MAR
Özet
Bu
yazı, Stephen Hawking'in Zamanın Kısa Tarihi adlı eserinde sunulan temel
temaları, bilimsel argümanları ve çığır açan keşifleri sentezlemektedir. Eserin
ana hedefi, evrenin doğuşu, yapısı ve kaderi gibi karmaşık konuları, uzman
olmayan okuyucular için matematiksel ayrıntılara girmeden anlaşılır kılmaktır. Yazı,
evren anlayışımızın tarihsel evrimini, modern fiziğin iki temel direği olan
Genel Görelilik ve Kuantum Mekaniği'ni, bu teorilerin birleştiği kritik
noktalar olan Büyük Patlama ve Kara Delikler'i ve nihai bir birleşik kuram
arayışını detaylandırmaktadır.
Temel
Çıkarımlar:
• Statik
Evrenden Dinamik Evrene Geçiş: Evren anlayışı, Aristoteles ve
Batlamyus'un Dünya merkezli, Newton'un ise mutlak uzay ve zamana dayalı statik
modellerinden, Edwin Hubble'ın gözlemleriyle kanıtlanan ve sürekli genişleyen
dinamik bir modele evrilmiştir. Bu genişleme, evrenin "Büyük Patlama"
olarak bilinen tekil bir başlangıcı olduğunu ima etmektedir.
• Modern
Fiziğin İki Sütunu: 20. yüzyıl fiziği iki temel kuram üzerine inşa
edilmiştir: Einstein'ın kütle çekimini uzay-zamanın bükülmesi olarak tanımlayan
Genel Görelilik Kuramı (büyük ölçekli yapı) ve atom altı dünyanın
davranışlarını yöneten, belirsizlik ve olasılıkları temel alan Kuantum Mekaniği
(küçük ölçekli yapı). Bu iki kuram birbiriyle çelişmektedir ve modern fiziğin
en büyük hedefi onları birleştirmektir.
• Kara
Delikler ve Büyük Patlama: Bu iki olgu, Genel Görelilik ve Kuantum
Mekaniği'nin bir araya gelmesi gereken aşırı koşulları temsil eder. Genel
Görelilik, bu noktalarda kendi geçerliliğini yitiren ve sonsuz yoğunluğa sahip
"tekillikler" öngörür.
• Hawking'in
Katkıları: Stephen Hawking, kuantum etkilerinin kara deliklerin
tamamen kara olmadığını, parçacıklar ve ışıma (Hawking Işıması) yayarak zamanla
"buharlaşabileceklerini" göstermiştir. Ayrıca, Jim Hartle ile
geliştirdiği "sınırsızlık koşulu" önerisi, evrenin "sanal
zaman" içinde bir başlangıç tekilliği veya sınırı olmadığını, dolayısıyla
bir Yaratıcı'nın ilk koşulları belirlemesine gerek kalmadan kendi kendine yeten
bir varlık olabileceğini öne sürer.
• Nihai
Kuram Arayışı: Fiziğin nihai hedefi, doğanın dört temel kuvvetini
(kütle çekim, elektromanyetizma, zayıf ve güçlü nükleer kuvvetler) tek bir çatı
altında toplayan "her şeyin teorisi"ni bulmaktır. Süperçekim ve
özellikle Süperyay (String) Kuramı bu yöndeki en umut verici adaylar olarak öne
çıkmaktadır.
1.
Evren Anlayışının Evrimi: Antik Çağlardan Newton'a
Evrene
dair insan kavrayışı, felsefi ve gözlemsel devrimlerle dolu bir yolculuk
olmuştur. İlk modeller, Dünya'yı evrenin merkezine yerleştirirken, Kopernik,
Galileo ve Newton'un çalışmaları bu görüşü temelden sarsarak modern bilimin
temellerini atmıştır.
