Marksist Araştırmalar [MAR] | Komünizm: Tarihin Çözülen Bilmecesi

30 Aralık 2025 Salı

Marx'ın Felsefesi: Feuerbach Üzerine Tezler | Metin Çulhaoğlu

MAR

Özet

Bu yazı, Metin Çulhaoğlu'nun Marx'ın diyalektik materyalizmini ve praksis felsefesini "Feuerbach Üzerine Tezler" metni merkezinde ele aldığı analizi sentezlemektedir. Çulhaoğlu'na göre, 1845'te kaleme alınan bu 11 tez, Marksist dünya görüşünün temelini oluşturan, Aydınlanma materyalizmini aşan, pozitivizmi ve kaba maddeciliği reddeden kurucu bir metindir. Analizin merkezinde, edilgen bir anlama sürecini reddedip, öğrenilmiş bilginin dünyayı değiştirmek üzere uygulanması anlamına gelen "praksis" kavramı yer almaktadır. Çulhaoğlu, seçtiği altı kilit tez (1, 2, 3, 5, 8 ve 11) üzerinden diyalektik materyalizmin ana hatlarını çizmektedir. Bu tezlere göre nesnellik, insan etkinliğinden bağımsız değildir; düşüncenin doğruluğu teorik değil pratik bir sorundur; insan koşullar tarafından şekillendiği gibi, kendi etkinliğiyle koşulları da şekillendirir ve teorik mistisizmin çözümü insan pratiğindedir. Özellikle 11. Tez ("Filozoflar dünyayı şimdiye kadar yalnızca çeşitli yollardan yorumlamışlardır; oysa mesele onu değiştirmektir.") üzerine yapılan analiz, yorumlama ve değiştirme eylemlerinin eş zamanlılığını ve birbirini besleyen doğasını vurgular. Yazı ayrıca, bu tezlerin yol açtığı iradecilik-determinizm tartışmasını ve diyalektik materyalizme yönelik indirgemeci eleştirileri Çulhaoğlu'nun perspektifinden ele almaktadır. Sonuç olarak, "Feuerbach Üzerine Tezler"in Marx'ın felsefeyle hesabını kapatıp, felsefeden praksise geçişte "teori"nin zorunlu aracılığını ortaya koyan bir manifesto olduğu sonucuna varılmaktadır.

1. Giriş: Neden Feuerbach Üzerine Tezler?

Metin Çulhaoğlu'nun analizine göre, Marx'ın 1845'te yazdığı ancak ilk kez 1888'de Friedrich Engels tarafından bazı değişikliklerle yayımlanan "Feuerbach Üzerine Tezler" adlı metni, diyalektik materyalizmi anlamak için bir başlangıç noktası ve temel bir zemin sunmaktadır. Bu metnin merkeziliği dört temel gerekçeye dayandırılmaktadır:

1. Marksist Dünya Görüşünün Dayanağı: Tezler, Marksizm bir öğreti veya dünya görüşü (Weltanschauung) olarak kabul edilecekse, bu yapının en önemli dayanak noktalarından birini oluşturur.

2. Aydınlanma Materyalizminin Aşılması: Marx'ın öncülü olan Aydınlanma düşüncesi ve materyalizminin bir üst düzeye taşınmasıdır. Tezler, Aydınlanma materyalizmini temel alsa da ona ciddi girdiler yaparak farklı bir düzleme taşır.

3. Pozitivizm ve Kaba Materyalizmin Reddi: Bilimsel düşüncenin temeli olarak görülen pozitivist yaklaşıma ve kaba (düz) materyalizme karşı doğrudan bir reddiye niteliği taşır.

4. İdealizmden "Aktif Yan"ın Alınması: Materyalizmin eksik bıraktığı "aktif" ögeyi, yani insanın edilgenliğine karşı etkinliğini, Hegel'in idealist düşüncesinden alarak materyalizme dahil eder. Bu, materyalizme idealist bir aşı yapmaktan ziyade, idealizmdeki aktif ve diyalektik unsurun materyalist bir zemine oturtulmasıdır.

2. Temel Kavramlar: Praksis ve Duyusallık

Çulhaoğlu, tezlerin doğru anlaşılması için iki temel kavramın altını çizmektedir:

• Praksis: Genel anlamda pratik veya insan eylemi olarak tanımlansa da, Marx'ın kastettiği "praksis" bundan daha derindir. Herhangi bir mekanik, biteviye hareketten farklı olarak praksis, öğrenilmiş ve edinilmiş bir bilginin, mevcut bir ortamı ya da dış dünyayı dönüştürmek amacıyla bilinçli olarak uygulanmasıdır.

