Marksist Araştırmalar [MAR] | Komünizm: Tarihin Çözülen Bilmecesi

24 Aralık 2025 Çarşamba

Ruh Hastalığı mı, Sosyal Hastalık mı?

MAR

MAR Notu: Psikiyatrik hastalıkların toplumsal nedenleri vardır ve bu hastalıkların oluşumunda temel belirleyicidir. Bu hastalıklar bebeklikten itibaren bireylerin aile, arkadaş ve toplumsal çevreleri ve koşullarla etkileşimleriyle oluşur. Bazı psikiyatrik bozuklukların gelişiminde genetik bir zemin de etkilidir. Toplumsal nedenler beyin biyokimyasındaki değişimlerle hastalıklara yol açar. Psikiyatrik hastalıkların saptanabilir maddi eksiklik/fazlalıklardan, beyin biyokimyası ve fizyolojisinin değişimlerinden kaynaklandığını bilmek gerekir.

Özet

Bu yazı, Dr. Susan Rosenthal ve Dr. Akif Akalın'ın makalelerinden derlenen eleştirel bir analizi sunmaktadır. Metinlerin ana tezi, modern psikiyatrinin ve "ruh hastalığı" kavramının, kapitalist sistemin yarattığı yaygın toplumsal sıkıntıları bireyselleştiren ve meşrulaştıran bir sosyal kontrol aracı olduğudur. Argümana göre, ruhsal sıkıntıların çoğu biyolojik bir hastalıktan ziyade, sömürü, baskı, yoksulluk ve yabancılaşma gibi sosyal koşullara verilen makul tepkilerdir. Psikiyatri, bu koşulları sorgulamak yerine, kurbanları "bozuk" veya "hasta" olarak etiketleyerek ve onları ilaç endüstrisiyle simbiyotik bir ilişki içinde "tedavi ederek" statükoyu korur. Ruhsal Bozukluklar Tanı ve İstatistik El Kitabı (DSM), bilimsel bir temelden yoksun, kâr odaklı bir "katalog" olarak eleştirilmektedir. Sigmund Freud'un teorileri dahi, travmanın gerçekliğini yadsıyıp suçu bireyin içsel çatışmalarına atarak egemen sınıfa hizmet ettiği gerekçesiyle eleştirilmektedir. Nihai çözümün bireysel tedavilerde değil, sıkıntının kökenindeki sömürücü toplumsal ilişkileri ortadan kaldıracak ve insan ihtiyaçlarını önceliklendirecek sosyalist bir dönüşümde yattığı savunulmaktadır.

Ana Temalar ve Detaylı Analiz

Psikiyatri: Bir Sosyal Kontrol Aracı ve Sahte Bilim

Temel argüman, kapitalizmin normal işleyişiyle milyonlarca insanı yaraladığı, hasta ettiği ve bu durumun yol açtığı ruhsal sıkıntıları yönetmek için modern tıbbı ve özellikle psikiyatriyi bir "sosyal kontrol" kurumu olarak kullandığıdır.

• Bireyselleştirme ve Sistemi Aklama: Tıbbi ideoloji, bireylerin sosyal koşullardan bağımsız olarak hastalandığını varsayar. Bir hekim, işçiyi yaralayan güvensiz işyerini değil, yaralı işçiyi tedavi eder. Benzer şekilde, psikiyatri de ruhsal sıkıntı üreten baskıcı sosyal koşulları değil, bu koşulların kurbanlarını ve bu koşullara isyan edenleri "teşhis" ve "tedavi" eder.

• Biyolojik Belirteçlerin Yokluğu: Bedensel hastalıklar, teşhisi bilimsel kılan karakteristik biyolojik belirteçlere (örneğin bakteriyel zatürrede akciğer enfeksiyonu) sahiptir. Ancak şizofreni gibi en ağır ruhsal sıkıntı biçimlerinde dahi, bu duruma özgü, güvenilir biyolojik belirteçler bulunamamıştır. Bu durum, psikiyatrinin tıbbın diğer dalları gibi bilimsel bir temelden yoksun olduğunu göstermektedir. Psikiyatri, bu eksikliğiyle "bilim kılığına girmiş bir ideoloji" veya "sahte bilim" olarak nitelendirilmektedir.

