Marksist Araştırmalar [MAR] | Komünizm: Tarihin Çözülen Bilmecesi

26 Aralık 2025 Cuma

Roman Rosdolski'nin Gözünden Marx'ın Kapital'inin Oluşumu

MAR

1.0 Giriş: 'Kapital'in Laboratuvarına Yolculuk

Marksist teorinin tarihinde, Roman Rosdolski’nin eseri Marx’ın Kapitali’nin Oluşumu, bir yorum metni olmanın çok ötesinde, bir metodolojik atılım niteliği taşır. Rosdolski, 20. yüzyılın ortalarına dek büyük ölçüde meçhul kalmış olan Marx’ın 1857-58 tarihli taslaklarını, yani Grundrisse’yi merkeze alarak, Marksist literatürde bir "filolojik atılım" gerçekleştirmiştir. Bu atılım, Kapital'i tamamlanmış, statik bir anıt olarak gören dogmatik yaklaşımları yerle bir etmiş; onun yerine, eseri yıllar süren çetin bir kavramsal mücadelenin, teorik arayışların ve düşünsel sancıların yaşandığı dinamik bir "entelektüel şantiye" olarak ortaya koymuştur. Rosdolski, bu şantiyenin kapılarını aralayarak, Marx'ın nihai mimariye ulaşırken hangi teorik çıkmazlarla boğuştuğunu, hangi kavramsal aletleri döverek şekillendirdiğini ve teorisinin iç tutarlılığını nasıl ilmek ilmek ördüğünü gözler önüne sermiştir.

Bu yazının temel amacı, Rosdolski'nin Marx'ın Kapitali'nin Oluşumu adlı eserindeki temel argümanları, metodolojik analizi ve Kapital'in ana kavramlarının evrimine dair sunduğu kanıtları bütünlüklü bir çerçevede sentezleyerek sunmaktır. Bu sentezle, Rosdolski’nin Kapital’in sadece ne söylediğini değil, aynı zamanda o sonuçlara nasıl ulaştığını, yani teorinin kavramsal genetiğini nasıl ortaya koyduğunu göstermeyi hedefliyoruz.

İlerleyen bölümlerde, ilk olarak Rosdolski'nin çalışmasını bu denli değerli kılan bağlam, yani Grundrisse'nin yeniden keşfi ele alınacaktır. Ardından, Rosdolski'nin Marx'ın “sunuş yöntemine” dair yaptığı ve eserin mantıksal iskeletini açığa çıkaran analizi incelenecektir. Takip eden bölümde, emek-değer teorisi, artı-değer ve sermaye birikimi gibi temel kavramların Grundrisse'den Kapital'e uzanan sancılı gelişim süreci Rosdolski'nin kanıtları ışığında ortaya konulacaktır. Sonuç bölümünde ise, Rosdolski'nin Marksist teorideki yanlış anlamaları çürütmedeki rolü ve Marx’ın eleştirel projesini anlamak için neden bugün dahi vazgeçilmez bir kılavuz olduğu değerlendirilecektir. Zira Rosdolski'nin eseri, salt bir metin analizi değil, Kapital'in teorik bütünlüğünü ve bilimsel gücünü kanıtlayan temel bir yorumdur.

2.0 Rosdolski'nin Çalışmasının Önemi ve Bağlamı

Roman Rosdolski'nin analizinin Marksist düşünce tarihindeki etkisini anlamak, onun temel aldığı metnin, yani Grundrisse'nin yeniden keşfinin önemini kavramaktan geçer. Grundrisse der Kritik der Politischen Ökonomie (Ekonomi Politiğin Eleştirisinin Taslakları), Marx tarafından 1857-58 kışında kaleme alınmış olmasına rağmen, ilk tam baskısı 1939-41'de Moskova'da yapılmış ve Batı'da ancak 1953'ten sonra sınırlı bir çevrenin bilgisine sunulmuştur. Bu gecikme, metnin 20. yüzyılın ortalarına kadar neredeyse tamamen bilinmemesine yol açmış, ancak yayınlanmasıyla birlikte Marx'ın düşünsel gelişimine dair yerleşik kanıları kökünden sarsmıştır.

