MAR
1.0
Giriş: 'Kapital'in Laboratuvarına Yolculuk
Marksist
teorinin tarihinde, Roman Rosdolski’nin eseri Marx’ın Kapitali’nin Oluşumu,
bir yorum metni olmanın çok ötesinde, bir metodolojik atılım niteliği taşır.
Rosdolski, 20. yüzyılın ortalarına dek büyük ölçüde meçhul kalmış olan Marx’ın
1857-58 tarihli taslaklarını, yani Grundrisse’yi merkeze alarak,
Marksist literatürde bir "filolojik atılım" gerçekleştirmiştir. Bu atılım, Kapital'i
tamamlanmış, statik bir anıt olarak gören dogmatik yaklaşımları yerle bir
etmiş; onun yerine, eseri yıllar süren çetin bir kavramsal mücadelenin, teorik
arayışların ve düşünsel sancıların yaşandığı dinamik bir "entelektüel
şantiye" olarak ortaya koymuştur. Rosdolski, bu şantiyenin kapılarını
aralayarak, Marx'ın nihai mimariye ulaşırken hangi teorik çıkmazlarla
boğuştuğunu, hangi kavramsal aletleri döverek şekillendirdiğini ve teorisinin
iç tutarlılığını nasıl ilmek ilmek ördüğünü gözler önüne sermiştir.
Bu
yazının temel amacı, Rosdolski'nin Marx'ın Kapitali'nin Oluşumu adlı
eserindeki temel argümanları, metodolojik analizi ve Kapital'in ana
kavramlarının evrimine dair sunduğu kanıtları bütünlüklü bir çerçevede
sentezleyerek sunmaktır. Bu sentezle, Rosdolski’nin Kapital’in
sadece ne söylediğini değil, aynı zamanda o sonuçlara nasıl ulaştığını, yani
teorinin kavramsal genetiğini nasıl ortaya koyduğunu göstermeyi hedefliyoruz.
İlerleyen
bölümlerde, ilk olarak Rosdolski'nin çalışmasını bu denli değerli kılan bağlam,
yani Grundrisse'nin yeniden keşfi ele alınacaktır. Ardından,
Rosdolski'nin Marx'ın “sunuş yöntemine” dair yaptığı ve eserin mantıksal
iskeletini açığa çıkaran analizi incelenecektir. Takip eden bölümde, emek-değer
teorisi, artı-değer ve sermaye birikimi gibi temel kavramların Grundrisse'den Kapital'e
uzanan sancılı gelişim süreci Rosdolski'nin kanıtları ışığında ortaya
konulacaktır. Sonuç bölümünde ise, Rosdolski'nin Marksist teorideki yanlış
anlamaları çürütmedeki rolü ve Marx’ın eleştirel projesini anlamak için neden
bugün dahi vazgeçilmez bir kılavuz olduğu değerlendirilecektir. Zira
Rosdolski'nin eseri, salt bir metin analizi değil, Kapital'in
teorik bütünlüğünü ve bilimsel gücünü kanıtlayan temel bir yorumdur.
2.0
Rosdolski'nin Çalışmasının Önemi ve Bağlamı
Roman
Rosdolski'nin analizinin Marksist düşünce tarihindeki etkisini anlamak, onun
temel aldığı metnin, yani Grundrisse'nin yeniden keşfinin önemini
kavramaktan geçer. Grundrisse der Kritik der Politischen Ökonomie (Ekonomi
Politiğin Eleştirisinin Taslakları), Marx tarafından 1857-58 kışında kaleme
alınmış olmasına rağmen, ilk tam baskısı 1939-41'de Moskova'da yapılmış ve
Batı'da ancak 1953'ten sonra sınırlı bir çevrenin bilgisine sunulmuştur. Bu
gecikme, metnin 20. yüzyılın ortalarına kadar neredeyse tamamen bilinmemesine
yol açmış, ancak yayınlanmasıyla birlikte Marx'ın düşünsel gelişimine dair
yerleşik kanıları kökünden sarsmıştır.