• "Akıl" ve "Beyin" Ayrımı: Akıl, beynin kendisi değil; beyin, beden ve sosyal çevre arasındaki karmaşık etkileşimden doğan bir işlevdir. Beyni haritalamanın aklı anlamaya yeteceği varsayımı, "Mona Lisa'yı anlamak için Leonardo DaVinci'nin beynini parçalara ayırmaya" benzetilir. Bu indirgemeci yaklaşım, ruhsal sıkıntının sosyal kökenlerini göz ardı eder.

• Şizofreni Örneği: Yaygın kanının aksine, kanıtlar şizofreninin genetik temelinin zayıf olduğunu göstermektedir. Çalışmalar, şehirde yaşamanın, şizofren bir aile üyesine sahip olmaktan daha büyük bir risk faktörü olduğunu ortaya koymuştur. Şehir yaşamıyla ilişkili kurşuna maruz kalma, enfeksiyonlar, yetersiz beslenme ve ırk ayrımcılığı gibi faktörlerin hepsi şizofreni riskini artırmaktadır.

DSM: Kâr Odaklı Bir "Katalog"

Amerikan Psikiyatri Birliği'nin (APA) yayımladığı Ruhsal Bozukluklar Tanı ve İstatistik El Kitabı (DSM), "psikiyatrinin İncil'i" olarak adlandırılsa da, bilime değil dogmaya dayandığı için eleştirilmektedir. DSM, psikiyatri endüstrisinin büyümesi ve kârlılığı için bir araç olarak görülmektedir.

• Kategorilerin Genişlemesi: DSM'nin ilk baskısı (1952) 106 bozukluk içerirken, sonraki baskılarda bu sayı yüzlerceye çıkmıştır. Bu genişleme, bilimsel keşiflerden ziyade, "mevcut hastaları koruma ve çok sayıda sorun için yardım arayabilecek yenilerini kapsama arzusu" ile açıklanmaktadır. Utangaçlık "sosyal fobi," yaramazlık "DEHB," ve mutsuzluk "depresyon" gibi normal insani durumlar patolojikleştirilmiştir.

• İlaç Endüstrisiyle İlişki: DSM, ilaç endüstrisi için bir "altın madeni" sağlar. Bir ilacın onaylanması için ilgili bozukluğun DSM'de listelenmesi gerekir. Bu nedenle her yeni tanı, potansiyel ilaç satışlarında milyonlarca dolar anlamına gelir. DSM-IV'ü hazırlayan uzmanların çoğunun, özellikle duygudurum ve psikotik bozukluklar panellerindekilerin tamamının ilaç şirketleriyle mali bağları olduğu belirtilmektedir.

• Pazarlama ve Teşhis Enflasyonu: Bir bozukluk DSM'ye eklendiğinde ve tedavisi için bir ilaç onaylandığında, o teşhisi alan insan sayısı hızla artar.

    ◦ PMDD Örneği: "Adet Öncesi Mutsuzluk Bozukluğu" (PMDD) DSM'ye eklenir eklenmez, Eli Lilly firması en çok satan ilacı Prozac'ı pembe renkte "Serafem" adıyla yeniden paketleyerek PMDD tedavisi için piyasaya sürdü ve patent hakkını uzattı.

    ◦ Bipolar Bozukluk: 1990'lardan önce çocuklarda görülmediği düşünülen Bipolar Bozukluk, tedavisi için antipsikotik ilaçlar onaylandıktan sonra çocuklarda en hızlı yayılan psikiyatrik etiket haline geldi. İki yaşındaki çocuklara bile bu teşhisin konulduğu bildirilmektedir.