Antik
ve Klasik Modeller
• Aristoteles'in
Küresel Dünya Modeli (M.Ö. 340): Yunan düşünür Aristoteles, Dünya'nın
düz bir tepsi değil, küresel olduğuna dair ikna edici kanıtlar sunmuştur:
◦ Ay
Tutulmaları: Ay tutulması sırasında Dünya'nın Ay üzerine düşen
gölgesinin her zaman dairesel olması, ancak küresel bir cisimle mümkündür.
◦ Kutup
Yıldızı'nın Konumu: Yunanistan'dan Mısır'a gidildikçe Kutup
Yıldızı'nın ufka daha yakın görünmesi, Dünya yüzeyinin eğriliğini gösterir.
◦ Ufuktaki
Gemiler: Ufuktan yaklaşan bir geminin önce yelkenlerinin, sonra
gövdesinin görülmesi de bu eğriliğin bir kanıtıdır.
◦ Aristoteles,
Dünya'nın evrenin merkezinde durağan olduğuna ve Güneş, Ay ve gezegenlerin onun
etrafında mükemmel dairesel yörüngelerde döndüğüne inanıyordu.
• Batlamyus'un
Gökbilimsel Modeli (M.S. 2. yy): Batlamyus, Aristoteles'in modelini
geliştirerek kapsamlı bir gökbilimsel sistem oluşturmuştur.
◦ Modelin
Yapısı: Merkezde durağan bir Dünya bulunur. Dünya, sırasıyla Ay,
Merkür, Venüs, Güneş, Mars, Jüpiter ve Satürn'ü taşıyan sekiz iç içe küre
tarafından çevrelenmiştir. En dıştaki küre, konumları değişmeyen "durağan
yıldızları" taşır.
◦ Kilise
Tarafından Benimsenmesi: Bu model, durağan yıldızlar küresinin
ötesinde cennet ve cehennem için yeterli yer bıraktığından Hristiyan Kilisesi
tarafından kutsal kitaba uygun bir evren görüşü olarak kabul edilmiştir.
Kopernik
Devrimi ve Newton'ın Mekanik Evreni
• Kopernik,
Galileo ve Kepler: 1514'te Polonyalı papaz Nicholas Copernicus,
Güneş'in merkezde olduğu ve Dünya dahil gezegenlerin onun etrafında döndüğü çok
daha basit bir model önerdi. Bu model, Johannes Kepler'in gezegenlerin dairesel
değil, eliptik yörüngeler izlediğini göstermesi ve Galileo Galilei'nin
teleskopik gözlemleriyle (özellikle Jüpiter'in etrafında dönen uyduları
keşfetmesi) güçlendi. Galileo'nun bu keşfi, her şeyin Dünya etrafında dönmesi
gerekmediğini kanıtlayarak Aristoteles-Batlamyus modeline ölümcül bir darbe vurdu.
• Newton'ın
Evrensel Çekim Yasası (1687): Sir Isaac Newton, Principia
Mathematica adlı eserinde, cisimlerin hareketini ve kütle çekimini
yöneten yasaları formüle etti.
◦ Temel
Yasalar: Newton, bir cisme etki eden kuvvetin, cismin hızını
değiştirdiğini (ivmelendirdiğini) ve mutlak bir durağanlık durumunun olmadığını
ortaya koydu.
◦ Evrensel
Çekim: Evrendeki her cismin diğer her cismi, kütleleriyle doğru,
aralarındaki uzaklığın karesiyle ters orantılı bir kuvvetle çektiğini belirtti.
Bu yasa, gezegenlerin neden eliptik yörüngeler izlediğini matematiksel olarak
açıkladı.
◦ Statik
Evren Sorunu: Newton, kütle çekiminin evrenin statik olamayacağını
gösterdiğini fark etti. Sonsuz bir evrende yıldızların neden tek bir noktada
toplanmadığı sorusuna, sonsuz uzayda düzgün dağılmış sonsuz yıldızın bir
merkezinin olmayacağı şeklinde bir yanıt verdi; ancak bu akıl yürütmenin hatalı
olduğu daha sonra anlaşıldı.