Rosdolski'nin
katkısı, bu ham ve devasa metni Kapital'in "entelektüel
laboratuvarı" veya "gizli atölyesi" olarak
tanımlayarak, ona metodolojik bir anahtar statüsü kazandırmasında yatar. Bu
metaforlar, yüzeysel bir benzetmenin ötesinde derin teorik sonuçlar barındırır.
Laboratuvar, yalnızca başarılı deneylerin değil, aynı zamanda hipotezlerin test
edildiği, başarısız denemelerin elendiği ve kavramsal çıkmazların aşıldığı bir
yerdir. Rosdolski'nin gösterdiği gibi Grundrisse, Marx'ın
Ricardo’nun teorisindeki açmazlarla boğuştuğu, paranın sermayeye dönüşümünü tam
olarak açıklamakta zorlandığı ve temel kategorileri henüz nihai formlarına
kavuşturamadığı bir mücadele alanıdır. Örneğin, Marx'ın Grundrisse'de
kârın kaynağını ücreti ödenmemiş emekte ararken yaşadığı kavramsal zorluklar,
onu Kapital'de "emek" ile "emek gücü" arasında
yapacağı o meşhur ve can alıcı ayrıma götüren teorik arayışın ta kendisidir. Bu
"başarısız deneyler", Kapital'de sunulan pürüzsüz ve
keskin formülasyonların değerini ve bilimsel gücünü daha da artırır.
Dolayısıyla
Rosdolski'nin şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtladığı gibi, Kapital'i
statik ve tamamlanmış bir metin olarak okumak, onu bir dogma seviyesine
indirgemektir. Aksine, onu yıllar süren zorlu bir araştırma sürecinin, teorik
mücadelenin ve kavramsal evrimin bir ürünü olarak görmek, Marx'ın teorisinin
yaşayan, gelişen ve kendini düzelten bir eleştirel bilim olduğunu kanıtlar.
Rosdolski'nin Grundrisse'yi Marx'ın 'gizli atölyesi' olarak
tanımlaması, bu atölyede kullanılan aletlerin, yani Marx'ın soyutlama yöntemlerinin, Kapital'in
nihai mimarisini nasıl şekillendirdiğini anlamayı zorunlu kılar.
3.0
Marx'ın Yöntemi: Rosdolski'nin Metodolojik Analizi
Karl
Marx'ın ekonomi politiğinin eleştirisini diğer tüm sosyalist ve burjuva iktisat
teorilerinden kategorik olarak ayıran en temel unsur, onun soyutlama yöntemleri
ve yaklaşımlarıdır. Bu yöntemin karmaşıklığı, Kapital'in sıkça
pozitivist bir ekonomi metni gibi okunmasına veya keyfi bir felsefi spekülasyon
olarak görülmesine neden olmuştur. Rosdolski'nin en büyük başarılarından
biri, Grundrisse aracılığıyla Marx'ın metodolojik çerçevesini
tüm açıklığıyla ortaya koymak ve Kapital'in mantıksal yapısının bu
yöntem üzerine nasıl çelik bir tutarlılıkla inşa edildiğini göstermektir.
Rosdolski,
analizinin merkezine Marx'ın "araştırma yöntemi"
(Forschungsweise) ile "sunuş yöntemi" (Darstellungsweise) arasında
yaptığı net ayrımı yerleştirir. Araştırma yöntemi, tarihsel ve ampirik
malzemenin titizlikle incelendiği, olguların toplandığı ve analiz
edildiği aşamadır. Kapital'in yapısını belirleyen sunuş yöntemi
ise, bulguların mantıksal ve içsel bağlantılarıyla yeniden kurulduğu, teorinin
kendi kendini hareket ettirdiği aşamadır (bu hareket gerçeklikte olduğundan
düşünsel olarak yeniden üretilebilirdir -MAR). Sunuş, tarihsel bir kronolojiyi
değil, kavramların diyalektik gelişimini takip ederek en soyut ve en basit
olandan başlayıp giderek daha karmaşık ve somut olan ilişkilere doğru ilerler
(biz buna “diyalektik yöntem” demiyoruz, soyut kavramlardan somut bütünlere
ulaşma yöntemine, sentez denir -MAR).
