Mahmut Üstün
Özet
Bu
yazı, "Faşizm Yazıları" adlı çalışmadaki temel argümanları ve
metodolojik yaklaşımları sentezlemektedir. Çalışmanın ana tezi, faşizmin
kapitalizmden bağımsız, hatta ona karşıt bir "üçüncü yol" ya da
"sol" bir hareket olduğu yönündeki egemen burjuva literatürünü
çürütmektir. Bunun yerine, faşizmin özellikle tekelci aşamadaki büyük
sermayenin çıkarlarına hizmet eden, kapitalizmin çoklu ve derin kriz
dönemlerinde başvurduğu olağanüstü bir devlet biçimi olduğu savunulmaktadır.
Temel
Çıkarımlar:
• Faşizm
ve Sermaye İlişkisi: Faşizm, büyük sermaye tarafından finanse edilen,
desteklenen ve nihayetinde iktidara taşınan bir harekettir. Faşist rejimler,
büyük sermayenin kârlarını artırmış, tekelleşmenin önünü açmış ve işçi sınıfı
hareketlerini acımasızca bastırarak sermayenin çıkarlarına hizmet etmiştir. Bu
ilişki, ampirik verilerle (şirket kârları, kartelleşme yasaları, devlet-tekel
bütünleşmesi) kanıtlanmaktadır.
• Egemen
Literatürün Eleştirisi: Liberal ve muhafazakâr faşizm literatürü,
faşizmi anlamaktan çok Marksist faşizm teorisinin hegemonyasını kırma
motivasyonuyla hareket etmektedir. Bu literatür, faşizmi sınıfsal ve ekonomik
kökenlerinden kopararak bir ideoloji ve kültür olgusuna indirger. Sermaye ile
faşizm arasındaki bağı önemsizleştirmek için verileri çarpıtır veya yanlış
yorumlar.
• "Anti-Kapitalizm"
Mitosu: Faşistlerin, özellikle ilk dönemlerinde kullandığı
"anti-kapitalist" söylem, yüzeysel ve stratejiktir. Bu söylem, özel
mülkiyeti değil, "tefeci" finans sermayesini hedef alır ve pratikte
antisemitizm ile yabancı düşmanlığına dönüşür. İktidara gelindiğinde bu söylem
terk edilmiş, ekonomi politikaları ise tekelci sermayenin çıkarları
doğrultusunda şekillenmiştir.
• Metodolojik
Yaklaşım: Faşizmi anlamak için "soy kütüğü" çıkarmak yerine,
onu bir süreç olarak analiz etmek gereklidir. "Faşistleşme süreci",
"faşistleşme momenti" ve "ön faşizm" gibi kavramsal araçlar
kullanılabilir. Faşizm, sadece alttan gelen bir hareket değil, aynı zamanda
devlet katındaki otoriterleşme ve bu ikisinin büyük sermaye ile bütünleştiği
bir sürecin ürünüdür.
I.
Faşizm, Sermaye ve Kapitalizm İlişkisi
Faşizmin
sermaye ve kapitalizmle olan organik bağı ortaya konulmalı ve bu bağı reddeden
veya önemsizleştiren "egemen burjuva faşizm literatürü" eleştirilmelidir.
Egemen
Literatürün Eleştirisi ve Temel Argümanlar
Liberal
ve muhafazakâr faşizm literatürünün temel motivasyonu, faşizmi anlamaktan
ziyade Marksist faşizm analizini itibarsızlaştırmaktır. Bu literatürün temel
zaafları şunlardır:
• İdeoloji
ve Kültüre Odaklanma: Faşizmi, ekonomik ve sınıfsal temelinden
kopararak, tüm sınıfları kesen bir "kültürel devrimcilik" olarak
tanımlama eğilimindedirler.
• Ampirik
Yüzeysellik: Sermaye-faşizm ilişkisini, sermayedarların faşist partiye
üye olma, mali destek sağlama gibi dar ve nicel verilere indirgerler. Bu
yaklaşım, faşizmin kapitalizmin yapısal krizlerine sunduğu "çözüm"
işlevini göz ardı eder.
• Çifte
Standart: Faşizm ile komünizm veya devrimci halk hareketleri arasında
benzerlikler ararken; faşizmin liberaller, muhafazakârlar ve yönetici elitlerle
olan derin ilişkisini kasıtlı olarak görmezden gelirler.
Oysa
faşizm "kapitalizmin ekonomik, siyasal-kurumsal, ideolojik-kültürel
alanlarının tümünü kapsayan ve olağan yöntemlerle aşılamayacağı düşünülen çoklu
krizini kapsamlı bir yeniden yapılanmaya giderek aşmaya yönelen bir olağanüstü
devlet biçimi"dir.