2.
Modern Fiziğin İki Temel Taşı
20. yüzyıl,
evren anlayışımızı iki devrimci kuramla temelden değiştirdi: Genel Görelilik ve
Kuantum Mekaniği. Bu iki kuram, modern fiziğin temelini oluşturmakla birlikte,
birbiriyle uyumsuzdur ve onları birleştirme çabası günümüz fiziğinin en önemli
hedefidir.
Genel
Görelilik Kuramı: Eğri Uzay-Zaman
• Özel
Görelilik (1905): Michelson-Morley deneyinin ışık hızının her gözlemci
için sabit olduğunu göstermesi üzerine Einstein, mutlak zaman kavramını ortadan
kaldırdı. Zamanın, gözlemcinin hareketine bağlı olarak değişen göreceli bir
kavram olduğunu ve uzay ile zamanın birbirinden ayrılamaz bir
"uzay-zaman" dokusu oluşturduğunu öne sürdü. Bu kuramın en bilinen
sonuçları, hiçbir şeyin ışıktan hızlı gidemeyeceği ve kütle ile enerjinin E=mc²
denklemiyle birbirine eşdeğer olduğudur.
• Genel
Görelilik (1915): Einstein, kütle çekimini bir kuvvet olarak değil,
kütle ve enerjinin uzay-zaman dokusunu bükmesinin ("eğriltmesinin")
bir sonucu olarak yeniden tanımladı.
◦ Temel
İlke: Cisimler, kütle çekimiyle eğri yörüngeler izlemezler; bunun
yerine, eğri uzay-zamanda mümkün olan en düz yol olan "jeodezik"leri
takip ederler. Dünya'nın Güneş etrafındaki yörüngesi, Güneş'in kütlesinin
büktüğü uzay-zamandaki en düz yoldur.
◦ Kanıtları: Bu
kuram, Newton'ın açıklayamadığı Merkür'ün yörüngesindeki küçük sapmaları
açıkladı ve Güneş gibi büyük kütlelerin yanından geçen ışığın büküleceğini
öngördü. Bu öngörü, 1919'daki bir Güneş tutulması sırasında yapılan gözlemlerle
doğrulandı.
Kuantum
Mekaniği: Atom Altı Dünya
• Belirlenirciliğin
Sonu: 19. yüzyılda Laplace'ın savunduğu, evrenin durumunun tamamen
belirlenebilir olduğu fikri, kuantum mekaniğiyle yıkıldı.
◦ Planck'ın
Kuantum Varsayımı (1900): Max Planck, enerjinin sürekli değil,
"kuanta" adı verilen ayrık paketler halinde yayılıp soğurulduğunu öne
sürdü.
◦ Heisenberg'in
Belirsizlik İlkesi (1926): Werner Heisenberg, bir parçacığın konumunu
ve hızını (veya momentumunu) aynı anda tam bir kesinlikle ölçmenin imkânsız
olduğunu gösterdi. Konum ne kadar kesin ölçülürse, hız o kadar belirsizleşir ve
tersi de geçerlidir. Bu ilke, evrenin temel, kaçınılmaz bir özelliğidir ve
bilimsel belirlenircilik (determinizm) düşüncesine son vermiştir.
• Temel
Kavramlar:
◦ Dalga/Parçacık
İkiliği: Kuantum mekaniği, parçacıkların dalga, dalgaların ise
parçacık gibi davranabildiğini gösterir. Bu ikilik, elektronlar gibi
parçacıkların bile "girişim" desenleri oluşturabilmesini açıklar.
◦ Pauli
Dışlama İlkesi: İki benzer madde parçacığı (1/2 dönmeli parçacıklar)
aynı kuantum durumunda (aynı konum ve aynı hızda) bulunamaz. Bu ilke, maddenin
neden çökerek sonsuz yoğun bir "çorba" haline gelmediğini açıklar ve
atomların yapısının temelini oluşturur.
3.
