8 Mart 2025 Cumartesi

İktidar

Mahmut Boyuneğmez


Kapitalist toplum, insanlar arası bir pratikler ve ilişkiler sistemidir. Kapitalist sistemde toplumsal ilişkilerin iktisadi, siyasal, ideolojik, kültürel ve hukuksal boyutları vardır. Bu toplumsal ilişkiler kapitalist sınıf ile proletarya ve ara tabakalar arasındaki ilişkileri ve etkileşimleri içerir. Kapitalist sınıf, işçi sınıfı ile ara tabakalar üzerinde toplumsal ölçekte oluşan bir iktidara sahiptir. Kapitalist sınıfın toplumsal iktidarı, diğer sınıf ve tabakalarla olan ilişkileriyle kurulur. İktidar, farklı habituslara/sınıfsal konumlanışlara sahip insanların birbirleriyle olan ilişkileriyle var olur. Dolayısıyla sermayenin toplumsal iktidarının, iktisadi, siyasal, ideolojik, kültürel ve hukuksal boyutları bulunur.

Kapitalist devlet, iktisadi, siyasal, ideolojik, kültürel ve hukuksal pratikler ve ilişkilerdeki uzanımlarıyla, bu boyutlardaki etkileşimleri ve pratikleriyle kapitalist sınıfın toplumun diğer kesimleri üzerindeki iktidarının oluşumuna katılan bir organizasyon ya da örgütlenmedir. Salt siyasal bir örgütlenme değil, toplumsal ilişkilerin ve pratiklerin diğer boyutlarındaki etkileşimleri ve varlığıyla sermayenin toplumsal ölçekte oluşan iktidarının bir bileşenidir.

İktidar, günlük hayatın pratikleri ve ilişkileri içerisinde hegemonya tesisi yoluyla türemektedir. Sadece baskı, zorlama, cezadan kaçışla değil, ikna olma, onay verme, rıza gösterme, kayıtsızlık ve pasifizasyon, cahil bırakma, sorunlarla boğuşmaktan ve aşırı çalışmaktan başını kaldıramama, meşgale oluşturma, oyalayıcı ve keyif verici etkinliklerin cazibesi gibi yollarla kitleler, kapitalist sistemin işleyişine, onun barındırdığı olumsuzluklara ve karşıtlıklara dair düşünme, duygulanım geliştirme ve eyleme geçme şeklinde itirazda bulunmaktan menedilir. Kapitalist toplumsal formasyonlarda sermayenin toplumsal iktidarı kendini, kitlelerin itaati ve yaşadıkları sorunlara itirazının olmayışı şeklinde gösterir.

Kapitalist sistemde sermayenin toplumsal iktidarı, işçi sınıfı ile kapitalist sınıf arasındaki sömürü ilişkisinin sürdürülmesi ve daimi var oluşunu sağlar. Başka bir deyişle, bu iktidarın oluşumu, kapitalist sistemin varlığının devamlılığı için gereklidir. Bu nedenle, kapitalist devlet yanısıra iktisadi, siyasal, ideolojik ve kültürel pratiklerin toplandığı çeşitli hegemonya araçları/yapıları (sendikalar, dermekler, vakıflar, odalar, STK’lar, düzen partileri, spor kulüpleri, sermayenin kültürel organizasyonları vd.) ile hukuksal pratikler ve yapılar, sistemin öğeleri/bileşenleri olarak hep birlikte ve etkileşim içerisinde işlerler. Kapitalist üretim ilişkileri olan işçi sınıfı ile kapitalist sınıf arasındaki sömürü ilişkilerinin sürdürülmesi için sistemin öğelerinin hepsinin birlikte ve etkileşim içerisinde çalışması gerekir.

