MAR
Özet
Bu
yazı, Metin Çulhaoğlu'nun Marx'ın diyalektik materyalizmini ve praksis
felsefesini "Feuerbach Üzerine Tezler" metni merkezinde ele aldığı
analizi sentezlemektedir. Çulhaoğlu'na göre, 1845'te kaleme alınan bu 11 tez,
Marksist dünya görüşünün temelini oluşturan, Aydınlanma materyalizmini aşan,
pozitivizmi ve kaba maddeciliği reddeden kurucu bir metindir. Analizin
merkezinde, edilgen bir anlama sürecini reddedip, öğrenilmiş bilginin dünyayı
değiştirmek üzere uygulanması anlamına gelen "praksis" kavramı yer
almaktadır. Çulhaoğlu, seçtiği altı kilit tez (1, 2, 3, 5, 8 ve 11) üzerinden
diyalektik materyalizmin ana hatlarını çizmektedir. Bu tezlere göre nesnellik,
insan etkinliğinden bağımsız değildir; düşüncenin doğruluğu teorik değil pratik
bir sorundur; insan koşullar tarafından şekillendiği gibi, kendi etkinliğiyle
koşulları da şekillendirir ve teorik mistisizmin çözümü insan pratiğindedir.
Özellikle 11. Tez ("Filozoflar dünyayı şimdiye kadar yalnızca çeşitli
yollardan yorumlamışlardır; oysa mesele onu değiştirmektir.") üzerine
yapılan analiz, yorumlama ve değiştirme eylemlerinin eş zamanlılığını ve
birbirini besleyen doğasını vurgular. Yazı ayrıca, bu tezlerin yol açtığı
iradecilik-determinizm tartışmasını ve diyalektik materyalizme yönelik
indirgemeci eleştirileri Çulhaoğlu'nun perspektifinden ele almaktadır. Sonuç
olarak, "Feuerbach Üzerine Tezler"in Marx'ın felsefeyle hesabını
kapatıp, felsefeden praksise geçişte "teori"nin zorunlu aracılığını
ortaya koyan bir manifesto olduğu sonucuna varılmaktadır.
1.
Giriş: Neden Feuerbach Üzerine Tezler?
Metin
Çulhaoğlu'nun analizine göre, Marx'ın 1845'te yazdığı ancak ilk kez 1888'de
Friedrich Engels tarafından bazı değişikliklerle yayımlanan "Feuerbach
Üzerine Tezler" adlı metni, diyalektik materyalizmi anlamak için bir
başlangıç noktası ve temel bir zemin sunmaktadır. Bu metnin merkeziliği dört
temel gerekçeye dayandırılmaktadır:
1. Marksist
Dünya Görüşünün Dayanağı: Tezler, Marksizm bir öğreti veya dünya
görüşü (Weltanschauung) olarak kabul edilecekse, bu yapının en önemli dayanak
noktalarından birini oluşturur.
2. Aydınlanma
Materyalizminin Aşılması: Marx'ın öncülü olan Aydınlanma düşüncesi ve
materyalizminin bir üst düzeye taşınmasıdır. Tezler, Aydınlanma materyalizmini
temel alsa da ona ciddi girdiler yaparak farklı bir düzleme taşır.
3. Pozitivizm
ve Kaba Materyalizmin Reddi: Bilimsel düşüncenin temeli olarak görülen
pozitivist yaklaşıma ve kaba (düz) materyalizme karşı doğrudan bir reddiye
niteliği taşır.
4. İdealizmden
"Aktif Yan"ın Alınması: Materyalizmin eksik bıraktığı
"aktif" ögeyi, yani insanın edilgenliğine karşı etkinliğini, Hegel'in
idealist düşüncesinden alarak materyalizme dahil eder. Bu, materyalizme
idealist bir aşı yapmaktan ziyade, idealizmdeki aktif ve diyalektik unsurun
materyalist bir zemine oturtulmasıdır.
2.
Temel Kavramlar: Praksis ve Duyusallık
Çulhaoğlu,
tezlerin doğru anlaşılması için iki temel kavramın altını çizmektedir:
• Praksis: Genel
anlamda pratik veya insan eylemi olarak tanımlansa da, Marx'ın kastettiği
"praksis" bundan daha derindir. Herhangi bir mekanik, biteviye
hareketten farklı olarak praksis, öğrenilmiş ve edinilmiş bir bilginin,
mevcut bir ortamı ya da dış dünyayı dönüştürmek amacıyla bilinçli olarak
uygulanmasıdır.