Rosdolski'nin
kavramsal genetiği ortaya koyan analizine dayanarak, Marx'ın bu sunuş
yönteminde kullandığı temel metodolojik araçlar şu şekilde özetlenebilir:
• Soyutlama
Gücü: Marx, kapitalist üretim tarzının özünü ve hareket yasalarını
ortaya çıkarabilmek için, analizi karmaşıklaştıracak rastlantısal ve ikincil
unsurları bilinçli olarak paranteze alır (buna “bilimsel indirgeme” ve
idealizasyon denir -MAR). Örneğin, Kapital'in ilk cildinde analizi
"saf" bir kapitalist toplum varsayımı üzerine kurar; burada sadece
kapitalistler ve proleterler bulunur, dış ticaret veya devlet gibi unsurlar
başlangıçta soyutlanır. Bu, bir biyoloğun organizmayı laboratuvarın yalın koşullarında
incelemesine benzer; amaç, temel dinamikleri en çıplak haliyle ortaya
çıkarmaktır.
• Soyuttan
Somuta Yükseliş: Teori, kapitalist toplumun en temel
"hücresi" olan "meta" kategorisiyle başlar. Meta
hem basit hem de kendi içinde iki nitelik taşıyan (kullanım değeri ve değişim
değeri -Bize göre bunlar arasında “çelişki” yoktur -MAR) bir birimdir. Marx, bu
en soyut kategoriden yola çıkarak, onu ilişkileri içerisinde inceleyerek yeni
ve daha karmaşık kategoriler türetir: Meta dolaşımı parayı, paranın belirli bir
dolaşım biçimi ise sermayeyi doğurur. Bu ilerleyiş, giderek daha somut ve
karmaşık toplumsal ilişkileri (sermaye birikimi, kâr, faiz, rant vb.)
kapsayacak şekilde genişler. Böylece teori, başlangıçtaki soyutlamadan zengin
ve çok yönlü bir somut bütüne ulaşır.
• Diyalektik
Mantık: Hegel'den devraldığı ve materyalist bir zeminde "ayakları
üzerine oturttuğu" diyalektik mantık, Marx'ın sunuşu sırasında gerçekliğin
düşünsel bir yansıması olarak ortaya çıkar. Kavramlar statik değildir; gerçeklikteki
karşılıklarının taşıdığı etkileşim ve ilişkiler dikkate alınarak birbirlerine
dönüşürler. Örneğin, paranın kendisi sermaye değildir. Ancak para, emek-gücü ve
üretim araçları satın alıp üretim sürecinde artı-değer yaratmak için
kullanıldığında sermayeye dönüşür (ilişki ve etkileşimlerle -MAR). Rosdolski, Kapital'deki
kavramsal geçişlerin diyalektik mantığın desenlerini sergilediğini göstermeye
çalışır.
Rosdolski'nin
ortaya koyduğu bu analiz, Kapital'in yalnızca bir ekonomik analiz
olmadığını, aynı zamanda kendi içinde tutarlı ve mantıksal bir bütünlüğe sahip
felsefi bir yapı olduğunu kanıtlar. Marx'ın sunuş yönteminin/sunuştaki
yaklaşımının ve sunum sırasında sergilediği diyalektik mantığın anlaşılması,
onun temel ekonomik kategorilerinin neden ve nasıl bu şekilde geliştirildiğini
anlamanın ön koşuludur.
4.0
Temel Kavramların Gelişimi: 'Grundrisse'den 'Kapital'e Yolculuk
Roman
Rosdolski'nin çalışmasının en aydınlatıcı yönü, Kapital'in teorik
omurgasını oluşturan kilit kavramların statik tanımlar olmadığını; aksine,
Marx'ın Grundrisse'deki entelektüel laboratuvarında uzun ve çetin
bir gelişim sürecinden geçerek nasıl olgunlaştığını analitik bir anlatıyla
göstermesidir. Bu bölüm, temel kavramların bu evrimsel yolculuğunu, Marx'ın
karşılaştığı teorik problemler ve bunları aşmak için geliştirdiği kavramsal
atılımlar ekseninde, Rosdolski'nin merceğinden inceleyecektir.
