MAR
I)
Devrimin Tarihsel Seyri
1.0
Giriş: Bir Çağın Sonu, Yeni Bir Çağın Başlangıcı
1789
Büyük Fransız Devrimi, yalnızca Fransa'nın siyasi ve toplumsal yapısını
kökünden değiştiren bir olaylar dizisi değil, aynı zamanda dünya tarihinin
seyrini geri dönülmez bir şekilde etkileyen evrensel bir dönüm noktasıdır. Bu
devrim, Avrupa'da yüzyıllardır hüküm süren mutlakiyetçi rejimlerin ve feodal
ayrıcalıkların meşruiyetini temelden sarsmış; egemenliğin kaynağını ilahi bir
haktan alıp iktidarı halk üzerinde inşa ederek modern ulus-devlet anlayışının
ve ayrıca liberalizmden sosyalizme kadar uzanan siyasal ideolojilerin
tohumlarını atmıştır. Devrimin yarattığı "Özgürlük, Eşitlik,
Kardeşlik" sloganı, coğrafi sınırları aşarak sonraki iki yüzyıl boyunca
dünyanın dört bir yanındaki toplumsal hareketlere ve devrimci mücadelelere
ilham kaynağı olmuştur. Bu nedenle, 1789'un dinamiklerini anlamak, modern
dünyanın siyasi ve felsefi temellerini kavramak için vazgeçilmez bir öneme
sahiptir.
Bu yazı, Fransız Devrimi'nin kapsamlı bir analizini sunmayı amaçlamaktadır. İlk
olarak, devrime zemin hazırlayan Ancien Régime'in (Eski Rejim)
yapısal krizleri; siyasi, ekonomik ve entelektüel çelişkileri incelenecektir.
Ardından, devrimin farklı aşamaları, radikalleşme süreci ve Jakobenizm gibi
belirleyici ideolojik akımların yükselişi ele alınacaktır. Yazı, Terör Dönemi
ve karşı-devrim hareketlerini de analiz ederek sürecin karmaşıklığını ortaya
koyacaktır. Son olarak, devrimin Napoléon Bonaparte'ın yükselişiyle sona ermesi
ve devrimin sınıfsal niteliğine ilişkin tarihsel tartışmalar değerlendirilerek,
bıraktığı kalıcı miras üzerine bir sonuca varılacaktır.
2.0
Devrim Öncesi Fransa: Çöküşün Eşiğindeki Mutlakiyetçilik
Fransız
Devrimi'nin kökenlerini anlamak için, devrimden önceki Fransa'nın, yani Ancien
Régime'in siyasi, sosyal ve ekonomik yapısını derinlemesine incelemek
zorunludur. Bu dönem, dışarıdan bakıldığında mutlak bir monarşinin görkemiyle
parıldasa da, içinde birikmiş çelişkilerle ve yapısal krizlerle çöküşün
eşiğindeydi. Bu bölümde, devrimin fitilini ateşleyen bu derin ve çok katmanlı
bunalımın anatomisi çıkarılacaktır. Bu analiz, devrimin neden bir isyan ya da
reform hareketiyle sınırlı kalmayıp, eski düzeni tamamen yıkan radikal bir
toplumsal dönüşüme evrildiğini anlamak için hayati bir önem taşımaktadır.
2.1
Mutlakiyetçi Monarşinin Yapısı ve Krizleri
Fransız
mutlakiyetçiliği, kuramsal temellerini Jean Bodin ve Thomas Hobbes gibi
düşünürlerin egemenlik teorilerinden alsa da, siyasi bir gerçeklik olarak XIII.
Louis döneminde sağlamlaşmıştır. Kraliyet, soyluların kendi aralarındaki bitmek
bilmez mücadeleleri, yani adeta bir "kurtlar sofrasını" andıran güç
savaşlarını bastırarak mutlak egemenliğini tesis etmiştir. Ancak bu süreç,
soyluluk sınıfını homojen bir yapı olmaktan çıkarmış ve kendi içinde derin bir
ayrışmaya yol açmıştır.
• Geleneksel
"Kılıç Soyluluğu" (noblesse d'epee): Kökenleri feodal
savaşçı geleneğine dayanan bu aristokrasi, gelirini büyük ölçüde topraktan
sağlayan yapısı nedeniyle yeni finans ve ticaret dünyasına adapte olamamış,
ekonomik ve siyasi olarak zayıflamıştır.
• Yeni
"Cüppe Soyluluğu" (bourgeois gentilhommes): Buna
karşılık, merkezi monarşiden görev satın alan burjuvazinin üst katmanları,
bürokratik nitelikli yeni bir soyluluk kategorisi oluşturmuştur. "Soylu
burjuva" olarak da anılan bu kesim, değerler sistemini "monarşik
devlet ve ulus" kavramları etrafında şekillendirerek kraliyetin yeni güç
odağı haline gelmiştir.
Bu
ikili yapı, aristokrasi içinde bir dayanışma oluşmasını engellemiş ve
kraliyetin, bu bölünmüşlük üzerinden kendi iktidarını pekiştirmesine olanak
tanımıştır.
2.2
Ekonomik Bunalım ve Toplumsal Hoşnutsuzluk
XVI.