Bu kavrayış, toplumu bir sistem/bütünlük olarak gören ve bileşenleri arasındaki etkileşim ve ilişkileri gözeten bir yaklaşıma sahiptir. Burada, sömürü ilişkileri sistemin pivotunu/eksenini oluşturur. Bu ilişkiler salt iktisadi olmayıp, patronlarla işçiler arasındaki süreçlere ve pratiklere eşlik eden ahlaki, ideolojik/düşünsel, hukuki ve devletsel boyutlara da sahiptir. Örneğin yasalar ve devlet, her zaman ve yerde sömürü ilişkilerini düzenler ve bu ilişkilerle etkileşim içerisindedir. İşçilerle patronlar arasındaki sözleşmelerin hukuki bir boyutu çoğu durumda mevcuttur. Bu ilişkiler tarafların düşünceleri, duygulanımları ve değer yargılarının, pratikleri içerisinde önemli bir yeri olduğu ilişkilerdir.

Bunlardan şu sonuç çıkar: İşçi sınıfının iktidarı için verilmekte olan mücadelenin hedefi salt siyasal iktidarı ele geçirmek olarak görülemez. Sermaye sınıfının toplumsal iktidarının yeniden üretilemeyecek hale gelmesi için toplumsal ilişkilerin farklı boyutlarında karşı-hegemonya oluşturan etkinliklere ve pratiklere, organizasyonlara ihtiyaç bulunmaktadır. Sermaye sınıfının toplumsal iktidarının içine gireceği bir hegemonya krizinde, toplumda oluşmuş bulunan alternatif iktidar nüveleri bir öncü parti önderliğinde işçi sınıfı iktidarında gelişip serpilmek için hazır olmalıdır. Bu kriz kesitinde sermayenin toplumsal iktidarı çatlar ve parçalanırken, yeni bir iktidar birçok bileşen organizasyonuyla birlikte eskisinin yerini alır. Böylelikle iktidar sermaye sınıfından, işçi sınıfına el/yer değiştirmiş olur.

Sosyalist devrimde, kapitalist sistemin ekseni olan (temel/altyapı) sömürü ilişkilerinin tasfiyesi gerçekleştirilirken, bununla uyumlu olarak tüm üstyapılar ve toplumsal etkinliklerin ideal boyutu olan ideolojiler âlemi de yeniden yapılanır. Var olan eski yapıların işleyişi ve düzenlenişi parçalanır/yıkılır ve bu yapılar dönüştürülür. Toplumsal ilişkilerin organizasyon biçimleri olan yapılar, yeniden örgütlenir ve işlevlerinde başkalaşımlar olur. Buna devlet organizasyonunun da dâhil olduğunu belirmeye gerek yoktur.

Otorite, iktidar, kontrol [1]

Otorite, isteyerek emirlere uymayı ve lider sayılan aktörün peşinden gitmeyi, liderliğin kabiliyetleri ve toplumsal konumuna kişiler ya da grup tarafından onay vermeyi, fiziksel şiddet uygulaması ya da uygulanacağı iması gerektirmeksizin itaati anlatır. Ebeveyn otoritesi, mesleki otorite (örneğin hastanede hastalara ilişkin hekim otoritesi), ahlaki otoriteler, siyasal lider otoritesi örnektir. Otorite, sevgi, güven, saygı, değer verme gibi duygu ve tutumlarla, menfaatle, bazı durumlarda ise ideolojik bağlılık ve bağlanmayla gerçekleşir.

İktidar ise, insanlar arasındaki egemenlik-bağımlılık ilişkisidir. İktidar, insanlar arasındaki eşitsizlikten doğar. Otoriteden farkı, şiddet uygulama tehdidinin ya da imasının daima var olmasıdır. Toplumsal organizasyonlarda iktidar ilişkileri olabileceği gibi, iktisadi iktidar, askeri kudret/iktidar da vardır ve iktidarların oluşumu ideolojik ve enformatik boyutlarla desteklenebilmektedir. İktidar sadece siyasal iktidara indirgenemez. Fakat kapitalist toplumda sermaye sınıfının toplumsal iktidarının oluşumu ve yeniden üretiminde yer alan toplumsal iktidarın hegemonya yapıları ile çeşitli pratik düzenekler, en önemli ve bu toplum için belirleyici iktidar ilişkilerini anlatır. Kapitalist sınıfın toplumsal iktidarı, emekçiler üzerindeki baskı uygulama, zorlama, rıza üretme, meşgale oluşturma, oyalama, ideolojik bağlanma, cemaat şeklinde çıkar örgütlerine katılma gibi yollarla sağlanan hegemonyayla oluşturulur. Bir hegemonya krizinin oluşabilmesi için karşı-hegemonya üreten mücadele örgütlerinin emekçiler arasında belli ölçülerde kök salmış olması, kapitalist sınıfın toplumsal iktidarını çatlatarak filizlenmeye başlaması gerekir.