• Duyusallık
(Sensuousness): Bu kavram, duygusallık (sentimentality) ile
karıştırılmamalıdır. Duyusallık, insanın kendi dışındaki maddi olguları hangi
duyularıyla ve nasıl algıladığını ifade eder. İnsanın maddi gerçeklikle kurduğu
somut, duyusal ilişkiyi tanımlar.
3.
Seçilmiş Tezler Üzerine Detaylı Bir Analiz
Çulhaoğlu,
11 tezin tamamı yerine diyalektik materyalizmin özünü oluşturduğunu düşündüğü
altı tez (1, 2, 3, 5, 8, ve 11) üzerinde durmaktadır.
Birinci
Tez: Nesnellik ve Öznellik İlişkisi
• Tezin
Argümanı: Bizim dışımızdaki nesnel gerçeklik, hiçbir zaman saf,
katışıksız ve çıplak bir nesnellik değildir. Her nesnellik, kendi içinde
insanın öznel etkinliğini barındırır. İnsanın bu etkinliği nesnellikten
ayrılamaz; dolayısıyla insanın subjektif etkinliği de objektif bir gerçeklik
haline gelir.
• Güncel
Örnek: Türkiye'deki "Saray Rejimi" analizi. Bu rejim, saf
bir nesnellik olarak ele alınamaz. Rejimin kendisi, geçmişteki ve günümüzdeki
siyasi müdahalelerin, sınıfsal egemenlik mücadelelerinin ve insan pratiklerinin
bir sonucudur. Bu subjektif etkinlikler zamanla nesnelleşerek bugünkü objektif
durumu oluşturmuştur.
İkinci
Tez: Düşüncenin Doğruluğu ve Pratik
• Tezin
Argümanı: İnsan düşüncesinin gerçeğe denk düşüp düşmediği, teorik bir
tartışmayla çözülemez. Bu, pratik bir sorundur. Bir düşüncenin gerçekliği
yansıtıp yansıtmadığı ancak insan pratiğiyle, yani eylemle ortaya konabilir.
Pratik olmaksızın bu konuyu tartışmak, skolastik bir çabadan öteye gitmez.
• Güncel
Örnek: Saray Rejimi'nin geleceğine dair analizler. Rejimin geleceği
hakkında farklı ve makul görünen teorik analizler yapılabilir. Ancak bu
düşüncelerden hangisinin gerçeğe daha yakın olduğu, masa başında soyut
tahlillerle belirlenemez. Doğruyu ortaya çıkaracak olan tek şey, rejime karşı
yürütülecek fiili bir mücadele pratiğidir.
Üçüncü
Tez: Koşulları Değiştiren İnsan
• Tezin
Argümanı: Materyalizmin "insanları koşullar şekillendirir"
tespiti doğrudur. Ancak bu yorum, önemli bir noktayı unutur: Koşullar
tarafından şekillendirilen insan, kendi etkinliği ve praksisi ile kendisini
şekillendiren koşulları yeniden şekillendirir ve değiştirir. Bu, iki taraflı
bir etkileşimdir.
• Güncel
Örnek: Postmodern durumlar, "hakikat sonrası" toplum ve
dijital medyanın insanları şekillendirdiği gerçeği. Bu belirleyiciliği mutlak
bir kader olarak kabul etmek, insan etkinliğini reddeden edilgen bir
materyalizme düşmektir. İnsan, kendi pratiğiyle kendisini belirleyen bu
faktörler üzerinde etkide bulunabilir ve onları değiştirebilir.
Beşinci
Tez: Soyut Düşünce ve Duyusal Etkinlik
• Tezin
Argümanı: Soyut düşünce, duyusal etkinlikten (sensuousness) kopuk
olamaz. İnsanın maddi dünyayı duyularıyla algılamasını hesaba katmayan bir
soyut düşünce, sadece tefekkür (soyut derin düşünme) düzeyinde kalır ve kısır
bir döngüye hapsolur.
• Örnek: Doktor-hasta
ilişkisi. Bir doktorun hastasına yaklaşımı, kan testi gibi nesnel bulgulara
dayalı pozitif bir bilimsellik taşıyabilir. Ancak toplumsal ve siyasal bir
öznenin topluma ilişkin değerlendirmeleri, bu kadar saf bir bilimsellik
taşıyamaz; her zaman insanın öznel algılamalarını ve duyusal deneyimlerini
içerir.
Sekizinci
Tez: Toplumsal Yaşamın Pratik Doğası
• Tezin
Argümanı: Tüm toplumsal yaşam özünde pratiktir. Teoriyi mistisizme ve
bulanıklığa sürükleyen tüm sorunların akılcı çözümü, insan pratiği ve bu
pratiğin bilince çıkarılmasıdır.