Sermaye-Faşizm
Bağlantısına Dair Kanıtlar
Burjuva
literatürün kendi sunduğu veriler dahi sermaye ile faşizm arasındaki sıkı bağı
kanıtlamaktadır.
İktidar
Öncesi Dönem
• Maddi
ve Siyasi Destek: Burjuva yazarlar dahi (Passmore, Paxton, Michel)
kapitalistlerin, solu ve işçi hareketlerini ezmek için faşist çeteleri finanse
ettiğini ve kullandığını kabul etmektedir. İtalya'da büyük sanayiciler ve
toprak sahipleri "Bolşevizm’e karşı bir kutsal ittifak" kurarak
Mussolini'nin çetelerini fonlamıştır.
• Artan
Destek: Sermayenin desteği, faşist hareketler kitleselleşip iktidar
alternatifi haline geldikçe azalmamış, aksine artmıştır. Michel'in aktardığına
göre, Nazi Partisi 1932 seçimlerinde oy kaybedince, ağır sanayi (Thyssen,
Krupp), basın kralları (Hugenberg) ve finansörler (Shroeder) tarafından
"çok daha kuvvetli biçimde elinden tutularak yeniden başarılı duruma
getirilmiştir."
• Tercih
ve Meşrulaştırma: Sermayenin ilk tercihinin "otoriter
muhafazakârlık" olduğu argümanı, faşizmin bir seçenek olarak yedekte
tutulduğu gerçeğini değiştirmez. Kriz derinleştiğinde ve yerleşik elitler
yetersiz kaldığında, sermaye faşist seçeneğe yönelmiştir. Hitler'in burjuva
partilerin desteğiyle şansölye yapılması ve olağanüstü yetkilerle donatılması,
bu tercihin somut kanıtlarıdır.
İktidar
Dönemi
Faşist
iktidarlar döneminde büyük sermaye, rejimin en kârlı çıkan ve neredeyse tek
kazanan kesimi olmuştur.
• Almanya
Örneği:
◦ Kartelleşme: Naziler,
iktidara gelir gelmez çıkardıkları "zorunlu kartelleşme yasaları" ile
büyük sermayenin pazar üzerindeki egemenliğini garantilemiştir.
◦ Sermaye
Yoğunlaşması: Küçük ve orta ölçekli şirketler tasfiye olurken, büyük
tekellerin gücü ve sermayesi katlanarak artmıştır.
◦ Kâr
Artışı: Renton'ın verilerine göre, 1932-1938 arasında kapitalistlerin
geliri ortalama %433 artmıştır. IG Farben'in kârı 1933'te 74 milyon
Reichsmark'tan 1939'da 240 milyona çıkmıştır.
◦ Devlet-Tekel
Bütünleşmesi: "Dört Yıllık Plan Dairesi" gibi kurumlar
aracılığıyla devlet, büyük tekellerle (özellikle IG Farben) bütünleşmiş,
kaynaklar ve siparişler bu tekellerin çıkarları doğrultusunda tahsis
edilmiştir.
• İtalya
Örneği:
◦ Sermayeye
İmtiyazlar: Savaş dönemindeki haksız kazançların üzerine sünger
çekilmiş, veraset vergileri indirilmiş, sigorta şirketlerinin
millileştirilmesinden vazgeçilmiştir.
◦ Zararların
Toplumsallaştırılması: Michel'e göre, "kârlar özelleştirilirken
zararlar toplumsallaştırıldı." Devlet, bunalım döneminde bankaların ve
sanayi şirketlerinin yardımına koşmuştur.
◦ Emek
Düşmanlığı: İşçi sendikalarının kapatılması ve grevlerin yasaklanması,
kapitalistlere verilen desteği artırmıştır.
“Anti-Kapitalist
Söylem” Mitosunun Yapısökümü
Burjuva
literatürün faşizmi kapitalizm karşıtı göstermek için kullandığı iki temel
argüman bulunmaktadır: Faşistlerin "anti-kapitalist" söylemleri ve
devletçi ekonomi politikaları. Bu iki argüman şu şekilde çürütülmektedir:
1. Söylemin
İçeriği ve Konumu:
◦ Geçicilik: "Anti-kapitalist"
söylem, hareketin ilk dönemlerine özgüdür ve iktidara yaklaştıkça terk
edilmiştir. Bu, söylemin ilkesel değil, taktiksel olduğunu gösterir.