• Duyusallık (Sensuousness): Bu kavram, duygusallık (sentimentality) ile karıştırılmamalıdır. Duyusallık, insanın kendi dışındaki maddi olguları hangi duyularıyla ve nasıl algıladığını ifade eder. İnsanın maddi gerçeklikle kurduğu somut, duyusal ilişkiyi tanımlar.

3. Seçilmiş Tezler Üzerine Detaylı Bir Analiz

Çulhaoğlu, 11 tezin tamamı yerine diyalektik materyalizmin özünü oluşturduğunu düşündüğü altı tez (1, 2, 3, 5, 8, ve 11) üzerinde durmaktadır.

Birinci Tez: Nesnellik ve Öznellik İlişkisi

• Tezin Argümanı: Bizim dışımızdaki nesnel gerçeklik, hiçbir zaman saf, katışıksız ve çıplak bir nesnellik değildir. Her nesnellik, kendi içinde insanın öznel etkinliğini barındırır. İnsanın bu etkinliği nesnellikten ayrılamaz; dolayısıyla insanın subjektif etkinliği de objektif bir gerçeklik haline gelir.

• Güncel Örnek: Türkiye'deki "Saray Rejimi" analizi. Bu rejim, saf bir nesnellik olarak ele alınamaz. Rejimin kendisi, geçmişteki ve günümüzdeki siyasi müdahalelerin, sınıfsal egemenlik mücadelelerinin ve insan pratiklerinin bir sonucudur. Bu subjektif etkinlikler zamanla nesnelleşerek bugünkü objektif durumu oluşturmuştur.

İkinci Tez: Düşüncenin Doğruluğu ve Pratik

• Tezin Argümanı: İnsan düşüncesinin gerçeğe denk düşüp düşmediği, teorik bir tartışmayla çözülemez. Bu, pratik bir sorundur. Bir düşüncenin gerçekliği yansıtıp yansıtmadığı ancak insan pratiğiyle, yani eylemle ortaya konabilir. Pratik olmaksızın bu konuyu tartışmak, skolastik bir çabadan öteye gitmez.

• Güncel Örnek: Saray Rejimi'nin geleceğine dair analizler. Rejimin geleceği hakkında farklı ve makul görünen teorik analizler yapılabilir. Ancak bu düşüncelerden hangisinin gerçeğe daha yakın olduğu, masa başında soyut tahlillerle belirlenemez. Doğruyu ortaya çıkaracak olan tek şey, rejime karşı yürütülecek fiili bir mücadele pratiğidir.

Üçüncü Tez: Koşulları Değiştiren İnsan

• Tezin Argümanı: Materyalizmin "insanları koşullar şekillendirir" tespiti doğrudur. Ancak bu yorum, önemli bir noktayı unutur: Koşullar tarafından şekillendirilen insan, kendi etkinliği ve praksisi ile kendisini şekillendiren koşulları yeniden şekillendirir ve değiştirir. Bu, iki taraflı bir etkileşimdir.

• Güncel Örnek: Postmodern durumlar, "hakikat sonrası" toplum ve dijital medyanın insanları şekillendirdiği gerçeği. Bu belirleyiciliği mutlak bir kader olarak kabul etmek, insan etkinliğini reddeden edilgen bir materyalizme düşmektir. İnsan, kendi pratiğiyle kendisini belirleyen bu faktörler üzerinde etkide bulunabilir ve onları değiştirebilir.

Beşinci Tez: Soyut Düşünce ve Duyusal Etkinlik

• Tezin Argümanı: Soyut düşünce, duyusal etkinlikten (sensuousness) kopuk olamaz. İnsanın maddi dünyayı duyularıyla algılamasını hesaba katmayan bir soyut düşünce, sadece tefekkür (soyut derin düşünme) düzeyinde kalır ve kısır bir döngüye hapsolur.

• Örnek: Doktor-hasta ilişkisi. Bir doktorun hastasına yaklaşımı, kan testi gibi nesnel bulgulara dayalı pozitif bir bilimsellik taşıyabilir. Ancak toplumsal ve siyasal bir öznenin topluma ilişkin değerlendirmeleri, bu kadar saf bir bilimsellik taşıyamaz; her zaman insanın öznel algılamalarını ve duyusal deneyimlerini içerir.

Sekizinci Tez: Toplumsal Yaşamın Pratik Doğası

• Tezin Argümanı: Tüm toplumsal yaşam özünde pratiktir. Teoriyi mistisizme ve bulanıklığa sürükleyen tüm sorunların akılcı çözümü, insan pratiği ve bu pratiğin bilince çıkarılmasıdır.