Louis döneminde Fransa, "sürekli bunalım" olarak tanımlanabilecek
derin bir ekonomik krizin içindeydi. Devlet hazinesi, özellikle uzun ve
maliyetli savaşlar nedeniyle iflasın eşiğine gelmişti. Örneğin, yalnızca
İspanya Veraset Savaşları'nın maliyeye yüklediği borç 2 milyar
"livre" gibi devasa bir rakama ulaşmıştı. Bu mali çöküşü durdurmak
için getirilen "büyücü" ekonomist John Law'ın kâğıt paraya dayalı
sistemi, spekülatif bir balon yarattıktan sonra çökerek halkın ve
yatırımcıların devlete olan güvenini tamamen sarsmıştır.
Fransa'nın
ekonomik yapısı, sanayi ve tarımda geri kalmış, büyük ölçüde ranta dayalı bir
karakter taşıyordu. Bu durum, sanayi devrimini yaşamakta olan İngiltere ile
olan ticari rekabette ülkeyi zayıf düşürüyordu. Kral, bu ekonomik darboğazda
toplumsal tabanını genişletmek yerine, vergi gelirleriyle beslediği ve üretken
olmayan bir "dilenci aristokrasi" ile ittifak kurarak kendini
toplumun geri kalan tüm sınıflarından soyutlamıştır. Bu politika, yoksulluk ve
açlıkla boğuşan Üçüncü Zümre'nin (halk) yanı sıra, ekonomik gücü artmasına
rağmen siyasi haklardan mahrum bırakılan burjuvazinin de tepkisini çekerek
toplumsal gerilimi tehlikeli bir şekilde tırmandırmıştır.
2.3
Aydınlanma'nın Rolü ve Siyasal Düşüncenin Etkisi
18. yüzyıl
Fransa'sında felsefe ve edebiyat, salt entelektüel bir uğraş olmaktan çıkarak
mevcut rejime yönelik eleştirinin en önemli aracı haline gelmişti. Düşünce,
yoğun bir şekilde siyasallaşmıştı. Bu dönemde İngiliz düşünürlerinin etkisi
belirleyiciydi; John Locke'un toplum sözleşmesi teorisi ve Isaac Newton'un
evrensel yasalara dayalı rasyonel evren tasarımı, Voltaire ve Montesquieu gibi
Fransız aydınları üzerinde derin izler bırakmıştır. İngiliz toplum düzeni ve
anayasal monarşisi, Fransız mutlakiyetçiliğine karşı bir model olarak
sunuluyordu.
Aydınlanma
düşüncesi içinde iki ana siyasi eğilim belirginleşmişti:
1. Aydınlanmış
Despotizm: Monarşinin önemini kabul eden, ancak kralın aklın ve
bilimin ışığında reformlar yaparak toplumu yönetmesi gerektiğini savunan görüş.
2. Liberal
Özgürlük: Güçler ayrılığı, anayasal yönetim ve bireysel hakları temel
alan, daha çok İngiliz modelinden etkilenen görüş.
Ancak
devrimci düşüncenin fitilini ateşleyen en radikal ses, Cenevreli düşünür
Jean-Jacques Rousseau'dan geldi. Rousseau, toplumsal iktidarın kaynağının
bölünemez ve devredilemez olan "genel irade" olduğunu savunarak,
mevcut düzenin meşruiyetini temelden sorguladı. Onun, insanları mevcut kölelik
düzenine karşı uyanmaya çağıran "uyanın, köleler!" nidası, devrimin
entelektüel habercisi niteliğindeydi.
Birikmiş
olan tüm bu siyasi, ekonomik ve entelektüel gerilimler, Kral XVI. Louis'nin
mali krize çözüm bulmak amacıyla 5 Mayıs 1789'da Etats Généraux'u (Zümreler
Meclisi) toplamasıyla patlama noktasına ulaştı.
3.0
Devrimin Aşamaları ve İdeolojik Çatışmalar
Fransız
Devrimi, tek bir olaydan ziyade, farklı siyasi grupların ve ideolojilerin
iktidar için kıyasıya mücadele ettiği dinamik, karmaşık ve giderek radikalleşen
bir süreçtir. Bu süreç, anayasal monarşi arayışından cumhuriyetin ilanına,
devrimci terörden karşı-devrimci isyanlara uzanan çelişkili aşamalarla doludur.
Bu aşamaların incelenmesi, devrimin kendi çocuklarını dahi yutan ve
başlangıçtaki hedeflerini aşan doğasını anlamak için zorunludur.
3.1
Jakobenizmin Yükselişi ve Cumhuriyetin İlanı
Devrim,
kendi içinden iki farklı tür Jakobenizmin doğmasına kaynaklık etmiştir:
yükselen burjuvazinin çıkarlarını savunan "demokrat Jakobenizm" ve
daha sonra Babeuf gibi isimlerle anılacak olan "sol Jakobenizm".
Devrimin ilk yıllarında iktidar, sırasıyla anayasacılardan büyük ticaret
burjuvazisini temsil eden Jirondenlere ve son olarak da en radikal kanadı
oluşturan Jakobenlere geçmiştir. Bu geçiş, devrimin sürekli yükselen bir
radikalleşme çizgisi izlediğini göstermektedir.
Jakobenlerin
siyasi programı, devrimi hem iç hem de dış düşmanlara karşı korumayı hedefleyen
radikal ilkeler üzerine kuruluydu:
• Devrimci
Terör: Karşı-devrimi ezmek ve devrimin kazanımlarını güvence altına
almak için devrimci şiddet ve terör uygulamak.
• Geçici
Diktatörlük: Devrim tehlikeye girdiğinde, istikrar sağlanana kadar
geçici bir diktatörlük kurmak.
