MAR
MAR
Notu: Psikiyatrik hastalıkların toplumsal nedenleri vardır ve bu hastalıkların
oluşumunda temel belirleyicidir. Bu hastalıklar bebeklikten itibaren bireylerin
aile, arkadaş ve toplumsal çevreleri ve koşullarla etkileşimleriyle oluşur.
Bazı psikiyatrik bozuklukların gelişiminde genetik bir zemin de etkilidir.
Toplumsal nedenler beyin biyokimyasındaki değişimlerle hastalıklara yol açar.
Psikiyatrik hastalıkların saptanabilir maddi eksiklik/fazlalıklardan, beyin
biyokimyası ve fizyolojisinin değişimlerinden kaynaklandığını bilmek gerekir.
Özet
Bu
yazı, Dr. Susan Rosenthal ve Dr. Akif Akalın'ın makalelerinden derlenen
eleştirel bir analizi sunmaktadır. Metinlerin ana tezi, modern psikiyatrinin ve
"ruh hastalığı" kavramının, kapitalist sistemin yarattığı yaygın
toplumsal sıkıntıları bireyselleştiren ve meşrulaştıran bir sosyal kontrol
aracı olduğudur. Argümana göre, ruhsal sıkıntıların çoğu biyolojik bir
hastalıktan ziyade, sömürü, baskı, yoksulluk ve yabancılaşma gibi sosyal
koşullara verilen makul tepkilerdir. Psikiyatri, bu koşulları sorgulamak
yerine, kurbanları "bozuk" veya "hasta" olarak
etiketleyerek ve onları ilaç endüstrisiyle simbiyotik bir ilişki içinde
"tedavi ederek" statükoyu korur. Ruhsal Bozukluklar Tanı ve
İstatistik El Kitabı (DSM), bilimsel bir temelden yoksun, kâr odaklı bir
"katalog" olarak eleştirilmektedir. Sigmund Freud'un teorileri dahi,
travmanın gerçekliğini yadsıyıp suçu bireyin içsel çatışmalarına atarak egemen
sınıfa hizmet ettiği gerekçesiyle eleştirilmektedir. Nihai çözümün bireysel
tedavilerde değil, sıkıntının kökenindeki sömürücü toplumsal ilişkileri ortadan
kaldıracak ve insan ihtiyaçlarını önceliklendirecek sosyalist bir dönüşümde
yattığı savunulmaktadır.
Ana
Temalar ve Detaylı Analiz
Psikiyatri:
Bir Sosyal Kontrol Aracı ve Sahte Bilim
Temel
argüman, kapitalizmin normal işleyişiyle milyonlarca insanı yaraladığı, hasta
ettiği ve bu durumun yol açtığı ruhsal sıkıntıları yönetmek için modern tıbbı
ve özellikle psikiyatriyi bir "sosyal kontrol" kurumu olarak
kullandığıdır.
• Bireyselleştirme
ve Sistemi Aklama: Tıbbi ideoloji, bireylerin sosyal koşullardan
bağımsız olarak hastalandığını varsayar. Bir hekim, işçiyi yaralayan güvensiz
işyerini değil, yaralı işçiyi tedavi eder. Benzer şekilde, psikiyatri de ruhsal
sıkıntı üreten baskıcı sosyal koşulları değil, bu koşulların kurbanlarını ve bu
koşullara isyan edenleri "teşhis" ve "tedavi" eder.
• Biyolojik
Belirteçlerin Yokluğu: Bedensel hastalıklar, teşhisi bilimsel kılan
karakteristik biyolojik belirteçlere (örneğin bakteriyel zatürrede akciğer
enfeksiyonu) sahiptir. Ancak şizofreni gibi en ağır ruhsal sıkıntı biçimlerinde
dahi, bu duruma özgü, güvenilir biyolojik belirteçler bulunamamıştır. Bu durum,
psikiyatrinin tıbbın diğer dalları gibi bilimsel bir temelden yoksun olduğunu
göstermektedir. Psikiyatri, bu eksikliğiyle "bilim kılığına girmiş bir
ideoloji" veya "sahte bilim" olarak nitelendirilmektedir.