• Örnek: Bir işçi eylemi. Eylem başarılı ya da başarısız olabilir. Her iki durumda da bir insan pratiği söz konusudur. Ancak bu pratiğin gerçek anlamda bir sonuca ulaşması için, eylemi gerçekleştiren işçilerin başarılarının veya başarısızlıklarının nedenlerini bilince çıkarmaları gerekir. Sadece "kazandık" veya "kısmet değilmiş" demek, pratiğin bilinçli bir analizi değildir.

4. 11. Tez: Yorumlamak ve Değiştirmek Üzerine Derinlemesine Bir Bakış

Bu tez, Marx'ın en bilinen ve en çok tartışılan ifadesidir: "Filozoflar dünyayı şimdiye kadar yalnızca çeşitli yollardan yorumlamışlardır; oysa mesele onu değiştirmektir." Çulhaoğlu bu teze dair önemli noktaları şöyle sıralar:

• Yorumlama ve Değiştirmenin Birlikteliği: Bu tez, "önce yorumlamayı bırakıp eyleme geçelim" anlamına gelmez. Tam tersine, anlama, idrak etme ve yorumlama etkinliğinin, değiştirme etkinliği ile eş zamanlı (eşsürümlü) olması gerektiğini vurgular.

• Epistemolojik Boyut: Bir olguyu değiştirme eylemi, sadece bir sonuç elde etme çabası değildir. Aynı zamanda, değiştirilmeye çalışılan nesnenin daha önce görülmeyen yönlerini açığa çıkaran, onu daha iyi anlamayı sağlayan bir bilgi edinme yöntemidir.

• Değiştirme Eyleminin Öznesi: Dünyayı değiştirecek olanlar filozoflar ya da bir elit grup değil, kitleler ve sınıflardır. Tez, filozoflara yönelik bir eylem çağrısı değildir; felsefenin sınırlarını belirten bir tespittir.

• Engels'in Katkısı: Orijinal metinde "Oysa" kelimesi yoktur. Bu kelime, vurguyu güçlendirmek amacıyla daha sonra Engels tarafından eklenmiştir.

5. Temel Tartışmalar ve Eleştiriler

Determinizm ve İradecilik İkilemi

11. Tez, "iradecilik" (volontarizm) tartışmalarını beraberinde getirmiştir. Çulhaoğlu, bu konuyu şu şekilde ele alır:

• Keyfi Kullanım Sorunu: Özellikle İkinci Enternasyonal'in edilgen determinizmine bir tepki olarak ortaya çıkan iradeci yaklaşımlar, pratikte keyfi bir şekilde kullanılmıştır. Sovyetler Birliği örneğinde görüldüğü gibi, liderler başarılı olduklarında "nesnel koşulları takmayan iradelerini" överken, başarısız olduklarında "nesnel koşulların elverişsizliğinden" şikâyet etmişlerdir. Bu "çatallı dil," diyalektik materyalizmin istismar edilmesine yol açmıştır.

• Radikal Sosyolog Rak Mis'in (C. Wright Mills) Eleştirisi: Amerikalı sosyolog Rak Mis, diyalektik düşünme tarzını "karışıklığa yol açan yalan sözler, bir çeşit ikiyüzlü konuşma biçimi" olarak tanımlamıştır. Çulhaoğlu'na göre bu tepki, diyalektik mantığın teorik zayıflığından değil, muhtemelen Marksist olduğunu iddia eden eylemcilerin bu kavramları keyfi kullanımlarına tanık olmasından kaynaklanmaktadır.

• Çözüm Olarak Pratik: Determinizm ve iradecilik arasında önceden belirlenmiş teorik bir denge formülü (%40 irade, %60 determinizm gibi) olamaz. Doğru denge, ancak mücadele pratiği içinde bulunabilir. Devrimci bir özne, pratik içinde nesnel koşulların hangi sınırlarının zorlanabileceğini, iradenin nerede devreye girmesi gerektiğini bizzat deneyimleyerek görür.

Diyalektik Materyalizme Yönelik Basit Eleştiriler: Murat Belge Örneği

Çulhaoğlu, Türkiye'de Marksist bir formasyona sahip olan Murat Belge'nin diyalektik materyalizme yönelik eleştirisini "dramatik" bir örnek olarak sunar. Belge'nin, diyalektik materyalizmin Hegel ile birlikte geçerliliğini yitirdiğini ve insanı tarihin akışına bırakan didaktik bir öğreti olduğunu iddia etmesini eleştirir. Çulhaoğlu'na göre bu, Marx'ın düşüncesinin basitleştirilmiş bir karikatürüdür ve Marx'ın metinlerinde böyle edilgen, teleolojik bir anlayışın izi dahi yoktur. Dramatik olan, bu kadar derin bir düşünce sisteminin, onu anlaması beklenen yetkin bir entelektüel tarafından bu denli basit bir şekilde reddedilmesidir.