• Cumhuriyet: Nihai
hedef olarak merkezi ve güçlü bir cumhuriyet inşa etmek.
• Ulusal
Birlik: Yoksul sınıflar ile burjuvazi arasında bir denge kurarak
ulusal birliği sağlamak ve bu dengede hakem rolü oynamak.
• Merkeziyetçilik: Merkezi
devleti güçlendirerek Fransa'nın birliğini sağlamak.
3.2
Terör Dönemi (1792-1794)
Jakobenlerin
iktidarıyla birlikte devrimci şiddet, özellikle Kamu Selamet Komitesi'nin
uygulamalarıyla zirveye ulaştı. Bu dönem, "Terör Dönemi" olarak
anılmaktadır. Komite, Cumhuriyet'i iç ve dış düşmanlara karşı savunma
gerekçesiyle son derece sert yaptırımlara başvurdu. Bu yaptırımlar arasında
şunlar bulunuyordu:
• Zoralımlar: Ordu
ve halkın ihtiyaçlarını karşılamak için tarım ürünlerine ve mallara el
konulması.
• Yeni
Vergi Yasaları: Savaş ekonomisini finanse etmek için özellikle
zenginlere yönelik yeni vergiler getirilmesi.
• Fiyat
Kontrolleri: Temel tüketim mallarında tavan fiyat uygulaması getirerek
karaborsayı ve enflasyonu engelleme çabası.
Sans-culottelar (şehirli yoksullar) tarafından
desteklenen bu radikal politikalar ve devrimci şiddet, Üçüncü Zümre'nin üst
kesimlerini oluşturan ve mülkiyetin kutsallığına inanan burjuvazinin sert
tepkisini çekti. Jakoben diktatörlük, bir yandan feodalizmin kalıntılarını
temizlerken diğer yandan devrimin burjuva sınırlarını aşma tehdidi yaratıyordu.
3.3
Karşı-Devrim: Vendée İsyanı
Devrimin
radikalleşmesi, yalnızca Paris'teki siyasi gruplar arasında değil, aynı zamanda
kırsal bölgelerde de şiddetli bir direnişle karşılaştı. Bunun en çarpıcı
örneği, Fransa'nın batısındaki Vendée bölgesinde patlak veren köylü isyanıdır.
Dindar ve kraliyetine bağlı olan Vendée köylüleri, özellikle Kilise'ye yönelik
baskılar ve zorunlu askerlik uygulamasına karşı ayaklandılar. İsyanın temel
motivasyonu, devrimin din karşıtı politikaları ve zorunlu askerlik
uygulamalarına yönelik derin bir tepkiydi. Nitekim isyancılar, 14 Mart 1793'te
bölgedeki devrimci yöneticilere gönderdikleri bir mektupla taleplerini net bir
şekilde ortaya koymuşlardı:
"1.
Katolik ve öteki mezheplerden Hıristiyanların ibadetlerini
sürdürebilmeleri; 2. Askere almaya son verilmesi; 3. Devrimden
kaçanların ve şüphelilerin çocuklarının tutuklanmalarına son verilmesi..."
Vendée
İsyanı, devrimin yalnızca başkentli aydınlar ve burjuvalar tarafından değil,
aynı zamanda kırsal halkın önemli bir kesimi tarafından da bir tehdit olarak
algılandığını ve ne kadar kanlı bir iç savaş potansiyeli taşıdığını göstermesi
açısından kritik bir öneme sahiptir.
4.0
Devrimin Sonu ve Mirası
Terör
Dönemi'nin ardından devrim, kendi yarattığı şiddet sarmalında enerjisini
tüketmeye başladı. Robespierre'in devrilmesiyle başlayan Thermidor Dönemi,
istikrarsızlık, ekonomik kaos ve siyasi belirsizliklerle karakterize oldu. Bu
çalkantılı süreç, devrimin yarattığı kaostan düzen çıkarma vaadiyle sahneye
çıkan ve devrimci idealleri sona erdirirken devrimin bazı kazanımlarını
konsolide eden Napoléon Bonaparte'ın yükselişine zemin hazırladı.
4.1
Thermidor Gericiliği ve Ekonomik Kaos
Robespierre
ve müttefiklerinin 9 Thermidor (27 Temmuz 1794) darbesiyle giyotine
gönderilmesinin ardından Fransa, "isteksizlik günleri" olarak
adlandırılan yeni bir döneme girdi. Thermidor yönetimi, derin bir çelişki
üzerine kuruluydu: Bir yandan Terör'ü bitirme iddiasındaydı, ancak darbeyi
gerçekleştirenlerin kendileri de Terör'ün kanına bulaşmış eski Jakobenlerdi. Bu
dönemde Jakoben kulüpleri kapatıldı, Vendée isyancıları gibi karşı-devrimci
unsurlar için af çıkarıldı ve siyasi bir gevşeme ortamı yaratıldı.
Ancak
bu siyasi rahatlama, derin bir ekonomik krizi beraberinde getirdi. Fiyat
kontrollerinin kaldırılmasıyla enflasyon patladı; 1794-95 arasında fiyatlar
yaklaşık üç kat arttı. Devrimin kâğıt parası olan "assignat"ların
değeri hızla düştü ve Paris'te ciddi bir kıtlık baş gösterdi. Bu durum, 1795
yılının Germinal ve Prairial aylarında yoksul halkın yeniden ayaklanmasına
neden oldu. Ancak bu kez Convention (Meclis), bu isyanları orduyu kullanarak
güçlükle de olsa bastırdı ve devrimin popüler tabanını tamamen ezdi.