Kontrol, buradaki anlamıyla üretim araçları, silahlar, bilgiler ve toplumsal organizasyonlar üzerinde uygulanan, bunlara erişimi denetleme ve kısıtlama yeteneğidir. Bu kısıtlama ve denetim sayesinde insanlar maniple edilebilir.

[1] Bu bölümdeki üç kavram için yararlanılan kaynak: Şefler Nasıl İktidara Geldiler, Timothy Earle, Versus Kitap, 2013

Not: İktidar ve sosyalist devrim konusunda ileri okuma için önerimiz:

https://marksistarastirmalar.blogspot.com/2024/09/sosyalist-devrim-tezleri.html

4 Mart 2025 Salı

Ateizm mi, materyalizm mi?

Mahmut Boyuneğmez

Resim: İdeolojiler, öğretiler olarak değil de günlük hayatta insanların yaşamsal etkinliklerinin ideal boyutu (pratikler/tavırlar/davranışlar vd.) olarak kavranırsa; materyalist tutum, davranış ve düşünme kalıplarına sahip olan bir birey, aynı zamanda metafizik inançlara da sahip olabilir. Örneğin her insan, kırmızı ışıkta yolun karşısına geçerse, bir kazaya kurban gideceğini bilir ve bu konudaki tutumu materyalisttir, yine de burçlara, fala, telepati gibi metafizik inanışlara sahip çok sayıda insan vardır. Materyalist felsefi ideoloji, bilimsel düşüncelerle uyumlu bütünlüklü bir “inanç” olduğundan bir materyalist kendini ateist olarak dar bir çerçevede tanımlamayabilir. Bir ateist, materyalist ve hümanist ve aynı zamanda seküler olarak kendini tanımlayabileceği gibi, militan bir ateist olarak sadece dine karşı savaşım verdiğini iddia edebilir. Bir seküler birey, bir deist olarak materyalist/ateist ya da ayrıca hümanist olmayabilir. Tersine seküler bir insan bunların hepsine sahip çıkabilir. Resimdeki inanç/tutum/düşünce ve davranış kalıplarını anlatan ideolojiler arasındaki kesişmeler ve birliktelikler ile farklılıklar bu şekilde kavranmalıdır.

Ateizmin birçok çeşidi olsa da bu çeşitlerin hepsinde gözlenen genel nitelik dine/tanrı inancına referansla kendilerini tanımlamalarıdır. Ateizm dine ve metafizik düşüncelere reddiye, tanrının varlığına dair bir yadsımadır.

Materyalizm, evrenin bir yaratıcıya ihtiyaç duyulmadan içerdiği olayların, süreçlerin, ilişki ve etkileşimlerin gözlemler ve deneyler yapılarak bilimsel açıdan incelenip kavranabileceğini benimser. Gerçeklik bilinebilirdir ve bilindiği ölçüde üzerinde denetim ve kontrol kurulabilir.

Materyalizmin almış olduğu tarihsel-diyalektik materyalizm formunda, tanrı inancının, metafizik fikirlerin ve dinlerin, toplumsal ilişkiler ve pratikler tarafından nasıl üretildiğine dair, bilimsel araştırmaların sunduğu bilgilerle oluşturulan bir perspektif bulunur. Dolayısıyla materyalizm, kendini din-karşıtlığı, tanrı inancını reddetmeyle sınırlamaz. Materyalizm, ateist bir tavra indirgenemez. Materyalizm, bunun ötesindedir ve bilimle uyumlu bir felsefi anlayış/ideolojidir.