• "Akıl"
ve "Beyin" Ayrımı: Akıl, beynin kendisi değil; beyin, beden
ve sosyal çevre arasındaki karmaşık etkileşimden doğan bir işlevdir. Beyni
haritalamanın aklı anlamaya yeteceği varsayımı, "Mona Lisa'yı anlamak için
Leonardo DaVinci'nin beynini parçalara ayırmaya" benzetilir. Bu
indirgemeci yaklaşım, ruhsal sıkıntının sosyal kökenlerini göz ardı eder.
• Şizofreni
Örneği: Yaygın kanının aksine, kanıtlar şizofreninin genetik temelinin
zayıf olduğunu göstermektedir. Çalışmalar, şehirde yaşamanın, şizofren bir aile
üyesine sahip olmaktan daha büyük bir risk faktörü olduğunu ortaya koymuştur.
Şehir yaşamıyla ilişkili kurşuna maruz kalma, enfeksiyonlar, yetersiz beslenme
ve ırk ayrımcılığı gibi faktörlerin hepsi şizofreni riskini artırmaktadır.
DSM:
Kâr Odaklı Bir "Katalog"
Amerikan
Psikiyatri Birliği'nin (APA) yayımladığı Ruhsal Bozukluklar Tanı ve İstatistik
El Kitabı (DSM), "psikiyatrinin İncil'i" olarak adlandırılsa da,
bilime değil dogmaya dayandığı için eleştirilmektedir. DSM, psikiyatri
endüstrisinin büyümesi ve kârlılığı için bir araç olarak görülmektedir.
• Kategorilerin
Genişlemesi: DSM'nin ilk baskısı (1952) 106 bozukluk içerirken,
sonraki baskılarda bu sayı yüzlerceye çıkmıştır. Bu genişleme, bilimsel
keşiflerden ziyade, "mevcut hastaları koruma ve çok sayıda sorun için
yardım arayabilecek yenilerini kapsama arzusu" ile açıklanmaktadır.
Utangaçlık "sosyal fobi," yaramazlık "DEHB," ve mutsuzluk
"depresyon" gibi normal insani durumlar patolojikleştirilmiştir.
• İlaç
Endüstrisiyle İlişki: DSM, ilaç endüstrisi için bir "altın
madeni" sağlar. Bir ilacın onaylanması için ilgili bozukluğun DSM'de
listelenmesi gerekir. Bu nedenle her yeni tanı, potansiyel ilaç satışlarında
milyonlarca dolar anlamına gelir. DSM-IV'ü hazırlayan uzmanların çoğunun,
özellikle duygudurum ve psikotik bozukluklar panellerindekilerin tamamının ilaç
şirketleriyle mali bağları olduğu belirtilmektedir.
• Pazarlama
ve Teşhis Enflasyonu: Bir bozukluk DSM'ye eklendiğinde ve tedavisi
için bir ilaç onaylandığında, o teşhisi alan insan sayısı hızla artar.
◦ PMDD
Örneği: "Adet Öncesi Mutsuzluk Bozukluğu" (PMDD) DSM'ye
eklenir eklenmez, Eli Lilly firması en çok satan ilacı Prozac'ı pembe renkte
"Serafem" adıyla yeniden paketleyerek PMDD tedavisi için piyasaya
sürdü ve patent hakkını uzattı.
◦ Bipolar
Bozukluk: 1990'lardan önce çocuklarda görülmediği düşünülen Bipolar
Bozukluk, tedavisi için antipsikotik ilaçlar onaylandıktan sonra çocuklarda en
hızlı yayılan psikiyatrik etiket haline geldi. İki yaşındaki çocuklara bile bu
teşhisin konulduğu bildirilmektedir.
