somut rolünü, fabrika
müfettişlerinin raporları gibi ampirik verilerle detaylı bir şekilde analiz
eder.
• Temel
Kavramlar:
◦ Sabit
Değişmez Sermaye: Makine, değeri yeni baştan yaratmayan, ancak
değerini ürüne aktaran bir sermaye biçimidir.
◦ Göreli
Artı Değer Üretimi: Teknolojinin temel işlevi, gerekli emek zamanını
kısaltarak artı emek zamanını (ve dolayısıyla artı değeri) artırmaktır.
◦ Biçimsel
ve Gerçek İçerilme: Gerçek içerilme, teknolojinin üretim sürecini
niteliksel olarak dönüştürdüğü ve kapitalizme özgü üretim tarzını yarattığı
aşamadır.
◦ Sınıf
Mücadelesi: Teknoloji, sermaye için grevleri bastırma ve işçileri
denetleme silahı iken, işçiler için de çalışma gününün kısaltılması gibi
mücadelelerin bir konusudur.
4.
Bir İdeoloji Eleştirisi Olarak İletişim Kuramı
Bu
bölümde Marx, iletişimi maddi bir süreç olarak kavrayan ve ideolojiyi
"fetişleştirilmiş iletişim" olarak analiz eden bir kuramcı olarak
sunulur.
• İletişimsel
Materyalizm: Marx'ın "gerçek hayatın dili" ifadesinden yola
çıkarak, iletişim ve bilincin maddi toplumsal ilişkilerden doğduğu ve onlarla
iç içe geçtiği savunulur. İletişim, sosyal ilişkileri ve dolayısıyla toplumu
üreten ve yeniden üreten maddi bir süreçtir. Bu görüş, iletişimi üstyapı olarak
gören idealist veya mekanik materyalist yaklaşımlara karşıdır.
• İletişim
Araçları ve Kapitalizm: Kapitalizmin sermaye devir zamanını
hızlandırma ve "mekânı zamanla yok etme" ihtiyacı, iletişim ve ulaşım
araçlarında sürekli devrimleri zorunlu kılar. Telgraftan internete, bu
teknolojiler kapitalist küreselleşmenin hem aracı hem de sonucudur.
• İdeoloji
Olarak Fetişizm:
◦ Meta
Fetişizmi: Meta biçiminin kendisi, gizemli bir iletişim aracıdır.
İnsanlar arasındaki toplumsal ilişkileri, şeyler arasındaki bir ilişki gibi
yansıtır. Fiyat, metaların "evrensel dilidir".
◦ Reklamcılık: Reklam,
meta fetişizminin yarattığı anlam boşluğunu yapay anlamlar üreterek dolduran
fetişleştirilmiş bir iletişim biçimidir.
◦ Siyasi
Fetişizm: Bu analiz ekonomiyle sınırlı değildir. Milliyetçilik gibi
siyasi ideolojiler de fetişist bir karakter taşır. Marx'ın İngiliz işçilerinin
İrlandalı işçilere yönelik önyargılarını analizi, egemen sınıfların bu
karşıtlığı kendi egemenliklerini pekiştirmek için nasıl kullandığını gösteren
klasik bir örnektir.
5.
Vaka Çalışması: Endüstri 4.0 ve Dijital Alman İdeolojisi
Eser,
güncel bir fenomen olan Endüstri 4.0'ı Marksist bir perspektifle analiz eder.
Bu kavram, bir teknolojik devrimden çok, belirli sınıf çıkarlarını gizleyen bir
ideoloji olarak değerlendirilir.
• Endüstri
4.0 Nedir?: Nesnelerin İnterneti, büyük veri, yapay zekâ ve robotiğin
üretim süreçlerine entegre edildiği "siber-fiziksel sistemler"
vizyonudur.
• Bir
İdeoloji Olarak Endüstri 4.0: Bu kavram, teknolojik ilerlemenin
kaçınılmaz olarak refah getireceğini vaat eden, ancak sınıf çelişkilerini ve
sermaye birikiminin mantığını göz ardı eden bir "dijital Alman
ideolojisi"dir.
• Ekonomi
Politik Arka Planı: Almanya'nın ABD ve İngiltere'nin aksine güçlü bir
imalat sektörüne sahip olması, ancak bu sektörde emek maliyetlerinin yüksek ve
kâr oranının göreceli olarak düşük olması, Endüstri 4.0 stratejisinin temel
nedenidir. Amaç, otomasyon yoluyla işgücü maliyetlerini düşürmek ve küresel
rekabette avantaj sağlamaktır.
• On
Eleştirel Nokta: Endüstri 4.0'a şüpheyle yaklaşmak için on neden
sıralanır:
1. Teknolojik
işsizlik ve emeğin değersizleşmesi.
2. İşçi
ve tüketici gözetiminin artması.
3. Karmaşık
sistemlerden kaynaklanan yeni riskler ve etik sorunlar.
4. Yeni
yabancılaşma biçimleri.
5. Sermaye
yoğunlaşması ve tekelleşme.
6. İş-yaşam
dengesinin bozulması.
7. Küresel
Güney'de endüstrisizleşme riskleri.
8. Fosil
kapitalizm altında çevresel sorunların şiddetlenmesi.
9. Siber
güvenlik tehditleri.
10. Sabit
sermaye maliyetlerini artırarak kâr oranının düşme eğilimini şiddetlendirme
potansiyeli.
6.
Siyasi Strateji ve Taktikler: Hardt ve Negri'nin Meclis Kitabı
Üzerine Düşünceler
Eser,
Michael Hardt ve Antonio Negri'nin Meclis adlı kitabını
inceleyerek günümüz sol siyaseti için stratejiler tartışır.