4.2
Sol Muhalefet: Babeuf ve "Eşitler Komplosu"
Robespierre'in
devrilmesiyle gerilemeye başlayan devrime karşı en radikal tepki, "sol
Jakobenizm" geleneğinden geldi. Ancak Gracchus Babeuf liderliğindeki
"Eşitler Komplosu", Jakobenlerin siyasi radikalizminin ötesine geçen,
modern sosyalist düşüncenin habercisi niteliğinde derin bir ideolojik kopuşu
temsil ediyordu. Babeuf'ün programı, yalnızca siyasi eşitliği değil, aynı
zamanda özel mülkiyeti tamamen ortadan kaldıran komünist bir toplumsal düzeni
hedefliyordu. Hareketin temel talepleri arasında, tüm mülkiyetin
kamulaştırılacağı bir "mallar ortaklığı" (mallar ortaklığı)
kurulması ve toplumsal eşitsizliğin kaynağı olarak görülen miras hakkının
lağvedilmesi (Miras kanununun kaldırılması) bulunuyordu. Bu hareket,
kitlesel bir taban bulamadan hızla yenilgiye uğratıldı ve liderleri idam
edildi. Buna rağmen Eşitler Komplosu, modern sosyalist düşüncenin ilk pratik ve
teorik öncülerinden biri olarak tarihteki yerini almıştır.
4.3
18 Brumaire: Napoléon Bonaparte'ın Yükselişi
Thermidor'dan
sonra kurulan Directoire hükümeti hem iç politikadaki istikrarsızlığı çözmekte
hem de dış politikada devrim savaşlarını yönetmekte başarısız oldu. Bu
başarısızlıklar, ülkede düzen ve istikrar arayan, ancak ne monarşiye ne de
Jakoben terörüne dönmek isteyen kesimler için bir siyasi boşluk yarattı.
Mülkiyetini ve düzenini koruma kaygısındaki burjuvazi, feodalizme karşı verdiği
mücadeleyi 1799'da savaş alanlarındaki başarılarıyla ünlenmiş genç general
Napoléon Bonaparte'a "teslim etti". Napoléon, 18 Brumaire (9 Kasım
1799) darbesiyle Directoire hükümetini devirerek cumhuriyeti fiilen ilga etti
ve Fransız Devrimi'ni sona erdirdi.
5.0
Sonuç: Devrimin Sınıfsal Niteliği Üzerine Bir Değerlendirme
Fransız
Devrimi, tarih yazımında net ve kesin bir ifadeyle "burjuva devrimi"
olarak tanımlanır. Bu tanım, devrimin feodal ayrıcalıkları yıkarak kapitalist
gelişimin önünü açmasına ve siyasi iktidarı burjuvaziye devreden bir süreçler
toplamı olmasına dayanır.
II)
Devrimdeki Siyasi Gruplar ve Dinamikler
1.0
Giriş: Devrimi Şekillendiren İç ve Dış Politika Gerilimleri
Büyük
Fransız Devrimi, yalnızca tek bir ulusun sınırları içinde gerçekleşen bir
siyasi altüst oluş değil, aynı zamanda iç politika kararlarının dış
tehditlerle, dış politika hedeflerinin ise içerdeki sınıfsal gerilimlerle iç
içe geçtiği karmaşık bir tarihsel süreçtir. Devrimin seyrini ve radikalleşme
dinamiklerini tam olarak kavrayabilmek için, devrimci savaşın yarattığı
ekonomik ve siyasi baskılar ile farklı toplumsal sınıfların bu baskılara
verdiği tepkilerin birlikte analiz edilmesi önem taşır. Bu süreç, Ancien
Régime'in (Eski Rejim) yapısal krizleriyle bir gecede ortaya çıkmamıştır.
Devrim öncesi Fransa, uzun ve maliyetli savaşlar nedeniyle iflasın eşiğine
gelmiş bir devlet hazinesi, sanayi devrimini yaşayan İngiltere karşısında
ekonomik geri kalmışlık ve aristokrasinin kendi içindeki bölünmüşlüğü
("Kılıç Soyluluğu" ve "Cüppe Soyluluğu" arasındaki çıkar
çatışması) gibi derin çelişkilerle zaten çöküşün eşiğindeydi. Devrim, bu
birikmiş krizler zemininde, başlangıçtaki liberal hedeflerinden giderek
uzaklaşarak, farklı sosyo-ekonomik tabanlara sahip siyasi grupların (ticaret
burjuvazisi, savaş ekonomisinden kâr sağlayan yeni zenginler ve şehirli
yoksullar) birbiriyle çelişen hedeflerinin ve bu hedefleri hayata geçirme
mücadelelerinin bir sonucu olarak radikalleşmiş ve dönüşmüştür. Bu yazı,
devrimin ana siyasi aktörlerini ve onların sosyo-ekonomik temellerini
inceleyerek devrimin karmaşık dinamizmini analiz edecektir.