Genişleyen Evren ve Büyük Patlama
20. yüzyılın
en büyük düşünsel devrimlerinden biri, evrenin durağan değil, sürekli
genişlemekte olduğunun keşfidir. Bu keşif, evrenin bir başlangıcı olduğu
fikrini bilimsel bir temele oturtmuştur.
Hubble'ın
Keşfi ve Friedmann'ın Modelleri
• Genişleyen
Evren (1929): Edwin Hubble, uzak galaksilerden gelen ışığın renk
yelpazesini incelediğinde, hemen hepsinin "kırmızıya kaydığını"
gözlemledi. Doppler etkisine göre bu, galaksilerin bizden uzaklaştığı anlamına
geliyordu. Dahası, bir galaksinin uzaklaşma hızı, bize olan uzaklığıyla doğru
orantılıydı. Bu, evrenin topyekûn genişlediğinin kanıtıydı.
• Friedmann'ın
Çözümleri (1922): Rus matematikçi Alexander Friedmann, Einstein'ın
Genel Görelilik denklemlerini çözerek evrenin statik olamayacağını ve
genişlemesi gerektiğini Hubble'dan yıllar önce teorik olarak göstermişti.
Friedmann'ın modelleri, evrenin kaderi için üç olası senaryo sunar:
1. Kapalı
Evren: Genişleme hızı yavaştır; kütle çekimi galip gelir, genişleme
durur ve evren kendi içine çökerek "Büyük Çatırtı" ile son bulur.
2. Açık
Evren: Genişleme hızı çok yüksektir; kütle çekimi genişlemeyi
yavaşlatsa da durduramaz ve evren sonsuza dek genişler.
3. Düz
(Kritik) Evren: Genişleme hızı, çöküşü kıl payı önleyecek kritik bir
değerdedir. Evren sonsuza dek genişler ama genişleme hızı sürekli yavaşlayarak
sıfıra yaklaşır.
Büyük
Patlama ve Kanıtları
• Büyük
Patlama Tekilliği: Genişleyen bir evren, zamanda geriye gidildiğinde
tüm maddenin tek bir noktada toplandığı bir anı ima eder. Bu başlangıç anına
"Büyük Patlama" denir. Bu anda, evrenin yoğunluğu ve uzay-zaman
eğriliği sonsuzdu. Bu "tekillik" anında bilinen fizik yasaları çöker.
• Kozmik
Mikrodalga Arka Plan Işıması (1965): Arno Penzias ve Robert Wilson,
evrenin her yönünden gelen gizemli bir mikrodalga "gürültüsü"
keşfettiler. Bu ışımanın, evrenin ilk, çok sıcak ve yoğun döneminden kalan bir
"yankı" olduğu anlaşıldı. Bu keşif, sıcak Büyük Patlama modelinin en
güçlü kanıtıdır.
• Şişen
Evren Modeli: Standart Büyük Patlama modeli, evrenin neden bu kadar
düzgün ve genişleme hızının neden kritik değere bu kadar yakın olduğunu
açıklayamaz. Alan Guth ve Andrei Linde'nin "şişen evren" modeli,
evrenin varoluşunun ilk anlarında (saniyenin çok küçük bir kesrinde) akıl almaz
bir hızla üstel olarak genişlediğini öne sürer. Bu şişme dönemi, başlangıçtaki
düzensizlikleri "düzleştirmiş" ve evrenin bugünkü homojen yapısını ve
kritik yoğunluğa yakınlığını açıklamıştır.
4.
Kara Delikler: Çekimin Nihai Zaferi
Kara
delikler, kütle çekiminin o kadar güçlü olduğu uzay-zaman bölgeleridir ki,
hiçbir şey, ışık bile, onlardan kaçamaz. Genel Göreliliğin en çarpıcı
öngörülerinden biridirler ve evrenin en gizemli nesneleridir.