“Tanrı”nın ya da diğer metafizik kavramların nesnel gerçeklikte var olup olmadığına dair bilimsel bir sorgulama/araştırma yürütmek mümkün değildir. Fakat bu inançların toplumlarda/tarihte insanların pratikleri içerisinde ve zihinlerinde nasıl doğup, geliştiklerine, ayrıca yaşamsal etkinlikleri nasıl yönlendirdiklerine dair bilimsel ve materyalist felsefi bir kavrayış bulunmaktadır.

İnsanların yaşam etkinliklerinin ideolojik/ideal boyutunda yer alan dinlerin, her gün yeniden üretimi, temelde insanların doğadaki ve toplumdaki süreçleri şeffaflıkla ve doğrulukla kavrayamamalarına ve yaşamlarını etkileyen bu süreçleri kontrol edememelerine bağlıdır. Yaşamsal etkinliklerin, realist ve bilimsel düşünceleri de doğurduğu görülmelidir. Yani insanlar günlük etkinliklerinde metafizik fikirlerin yanı sıra materyalist/realist fikirler de üretirler ve bilimsel de düşünürler. Elbette gerici bir sınıf olan sermaye sınıfının toplumsal iktidarının korunması ve yeniden üretilmesinde dinlerin ve metafizik ideolojilerin çeşitli yollarla ve yapılar aracılığıyla öğretilmesi, aktarılması, propagandası da gerçekleşmektedir.

Doğadaki ve toplumdaki olguların/süreçlerin, bütün insanlar tarafından, sağduyu düzeyinde bile realist/bilimsel/materyalist bir şekilde kavranışı, tarihin komünizm döneminde gerçekleşecektir. Bu ancak, toplumu bütün üyeleriyle kucaklayacak kolektif bir örgütlenmeyle, devletin toplumsal örgütlenmeyle eşitlenmesiyle ve planlı toplum mühendisliği etkinlikleriyle, toplumsal düzenleniş ve işleyiş (=yapılar) üzerinde kolektif bir denetim ve egemenlik sağlandığında mümkündür.

Komünizme geçiş toplumu olan sosyalizmde, ateizmin ne propagandası yapılır ne de ateizm yaygınlaştırılır. Toplumsal aydınlanma seferberliği dâhilinde bilimsel düşüncelerin ve materyalizmin farklı alanlarda benimsenmesi ve yaygınlaşması doğrultusunda politikalar izlenirken, bireylerin inançlarına tam bir özgürlük ortamı sağlanır. Dinin siyasal ve iktisadi örgütlenmelere referans olmasıysa önlenir.

Tarihteki idealizm ile materyalizm, başka bir görünüm altında dinler ile bilim arasındaki karşıtlık ve mücadele gerçek bir olgudur. Toplumsal etkinliklerde üretilen bu ideolojik/ideal boyutların arasındaki karşıtlığın aşılacağı tarihsel dönemin adı sosyalizmdir. Komünist dünya toplumunda ise, idealizmin ve dinlerin yerini ateizm almayacak, bilimsel düşünceleri, materyalizmi, hümanizmi ve günlük hayatın içindeki bin bir sağduyu öğesini kapsayan realizm, ideolojiler dünyasına hâkim olacaktır. Çünkü metafizik ideolojiler, nesnel/toplumsal dünyanın bir bileşeni ve yaşamsal etkinliklerin ideal boyutu olarak, insanların doğal olmayan/yabancılaşmış ilişkilerinin ve pratiklerinin ürünüdür. Doğadaki ve toplumdaki süreçler büyük oranda denetlendiğinde veya kontrol altına alındığında, toplumun işleyişi kolektif olarak belirlenebildiğinde ve bilimsel kriterlerle düzenlendiğinde, idealizmi, dinleri, mistik inançları ve irrasyonalizmi kapsayan metafizik ideolojiler yeniden üretilemez duruma gelmiş olacaktır.

Not: Bu konuda ileri bir okuma önerimiz şu makaledir:

https://marksistarastirmalar.blogspot.com/2022/06/ideolojilerin-realist-teorisi.html

[Toplumbilim İçin Materyalist Kılavuz]

Mahmut Boyuneğmez Giriş Maddenin organizasyon düzeyleri ya da gelişim evreleri bulunmaktadır. Bunlara biz temel gerçeklik katmanları diyo...