Mahmut Boyuneğmez
I.
Giriş: Nereden geliyor bu kafa karışıklığı?
Marksist
literatürde, ders kitaplarında, parti eğitimlerinde, hatta akademik makalelerde
yıllardır aynı cümle tekrarlanır:
“Marksizmin
yöntemi diyalektik materyalizmdir.”
Bu
cümle çok sık söylendiği için doğru sanılır. Oysa felsefi olarak yanlıştır.
Marksizm’de
“diyalektik” diye bir yöntem yoktur.
Var
olan şey, gerçekliğin (doğa, toplum, tarih) kendi diyalektik mantığıdır.
Bizim
görevimiz bu mantığı keşfetmek, soyutlamak ve okura tutarlı bir şekilde
sunmaktır. Bunun için kullandığımız araçlar ise fizikçinin, biyoloğun,
tarihçinin, kısacası bütün bilim insanlarının kullandığı araçlardır: tümevarım,
tümdengelim, analiz, sentez, analoji, karşılaştırma, modelleme, hipotez kurma
ve test etme, soyutlama vb.
Peki
bu kadar yaygın bir yanlış nereden doğdu?
Ana
kaynak, Hegel’in idealist diyalektik yönteminin Marx tarafından “ters
çevrildiği” ya da “materyalistleştirildiği” yolundaki yorumdur. Bu yorum o
kadar yerleşmiştir ki, çoğu kişi Marx’ın Hegel’i sadece “baş aşağı ettiği”ni
sanır. Oysa Marx, Hegel’in yöntemini ters çevirmemiş, onu bütünüyle
reddetmiştir. Ters çevrilen şey yöntem değil, bakış açısıdır:
Hegel:
İdea → gerçeklik
Marx:
gerçeklik → teori (gerçekliğin yansıması)
II.
Marx’ın Hegel’i karikatürize ederek eleştirmesi: “Meyve” örneği
1845’te
Kutsal Aile’de Marx, Hegel’in bütün sistemini birkaç sayfada öyle bir
karikatürleştirerek eleştirir ki, okuyan bir daha unutamaz:
Diyelim
ki pazardan elma, armut, badem, çilek aldınız. Aklınız bir soyutlama yapar:
bütün bunları “meyve” kavramı altında toplar. Bu herkesin yaptığı normal bir
soyutlamadır.
Spekülatif
filozof (yani Hegel) burada durmaz. Şöyle bir numara ya da hile yapar:
- Kendi
beyninde yarattığı “Meyve” kavramını dışarıda, bağımsız bir töz, bir
Mutlak Özne haline getirir.
- Artık
gerçek elmalar, armutlar, bademler sadece bu “Meyve”nin görünüşleridir,
enkarnasyonlarıdır (cisimleşmeleridir).
- “Elma
olmak elma için zorunlu değildir; asıl gerçeklik ‘Meyve’dir” der.
- Sonra
bir mucize gerçekleştirir: Soyut “Meyve”den tekrar gerçek elma, armut,
badem üretir! Ama artık bu elmalar sıradan elma değildir; “Mutlak
Meyve”nin kendini açığa vurduğu metafizik nesnelerdir.
Marx
alay eder:
“Hıristiyanlıkta
tek İsa varsa, spekülatif felsefede her elma bir İsa’dır!” demeye getirir. Spekülatif
filozofun asıl marifeti, manav tezgâhına geri dönmekle övünmesidir ama döndüğü
elmalar artık aynı elmalar değildir: Mutlak Meyve’nin enkarnasyonlarıdır!
Bu
karikatür, Hegel’in tüm felsefesinin ve akıl yürütme yolunun/yönteminin özetidir:
İnsan kendi beyninde bir soyutlama üretir → bu soyutlamayı yabancılaştırır →
ona tapar → bu tapınmayı “Tin’in kendini gerçekleştirme süreci” diye
adlandırır.