Rosdolski'nin katkısı, bu ham ve devasa metni Kapital'in "entelektüel laboratuvarı" veya "gizli atölyesi" olarak tanımlayarak, ona metodolojik bir anahtar statüsü kazandırmasında yatar. Bu metaforlar, yüzeysel bir benzetmenin ötesinde derin teorik sonuçlar barındırır. Laboratuvar, yalnızca başarılı deneylerin değil, aynı zamanda hipotezlerin test edildiği, başarısız denemelerin elendiği ve kavramsal çıkmazların aşıldığı bir yerdir. Rosdolski'nin gösterdiği gibi Grundrisse, Marx'ın Ricardo’nun teorisindeki açmazlarla boğuştuğu, paranın sermayeye dönüşümünü tam olarak açıklamakta zorlandığı ve temel kategorileri henüz nihai formlarına kavuşturamadığı bir mücadele alanıdır. Örneğin, Marx'ın Grundrisse'de kârın kaynağını ücreti ödenmemiş emekte ararken yaşadığı kavramsal zorluklar, onu Kapital'de "emek" ile "emek gücü" arasında yapacağı o meşhur ve can alıcı ayrıma götüren teorik arayışın ta kendisidir. Bu "başarısız deneyler", Kapital'de sunulan pürüzsüz ve keskin formülasyonların değerini ve bilimsel gücünü daha da artırır.

Dolayısıyla Rosdolski'nin şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtladığı gibi, Kapital'i statik ve tamamlanmış bir metin olarak okumak, onu bir dogma seviyesine indirgemektir. Aksine, onu yıllar süren zorlu bir araştırma sürecinin, teorik mücadelenin ve kavramsal evrimin bir ürünü olarak görmek, Marx'ın teorisinin yaşayan, gelişen ve kendini düzelten bir eleştirel bilim olduğunu kanıtlar. Rosdolski'nin Grundrisse'yi Marx'ın 'gizli atölyesi' olarak tanımlaması, bu atölyede kullanılan aletlerin, yani Marx'ın soyutlama yöntemlerinin, Kapital'in nihai mimarisini nasıl şekillendirdiğini anlamayı zorunlu kılar.

3.0 Marx'ın Yöntemi: Rosdolski'nin Metodolojik Analizi

Karl Marx'ın ekonomi politiğinin eleştirisini diğer tüm sosyalist ve burjuva iktisat teorilerinden kategorik olarak ayıran en temel unsur, onun soyutlama yöntemleri ve yaklaşımlarıdır. Bu yöntemin karmaşıklığı, Kapital'in sıkça pozitivist bir ekonomi metni gibi okunmasına veya keyfi bir felsefi spekülasyon olarak görülmesine neden olmuştur. Rosdolski'nin en büyük başarılarından biri, Grundrisse aracılığıyla Marx'ın metodolojik çerçevesini tüm açıklığıyla ortaya koymak ve Kapital'in mantıksal yapısının bu yöntem üzerine nasıl çelik bir tutarlılıkla inşa edildiğini göstermektir.

Rosdolski, analizinin merkezine Marx'ın "araştırma yöntemi" (Forschungsweise) ile "sunuş yöntemi" (Darstellungsweise) arasında yaptığı net ayrımı yerleştirir. Araştırma yöntemi, tarihsel ve ampirik malzemenin titizlikle incelendiği, olguların toplandığı ve analiz edildiği aşamadır. Kapital'in yapısını belirleyen sunuş yöntemi ise, bulguların mantıksal ve içsel bağlantılarıyla yeniden kurulduğu, teorinin kendi kendini hareket ettirdiği aşamadır (bu hareket gerçeklikte olduğundan düşünsel olarak yeniden üretilebilirdir -MAR). Sunuş, tarihsel bir kronolojiyi değil, kavramların diyalektik gelişimini takip ederek en soyut ve en basit olandan başlayıp giderek daha karmaşık ve somut olan ilişkilere doğru ilerler (biz buna “diyalektik yöntem” demiyoruz, soyut kavramlardan somut bütünlere ulaşma yöntemine, sentez denir -MAR).