• Örnek: Bir
işçi eylemi. Eylem başarılı ya da başarısız olabilir. Her iki durumda da bir
insan pratiği söz konusudur. Ancak bu pratiğin gerçek anlamda bir sonuca
ulaşması için, eylemi gerçekleştiren işçilerin başarılarının veya
başarısızlıklarının nedenlerini bilince çıkarmaları gerekir. Sadece
"kazandık" veya "kısmet değilmiş" demek, pratiğin bilinçli
bir analizi değildir.
4.
11. Tez: Yorumlamak ve Değiştirmek Üzerine Derinlemesine Bir Bakış
Bu
tez, Marx'ın en bilinen ve en çok tartışılan ifadesidir: "Filozoflar
dünyayı şimdiye kadar yalnızca çeşitli yollardan yorumlamışlardır; oysa mesele
onu değiştirmektir." Çulhaoğlu bu teze dair önemli noktaları
şöyle sıralar:
• Yorumlama
ve Değiştirmenin Birlikteliği: Bu tez, "önce yorumlamayı bırakıp
eyleme geçelim" anlamına gelmez. Tam tersine, anlama, idrak etme ve
yorumlama etkinliğinin, değiştirme etkinliği ile eş zamanlı (eşsürümlü) olması
gerektiğini vurgular.
• Epistemolojik
Boyut: Bir olguyu değiştirme eylemi, sadece bir sonuç elde etme çabası
değildir. Aynı zamanda, değiştirilmeye çalışılan nesnenin daha önce görülmeyen
yönlerini açığa çıkaran, onu daha iyi anlamayı sağlayan bir bilgi edinme
yöntemidir.
• Değiştirme
Eyleminin Öznesi: Dünyayı değiştirecek olanlar filozoflar ya da bir
elit grup değil, kitleler ve sınıflardır. Tez, filozoflara yönelik bir eylem
çağrısı değildir; felsefenin sınırlarını belirten bir tespittir.
• Engels'in
Katkısı: Orijinal metinde "Oysa" kelimesi yoktur. Bu kelime,
vurguyu güçlendirmek amacıyla daha sonra Engels tarafından eklenmiştir.
5.
Temel Tartışmalar ve Eleştiriler
Determinizm
ve İradecilik İkilemi
11. Tez,
"iradecilik" (volontarizm) tartışmalarını beraberinde getirmiştir.
Çulhaoğlu, bu konuyu şu şekilde ele alır:
• Keyfi
Kullanım Sorunu: Özellikle İkinci Enternasyonal'in edilgen
determinizmine bir tepki olarak ortaya çıkan iradeci yaklaşımlar, pratikte
keyfi bir şekilde kullanılmıştır. Sovyetler Birliği örneğinde görüldüğü gibi,
liderler başarılı olduklarında "nesnel koşulları takmayan
iradelerini" överken, başarısız olduklarında "nesnel koşulların
elverişsizliğinden" şikâyet etmişlerdir. Bu "çatallı dil,"
diyalektik materyalizmin istismar edilmesine yol açmıştır.
• Radikal
Sosyolog Rak Mis'in (C. Wright Mills) Eleştirisi: Amerikalı sosyolog
Rak Mis, diyalektik düşünme tarzını "karışıklığa yol açan yalan sözler,
bir çeşit ikiyüzlü konuşma biçimi" olarak tanımlamıştır. Çulhaoğlu'na göre
bu tepki, diyalektik mantığın teorik zayıflığından değil, muhtemelen Marksist
olduğunu iddia eden eylemcilerin bu kavramları keyfi kullanımlarına tanık
olmasından kaynaklanmaktadır.
• Çözüm
Olarak Pratik: Determinizm ve iradecilik arasında önceden belirlenmiş
teorik bir denge formülü (%40 irade, %60 determinizm gibi) olamaz. Doğru denge,
ancak mücadele pratiği içinde bulunabilir. Devrimci bir özne,
pratik içinde nesnel koşulların hangi sınırlarının zorlanabileceğini, iradenin
nerede devreye girmesi gerektiğini bizzat deneyimleyerek görür.
Diyalektik
Materyalizme Yönelik Basit Eleştiriler: Murat Belge Örneği
Çulhaoğlu,
Türkiye'de Marksist bir formasyona sahip olan Murat Belge'nin diyalektik
materyalizme yönelik eleştirisini "dramatik" bir örnek olarak sunar.