• Çocukların Hedef Alınması: Okul sistemi ve aşırı çalışan ebeveynlerin yarattığı baskı altında sıkıntı yaşayan çocuklar, davranışlarıyla protesto ettiklerinde "hasta" olarak etiketlenmektedir. Huzursuzluk "Dikkat Eksikliği / Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB)", isyankârlık ise "Karşı Çıkma Bozukluğu" olarak tanımlanabilmektedir. Bu etiketleme, çocukları toksik ilaçlar almaya zorlamanın bir yolu olarak görülmektedir.

Freud'un Eleştirisi: Travmadan İçgüdüye Geçiş

Sigmund Freud, psikiyatriyi akıl hastanesinden çıkararak devrim yapmış olsa da, teorilerinin nihayetinde egemen sınıfa hizmet ettiği ve Marksizm ile uzlaştırılamaz olduğu savunulmaktadır.

• Travma Modelinin Reddi: Freud, kariyerinin başlarında, hocası Charcot'dan etkilenerek ruhsal sıkıntının (histerinin) temel nedeninin çocuklukta yaşanan cinsel istismar gibi travmatik deneyimler olduğunu savunmuştur. Ancak mesleki baskı ve izolasyonla karşılaştıktan sonra bu fikrinden vazgeçmiştir.

• Oidipus Kompleksi ve Kurbanın Suçlanması: Freud, hastalarının cinsel travma anlatılarının gerçek anılar değil, bastırılmış cinsel arzulardan kaynaklanan fanteziler ("Oidipus kompleksi") olduğu sonucuna varmıştır. Bu teorik dönüşüm, cinsel istismarın gerçekliğini yadsımış, suçu failden alıp kurbanın (çocuğun) bilinçdışı arzularına yüklemiş ve aileyi bir baskı merkezi olarak aklamıştır.

• Marksizm ile Çelişki: Marksistler için insan varoluşunun temeli toplumsal emek iken, Freud için cinsellik ve içgüdülerdir. Freud, kitlelerden korkmuş, insanları doğuştan saldırgan görmüş ve sosyalist bir toplumun "savunulamaz bir yanılsama" olduğunu savunmuştur. Bu nedenle psikanaliz ve Marksizm'in birleştirilemeyeceği iddia edilmektedir.

Kapitalist Sistemin Sağlık Üzerindeki Yıkıcı Etkileri

Kapitalizmin doğası gereği hem bedensel hem de ruhsal sağlığa zarar veren "hastalıklı bir sosyal düzen" olduğu öne sürülmektedir.

• Kronik Tehdit Yanıtı: Kapitalizmdeki sürekli belirsizlik (iş, ev, sağlık güvencesi), eşitsizlik ve baskı, bedenin "savaş, kaç ya da don" tehdit yanıtını kronik olarak aktif tutar. Bu durum, tükenmeye ve diyabet, kalp hastalığı, bağışıklık sistemi bozuklukları gibi çok sayıda fiziksel hastalığa yol açar.

• Eşitsizlik ve Ölüm Oranları: Eşitsizliğin kendisi bir tehdit unsurudur. ABD'de yapılan çalışmalar, daha yüksek gelir eşitsizliğinin tüm gelir düzeylerinde daha yüksek ölüm oranlarıyla ilişkili olduğunu göstermiştir.

• Olumsuz Çocukluk Deneyimleri (ACE): Çocuklukta yaşanan travma, istismar, ihmal ve aile içi sorunlar gibi olumsuz deneyimlerin sayısı arttıkça, yetişkinlikte bedensel, psikolojik ve sosyal sorunların görülme riski de artmaktadır. Bu, sıkıntının kökeninin bireyin biyolojisinde değil, yaşam koşullarında yattığının bir kanıtıdır.

• "Kişisel Yaşam Efsanesi": İş ve yaşam arasındaki ayrım bir yanılsamadır. "Serbest zaman," aslında işgücünün kendini yeniden üretmesi (işe hazırlanma, dinlenme, yeni nesil işçileri yetiştirme) için harcanır. Modern çekirdek aile, bu yeniden üretim görevini ücretsiz olarak (çoğunlukla kadınların emeğiyle) yerine getiren, kapitalizm için mali ve siyasi açıdan avantajlı bir kurum olarak inşa edilmiştir.