• Çocukların
Hedef Alınması: Okul sistemi ve aşırı çalışan ebeveynlerin yarattığı
baskı altında sıkıntı yaşayan çocuklar, davranışlarıyla protesto ettiklerinde
"hasta" olarak etiketlenmektedir. Huzursuzluk "Dikkat Eksikliği
/ Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB)", isyankârlık ise "Karşı Çıkma
Bozukluğu" olarak tanımlanabilmektedir. Bu etiketleme, çocukları toksik
ilaçlar almaya zorlamanın bir yolu olarak görülmektedir.
Freud'un
Eleştirisi: Travmadan İçgüdüye Geçiş
Sigmund
Freud, psikiyatriyi akıl hastanesinden çıkararak devrim yapmış olsa da,
teorilerinin nihayetinde egemen sınıfa hizmet ettiği ve Marksizm ile
uzlaştırılamaz olduğu savunulmaktadır.
• Travma
Modelinin Reddi: Freud, kariyerinin başlarında, hocası Charcot'dan
etkilenerek ruhsal sıkıntının (histerinin) temel nedeninin çocuklukta yaşanan
cinsel istismar gibi travmatik deneyimler olduğunu savunmuştur. Ancak mesleki
baskı ve izolasyonla karşılaştıktan sonra bu fikrinden vazgeçmiştir.
• Oidipus
Kompleksi ve Kurbanın Suçlanması: Freud, hastalarının cinsel travma
anlatılarının gerçek anılar değil, bastırılmış cinsel arzulardan kaynaklanan
fanteziler ("Oidipus kompleksi") olduğu sonucuna varmıştır. Bu teorik
dönüşüm, cinsel istismarın gerçekliğini yadsımış, suçu failden alıp kurbanın
(çocuğun) bilinçdışı arzularına yüklemiş ve aileyi bir baskı merkezi olarak
aklamıştır.
• Marksizm
ile Çelişki: Marksistler için insan varoluşunun temeli toplumsal emek
iken, Freud için cinsellik ve içgüdülerdir. Freud, kitlelerden korkmuş,
insanları doğuştan saldırgan görmüş ve sosyalist bir toplumun "savunulamaz
bir yanılsama" olduğunu savunmuştur. Bu nedenle psikanaliz ve Marksizm'in
birleştirilemeyeceği iddia edilmektedir.
Kapitalist
Sistemin Sağlık Üzerindeki Yıkıcı Etkileri
Kapitalizmin
doğası gereği hem bedensel hem de ruhsal sağlığa zarar veren "hastalıklı
bir sosyal düzen" olduğu öne sürülmektedir.
• Kronik
Tehdit Yanıtı: Kapitalizmdeki sürekli belirsizlik (iş, ev, sağlık
güvencesi), eşitsizlik ve baskı, bedenin "savaş, kaç ya da don"
tehdit yanıtını kronik olarak aktif tutar. Bu durum, tükenmeye ve diyabet, kalp
hastalığı, bağışıklık sistemi bozuklukları gibi çok sayıda fiziksel hastalığa
yol açar.
• Eşitsizlik
ve Ölüm Oranları: Eşitsizliğin kendisi bir tehdit unsurudur. ABD'de
yapılan çalışmalar, daha yüksek gelir eşitsizliğinin tüm gelir düzeylerinde
daha yüksek ölüm oranlarıyla ilişkili olduğunu göstermiştir.
• Olumsuz
Çocukluk Deneyimleri (ACE): Çocuklukta yaşanan travma, istismar, ihmal
ve aile içi sorunlar gibi olumsuz deneyimlerin sayısı arttıkça, yetişkinlikte
bedensel, psikolojik ve sosyal sorunların görülme riski de artmaktadır. Bu,
sıkıntının kökeninin bireyin biyolojisinde değil, yaşam koşullarında yattığının
bir kanıtıdır.
• "Kişisel
Yaşam Efsanesi": İş ve yaşam arasındaki ayrım bir yanılsamadır.
"Serbest zaman," aslında işgücünün kendini yeniden üretmesi (işe
hazırlanma, dinlenme, yeni nesil işçileri yetiştirme) için harcanır. Modern
çekirdek aile, bu yeniden üretim görevini ücretsiz olarak (çoğunlukla
kadınların emeğiyle) yerine getiren, kapitalizm için mali ve siyasi açıdan
avantajlı bir kurum olarak inşa edilmiştir.