Belge'nin, diyalektik materyalizmin Hegel ile birlikte geçerliliğini
yitirdiğini ve insanı tarihin akışına bırakan didaktik bir öğreti olduğunu
iddia etmesini eleştirir. Çulhaoğlu'na göre bu, Marx'ın düşüncesinin
basitleştirilmiş bir karikatürüdür ve Marx'ın metinlerinde böyle edilgen,
teleolojik bir anlayışın izi dahi yoktur. Dramatik olan, bu kadar derin bir
düşünce sisteminin, onu anlaması beklenen yetkin bir entelektüel tarafından bu
denli basit bir şekilde reddedilmesidir.
6.
Sonuç: Felsefenin Aşılması ve Teorinin Rolü
Çulhaoğlu'nun
analizine göre, "Feuerbach Üzerine Tezler" Marx'ın felsefeyle olan
işini büyük ölçüde bitirdiğinin ilanıdır. Marx bu tezlerle birlikte felsefenin
ötesine geçmiştir. Ancak felsefeden praksise (eyleme) geçiş doğrudan ve
sıçramalı bir şekilde olamaz. Bu geçişte bir dolayım zorunludur ve bu
dolayım teoridir.
• Teorinin
İşlevi: Felsefenin soyut kategorilerinden, dünyayı değiştirme
pratiğine geçişi sağlayan aracıdır.
• Teorinin
Niteliği: Teori, ancak belirli bir tarihsellik perspektifiyle, somut
toplumsal formasyonlar ve onların barındırdığı koşullar, kurumlar ve insan
ilişkileri üzerine inşa edilebilir.
Dolayısıyla,
bu tezler yalnızca felsefeyi eleştirmekle kalmaz, aynı zamanda felsefeden sonra
gelen yeni alanın, yani somut koşulların tarihsel analizine dayalı teorinin ve
bu teoriyle bütünleşmiş devrimci pratiğin kapısını aralar.
MAR Notu:
Marksizm bir felsefeye sahiptir: Diyalektik-tarihsel materyalizm. Bu felsefe
spekülatif bir “geviş getirme” ya da bir zihin jimnastiği, salt entelektüel bir
uğraş değildir. İnsan bilimlerinin geniş alanında paradigmatik bir referans
çerçevesi olup, bilimsel araştırmaların bulgularından soyutlanan düşüncelerle
zenginleştirilmektedir. Gerçekliğin katmanlı yapıda olduğu ve belirivermeler
içermesi bu zenginleştirmelere örnektir.
Marksizmin
klasik felsefeyi “aşması”, bir “aufheben”, yani koruyarak ortadan kaldırmadır. Burada
reddedilen yaşamdan kopuk, kendi içine kapalı ve bağımsız bir değer atfedilen
spekülatif felsefedir. Oysa diyalektik-tarihsel materyalizm, toplum/tarih
bilimiyle ve komünist ufukla kopmaz bir uyum ve tümlenme içindedir.
Marksizm,
diyalektik-tarihsel materyalizmle felsefi; tarihsel bir toplum teorisiyle bilimsel,
komünizm perspektifiyle siyasal boyutları olan bir teorik sistemdir. Marksizm;
eşitlik, özgürlük, adalet, ortaklaşma, alturizm gibi komünist değerleri,
hümanist ilkeleriyle ideolojik ve kültürel boyutlara sahip komünist dünya
görüşünün teorik bileşenidir.
Realist
düşünceler gerçeklikten soyutlanır ve tekrar gerçekleştirilerek doğal ve
toplumsal süreçler üzerinde bir denetim ve dönüştürme olanağı sunar. Gerçeklik
anlaşılabilirdir ve anlaşıldığı ölçüde değiştirilebilir ya da gerçeklikteki
nesnel değişim eğilimlerine öznel katkılar sunulabilir. Öte yandan anlayabilmek
için gerçeklikle etkileşimde bulunmak ve pratik gereklidir. Bu epistemolojik
kavrayış realizmin özüdür. Ayrıca realizm gerçekliği, kütlesiz parçacıklar,
karanlık madde ve enerjiden, toplumsal ilişkiler ve emeğe kadar,
fizyolojik/maddi süreçler bütünü olarak zihinden, tüm enerji formlarına kadar,
varlıkların tümünü kapsayacak şekilde tanımlar. Realizmin ontolojik kapsamı
budur.
Felsefi,
bilimsel, siyasal, sanatsal ve günlük yaşamdaki pratik boyutlarıyla realizm,
kapitalizmden komünizme geçiş çağında komünist dünya görüşünün özünü oluşturur.
Bu dünya görüşünün gerçeklik karşısındaki tutumu, devrimcidir. Çünkü öznel ve
nesnel bileşenleriyle gerçeklik, devrimci ve kendini yenileyen eğilimlere
sahiptir.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.