4.1
Değer ve Emek-Değer Teorisi
Rosdolski'nin
işaret ettiği gibi, Marx Grundrisse'de klasik iktisadın, özellikle
de Ricardo'nun emek-değer teorisinin mirasıyla boğuşmaktadır. Problem
şuydu: Eğer tüm metaların değeri emek zamanıyla ölçülüyorsa, farklı türden
(vasıflı/vasıfsız, marangoz/dokumacı) emekler nasıl ortak bir ölçüte
indirgenebilir? Ricardo bu sorunu tam olarak çözememişti. Marx'ın kavramsal
arayışı, bu sorunu aşacak bilimsel bir temel bulmaktı. Kapital'de
ulaştığı çözüm, iki yeni kavramın geliştirilmesiydi: "soyut
insan emeği" ve "toplumsal olarak gerekli emek zamanı".
Değeri yaratan, belirli bir kullanım değeri üreten somut emek değil,
niteliklerinden arındırılmış, toplumsal emeğin bir parçası olan soyut emektir.
Değerin büyüklüğünü belirleyen ise, herhangi bir bireysel işçinin harcadığı
zaman değil, ortalama teknoloji ve beceri koşullarında gereken zamandır.
Rosdolski'ye göre, bu iki kavramın netleştirilmesi, Marx’ın teorisini klasik
iktisadın açmazlarından kurtaran ve onu bilimsel bir zemine oturtan atılımdır.
4.2
Artı-Değer ve Sömürü
Marx'ın
ekonomi politiğe yaptığı en büyük ve en belirgin katkı, şüphesiz "artı-değer"
(surplus value) teorisidir. Grundrisse'de Marx, kârın
kökeninin ücreti ödenmemiş emekte yattığını sezgisel olarak bilse de problem bunu
teorik olarak tutarlı bir şekilde açıklamaktı: Eğer metalar değerleri
üzerinden, yani eşitler eşitlerle mübadele ediliyorsa, kâr (artı-değer) nereden
doğuyordu? Bu, "hilesiz" bir sömürünün nasıl mümkün olduğu sorusuydu.
Marx'ın arayışı, bu yeni değeri yaratan özel bir meta bulmaya
odaklandı. Kapital'deki çözümü, işçinin pazarda sattığı şeyin
"emeği" değil, onun "çalışma yeteneği", yani "emek-gücü" olduğunu
keşfetmesidir. Emek-gücü, değeri kendi yeniden üretim maliyetiyle (işçinin
yaşaması için gereken metaların değeri) belirlenen, ancak kullanımda kendi
değerinden daha fazla değer yaratma özelliğine sahip yegâne metadır.
Kapitalist, işçinin ücretini karşılayan bu "gerekli emek zamanı"nın
ötesindeki "artı-emek zamanı"nda yaratılan değere bedelsiz el koyar.
Rosdolski'nin kanıtladığı gibi, bu ayrım sömürüyü ahlaki bir şikâyet konusu
olmaktan çıkarıp, kapitalist üretim tarzının içsel ve temel bir niteliği olarak
bilimsel bir şekilde ortaya koyan teorik anahtardır.