• Çağdaş
Kapitalizm Analizi: Hardt ve Negri'nin, günümüz kapitalizmini
bilginin, iletişimin ve sosyal ilişkilerin yani "müştereklerin"
üretimi ve sermaye tarafından "çıkarılması" üzerine kurulu bir sistem
olarak analiz ettiği belirtilir.
• Diyalektik
Bir Siyaset Önerisi: Kitap ne salt lidersiz yataylığın ne de
merkeziyetçi parti siyasetinin tek başına yeterli olduğunu savunur. Bunun
yerine, üç stratejinin birleşimini önerir:
1. Prefigüratif
Siyaset: Gelecekteki toplumu bugünden inşa etmeye çalışan özerk
pratikler. (Örneğin kooperatifçilik, ücretsiz kurslar, dayanışma pratikleri vd. Kendi
başlarına mutlaklaştırılmamalıdır ve anlamlı değildirler; mali kaynak oluşturulmasına
ve örgütlenmeye hizmet ettikleri ölçüde sosyalist devrim stratejisi açısından işlev taşıyabilirler
-MAR)
2. Karşıtlıkçı
Reformizm: Mevcut kurumlar içinde mücadele ederek alan açmak.
3. İktidarı
Alma: Kurumları devirmek ve yeni demokratik yapılar kurmak.
• "Çokluğun
Girişimciliği" ve Eleştirisi: Hardt ve Negri, sendikalar ve
sosyal hareketleri birleştiren bir "sosyal sendikacılık" siyaseti
önerir ve bunu "çokluğun girişimciliği" olarak adlandırır. Eser,
"girişimcilik" teriminin sermaye ve bireycilikle olan güçlü tarihsel
bağları nedeniyle bu kullanımını eleştirir. Kelimelerin anlamını dönüştürme
stratejisinin her zaman işe yaramayacağını (örneğin vatan, yurtseverlik,
halkçılık, devletçilik gibi kavramlarda işe yaramaktadır -MAR), bazı
terimlerin (kapitalizm, girişimcilik gibi) olumsuz anlamlarının kalıcı olduğunu
savunur. (Ayrıca “çokluk” kavramı, kapsamı genişleyen, içeriği çeşitlenen ve
değişen proletarya kavramının yerine kullanılmamalıdır -MAR)
• Sabit
Sermayenin Temellükü: Önerilen siyasetin merkezinde, makinelerin,
algoritmaların ve diğer üretim araçlarının sermayeden geri alınarak topluma
açılması fikri yer alır. Bu, teknolojiyi yok etmek değil, onu özgürleştirici
amaçlar için dönüştürmektir.
Önemli Not:
Google veya Meta gibi platformların kullanıcıları, geleneksel anlamda doğrudan artık-değer üretmezler ve ücretli işçiler olarak sömürülmezler. Ancak her yeni katılımcıyla birlikte, mevcut kullanıcıların kolektif etkinliği (içerik üretimi, etkileşim, veri bırakma) sayesinde platformun piyasa fiyatı, yani sermayeleştirilmiş rant beklentisi üstel olarak artar. Bu süreçte meta olan şey kullanıcıların emeği veya etkileşimi değil; bu etkileşimlerin algoritmik işleme tabi tutulmasıyla elde edilen "davranışsal tahmin paketleri" ve reklamverene sunulan "erişim hakkı"dır. Ağ etkileri (Metcalfe Yasası) sayesinde her ek kullanıcı, platformun sanayi sermayesinden artık-değer transfer etme (rant toplama) kapasitesini yükseltir.
Kullanıcılar, platformlarda harcadıkları zaman aracılığıyla, sanayi ve hizmet sektöründe üretilen metaların içerdiği artık-değerlerin paraya dönüşmesine (realizasyonuna) aracılık ederler. Reklamveren sermayeler, ürettikleri artı-değeri realize etmek için platform rantiyeleşmesine bir pay öderler. Bu ödeme, sanayi kapitalistinden dijital rantiye platformuna yönelik bir artık-değer transferidir. YouTube gibi örneklerde içerik üreticilerine dağıtılan paylar ise, bu rant pastasından verilen ve sistemin sürekliliğini sağlayan küçük teşviklerdir; bu durum kullanıcının "üretken işçi" olduğu anlamına gelmez.
Kullanıcılar ciddi bir zaman ve zihinsel çaba harcasalar da, bu çaba doğrudan bir değişim değeri üretmez; platformun sabit sermayesini (algoritmalarını) besleyen bedelsiz bir hammadde işlevi görür. Dolayısıyla burada klasik anlamda bir "emek sömürüsü" değil, toplumsal müştereklerin çitlenmesi yoluyla gerçekleşen bir "bilişsel gasp" ilişkisi mevcuttur. Kullanıcı, platformda değer yaratmaz; platformun diğer sektörlerden değer koparma gücünü besler. Bu süreçte sömürü, kullanıcıya sunulan "bedava hizmet" maskesiyle gizlenerek daha görünmez bir karakter kazanır.
Buna rağmen, sosyal medya kullanıcılarının sınıfsal aidiyetleri bu dijital etkinliklerinden kaynaklanmaz. Sınıf konumunu belirleyen temel etmen, bireyin üretim araçlarıyla kurduğu nesnel ilişkidir. Sosyal medya kullanımı sınıfsal bir eylem değil, toplumsal bir tüketim pratiğidir. Bu nedenle kullanıcıları ayrı bir "dijital proletarya" olarak sınıflandırmak, Marksist sınıf analiziyle çelişir ve yanıltıcı olur. Mahmut Boyuneğmez

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.