Rosdolski'nin kavramsal genetiği ortaya koyan analizine dayanarak, Marx'ın bu sunuş yönteminde kullandığı temel metodolojik araçlar şu şekilde özetlenebilir:

• Soyutlama Gücü: Marx, kapitalist üretim tarzının özünü ve hareket yasalarını ortaya çıkarabilmek için, analizi karmaşıklaştıracak rastlantısal ve ikincil unsurları bilinçli olarak paranteze alır (buna “bilimsel indirgeme” ve idealizasyon denir -MAR). Örneğin, Kapital'in ilk cildinde analizi "saf" bir kapitalist toplum varsayımı üzerine kurar; burada sadece kapitalistler ve proleterler bulunur, dış ticaret veya devlet gibi unsurlar başlangıçta soyutlanır. Bu, bir biyoloğun organizmayı laboratuvarın yalın koşullarında incelemesine benzer; amaç, temel dinamikleri en çıplak haliyle ortaya çıkarmaktır.

• Soyuttan Somuta Yükseliş: Teori, kapitalist toplumun en temel "hücresi" olan "meta" kategorisiyle başlar. Meta hem basit hem de kendi içinde iki nitelik taşıyan (kullanım değeri ve değişim değeri -Bize göre bunlar arasında “çelişki” yoktur -MAR) bir birimdir. Marx, bu en soyut kategoriden yola çıkarak, onu ilişkileri içerisinde inceleyerek yeni ve daha karmaşık kategoriler türetir: Meta dolaşımı parayı, paranın belirli bir dolaşım biçimi ise sermayeyi doğurur. Bu ilerleyiş, giderek daha somut ve karmaşık toplumsal ilişkileri (sermaye birikimi, kâr, faiz, rant vb.) kapsayacak şekilde genişler. Böylece teori, başlangıçtaki soyutlamadan zengin ve çok yönlü bir somut bütüne ulaşır.

• Diyalektik Mantık: Hegel'den devraldığı ve materyalist bir zeminde "ayakları üzerine oturttuğu" diyalektik mantık, Marx'ın sunuşu sırasında gerçekliğin düşünsel bir yansıması olarak ortaya çıkar. Kavramlar statik değildir; gerçeklikteki karşılıklarının taşıdığı etkileşim ve ilişkiler dikkate alınarak birbirlerine dönüşürler. Örneğin, paranın kendisi sermaye değildir. Ancak para, emek-gücü ve üretim araçları satın alıp üretim sürecinde artı-değer yaratmak için kullanıldığında sermayeye dönüşür (ilişki ve etkileşimlerle -MAR). Rosdolski, Kapital'deki kavramsal geçişlerin diyalektik mantığın desenlerini sergilediğini göstermeye çalışır.

Rosdolski'nin ortaya koyduğu bu analiz, Kapital'in yalnızca bir ekonomik analiz olmadığını, aynı zamanda kendi içinde tutarlı ve mantıksal bir bütünlüğe sahip felsefi bir yapı olduğunu kanıtlar. Marx'ın sunuş yönteminin/sunuştaki yaklaşımının ve sunum sırasında sergilediği diyalektik mantığın anlaşılması, onun temel ekonomik kategorilerinin neden ve nasıl bu şekilde geliştirildiğini anlamanın ön koşuludur.