◦ Sığ
İçerik: Faşizmin "anti-kapitalizmi", üretim araçları
üzerindeki özel mülkiyete değil, "üretken olmayan" finans sermayesine
ve "tefeciliğe" yöneliktir. Pratikte bu, antisemitizm ve yabancı
düşmanlığına indirgenmiştir.
◦ Dışsallaştırma: Kapitalizm,
"proleter ulus" (İtalya, Almanya) ile "sömürücü zengin
uluslar" arasındaki bir çelişki olarak sunulmuş, böylece
"anti-kapitalizm" içerdeki sermayeye değil, dışarıdaki emperyalist
rakiplere yönelik bir saldırganlığa dönüştürülmüştür.
2. Devletçilik,
Planlama ve Otarşi:
◦ Dönemsel
Bir Özellik: Devlet müdahaleciliği ve içe kapanmacılık (otarşi),
sadece faşizme özgü değildir. 1929 Krizi sonrası ABD'nin "New Deal"
politikaları gibi, bu yönelimler dönemin küresel ekonomik krizine verilen
yaygın bir yanıttır.
◦ Sermaye
Lehine Müdahale: Faşizmdeki "planlama" ve
"devletçilik", tekelci sermaye lehine sermaye transferi yapmanın,
savaş ekonomisini örgütlemenin ve işçi sınıfını baskılamanın araçlarıdır.
Planlama kurumlarının yönetiminde bizzat büyük sermaye temsilcileri yer
almıştır.
◦ Piyasacılıkla
Uyum: Faşizmin piyasa karşıtı olduğu tezi yanlıştır. Şili'de Pinochet
ve Türkiye'de 12 Eylül gibi faşizan rejimler, neoliberal politikaların en sadık
uygulayıcıları olmuştur. Bu, faşizmin ekonomik modelinin ilkesel değil,
konjonktürel olduğunu gösterir.
II.
Faşizm Analizinde Yöntemsel Sorunlar ve Çözüm Önerileri
Faşizm
literatüründeki karmaşanın nedenleri analiz edildiğinde:
Faşizm
Çalışmalarındaki Karmaşanın Kaynakları
• İçsel
Karmaşıklık: Faşizm, söylem düzeyinde eklektik bir yapıya sahiptir ve
farklı gruplara çelişkili vaatlerde bulunur (Adorno).
• Akademik
"Özgünlük Hevesi": Her akademisyenin faşizme yeni bir tanım
getirme çabası, kavramın içini boşaltan bir "çeşitlendirme" sürecine
yol açmıştır.
• Mikro
Uzmanlık: Faşizmin temel karakteri üzerinde bir uzlaşı yokken,
"faşizmin estetiği", "gündelik hayat faşizmi" gibi spesifik
alanlara odaklanmak, konunun nirengi noktalarından uzaklaşılmasına neden
olmuştur.
• İdeolojik
Perdeleme: Faşizmi kapitalizm ve yerleşik elitlerden yalıtarak
komünizmle aynı "totalitarizm" başlığı altında inceleme çabası, en
önemli karartıcı unsurdur.
Bu
karmaşayı aşacak metodolojik araçlar şunlardır:
Önerilen
Metodolojik Araçlar: Faşistleşme Süreci, Momenti ve Ön-Faşizm
Faşizmi
statik bir tanıma hapsetmek yerine, onu diyalektik bir süreç olarak ele almak
gerekir:
1. Faşistleşme
Süreci: Bu, sadece faşist partilerin yükselişini değil, bütünsel bir
dönüşümü ifade eder. Üç temel halkası vardır:
◦ Çoklu
Kriz: Sistemin ekonomik, siyasi ve ideolojik alanlarda derin ve
yapısal bir krize girmesi.
◦ Devlet
Katında Otoriterleşme: Yürütmenin güçlenmesi, hukukun askıya alınması
ve parlamenter sistemin işlevsizleştirilmesi gibi adımların
"yukarıdan" atılması.
◦ Sivil
Alanda Reaksiyon: Gerici, küçük burjuva reaksiyoner hareketlerin
("ön-faşist" hareketler) güç kazanması ve devlet/sermaye tarafından
desteklenmesi.
2. Faşistleşme
Momenti: Gerici bir küçük burjuva hareketini "faşist" kılan
kritik an, bu hareketin "devlet ve büyük sermaye ile süreklilik arz eden
biçimde ilişkilenmesi, eklemlenmesi" anıdır. Bu andan önce hareket,
"ön faşizm" (proto-faşizm) olarak tanımlanmalıdır.
3. Ön
Faşizm (Proto-Faşizm): Faşistleşme potansiyeli taşıyan ancak henüz
devlet ve sermaye ile organik bağ kurmamış küçük burjuva reaksiyoner hareketler
için kullanılan bir kavramdır. Bu hareketler, faşizmin potansiyel kitle tabanı
ve paramiliter gücüdür.