6. Sonuç: Felsefenin Aşılması ve Teorinin Rolü

Çulhaoğlu'nun analizine göre, "Feuerbach Üzerine Tezler" Marx'ın felsefeyle olan işini büyük ölçüde bitirdiğinin ilanıdır. Marx bu tezlerle birlikte felsefenin ötesine geçmiştir. Ancak felsefeden praksise (eyleme) geçiş doğrudan ve sıçramalı bir şekilde olamaz. Bu geçişte bir dolayım zorunludur ve bu dolayım teoridir.

• Teorinin İşlevi: Felsefenin soyut kategorilerinden, dünyayı değiştirme pratiğine geçişi sağlayan aracıdır.

• Teorinin Niteliği: Teori, ancak belirli bir tarihsellik perspektifiyle, somut toplumsal formasyonlar ve onların barındırdığı koşullar, kurumlar ve insan ilişkileri üzerine inşa edilebilir.

Dolayısıyla, bu tezler yalnızca felsefeyi eleştirmekle kalmaz, aynı zamanda felsefeden sonra gelen yeni alanın, yani somut koşulların tarihsel analizine dayalı teorinin ve bu teoriyle bütünleşmiş devrimci pratiğin kapısını aralar.

MAR Notu: Marksizm bir felsefeye sahiptir: Diyalektik-tarihsel materyalizm. Bu felsefe spekülatif bir “geviş getirme” ya da bir zihin jimnastiği, salt entelektüel bir uğraş değildir. İnsan bilimlerinin geniş alanında paradigmatik bir referans çerçevesi olup, bilimsel araştırmaların bulgularından soyutlanan düşüncelerle zenginleştirilmektedir. Gerçekliğin katmanlı yapıda olduğu ve belirivermeler içermesi bu zenginleştirmelere örnektir.

Marksizmin klasik felsefeyi “aşması”, bir “aufheben”, yani koruyarak ortadan kaldırmadır. Burada reddedilen yaşamdan kopuk, kendi içine kapalı ve bağımsız bir değer atfedilen spekülatif felsefedir. Oysa diyalektik-tarihsel materyalizm, toplum/tarih bilimiyle ve komünist ufukla kopmaz bir uyum ve tümlenme içindedir.

Marksizm, diyalektik-tarihsel materyalizmle felsefi; tarihsel bir toplum teorisiyle bilimsel, komünizm perspektifiyle siyasal boyutları olan bir teorik sistemdir. Marksizm; eşitlik, özgürlük, adalet, ortaklaşma, alturizm gibi komünist değerleri, hümanist ilkeleriyle ideolojik ve kültürel boyutlara sahip komünist dünya görüşünün teorik bileşenidir.

Realist düşünceler gerçeklikten soyutlanır ve tekrar gerçekleştirilerek doğal ve toplumsal süreçler üzerinde bir denetim ve dönüştürme olanağı sunar. Gerçeklik anlaşılabilirdir ve anlaşıldığı ölçüde değiştirilebilir ya da gerçeklikteki nesnel değişim eğilimlerine öznel katkılar sunulabilir. Öte yandan anlayabilmek için gerçeklikle etkileşimde bulunmak ve pratik gereklidir. Bu epistemolojik kavrayış realizmin özüdür. Ayrıca realizm gerçekliği, kütlesiz parçacıklar, karanlık madde ve enerjiden, toplumsal ilişkiler ve emeğe kadar, fizyolojik/maddi süreçler bütünü olarak zihinden, tüm enerji formlarına kadar, varlıkların tümünü kapsayacak şekilde tanımlar. Realizmin ontolojik kapsamı budur.

Felsefi, bilimsel, siyasal, sanatsal ve günlük yaşamdaki pratik boyutlarıyla realizm, kapitalizmden komünizme geçiş çağında komünist dünya görüşünün özünü oluşturur. Bu dünya görüşünün gerçeklik karşısındaki tutumu, devrimcidir. Çünkü öznel ve nesnel bileşenleriyle gerçeklik, devrimci ve kendini yenileyen eğilimlere sahiptir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.

[MAR] YOUTUBE KANALI

LİDER

Karl Marx - Kapital

Kısa Sovyet Film ve Belgeseller [Türkçe]