2.0
Devrimin Ana Siyasi Aktörleri ve Sosyo-Ekonomik Tabanları
Devrim
sürecinde ortaya çıkan şiddetli ideolojik çatışmaları ve radikal politika
tercihlerini anlamak için, bu politikaları savunan siyasi grupların kimlerden
oluştuğunu ve hangi ekonomik çıkarları temsil ettiğini bilmek temel bir çerçeve
sunar. Bu dönemde ekonomik talepler, Locke ve Rousseau gibi Aydınlanma
düşünürlerinin popülerleştirdiği "genel irade", "toplum
sözleşmesi" ve "bireysel haklar" gibi yeni siyasi anlayışlarla
meşruiyet kazanmıştır. Her bir fraksiyonun sosyo-ekonomik tabanını analiz
etmek, onların neden yayılmacı bir savaşı desteklediğini, devrimci teröre
başvurduğunu veya ekonomik kontrol mekanizmaları talep ettiğini anlamanın
anahtarıdır. Bu aktörler, devrimin itici gücünü ve aynı zamanda iç
çelişkilerini oluşturmuştur.
2.1
Jirondenler: Ticaret Burjuvazisinin Temsilcileri
Jirondenler,
devrimin ilk aşamalarında etkili olan ve büyük ticaret burjuvazisinin
çıkarlarını temsil eden siyasi bir gruptu. Sosyo-ekonomik tabanları, ağırlıklı
olarak sömürge ticareti, ihracat ve tüketim malları üretimiyle uğraşan
kapitalistlerden oluşuyordu. Destekçileri arasında Lyons ipek
tüccarları, sömürgelerle ticaret yapan toptancılar ve dokuma sanayinin
önde gelen isimleri bulunuyordu. Bu ekonomik çıkarlar, onların politika
hedeflerini doğrudan şekillendirmiştir. Başlangıçta Belçika ve Hollanda gibi
yeni pazarları ele geçirmek ve İngiltere'nin ticari rekabetine karşı üstünlük
sağlamak amacıyla yayılmacı bir savaşı hararetle desteklediler. Ancak savaşın
Fransa aleyhine dönmesi ve denizaşırı ticareti felç etmesiyle birlikte,
yenilgici bir tutum benimseyerek devrimin radikalleşmesine karşı çıktılar.
2.2
Jakobenler (Montagnard'lar): Radikal Burjuvazi ve Savaş Ekonomisi
Jakobenlerin
en radikal kanadını oluşturan Montagnard'lar (Dağlılar), Jirondenlerden farklı
bir burjuva kesimini temsil ediyordu. Onların sosyo-ekonomik temeli, devrimin
ve savaşın yarattığı yeni ekonomik fırsatlardan besleniyordu. Bu grup, kilise
ve aristokrasinin el konulan topraklarının açık artırmayla satılmasından,
enflasyondan, ordunun donatımı ve ikmalinden, silah üretiminden ve genel olarak
savaş ekonomisinden büyük kârlar sağlayan burjuvazinin temsilcisiydi. Bu
nedenle, onların çıkarları devrimin ve devrimci savaşın sonuna kadar
sürdürülmesiyle birebir örtüşüyordu. Karşı-devrim tehlikesi ve dış işgal
tehdidi, bu grubun iktidarını meşrulaştırırken, savaşı kazanmak için şehirli
yoksulların (sans-culottelar) ekonomik taleplerine geçici tavizler
vermelerini de zorunlu kılmıştır.
2.3
Sans-culottelar (Çıplak Kollular): Devrimin Kentsel Halk Hareketi
Sans-culottelar, yani şehirli yoksullar, küçük
zanaatkârlar ve gündelikçiler, devrimin siyasi yöneticisi olmasalar da sürecin
ana "sürükleyici kuvveti"ydiler. Onların temel motivasyonu, soyut
siyasi ideolojilerden ziyade, savaşın ve ekonomik krizin yol açtığı somut ve
acil sorunlardı. Talepleri doğrudan hayatta kalma mücadelesiyle ilgiliydi:
• Hayat
Pahalılığı: Devrimin kâğıt parası olan Assignat'ların
kontrolsüz basımı sonucu değerinin hızla düşmesi ve bunun yarattığı
dizginlenemeyen enflasyon.
• Kıtlık: Karşı-devrimci
olarak gördükleri istifçiler ve spekülatörler nedeniyle un, ekmek gibi temel
tüketim mallarına erişimde yaşanan büyük zorluklar.
• Temel
Talep: Bu sorunlara çözüm olarak, temel ihtiyaç maddelerinin
fiyatlarının devlet tarafından sabitlenmesini (Azami Fiyat Yasası) ve
istifçilere karşı devrimci terörün acımasızca uygulanmasını istiyorlardı.
2.4
Halk Sözcüleri: Enragé'ler ve Hébertistler
Sans-culottelar'ın bu ekonomik talepleri, iki farklı
siyasi grup tarafından dile getirilmiştir. Bu gruplar arasındaki temel farkı
anlamak, devrimin radikalleşme sürecindeki iç dinamikleri kavramak açısından
önemlidir.
• Enragé'ler
("Kudurmuşlar"): Jacques Roux gibi isimlerin liderliğindeki
bu grup, sans-culottelar'ın ekonomik taleplerinin (fiyat denetimi,
spekülatörlere karşı terör) en dolaysız ve gerçek sözcüleri olarak kabul
edilir. Onlar, doğrudan halkın içinden çıkan ve burjuvazinin mülkiyetine karşı
radikal bir tehdit oluşturan bir hareketi temsil ediyordu.
• Hébertistler: Bu
grup ise, sans-culottelar'ın radikalizmini ve öfkesini kendi
kişisel ve politik çıkarları için kullanmaya çalışan burjuva kökenli
politikacılardan oluşuyordu. Temel amaçları, devrimci halk hareketini
kullanarak Kamu Selamet Komitesi'ne karşı güç kazanmak ve özellikle Savaş Bakanlığı
üzerindeki etkinliklerini artırmaktı.