Bir
yıl sonra Alman İdeolojisi’nde aynı eleştiri soğukkanlı bir otopsi
halinde tekrarlanır: Hegel önce kavramın diyalektiğini kurar, sonra tarihi ve
doğayı bu diyalektiğe zorla uydurur.
III.
Marx’ın Kapital’deki gerçek yöntemi: Araştırma ve Sunuş
Marx
kendi yöntemini 1857 Grundrisse’sinde ve Kapital’in 2. Almanca
basım Sonsöz’ünde açıkça anlatır:
Araştırma
süreci (Forschung):
Gerçek
hayattan, ampirik somuttan (pazar yeri, fabrika, istatistikler, mavi kitaplar,
gazete haberleri…) → analitik yolla gitgide daha basit, daha soyut
kategorilere (değer, artı-değer, sermaye, kâr oranı vb.)
Sunuş
süreci (Darstellung):
Okurun
zihninde bu keşfi yeniden üretmek için tersini yapar: En basit soyutlamadan
(meta) başlar → giderek daha karmaşık belirlemeler ekleyerek düşünülmüş somuta
(kapitalist üretim tarzının teorik yeniden üretimi) yükselir (sentez).
Bu
sunuş tarzı pedagojiktir, a priori bir Hegelci şablon değildir. Marx’ın kendisi
şöyle der:
“Somut,
çok sayıda belirlemenin birliğinde somuttur. Bu yüzden düşüncede bir sonuç, bir
toplama süreci olarak görünür; oysa gerçekliğin hareket noktasıdır.”
Marx’ın
kullandığı araçlar (yöntemler) şunlardır:
- Analiz
ve sentez
- Tümevarım
ve tümdengelim (birbirini sürekli besleyen, helezonik biçimde)
- Analoji,
karşılaştırma, hipotez kurma ve test etme
- Bertell
Ollman’ın tespit ettiği dört ilişkisel soyutlama düzeyi: uğrak (moment),
kapsam belirleme, genellik düzeyi değiştirme, bakış açısı değiştirme
Bunların
hiçbiri “diyalektik yöntem” değildir. Bunlar bütün bilim insanlarının
kullandığı evrensel araçlardır (metotlardır).
IV.
Diyalektik: Ontoloji mi, yöntem mi?
Diyalektik,
gerçekliğin ontolojik (varoluşsal) niteliğidir:
- Karşıtların
birliği ve mücadelesi ile çelişkiler
- Nicelikten
niteliğe geçiş
- Olumsuzlamanın
olumsuzlanması (gerçek süreçlerde karşıtların varlığı (tez ile
antiteze benzer şekilde) ve bir çelişki formunu alarak aşılması
(senteze benzer şekilde), bunlar düşüncede değil)
- Karşılıklı
bağımlılık, etki-tepki, ilişki ve etkileşimler, akışkanlık, devinim,
başkalaşım, beliriş, dinamik denge vd…
Teorimiz
bu ontolojik diyalektiği ne kadar doğru yansıtırsa, o kadar “diyalektik”
karakter kazanır. Ama bu karakter, kullandığımız yöntemden değil,
soyutlamalarımızın doğruluğundan gelir.
“Diyalektik
yöntem” demek, ontolojiyi epistemolojiyle karıştırmaktır ve idealist
kalıntıdır. Marx’ın Kapital Sonsözü’nde söylediği “meine dialektische
Methode” ifadesi Türkçe ve başka dillere genellikle yanlış çevrilir. Bu ifade
İngilizceye genellikle “my dialectical method” diye çevrilir ve yanlış
anlaşılır. Oysa Marx burada “Hegel’in idealist yöntemine karşı benim
geliştirdiğim materyalist yaklaşım/tarz” demektedir; ayrı bir “diyalektik akıl
yürütme tekniği”nden bahsetmez. Marx burada Hegel’in idealist yöntemine, eş
deyişle yaklaşımına (“Meyve” örneğindeki yaklaşım) karşıt olarak geliştirdiği
materyalist yaklaşımını, materyalist araştırma ve sunuş tarzını kastetmektedir,
ayrı bir “diyalektik akıl yürütme şablonu”nu değil.