Marksist Alternatif: Toplumsal Sorunlara Kolektif Çözümler

Yazarlar, ruhsal sıkıntıya yönelik gerçek çözümün bireyi "düzeltmek" değil, sıkıntıyı yaratan toplumsal sistemi değiştirmek olduğunu savunmaktadır.

• Sömürü ve Depresyon İlişkisi: Akif Akalın'ın aktardığı Muntaner ve arkadaşlarının çalışması, kâr amaçlı bakımevlerinde çalışan hastabakıcılarda depresyon oranlarının, devlet bakımevlerindekilere göre anlamlı ölçüde daha yüksek olduğunu bulmuştur. Bu farkın nedeni olarak, artık emeği ve kârı artırmak için kullanılan sömürü yöntemleri gösterilmiştir. Makalenin vardığı sonuç, depresyonu önlemek için "üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin kaldırılması" gerektiğidir.

• Sosyal Desteğin İyileştirici Gücü: Yaşam standartlarını yükseltmenin ruhsal sıkıntıyı azalttığı kanıtlanmıştır. Bir kumarhanenin açılmasıyla yoksulluktan kurtulan Yerli Amerikalı ailelerin çocuklarında psikiyatrik semptomların belirgin şekilde azaldığı bir çalışma buna örnek olarak sunulmaktadır.

• Sınıf Mücadelesi ve Sağlık: Kolektif mücadele, bireysel çaresizliğin üstesinden gelmenin bir yolu olarak görülmektedir. 1980'lerde Polonya'da yükselen işçi grevleri sırasında hastanelerin psikiyatri yataklarının işçilerden boşalıp hasta devlet görevlileriyle dolması, bireysel sorunların kolektif mücadeleyle çözülme potansiyelini gösteren bir örnek olarak verilmiştir.

• Nihai Tedavi Olarak Sosyalizm: Sağlık, "herkesin yeteneğinin, herkesin gereksinimlerini karşılamasıyla meşgul olduğu bir sosyalist toplumun temellerini atma sürecinde inşa edilebilir." Bu, insan ihtiyaçlarını kârın önüne koyan bir sistemin, ruhsal sıkıntının temel nedenlerini ortadan kaldıracağı anlamına gelir.

Önemli Alıntılar

"Gerçekten de baskıcı sosyal koşulların ruhsal sıkıntı ürettiği o kadar açıktır ki, bizi bunun böyle olmadığına ikna etmek için bir psikiyatri endüstrisine gereksinim duyuluyor."

— Susan Rosenthal

"Psikiyatri bir tıp bilimi olduğunu iddia ederken, gerçekte sahte bir bilimdir – bilim kılığına girmiş ideolojidir."

— Susan Rosenthal

"DSM-IV bir katalogdur. Ürünler, içinde tanımlanan psikiyatrik bozukluklardan oluşur; müşteriler terapistlerdir ve bu belki de dünyada müşterilerine gerçekten para kazandıran tek katalogdur."

— Eleştirel bir yorumdan alıntı

"Psikiyatri özünde bireyi toplumdan çıkartır, beyni bedenden ayırır, aklı beyinden kopartır ve beyni uyuşturur."

— Susan Rosenthal

"Eğer diyorlar depresyonu “önlemek” istiyorsanız, üretim araçları üzerinde özel mülkiyeti kaldırmanız gerekir."

— Akif Akalın (Muntaner ve arkadaşlarının çalışmasını özetlerken)

"Gerçekte, toplumsal ve bireysel olarak deneyimlediğimiz tek bir alan vardır: kapitalizm. Tek bir çözümü olan tek bir alan."

— Susan Rosenthal

İleri okuma önerisi: 

https://drive.google.com/file/d/1LzY9ffK7aQasslKxBh7ThESgi6pmVhLJ/view?usp=sharing

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.

[MAR] YOUTUBE KANALI

LİDER

Karl Marx - Kapital

Kısa Sovyet Film ve Belgeseller [Türkçe]