4.3
Sermaye, Birikim ve Krizler
Klasik
iktisat için sermaye bir "şey"di (para, makine). Marx için ise problem,
sermayenin bu fetişist görünümünün arkasındaki toplumsal dinamiği ortaya
çıkarmaktı. Rosdolski, Marx'ın sermayeyi bir "şey" değil, meta ve
para aracılığıyla cisimleşen bir "toplumsal ilişki" olarak
tanımlamasının önemini vurgular. Bu, özünde ücretli emeğin sömürüsüne dayanan
bir ilişkidir. Marx'ın arayışı, bu ilişkinin kendini nasıl sürekli yeniden
ürettiğini ve genişlettiğini, yani birikim sürecinin mantığını çözmektir. Kapital'de
ulaştığı çözüm, birikim sürecinin kapitalizmin temel itici gücü olduğunu,
ancak bu sürecin kendi paradokslunu da yarattığını göstermesidir. Rosdolski, bu
paradoksun en keskin ifadesi olan "kâr oranlarının düşme eğilimi
yasası"nın kökenlerinin Grundrisse'de bulunduğunu ve Kapital'in
üçüncü cildinde nasıl sistemleştirildiğini gösterir. Teknolojik ilerlemeyle
sermayenin organik bileşimi (sabit sermayenin değişken sermayeye oranı)
arttıkça, kârın tek kaynağı olan canlı emeğin toplam sermayeye oranı azalır ve
bu da genel kâr oranında uzun vadeli bir düşüş eğilimi yaratır. Rosdolski'nin
analizinin ortaya koyduğu gibi bu yasa, Marx’ın kapitalizmin kaçınılmaz
krizlerini ve tarihsel sınırlarını açıklamasının teorik temel taşıdır.
5.0
Sonuç: Rosdolski'nin Mirası
Roman
Rosdolski'nin Marx'ın Kapitali'nin Oluşumu, Marksist literatürde önemli bir
eserdir. Bu çalışma, Karl Marx'ın başyapıtının yalnızca ne söylediğini değil,
aynı zamanda o sonuçlara nasıl ulaştığını, yani teorinin nasıl inşa
edildiğini gösteren bir filolojik ve teorik kılavuzdur. Rosdolski,
okuyucuyu Kapital'in bitmiş mimarisinin arkasındaki entelektüel
şantiyeye sokarak, Marx'ın düşünsel emeğinin büyüklüğünü ve teorisinin tutarlılığını
gözler önüne sermiştir. Rosdolski'nin şüpheye yer bırakmayacak şekilde
kanıtladığı gibi, Kapital statik bir dogma değil, yıllar süren
titiz bir araştırma, eleştiri ve sentez çabasının ürünü olan yaşayan, gelişen
bir eleştirel teoridir.
Bu
çalışmanın en önemli sonuçlarından biri, Marksist literatürdeki pek çok yaygın
ve hatalı yorumu geçersiz kılmasıdır. Rosdolski'nin ortaya koyduğu kanıtlar;
• Kapital'in
mekanik ve determinist bir eser olduğu iddiasını, Marx'ın "kâr oranlarının
düşme eğilimi yasasını" mutlak bir yasa olarak değil, karşı-eğilimlerle
birlikte işleyen diyalektik bir "eğilim" olarak formüle ettiğini
göstererek çürütmüştür.
• Genç
Marx ile olgun Marx arasında bir "epistemolojik kopuş" olduğu tezini, Grundrisse'deki
yabancılaşma temaları ile Kapital'deki meta fetişizmi analizi
arasındaki bariz teorik sürekliliği kanıtlayarak temelsiz bırakmıştır.
• Marx'ın
sunuş yönteminin keyfi ve tutarsız olduğu yönündeki eleştirileri, teorinin en
basit kategoriden en somut bütüne doğru içsel bir mantık ve diyalektik bir tarzla
ilerlediğini göstererek boşa çıkarmıştır.
Sonuç
olarak, Roman Rosdolski'nin mirası, Marx'ın düşüncesine derinlikli ve
aydınlatıcı bir yorum sunarak onu dogmatik sığlıktan ve burjuva
karalamalarından kurtarmasıdır. Marx'ın Kapitali'nin Oluşumu, üzerinden
yarım asırdan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen, Marx'ın siyasal iktisat
eleştirisini ciddiyetle anlamak isteyen her araştırmacı, öğrenci ve militan
için günümüzde de bir başvuru kaynağı ve entelektüel bir yol gösterici olmaya
devam etmektedir.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.