Bu
farklı grupların çelişkili politik hedefleri, devrimin en çalkantılı dönemi
olan Terör Dönemi'nin iç politika uygulamalarında somut bir şekilde ortaya
çıkmıştır.
3.0
İç Politika: Ekonomik Kontrol ve Devrimci Terör
Devrimin
1793-1794 yıllarını kapsayan en radikal aşaması, genellikle "Terör
Dönemi" olarak anılır. Ancak bu dönem, basit bir şiddet patlamasından
ibaret değildi; aynı zamanda birbiriyle çatışan sınıf çıkarlarını yönetme,
savaş ekonomisini ayakta tutma ve karşı-devrimi ezme çabalarının bir ürünüydü.
Bu bölüm, dönemin arkasındaki sosyo-ekonomik nedenleri ve bu nedenlerin yol
açtığı radikal iç politika uygulamalarını incelemektedir.
3.1
Fiyat Kontrollerinden Devlet Terörüne
Jakoben
iktidarı, savaşı sürdürebilmek için desteğine muhtaç olduğu sans-culottelar'ın
baskısıyla, özel mülkiyete müdahale anlamına gelen bir dizi ekonomik kontrol
önlemi almak zorunda kaldı. Bu süreç, adım adım devlet terörünün
kurumsallaşmasına yol açtı.
1. Tahıl
Fiyatlarının Sabitlenmesi (4 Mayıs 1793): Sans-culottelar'ın
baskısıyla çıkarılan bu ilk yasa, tahıl fiyatlarına bir tavan getirmeyi
amaçlıyordu. Ancak, bu politikadan zarar gören Jirondenler, büyük çiftçiler ve
yerel idareciler tarafından sistematik olarak sabote edildi ve etkisiz kaldı.
2. Azami
Fiyat ve Ücret Yasası (29 Eylül 1793): Halk hareketinin artan baskısı
sonucu çıkarılan bu yasa, çok daha kapsamlıydı ve aralarında gıdanın da
bulunduğu 39 temel ihtiyaç maddesinin fiyatlarını sabitledi. Ancak bu yasanın
uygulanması ciddi zorluklar doğurdu. Üreticiler üretimi durdurdu, karaborsa
yayıldı ve dükkanlar boşaldı. Yasa aynı zamanda ücretlere de bir tavan
getiriyordu ki bu durum, nominal ücretlerin düşmesi anlamına geldiği için
işçiler arasında hoşnutsuzluk yarattı.
3. İaşe
Komisyonu ve Devrimci Milis: Bu ekonomik kontrolleri kâğıt üzerinde
kalmaktan kurtarmak ve zorla uygulamak için iki kilit kurum oluşturuldu.
Cumhuriyet genelinde mallara el koyma ve dağıtım yetkisine sahip olan İaşe
Komisyonu ve sans-culottelar'dan oluşan Devrimci Milis, ekonomik
terörün uygulayıcıları oldu. Devrimci Milis, kırsal bölgelere giderek
çiftçilerin elindeki tahıla zorla el koydu ve istifçilere karşı bir
"terör" aracı olarak kullanıldı.
3.2
Karşı-Devrim: Vendée İsyanı'nın Politik Anlamı
Devrimin
radikal iç politikaları, özellikle kırsal kesimde şiddetli bir direnişle
karşılaştı. Bunun en kanlı örneği, Fransa'nın batısındaki Vendée bölgesinde
patlak veren ve devrimi bir iç savaşa sürükleyen köylü isyanıdır. Bölgenin
"dindar ve kraliyetine bağlı" olan halkı, devrimin din karşıtı
politikalarına ve zorunlu askerlik uygulamasına karşı ayaklandı. İsyancıların
14 Mart 1793 tarihli mektuplarında dile getirdikleri talepler, bu tepkinin
temel nedenlerini açıkça ortaya koymaktadır:
• Katolik
ve diğer Hıristiyan mezheplerinin ibadet özgürlüğünün güvence altına alınması.
• Zorunlu
askerliğe derhal son verilmesi.
• Devrimden
kaçanların ve şüphelilerin masum çocuklarının tutuklanmasının durdurulması.
Vendée
İsyanı, devrimin yalnızca Paris merkezli bir burjuva ve aydın hareketi
olmadığını, aynı zamanda Fransa'nın geniş kırsal kesimlerinde nasıl kanlı bir
iç direnişle karşılaştığını göstermesi açısından kritik bir öneme sahiptir. Bu
iç tehdit, devrimci yönetimin politikalarını daha da sertleştirmesine neden
olurken, bu politikaları derinden etkileyen bir diğer ana faktör olan dış
politika kararlarına, yani savaşa odaklanmayı zorunlu kılmıştır.
4.0
Dış Politika: Devrimci Savaşın Katalizör Rolü
Fransa'nın
1792'de Avusturya'ya ve 1793'te İngiltere ile Hollanda'ya savaş ilan etme
kararı, devrim sürecini geri dönülmez bir şekilde hızlandıran ve siyasi gruplar
arasındaki farklılaşmayı bir bıçak gibi keskinleştiren bir katalizör rolü
oynamıştır. Başlangıçta Jirondenlerin ekonomik yayılmacı hedefleriyle başlayan
savaş, Fransa'nın yenilgileri ve işgal tehdidiyle birlikte karakter
değiştirmiş; devrimi iç ve dış düşmanlara karşı savunma ve yayma aracına
dönüşmüştür. Savaş, devrimin iç dinamiklerini hem beslemiş hem de tüketmiştir.