V.
Holizm, Diyalektik, Tarihsellik: A posteriori kazanımlar
Kapitalizmi
yıllarca inceledikten sonra Marx’ın (ve okurun) zihnine yerleşen üç temel bakış
açısı vardır:
- Holizm
(bütünlük): Hiçbir olgu yalıtık değildir; sürekli değişen ilişkiler ağı
içinde kavranmalıdır. Örneğin: “Birey toplumun toplamıdır.”
- Diyalektik
perspektif: Bir sistemin hareketinin kaynağı karşıtlıklar ve çelişkilerdir.
Sermaye-emek karşıtlığı ve çelişkisi vb.
- Tarihsellik:
En gelişmiş biçim (kapitalizm) önceki biçimlerin anahtarıdır. “İnsan
anatomisi maymun anatomisine anahtardır.”
Bu
üç özellik a priori şablonlar değil, kapitalizmin somut maddi hareketinin
analistte bıraktığı a posteriori izlerdir. İnceleme bittikten sonra zihne
yerleşirler, incelemeye başlamadan önce değil.
VI.
“Diyalektik Materyalizm” (Diamat) ve tarihsel serüveni
Engels’in
Anti-Dühring ve Doğanın Diyalektiği kitapları, 19. yüzyılın
mekanik materyalizmine ve pozitivizme karşı diyalektiği savunmak için
yazılmıştır. Tarihsel olarak vazgeçilmezdir. Ama Engels’in diyalektiği
“doğanın, toplumun ve düşüncenin en genel yasaları” şeklinde formüle etmesi,
sonraki dogmatik yorumlara kapı aralamıştır.
1930’larda
Sovyetler Birliği’nde Diamat şekillenmiştir. Böylelikle diyalektik gerçekliğe
dışarıdan uygulanan bir “doğrulama cetveli” haline gelmiştir. Ünlü buğday-başak
örneği gibi karikatürize uygulamalar doğmuştur. 1960-70’lerde Evald İlyenkov’un
öncülüğündeki Moskova Okulu ise diyalektiği yeniden kurtarmaya çalışmıştır.
İlyenkov’un
formülü çok nettir:
“Diyalektik,
nesnel gerçekliğin genel yasaları değil, nesnel gerçekliği ideal olarak yeniden
üreten düşüncenin hareket yasalarıdır.”
VII.
Sonuç: Elma gerçektir
Ne
“Meyve” kendini elma yapar, ne “Tin” tarihi yazar.
Gerçek
elmalar vardır çünkü ağaçlar tohum verir, köylüler çalışır, güneş ısıtır,
yağmur yağar.
Tarih
vardır çünkü insanlar açlıkla mücadele eder, sınıflar çatışır, üretir, yıkar,
yeniden kurar.
Marksizm’de
“diyalektik yöntem” yoktur.
Var
olan şunlardır:
- Gerçekliğin
diyalektik mantığı (ontoloji)
- Bu
mantığı doğru soyutlayıp sunmak için kullanılan evrensel bilimsel araçlar
(epistemoloji)
- Kapitalizm
analizinden sonra zihne yerleşen holistik, diyalektik ve tarihsel bakış
açısı (a posteriori perspektif)
Diyalektiği
“yöntem” sanan, eninde sonunda Hegel’in kapısına geri döner. Diyalektiği
gerçekliğin kendi mantığı olarak kavrayan ise Marx’ın yolunda yürümeye devam
eder.
Diyalektik,
bizim bulduğumuz bir yöntem değil; gerçekliğin bize dayattığı mantığın ta
kendisidir.
İleri
okuma önerisi:
https://drive.google.com/file/d/1pGO77UCKS6mBVbIoFlOst0jhG8auofUv/view?usp=sharing