4.0 Temel Kavramların Gelişimi: 'Grundrisse'den 'Kapital'e Yolculuk

Roman Rosdolski'nin çalışmasının en aydınlatıcı yönü, Kapital'in teorik omurgasını oluşturan kilit kavramların statik tanımlar olmadığını; aksine, Marx'ın Grundrisse'deki entelektüel laboratuvarında uzun ve çetin bir gelişim sürecinden geçerek nasıl olgunlaştığını analitik bir anlatıyla göstermesidir. Bu bölüm, temel kavramların bu evrimsel yolculuğunu, Marx'ın karşılaştığı teorik problemler ve bunları aşmak için geliştirdiği kavramsal atılımlar ekseninde, Rosdolski'nin merceğinden inceleyecektir.

4.1 Değer ve Emek-Değer Teorisi

Rosdolski'nin işaret ettiği gibi, Marx Grundrisse'de klasik iktisadın, özellikle de Ricardo'nun emek-değer teorisinin mirasıyla boğuşmaktadır. Problem şuydu: Eğer tüm metaların değeri emek zamanıyla ölçülüyorsa, farklı türden (vasıflı/vasıfsız, marangoz/dokumacı) emekler nasıl ortak bir ölçüte indirgenebilir? Ricardo bu sorunu tam olarak çözememişti. Marx'ın kavramsal arayışı, bu sorunu aşacak bilimsel bir temel bulmaktı. Kapital'de ulaştığı çözüm, iki yeni kavramın geliştirilmesiydi: "soyut insan emeği" ve "toplumsal olarak gerekli emek zamanı". Değeri yaratan, belirli bir kullanım değeri üreten somut emek değil, niteliklerinden arındırılmış, toplumsal emeğin bir parçası olan soyut emektir. Değerin büyüklüğünü belirleyen ise, herhangi bir bireysel işçinin harcadığı zaman değil, ortalama teknoloji ve beceri koşullarında gereken zamandır. Rosdolski'ye göre, bu iki kavramın netleştirilmesi, Marx’ın teorisini klasik iktisadın açmazlarından kurtaran ve onu bilimsel bir zemine oturtan atılımdır.

4.2 Artı-Değer ve Sömürü

Marx'ın ekonomi politiğe yaptığı en büyük ve en belirgin katkı, şüphesiz "artı-değer" (surplus value) teorisidir. Grundrisse'de Marx, kârın kökeninin ücreti ödenmemiş emekte yattığını sezgisel olarak bilse de problem bunu teorik olarak tutarlı bir şekilde açıklamaktı: Eğer metalar değerleri üzerinden, yani eşitler eşitlerle mübadele ediliyorsa, kâr (artı-değer) nereden doğuyordu? Bu, "hilesiz" bir sömürünün nasıl mümkün olduğu sorusuydu. Marx'ın arayışı, bu yeni değeri yaratan özel bir meta bulmaya odaklandı. Kapital'deki çözümü, işçinin pazarda sattığı şeyin "emeği" değil, onun "çalışma yeteneği", yani "emek-gücü" olduğunu keşfetmesidir. Emek-gücü, değeri kendi yeniden üretim maliyetiyle (işçinin yaşaması için gereken metaların değeri) belirlenen, ancak kullanımda kendi değerinden daha fazla değer yaratma özelliğine sahip yegâne metadır. Kapitalist, işçinin ücretini karşılayan bu "gerekli emek zamanı"nın ötesindeki "artı-emek zamanı"nda yaratılan değere bedelsiz el koyar. Rosdolski'nin kanıtladığı gibi, bu ayrım sömürüyü ahlaki bir şikâyet konusu olmaktan çıkarıp, kapitalist üretim tarzının içsel ve temel bir niteliği olarak bilimsel bir şekilde ortaya koyan teorik anahtardır.