4.1
Savaşın Ekonomik Gerekçeleri
Devrimci
savaşın ardında, "özgürlük yayma" söyleminin ötesinde, Fransa ve
özellikle İngiltere arasındaki derin ekonomik rekabet yatıyordu. Savaş kararını
tetikleyen temel ekonomik motivasyonlar şunlardı:
• Ticari
ve Sömürge Rekabeti: 18. yüzyıl boyunca iki ülke arasında Hollanda ve
Hindistan gibi kilit pazarlar üzerinde süregelen bir hakimiyet mücadelesi
vardı.
• Sanayi
Rekabeti: Sanayi devrimini Fransa'dan yaklaşık 30 yıl önce başlatan
İngiltere, pazarları ucuz mallarla domine ediyor, bu durum Fransız sanayisini
hem iç hem de dış pazarlarda zayıf düşürüyordu.
• Pazar
Kaybı Korkusu: Fransa'da cumhuriyetin zaferi, İngiltere'nin en önemli
pazarlarından birini tamamen kaybetmesi anlamına geliyordu.
• Yayılmacı
Hedefler: Jirondenler, savaş yoluyla zengin Belçika ve Hollanda'yı
fethederek yeni pazarlar ve kaynaklar elde etmeyi amaçlıyordu.
• İç
Ekonomik Kriz: Soyluların mülksüzleştirilmesi, ipek sanayi gibi lüks
tüketim malları üreten sektörleri krize sokmuştu. Bu durum, yeni pazarlar
bulmak ve ekonomik bir canlanma sağlamak için savaşı ek bir teşvik haline
getiriyordu.
4.2
Savaşın İç Politikaya Etkileri
Savaş,
devrimin içindeki sınıfsal çelişkileri su yüzüne çıkararak süreci
radikalleştiren bir motor görevi gördü. Savaşın yol açtığı temel sonuçlar
şunlardır:
• Sınıfsal
Farklılaşma: Burjuvazi, savaşın devasa maliyetini halkın sırtına
yüklemeyi tercih etti. Kontrolsüz bir şekilde kâğıt para (assignat)
basılması, enflasyonu patlattı ve hayat pahalılığını artırdı. Bu durum,
burjuvazi ile sans-culottelar arasındaki çıkar farkını net bir
şekilde ortaya koydu.
• Halk
Hareketinin Radikalleşmesi: Dış tehdit, yenilgiler ve işgal
tehlikesi, sans-culottelar'ı devrimi ve savaşı daha tutkulu bir
şekilde savunmaya itti. Onlar için savaş hem vatan savunması hem de devrimin
kazanımlarını koruma mücadelesiydi.
• Politikaların
Sertleşmesi: Jakobenler, savaşı kazanabilmek için sans-culottelar'ın
enerjisine ve desteğine bağımlı hale geldiler. Bu bağımlılık, onları,
istemeyerek de olsa sans-culottelar'ın fiyat kontrolleri ve terör
gibi radikal ekonomik taleplerine taviz vermeye zorladı.
Savaşın
yarattığı bu dinamikler, devrimci burjuvazi ile onu iktidara taşıyan halk
hareketi arasındaki kırılgan ittifakı eninde sonunda çökertmiş ve devrimin
yönünü değiştirmiştir.
5.0
İttifakın Çöküşü ve Devrimin Yön Değiştirmesi
Devrimci
savaşta kazanılan zaferler ve Vendée gibi iç isyanların bastırılması, Jakoben
iktidarının ve devrimci burjuvazinin artık sans-culottelar'ın
kitlesel desteğine eskisi kadar ihtiyaç duymadığı yeni bir politik ortam
yarattı. Bu noktadan sonra burjuvazi, devrimi kendi sınırlarının ötesine taşıma
potansiyeli olan halk hareketini sistematik olarak tasfiye ederek iktidarını
konsolide etmeye yöneldi. Bu süreç, devrimin popüler ve radikal karakterini
sona erdirerek burjuva düzenini sağlamlaştırdı.
5.1
Halk Hareketinin Bastırılması
Jakoben
iktidarı, iç ve dış düşmanları yendikten hemen sonra, kendisini iktidara
taşıyan halk hareketini ve onun örgütlenmelerini yok etmek için harekete geçti.
Bu tasfiye süreci birkaç kritik adımda gerçekleşti:
1. Hébertistlerin
İdamı (24 Mart 1794): Halk hareketinin radikalizmini kendi çıkarları
için kullanan Hébertist liderlerin idam edilmesi, kitle hareketinin siyasi
liderliğinin başının ezilmesi anlamına geliyordu.
2. Halk
Örgütlenmelerinin Feshedilmesi: 4 Aralık 1793 tarihli yasa ile halk
derneklerinin merkezi kongreler düzenlemesi yasaklanarak merkezi iktidar
güçlendirildi. Hébertistlerin tasfiyesinden sonra bu süreç hızlandı: Paris
Komünü tasfiye edilerek doğrudan merkezi hükümete bağlandı, halk dernekleri
Jakoben Kulübü ile çatışmaya sokularak Mayıs 1794'te kendilerini feshetmeye
zorlandı ve ekonomik terörün uygulayıcısı olan Devrimci Milis 27 Mart 1794'te
fiilen dağıtıldı.