Marksist
Alternatif: Toplumsal Sorunlara Kolektif Çözümler
Yazarlar,
ruhsal sıkıntıya yönelik gerçek çözümün bireyi "düzeltmek" değil,
sıkıntıyı yaratan toplumsal sistemi değiştirmek olduğunu savunmaktadır.
• Sömürü
ve Depresyon İlişkisi: Akif Akalın'ın aktardığı Muntaner ve
arkadaşlarının çalışması, kâr amaçlı bakımevlerinde çalışan hastabakıcılarda
depresyon oranlarının, devlet bakımevlerindekilere göre anlamlı ölçüde daha
yüksek olduğunu bulmuştur. Bu farkın nedeni olarak, artık emeği ve kârı
artırmak için kullanılan sömürü yöntemleri gösterilmiştir. Makalenin vardığı
sonuç, depresyonu önlemek için "üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin
kaldırılması" gerektiğidir.
• Sosyal
Desteğin İyileştirici Gücü: Yaşam standartlarını yükseltmenin ruhsal
sıkıntıyı azalttığı kanıtlanmıştır. Bir kumarhanenin açılmasıyla yoksulluktan
kurtulan Yerli Amerikalı ailelerin çocuklarında psikiyatrik semptomların
belirgin şekilde azaldığı bir çalışma buna örnek olarak sunulmaktadır.
• Sınıf
Mücadelesi ve Sağlık: Kolektif mücadele, bireysel çaresizliğin
üstesinden gelmenin bir yolu olarak görülmektedir. 1980'lerde Polonya'da
yükselen işçi grevleri sırasında hastanelerin psikiyatri yataklarının
işçilerden boşalıp hasta devlet görevlileriyle dolması, bireysel sorunların
kolektif mücadeleyle çözülme potansiyelini gösteren bir örnek olarak
verilmiştir.
• Nihai
Tedavi Olarak Sosyalizm: Sağlık, "herkesin yeteneğinin, herkesin
gereksinimlerini karşılamasıyla meşgul olduğu bir sosyalist toplumun
temellerini atma sürecinde inşa edilebilir." Bu, insan ihtiyaçlarını kârın
önüne koyan bir sistemin, ruhsal sıkıntının temel nedenlerini ortadan
kaldıracağı anlamına gelir.
Önemli
Alıntılar
"Gerçekten
de baskıcı sosyal koşulların ruhsal sıkıntı ürettiği o kadar açıktır ki, bizi
bunun böyle olmadığına ikna etmek için bir psikiyatri endüstrisine gereksinim
duyuluyor."
—
Susan Rosenthal
"Psikiyatri
bir tıp bilimi olduğunu iddia ederken, gerçekte sahte bir bilimdir – bilim
kılığına girmiş ideolojidir."
—
Susan Rosenthal
"DSM-IV
bir katalogdur. Ürünler, içinde tanımlanan psikiyatrik bozukluklardan oluşur;
müşteriler terapistlerdir ve bu belki de dünyada müşterilerine gerçekten para
kazandıran tek katalogdur."
—
Eleştirel bir yorumdan alıntı
"Psikiyatri
özünde bireyi toplumdan çıkartır, beyni bedenden ayırır, aklı beyinden kopartır
ve beyni uyuşturur."
—
Susan Rosenthal
"Eğer
diyorlar depresyonu “önlemek” istiyorsanız, üretim araçları üzerinde özel
mülkiyeti kaldırmanız gerekir."
—
Akif Akalın (Muntaner ve arkadaşlarının çalışmasını özetlerken)
"Gerçekte,
toplumsal ve bireysel olarak deneyimlediğimiz tek bir alan vardır: kapitalizm.
Tek bir çözümü olan tek bir alan."
—
Susan Rosenthal
İleri okuma önerisi:
https://drive.google.com/file/d/1LzY9ffK7aQasslKxBh7ThESgi6pmVhLJ/view?usp=sharing

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.