Oluşum
ve Özellikler
• Çekimsel
Çöküş: Büyük kütleli bir yıldız (Güneş'in kütlesinin yaklaşık 1.5
katından fazla olan Chandrasekhar sınırı üzerindeki yıldızlar) nükleer yakıtını
tükettiğinde, kendi kütle çekimi altında çöker. Bu çöküş durdurulamazsa, yıldız
bir kara delik oluşturur.
• Olay
Ufku ve Tekillik: Kara deliğin sınırı, "olay ufku" olarak
adlandırılan tek yönlü bir zardır. Bu sınırdan içeri giren her şey, kaçınılmaz
olarak merkeze doğru çekilir. Merkezde, maddenin sonsuz yoğunluğa sıkıştığı ve
uzay-zaman eğriliğinin sonsuz olduğu bir "tekillik" bulunur.
• "Kara
Deliğin Saçı Yoktur" Teoremi: Bir kara delik oluştuktan sonra,
onu oluşturan yıldızın karmaşık özelliklerini kaybeder. Dışarıdan
gözlemlenebilen sadece üç özelliği kalır: kütlesi, dönme hızı (açısal momentum)
ve elektrik yükü.
Kara
Delikler O Kadar da Kara Değil
• Hawking
Işıması (1974): Stephen Hawking, kuantum mekaniğinin belirsizlik
ilkesini kara deliklerin olay ufku yakınına uyguladığında, kara deliklerin
parçacıklar ve ışıma yayması gerektiğini keşfetti. Bu buluş, Genel Görelilik ve
Kuantum Mekaniği'nin birleştiği ilk önemli sonuçtur.
◦ Mekanizma: "Boş"
uzayda, kuantum dalgalanmaları nedeniyle sürekli olarak "sezilgen"
parçacık-karşıparçacık çiftleri oluşur ve hemen birbirini yok eder. Olay ufku
yakınında, bu çiftlerden birisi (eksi enerjili olan) kara deliğin içine
düşerken, diğeri (artı enerjili olan) dışarı kaçabilir. Uzaktaki bir gözlemci
için bu, kara deliğin ışıma yapması gibi görünür.
◦ Sonuçları: Bu
ışıma nedeniyle kara delikler kütle kaybeder ve zamanla
"buharlaşarak" yok olurlar. Küçük kara delikler, büyük olanlardan
daha sıcaktır ve daha hızlı buharlaşırlar. Bu keşif, kara deliklerin entropiye
(düzensizliğe) ve sıcaklığa sahip olduğunu göstererek termodinamiğin ikinci
yasasıyla uyumlu bir çerçeve sağlamıştır.
5.
Fiziğin Birleştirilmesi Arayışı
Modern
fiziğin nihai hedefi, doğayı yöneten tüm kuvvetleri ve parçacıkları tek bir,
tutarlı ve eksiksiz kuram altında birleştirmektir.
Temel
Parçacıklar ve Dört Kuvvet
• Maddenin
Yapı Taşları: Madde, 1/2 dönmeli temel parçacıklardan (kuvarklar ve
leptonlar) oluşur. Örneğin, protonlar ve nötronlar, her biri üç kuvarktan
meydana gelir.
• Doğanın
Dört Temel Kuvveti:
1. Güçlü
Nükleer Kuvvet: Kuvarkları bir arada tutarak proton ve nötronları,
proton ve nötronları da bir arada tutarak atom çekirdeğini oluşturur.
Taşıyıcısı "gluon"dur.
2. Elektromanyetik
Kuvvet: Elektrik yüklü parçacıklar arasında etki eder. Atomları ve
molekülleri bir arada tutar. Taşıyıcısı "foton"dur.
3. Zayıf
Nükleer Kuvvet: Radyoaktif bozunmadan sorumludur. Taşıyıcıları "W
ve Z bosonları"dır.
4. Kütle
Çekim Kuvveti: Tüm parçacıkları etkileyen en zayıf ama en uzun
menzilli kuvvettir. Evrenin büyük ölçekli yapısını belirler. Taşıyıcısının
"graviton" olduğu düşünülmektedir.