3. Ekonomik
Liberalizme Dönüş: Halk baskısının ortadan kalkmasıyla birlikte,
Jakobenler Azami Fiyat Yasası gibi ekonomik kontrol politikalarını gevşetmeye
ve sonlandırmaya başladı. Ticari faaliyetler üzerindeki baskı kaldırıldı ve
ihracat yeniden teşvik edildi.
4. Terörün
Yön Değiştirmesi: Bu aşamadan sonra devrimci terör, artık
"karşı-devrimcilere" veya istifçilere değil, azami ücret yasasına
karşı grev yapan işçilere ve halk hareketinin kalan unsurlarına yöneltildi.
Grev yapmak "karşı-devrimci bir suç" olarak kabul edildi.
5.2
Thermidor Gericiliği ve Burjuva Düzeninin Konsolidasyonu
9
Thermidor (27 Temmuz 1794) darbesiyle Robespierre ve müttefiklerinin
devrilmesi, devrimin radikal aşamasını kesin olarak sona erdiren ve büyük
burjuvazinin çıkarlarını güvence altına alan bir dönüm noktası oldu. Bu dönem,
"isteksizlik günleri" olarak da anılır; zira darbeyi yapanlar,
kendileri de Terör'ün kanına bulaşmış eski Jakobenlerdi. Robespierre'in
düşüşünün temel nedeni, halk hareketini tasfiye ederek kendisini ayakta tutan
toplumsal tabandan, yani sans-culottelar'ın desteğinden yoksun
kalmasıydı. Thermidor dönemi, devrimin popüler kazanımlarını geri alarak
burjuva düzenini yeniden kuran bir "gericilik" süreciydi. Bu dönemde
atılan adımlar kronolojik olarak şunlardır:
• Devrimin
motoru olan Jakoben Kulübü kapatıldı (12 Kasım 1794).
• Ekonomik
liberalizme tamamen geri dönülerek Azami Fiyat Yasası resmen kaldırıldı (9
Aralık 1794), bu da enflasyonun ve kıtlığın yeniden patlamasına neden oldu.
• Germinal
ve Prairial aylarındaki (Nisan-Mayıs 1795) halk ayaklanmaları ordu tarafından
kanla bastırılarak sans-culottelar'ın siyasi gücü askeri olarak
tamamen yok edildi.
• 1795'te
çıkarılan yeni bir anayasayla, 1793 Anayasası'nın getirdiği genel oy hakkı
ilkesi terk edildi ve oy hakkı yeniden mülk sahibi erkeklerle sınırlandırıldı.
Bu
gericiliğe karşı son ve en radikal tepki, Gracchus Babeuf liderliğindeki
"Eşitler Komplosu" ile geldi. Özel mülkiyeti ortadan kaldırarak
komünist bir düzen kurmayı hedefleyen bu hareket, "sol Jakobenizm"
geleneğinin son halkası ve modern sosyalist düşüncenin habercisiydi. Ancak
kitlesel bir taban bulamadan hızla bastırıldı ve liderleri idam edildi.
6.0
Sonuç: Sınıfsal Çıkarların Belirlediği Siyasal Süreçler
Fransız
Devrimi'nin farklı aşamalarında alınan politika kararları –savaşa girmek,
devrimci terör uygulamak, ekonomiyi devlet kontrolüne almak ve sonra tekrar
liberalleştirmek– yüzeysel bakıldığında kaotik veya keyfi görünebilir. Ancak
daha derin bir analiz, bu kararların devrim sahnesindeki farklı siyasi
grupların net sosyo-ekonomik çıkarlarından kaynaklanan rasyonel adımlar
olduğunu göstermektedir. Temel bulgular, devrimin seyrini belirleyen bu
sınıfsal mantığı ortaya koymaktadır:
• Politikaların
Rasyonelliği: Her fraksiyonun izlediği iç ve dış politikalar, kendi
sınıfsal tabanının ekonomik çıkarlarıyla doğrudan tutarlıydı. Jirondenlerin
yayılmacı savaş arzusu, Jakobenlerin savaş ekonomisini sürdürme ve özel
mülkiyete geçici olarak müdahale etme zorunluluğu, kendi maddi gerçekliklerinin
bir yansımasıydı.
• Sans-culottelar'ın
Rolü: Kentsel halk hareketi, devrimi ileriye taşıyan, feodalizmin
kalıntılarını temizleyen ve burjuvaziyi kendi doğal sınırlarının ötesine iten
temel bir güç oldu. Ancak bağımsız bir siyasi programdan ve kendi sınıfının
liderliğinden yoksun olduğu için, burjuvazi tarafından önce kullanıldı ve
hedeflere ulaşıldıktan sonra sistematik olarak ezilerek yenilgiye uğratıldı.
• Nihai
Sonuç: Fransız Devrimi, tüm radikal ve popüler aşamalarına,
"Eşitlik" ve "Kardeşlik" gibi evrensel sloganlarına rağmen,
nihayetinde feodalizmi yıkarak kapitalist gelişimin önündeki engelleri kaldıran
ve siyasi iktidarı aristokrasiden alıp burjuvazinin eline teslim eden bir süreç
olmuştur. Bu nedenle, Fransız Devrimi, net ve kesin bir ifadeyle "burjuva
devrimi" olarak tanımlanır. Sürecin sonunda kurulan düzen, halkın
değil, burjuva sınıfın egemenliğini pekiştirmiştir.