Yaygın
Metodolojik Zaafların Eleştirisi
• Birincil
ve İkincil Nedensellikler Ayrımı: Literatür, sıkça dönemsel ve yerel
faktörleri (I. Dünya Savaşı, liderlerin karizması, demokrasiye yabancılık vb.)
faşizmin birincil nedeni olarak sunar. Oysa bunlar, faşizmin ortaya çıkışını
kolaylaştıran "ikincil nedenselliklerdir". Faşizmin birincil
nedeni, kapitalizmin olağan yöntemlerle aşılamayan yapısal krizidir.
• Zamansal
ve Mekânsal Daraltma: Faşizmi sadece 1921-1945 arasına veya
İtalya/Almanya örneklerine hapsetme eğilimi, faşizmin küresel ve süreğen bir
tehdit olduğu gerçeğini perdeler. Bu yaklaşım, faşizmi "tarihte
kalmış" bir olgu olarak göstererek güncel tehlikeyi önemsizleştirir.
• "Soy
Kütüğü" Yöntemi: Faşizmi embriyo halinden başlayarak düz bir
evrim çizgisiyle analiz etme çabası, sürecin çelişkilerini, kopuşlarını ve asıl
karakterini veren "faşistleşme momenti"ni gözden kaçırır. Doğru
yöntem, olgun halinden (bir rejim olarak faşizm) geriye doğru diyalektik bir
analiz yapmaktır.
III.
"Sol Faşizm" ve "Üçüncü Yol" Kavramlarının Eleştirisi
Faşizmi
kapitalist sistemin dışına yerleştirmeye çalışan "sol faşizm" ve
"üçüncü yol" gibi kavramların eleştirisi yapılmalıdır.
"Sol
Faşizm": Akademik Bir Oksimoron
"Sol
faşizm" kavramı, aşağıdaki yüzeysel ve dönemsel unsurlara dayandığı için
reddedilmelidir:
• Faşist
hareketlerin ilk dönemlerindeki anti-kapitalist ve sosyalizan söylemleri.
• Bazı
faşist liderlerin (örn. Mussolini) sosyalist geçmişleri.
• Sol
ile kitle tabanı için rekabet etme stratejisi.
Bu
kavram, faşizmin kategorik olarak sola ve işçi sınıfı örgütlenmelerine düşman
olduğu gerçeğini göz ardı eden, yöntemsel olarak hatalı ve ideolojik olarak
yanıltıcı bir "oksimorondur".
Faşizmin
“Üçüncü Yol” Teorisinin Reddi
Faşizmin
ne kapitalizm ne de sosyalizm olan, kendine özgü bir "üçüncü yol"
olduğu tezi de eleştirilmelidir.
• Bir
Sistem Değil, Kapitalizmin Bir Biçimi: Faşizm, özel mülkiyeti ve
piyasa ekonomisini ortadan kaldırmamış, aksine bu temelleri koruyarak tekelci
sermayenin çıkarları doğrultusunda yeniden organize etmiştir. Uyguladığı
"devletçi", "karma ekonomi" benzeri politikalar, kapitalizmin
dışında yeni bir sistem değil, kriz dönemlerine özgü kapitalist birikim
stratejileridir.
• "Üçüncü
Yol" Söyleminin İşlevi: "Üçüncü yol" söylemi, 20.
yüzyıl boyunca kapitalizmin, özellikle sosyalizmin bir alternatif olarak var
olduğu koşullarda kullandığı savunmacı bir meşrulaştırma argümanıdır.
Faşizm de bu argümanı, kendisini hem liberalizmin krizinden hem de komünist
"tehditten" bir çıkış yolu olarak sunmak için kullanmıştır.
• Sermayenin
Uyum Değil, Ortaklık İlişkisi: Passmore gibi yazarların "büyük
işletmelerin ilke olarak karşı oldukları rejimlere uyum sağlama yeteneği"
argümanı eleştiri konusudur. Büyük sermaye, faşizme sadece "uyum
sağlamamış", aksine onunla aktif bir çıkar ortaklığı kurmuş,
rejimden olağanüstü kârlar elde etmiş ve son ana kadar (askeri yenilgiye kadar)
rejimi desteklemiştir. Bu durum, rejimin sermaye karşıtı olmadığını, bilakis
onun hizmetinde olduğunu gösterir.
Daha detaylı bir okuma için:
https://drive.google.com/file/d/1_DaGw0RfSKVPIG3QrTwcCuNJc_oYOFQO/view?usp=sharing