4.3 Sermaye, Birikim ve Krizler

Klasik iktisat için sermaye bir "şey"di (para, makine). Marx için ise problem, sermayenin bu fetişist görünümünün arkasındaki toplumsal dinamiği ortaya çıkarmaktı. Rosdolski, Marx'ın sermayeyi bir "şey" değil, meta ve para aracılığıyla cisimleşen bir "toplumsal ilişki" olarak tanımlamasının önemini vurgular. Bu, özünde ücretli emeğin sömürüsüne dayanan bir ilişkidir. Marx'ın arayışı, bu ilişkinin kendini nasıl sürekli yeniden ürettiğini ve genişlettiğini, yani birikim sürecinin mantığını çözmektir. Kapital'de ulaştığı çözüm, birikim sürecinin kapitalizmin temel itici gücü olduğunu, ancak bu sürecin kendi paradokslunu da yarattığını göstermesidir. Rosdolski, bu paradoksun en keskin ifadesi olan "kâr oranlarının düşme eğilimi yasası"nın kökenlerinin Grundrisse'de bulunduğunu ve Kapital'in üçüncü cildinde nasıl sistemleştirildiğini gösterir. Teknolojik ilerlemeyle sermayenin organik bileşimi (sabit sermayenin değişken sermayeye oranı) arttıkça, kârın tek kaynağı olan canlı emeğin toplam sermayeye oranı azalır ve bu da genel kâr oranında uzun vadeli bir düşüş eğilimi yaratır. Rosdolski'nin analizinin ortaya koyduğu gibi bu yasa, Marx’ın kapitalizmin kaçınılmaz krizlerini ve tarihsel sınırlarını açıklamasının teorik temel taşıdır.

5.0 Sonuç: Rosdolski'nin Mirası

Roman Rosdolski'nin Marx'ın Kapitali'nin Oluşumu, Marksist literatürde önemli bir eserdir. Bu çalışma, Karl Marx'ın başyapıtının yalnızca ne söylediğini değil, aynı zamanda o sonuçlara nasıl ulaştığını, yani teorinin nasıl inşa edildiğini gösteren bir filolojik ve teorik kılavuzdur. Rosdolski, okuyucuyu Kapital'in bitmiş mimarisinin arkasındaki entelektüel şantiyeye sokarak, Marx'ın düşünsel emeğinin büyüklüğünü ve teorisinin tutarlılığını gözler önüne sermiştir. Rosdolski'nin şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtladığı gibi, Kapital statik bir dogma değil, yıllar süren titiz bir araştırma, eleştiri ve sentez çabasının ürünü olan yaşayan, gelişen bir eleştirel teoridir.

Bu çalışmanın en önemli sonuçlarından biri, Marksist literatürdeki pek çok yaygın ve hatalı yorumu geçersiz kılmasıdır. Rosdolski'nin ortaya koyduğu kanıtlar;

• Kapital'in mekanik ve determinist bir eser olduğu iddiasını, Marx'ın "kâr oranlarının düşme eğilimi yasasını" mutlak bir yasa olarak değil, karşı-eğilimlerle birlikte işleyen diyalektik bir "eğilim" olarak formüle ettiğini göstererek çürütmüştür.

• Genç Marx ile olgun Marx arasında bir "epistemolojik kopuş" olduğu tezini, Grundrisse'deki yabancılaşma temaları ile Kapital'deki meta fetişizmi analizi arasındaki bariz teorik sürekliliği kanıtlayarak temelsiz bırakmıştır.

• Marx'ın sunuş yönteminin keyfi ve tutarsız olduğu yönündeki eleştirileri, teorinin en basit kategoriden en somut bütüne doğru içsel bir mantık ve diyalektik bir tarzla ilerlediğini göstererek boşa çıkarmıştır.

Sonuç olarak, Roman Rosdolski'nin mirası, Marx'ın düşüncesine derinlikli ve aydınlatıcı bir yorum sunarak onu dogmatik sığlıktan ve burjuva karalamalarından kurtarmasıdır. Marx'ın Kapitali'nin Oluşumu, üzerinden yarım asırdan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen, Marx'ın siyasal iktisat eleştirisini ciddiyetle anlamak isteyen her araştırmacı, öğrenci ve militan için günümüzde de bir başvuru kaynağı ve entelektüel bir yol gösterici olmaya devam etmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.

[MAR] YOUTUBE KANALI

LİDER

Karl Marx - Kapital

Kısa Sovyet Film ve Belgeseller [Türkçe]