Birleşik
Kuramlara Doğru
• Elektrozayıf
Kuram: Elektromanyetik ve zayıf nükleer kuvvetlerin, yüksek
enerjilerde aynı temel kuvvetin farklı görünümleri olduğu kanıtlanmıştır.
• Büyük
Birleşik Kuramlar (BBK - GUT): Elektrozayıf kuramı, güçlü nükleer
kuvvetle birleştirmeye çalışan kuramlardır. Henüz deneysel olarak
doğrulanamamışlardır.
• Her
Şeyin Teorisi Arayışı: Nihai hedef, BBK'ları kütle çekimiyle
birleştiren bir kuantum çekim kuramı bulmaktır.
◦ Süperyay
(String) Kuramı: Günümüzdeki en umut verici adaydır. Bu kurama göre,
temel varlıklar nokta benzeri parçacıklar değil, titreşen tek boyutlu
"yaylar"dır. Yayın farklı titreşim modları, farklı temel parçacıklara
karşılık gelir. Bu kuram, ancak uzay-zamanın bilinen dört boyutu yerine on veya
daha fazla boyutu varsa tutarlı olabilmektedir. Gözlemleyemediğimiz bu ekstra
boyutların, çok küçük bir ölçekte "kıvrılıp büküldüğü"
düşünülmektedir.
6.
Zamanın Oku ve Evrenin Yazgısı
Günlük
deneyimlerimiz, zamanın tek bir yönde, geçmişten geleceğe doğru aktığını
gösterir. Ancak fiziğin temel yasaları, zamanın ileri ve geri akışı arasında
bir ayrım yapmaz. Bu çelişki, "zamanın oku" problemini ortaya
çıkarır.
• Zamanın
Üç Oku:
1. Termodinamik
Ok: Kapalı bir sistemde düzensizliğin (entropinin) her zaman artması
yönü.
2. Psikolojik
Ok: Zamanın aktığını hissettiğimiz ve geçmişi hatırlayıp geleceği
hatırlamadığımız yön. Hawking, bu okun termodinamik ok tarafından
belirlendiğini savunur.
3. Evrenbilimsel
Ok: Evrenin büzülmek yerine genişlediği yön.
• Sınırsızlık
Koşulu ve Zamanın Oku: Hawking ve Hartle'nin "sınırsızlık
koşulu" önerisi, evrenin bir başlangıç sınırı veya tekilliği olmadığını
öne sürer. Bu koşul, evrenin başlangıcının son derece düzenli (düşük entropili)
bir durumda olmasını gerektirir. Zaman ilerledikçe bu düzenli durumdan
kaçınılmaz olarak daha düzensiz durumlara geçilir. Bu, termodinamik okun
varlığını ve yönünü açıklar. Evrenin genişleyen evresinde olmamız ise, akıllı
yaşamın ancak bu evrede ortaya çıkabileceğini söyleyen "insancı ilke"
ile açıklanabilir.
7.
Sonuç: Fiziğin Felsefesi
Zamanın
Kısa Tarihi, bilimin
nihai sorulara verdiği yanıtları araştırır: Evren neden var? Nereden geldi ve
neden bu yasalara uyuyor?
• Eğer
evren, "sınırsızlık koşulu"nun önerdiği gibi tamamen kendi kendine
yeten, başlangıcı ve sonu olmayan bir varlıksa, o zaman bir Yaratıcı'nın rolü
ne olur? Hawking'e göre, böyle bir evrenin ne yaratılmasına ne de yok
edilmesine gerek vardır; o sadece "olacaktır".
• Tam
bir birleşik kuramın bulunması, insan aklının en yüce zaferi olacaktır. Bu,
sadece bilim insanlarının değil, herkesin evreni yöneten yasaları anlamasını
sağlayabilir. Bu noktaya ulaşıldığında, insanlık "Tanrı'nın aklından neler
geçtiğini bilecek" duruma gelebilir.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.